🎬 Zanna Dayalı Din: Kur’an’da Şirkin Bilgi Temeli
ŞİRK: Kur’an’da Affedilmeyen Tek Fiil
“Hiç şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz; bunun dışında kalanları ise dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa derin bir sapkınlıkla sapmıştır.” (Nisâ 4/116)
Kur’ân’da “şirk”, Allah’ın asla bağışlamayacağını bildirdiği yegâne suçtur. Bu nedenle, şirkin mahiyetinin doğru anlaşılması, teolojik ve varoluşsal açıdan son derece kritiktir. Peki, şirk yalnızca putperestlik midir? Modern zamanlarda ateizm, laiklik ya da dinsizlik gibi olgularla aynı bağlamda değerlendirilebilir mi?
1. Şirk Kavramının Tanımı
Arapça kökenli “şirk (شرك)” kelimesi, “ortak koşmak, paydaş tanımak” anlamına gelir. Kur’ân bağlamında şirk; yalnızca Allah’a ait olan ulûhiyet, rubûbiyet ve hükümranlık vasıflarının başkalarıyla paylaşılması anlamına gelir. Bu paylaşımın somut nesneler (putlar), soyut kavramlar (güç, para, ideoloji) ya da insanlar (peygamberler, din adamları, liderler) üzerinden gerçekleşmesi mümkündür. Şirk, yalnızca teolojik bir yanlıştan ibaret olmayıp, aynı zamanda bireyin kulluk yönelimini doğrudan etkileyen bir sapmadır.
Kur’ân, kulluğun yalnızca namaz, oruç gibi ritüellerle sınırlı olmadığını; itaat, yönelim, bağlılık ve referans alınan otoritenin tümüyle Allah’a ait olması gerektiğini vurgular. Şeytana tapınmaktan bahseden ayetlerde de, bu tapınmanın ritüel değil itaat ve yönelme temelinde olduğu anlaşılmaktadır:
> “Ey Âdemoğulları! Size, ‘Şeytana kulluk etmeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır’ demedim mi? Bana kulluk edin; işte bu, dosdoğru yoldur.” (Yâsîn 36/60-61)
Bu bağlamda şirk, bireyin yaşamını Allah’ın iradesi dışında bir otoriteye göre biçimlendirmesi, onun koyduğu sınırların dışına çıkarak başka bir otoriteye tabi olmasıdır.
2. Şirkin Tezahürleri
Kur’ân, şirk fiilinin tarihsel örneklerini anlatırken özellikle putlara tapınma, meleklere kutsiyet atfetme, peygamberleri ya da din adamlarını otorite kabul etme, heva-hevesi (arzu ve tutkuları) ilah edinme gibi farklı türlerine işaret eder.
2.1. Putperestlik ve Sembolizm
Putlara tapınma, çoğu zaman fiziksel bir nesneye (heykel, taş, sembol) yönelme şeklinde tezahür eder. Ancak Kur’ân’a göre asıl şirk, bu nesnelere atfedilen şefaat, aracılık ve kutsallık işlevleridir:
> “Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.” (Sâffât 37/95-96)
Burada putun maddi şekli değil, sembolik anlamı ve işlevi eleştirilir. Putlaştırma, kişinin kendi üretimi olan düşünce sistemlerini, liderleri, nesneleri ya da değerleri mutlaklaştırmasıdır. Bu yönüyle modern çağın ideolojik liderleri, geleneksel din adamları, siyasi otoriteler ya da semboller de aynı işlevi yüklenebilmektedir.
2.2. Üçleme ve Sembolik Şirk Tipolojisi
Kur’ân, “el-Lât, el-Uzzâ ve üçüncüsü Menât” (Necm 53/19-20) şeklinde üçlü bir sembolik yapıdan bahseder. Bu isimler tarihsel olarak putperest Arap toplumunda tanrıçaları temsil etse de, Kur’ân’ın bu ifadeleri günümüz bağlamına da taşınabilir niteliktedir:
Lât: Dinin kişiselleştirilmesi, Tanrı’nın kabileye, kuruma veya şahsa özgü hale getirilmesi. Bugün dinin bir ideoloji ya da otoriteye tahvil edilmesi şeklinde tezahür eder.
Uzzâ: Güç, otorite, siyasi erk. Bireyin Allah’a ait olan mutlak güç ve izzeti dünyevi bir otoriteye atfetmesi.
Menât: Materyalizm, ekonomik güç ve paranın kutsallaştırılması.
Bu üçlü, modern seküler dünyada sıklıkla rastlanan putlaştırma biçimleridir: ideoloji, güç, servet. Birey bu unsurlara kulluk ederek şirk koşmuş olur.
2.3. Hevâya Tapınmak
Kur’ân, bireyin kendi arzularını ilahlaştırmasını da şirk kapsamında değerlendirir:
> “Hevasını ilah edineni gördün mü?” (Furkân 25/43)
Burada bireyin iradesi, ölçüsü ve rehberi artık vahiy değil, kişisel tutkularıdır. Bu ise insanı değer temelli bir ahlaktan çıkararak salt hazcılık veya çıkarcılık merkezli bir yaşama sürükler.
2.4. Din Adamlarını İlah Edinmek
Yahudi ve Hristiyan geleneklerinde olduğu gibi, Kur’ân, Allah dışında din adamlarının yasa koyucu otorite olarak kabul edilmesini şirk olarak niteler:
> “Onlar Allah’ı bırakıp bilginlerini ve ruhbanlarını rabler edindiler...” (Tevbe 9/31)
Bu uyarı, vahyin yerine geçen her türlü beşerî otoriteye karşı daima eleştirel bir duruş sergilenmesi gerektiğini ortaya koyar.
3. Şirkin Ontolojik ve Toplumsal Boyutu
Şirk yalnızca bireysel bir inanç sapması değil, aynı zamanda bir dünya görüşü, bir yaşam tarzı ve bir toplumsal sistemdir. Kur’ân’ın şirk karşısındaki en temel argümanı, Allah’ın samet oluşudur (İhlâs 112/2). Yani O, hiçbir şeye muhtaç olmayan, bölünmeyen, başkasına benzemeyen tek varlıktır.
Kur’ân’a göre, şirk içerisinde olan toplumlar, zan ve hurafeye dayalı bilgiye yönelirler. İlahi bilgi yerine, atalar dini, kültürel mitler veya çağdaş ideolojiler ile hareket ederler:
> “Onların bu konuda hiçbir bilgileri yoktur, sadece zanna uyarlar.” (Necm 53/28)
Bu zanna dayalı yönelim, Kur’ân’a göre insanlığı hakikatten saptıran temel problemdir.
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder