Şirk, Söyleminden Tanınır ⚠️

 


🌑 Şirk Söyleminden Tanınır: Rab Edindikleri Beşerler

​Giriş: Dinin Tek Kaynağı ve Beşerî Aracılar

​Kur’an, imanın özünü açıkça tanımlar: yalnız Allah’a teslimiyet (tevhid). Fakat tarih boyunca insanlar bu saf teslimiyeti gölgeleyen aracı otoriteler üretmiştir. “Rab edindikleri” bu beşerler —nebiler, sahabe, tabiin, imamlar, şeyhler, mezhep kurucuları— dinin asli kaynağının yerine geçirilmiş, imanın merkezine insan sözü yerleştirilmiştir.

​Allah, dinin tek kaynağını gölgeleyen bu zihniyeti şöyle tasvir eder:

​“Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler edindiler...” (Tevbe 31)

​Bu ayet sadece Hristiyan ya da Yahudileri değil, dini beşerlerin elinden öğrenip onların sözüne kutsiyet atfeden herkesi kapsar. Çünkü Rab, kendisine itaat edilen en yüksek otorite demektir. Kur’an’ın dışında hüküm koyma yetkisi atfedilen kim olursa olsun, farkında olmadan rab yerine konmuştur.


​1. Şirkin En Sinsi Biçimi: Beşeri Yetkilendirmek

​Kur’an’daki şirk, çoğu zaman putlara tapınmakla değil, yetki paylaşımıyla başlar. Allah’ın hüküm koyma yetkisini, peygamber sonrası beşerî otoritelere devretmek, en köklü ve yaygın şirk biçimidir.

​“Hüküm yalnız Allah’ındır.” (Yûsuf 40)

​Ne var ki tarihsel süreçte bu ilke “Allah hükmeder ama...” cümlesiyle gölgelenmiştir. “Ama hadisler, ama ulema, ama icma…” denilerek Allah’ın kitabı perde altına alınmış, beşer sözü ilahi söze denk kılınmıştır.

​İşte Kur’an bu tipleri tam da böyle tanımlar:

​“Onların çoğu, Allah’a ortak koşmadan iman etmezler.

(Yûsuf 12/106)

​Yani iman ettiklerini söylerler; fakat imanlarının içinde gizli bir ortaklık (şirk) vardır. Çünkü din anlayışlarını, Allah’ın değil, beşerî rehberlerin onayına bağlamışlardır.


​2. Rab Edinilenler: Nebiler ve Yeni Otoriteler

​Dikkat edin, Kur’an hiçbir peygambere, “Sözün dinin nihai ölçüsüdür” deme yetkisi vermez. Nebi, vahyi tebliğ eden elçidir; din koyucu değil. Buna rağmen tarih boyunca nebilerin ardından gelenler, onların ardından yeni otoriteler inşa etmiştir.

​Kur’an bu zihniyeti kökten reddeder:

​“Ne bir beşerin, Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdikten sonra insanlara ‘Allah’ı bırakıp bana kul olun’ demesi yakışmaz. Ancak ‘öğrendiklerinize ve okuduklarınıza göre Rabbanî olun’ der.” (Âl-i İmrân 79)

 

​Devamındaki ayetler bu zihniyeti daha da açar:

​“O (Peygamber), sizden melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi emreder mi hiç?” (Âl-i İmrân 80)

 

​Ve hemen arkasından peygamberlerin gerçek görevini açıklar:

​“Allah peygamberlerden söz almıştı: Size bir kitap ve hikmet verdikten sonra yanınızdakini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz.” (Âl-i İmrân 81)

​Yani peygamberlerin bile görevi, kendilerini değil, vahyi doğrulamaktır. Nebi, sahabe, tabiin veya imam — kim olursa olsun — kitabın önüne geçtiği an, şirk söylemi başlamış demektir.


​3. Dinsiz Kalmaktan Korkanlar: “Bunlarsız Din Düşünemeyiz” İtirafı

​Kur’an’ın tanımladığı bu tipler, ellerinden insan otoriteleri alındığında boşluğa düşerler. Çünkü dinleri, Allah ile değil, o aracı figürlerle kurdukları psikolojik bağ üzerine inşa edilmiştir.

​Onlara, “Sadece Kur’an yeter” denildiğinde şu tepkilerle tevhide direnirler:

​“Ya alimler olmadan nasıl anlayacağız?”

“Ya hadisler/mezhepler olmadan nasıl yaşayacağız?”

​Bu cümleler, Kur’an’ın doğrudan hitabını reddedip, insan aracılığı olmadan dinin var olamayacağını savunan zihniyetin itirafıdır. İşte Kur’an’ın “onlar ortak koşmadan iman etmezler” ifadesi bu noktada tam yerini bulur.


​4. Şirk Söylemi: Dilden Dökülen İhanet

​Bir insanın şirk içinde olup olmadığını anlamak için taptığı nesneye değil, dilindeki dine bakmak yeterlidir. Çünkü şirk en çok söylemde ve kabullenişte kendini belli eder:

  • ​“Biz filan imamın mezhebindeyiz.”
  • ​“Filan zat şöyle demiş, o yüzden böyledir.”
  • ​“Kur’an’ı herkes anlayamaz, alimler açıklar.”
  • ​“Hadis/İcma/Kıyas olmadan İslam olmaz.”

​Bu cümlelerin tamamı, dini Allah’tan almayı reddeden bir teslimiyetsizliğin ifadesidir. Gerçek Müslüman ise şunu söyler:

“Benim dinim Allah’ın kitabıdır, hükmüm O’nun sözüdür.”

​Bu sözün ağırlığını taşıyan kişi, din adına hiçbir beşere ilahi bir otorite vermez.


​Sonuç: İman Tek Kaynaktan Beslenir

​Kur’an, iman ile şirki ayıran en temel ölçüyü belirlemiştir:

Kimin hükmüne teslim oluyorsun?

​Eğer cevabın “Allah’ın sözü” ise tevhid üzerindesin.

Ama cevabın “falanca hocanın fetvası, filanca kitabın yorumu” ise, farkında olmadan şirk sistemine dahil olmuşsundur.

​Kur’an’ın çağrısı nettir:

​“Yalnız Sana kulluk ederiz, yalnız Senden yardım isteriz.” (Fâtiha 5)

​Bu çağrı, bütün rableri reddedenlerin duasıdır.

Çünkü tevhid, beşeri otoriteleri ilga etmekle başlar.

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣