Sen Onu Derleyip Getirseydin Ya!

 




🔥 “Ayet mi İstediniz? Gözünüz Değil, Kalbiniz Görsün”


A‘râf Sûresi’nin 203. ayeti, vahyin doğası, peygamberlik görevi ve insan zihninin beklentileri arasındaki gerilimi çarpıcı biçimde açığa çıkarır. Muhataplar Peygamber’e, “Neden yeni bir ayet getirmiyorsun? Onu da derleyip toplasaydın ya!” diyerek, vahyin ilahi kaynağını değil, peygamberin beşerî gücünü sorgularlar. Ancak Allah, bu talebi bir “ayet üretimi” isteği olarak değil, vahyin doğasını yanlış anlamanın sonucu olan bir zihinsel terslik olarak teşhis eder.


Cevap nettir: “Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyarım.”


Böylece Kur’an, dışsal mucize arayışına karşı içsel görme (basîret), yön bulma (hidayet) ve rahmet kapısını açar.


1. “Ayet” Kavramı: Gözün Değil, Kalbin Okuması

Kur’an’da “ayet” (işaret) kelimesi, yalnızca bir cümle değil; kâinat, tarih ve vahiy arasındaki görünmez bağları temsil eder.

  • Kozmik Ayetler: Göklerin, yerin ve yaratılışın düzeni, Allah’ın kudretinin görülebilir izleridir (Bakara 164; Fûssilet 53).

  • Tarihî Ayetler: Geçmiş kavimlerin akıbeti, geleceğe yön veren ibret işaretleridir (Yûsuf 111).

  • Metinsel Ayetler: Kur’an’ın her ifadesi, ilahi bilginin dilsel formudur (Bakara 23; Fûssilet 3).

A‘râf 203’teki “ayet getirmedin” ifadesi, bu üç boyutun kesişim noktasındadır. Muhataplar, gözle görülebilen bir mucize veya anlık bir yeni vahiy beklerken, Allah onları içsel görmeye çağırır: dış işaret değil, kalpte yankılanan basîret.


2. Nüzûl Nedeni: Beşerî Sabırsızlık, İlahi Tedricilik

Bu ayet, Kur’an’ın parça parça inmesine gösterilen sabırsızlığın ifadesidir.
Kur’an’da bu tavrın farklı biçimleri görülür:

  • “Başka bir Kur’an getir ya da değiştir!” (Yûnus 15)

  • “Bir ayetin yerine başka bir ayet geldiğinde, ‘Sen uyduruyorsun!’ derler.” (Nahl 101)

  • “Allah’ın elçilerine verilen bize verilmedikçe inanmayacağız.” (En‘âm 124)

A‘râf 203 ise bu itirazların doruk noktasıdır: “Sen onu kendin derleyip getirseydin ya!”
Bu ifade, vahyin ilahi düzenine sabırsız bir müdahale isteğidir. İnsan, vahyi zamanlamak ister; oysa vahiy, zamanı terbiye eden bir hakikattir.


3. “Derleyip Toplasaydın Ya!” — Vahyin İnsanlaştırılma Yanılgısı

Bu ifade, iki temel yanılgıyı ifşa eder:

A. İlahi Olanı Beşerîleştirme:
Muhataplar, vahyi peygamberin üretebileceğini sanır. Kur’an ise, “O, hevasından konuşmaz.” (Necm 3–4) diyerek bu düşünceyi kökten reddeder. Vahiy, “kalbe indirilen” (Şuara 192–195) aşkın bir bildirimdir.

B. Tedricî Hikmeti Göz Ardı Etme:
Vahyin zamana yayılması bir eksiklik değil, bir eğitim metodudur. “Derleyip getir” diyen insan, bu süreci sabırsızca atlamak ister; oysa Kur’an, insanın olgunlaşması için zamanla inen bir rahmettir.


4. Peygamberin Konumu: “Ben Sadece Vahye Uyarım”

Bu ifade, peygamberin yetki sınırlarını net çizer:

  • Üreten değil, aktaran.

  • Yöneten değil, teslim olan.

Kur’an bunu başka yerlerde de teyit eder:
"Bana vahyedilene uymaktan başka bir şey bana düşmez." (Ahkâf 9)
Böylece peygamber, ilahi iradenin aracısıdır; vahyin kaynağı değil.


5. İlahi Alternatif: “Basîret – Hidayet – Rahmet”

Ayetin sonundaki üçlü yapı, insanın dışsal mucize arayışına karşı içsel bir mucize önerir:

  • Basîret: Kalpte açılan bir görme. Dış göz değil, iç göz.

  • Hidayet: Doğru yönü bulma; karanlıkta bir pusula.

  • Rahmet: Allah’ın insanlığa yönelik kurtarıcı merhameti.

Kur’an’ın amacı, gözü büyülemek değil, kalbi uyandırmaktır.


Sonuç: Gerçek Ayet Kalpte Açılır

A‘râf 203, aslında “neden yeni bir mucize inmedi?” sorusuna verilen son ilahi cevaptır.
Kur’an, beşerî merakın ötesine geçer ve şunu öğretir:

Gerçek ayet, dışarıdan gelmez — içeriden görünür.
Gözün beklediğini Allah kalbe indirir.

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣