Kendini Aklayanlar, Hakikati Kirletir

 



Kendini Aklayanlar, Hakikati Kirletir

​Kur’an’da Nefsi ve Grubu Temize Çıkarma Eleştirisi

​Giriş: Aklanma Arzusu ve Hakikatin Gölgesi

​İnsanın en güçlü savunma refleksi, hatasını kabul etmek değil, onu aklamaktır. Bireyler gibi topluluklar da kendi yüzlerini "temiz" göstermek için hakikati eğip bükerler.

​Kur’an, bu zihinsel ve ahlaki savrulmayı “tezkiye” kavramı üzerinden teşhir eder. Bu, sadece bireysel kibri değil, cemaatçi, mezhepçi ve ideolojik ben-merkezciliği de hedef alan çarpıcı bir uyarıdır:

​“O hâlde kendinizi temize çıkarmayın; kimin gerçekten sakındığını en iyi bilen O’dur.” (Necm, 53/32)

​Çünkü “ben haklıyım, biz haklıyız” diyen bir dil, hakikati kendi rengine boyar ve onu kirletir.


​1. Tezkiye: Aklanmanın Psikolojisi ve Kibri

​“Tezkiye” kelimesi, hem arınma hem de temize çıkarma anlamına gelir, ancak Kur’an bağlamında bu iki anlam arasında derin bir ayrım vardır. İnsanın kendini veya grubunu "kusursuz" ilan etme çabası, bizzat arınmanın önündeki en büyük engeldir.

​Allah, gerçek arındırmanın yalnızca O’nun elinde olduğunu vurgulayarak, insanın kendini "Allah katında seçilmiş" sayma eğilimine doğrudan bir reddiye getirir:

​“Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır.” (Nisâ, 4/49)

​Gerçek temizlik, kendini aklamakta değil, kusurunu görüp kabul edebilmektedir. Aksi takdirde, bu, bir kibir duvarı örer.


​2. Kutsallaştırılmış Gruplar: Modern Şirk Biçimi

​Kur’an, tarih boyunca dinî grupların kendi aidiyetlerini "hakikat ölçüsü"ne dönüştürmesini bir nevi şirk olarak tanımlar. Bu tavır, ait olunan topluluğu kutsallaştırarak ilahi bir ayrıcalık atfetmektir.

​İsrailoğulları örneği bu mantığı ifşa eder:

​“Onlar ‘Biz Allah’ın oğullarıyız ve sevgilileriyiz’ dediler. De ki: Öyleyse niçin günahlarınız yüzünden sizi cezalandırıyor?” (Mâide, 5/18)

​Bu sorgulama, “bizim yolumuz kurtulmuş yoldur” diyen her topluluğun aynasıdır. Bugün de bu mantık; mezhep, tarikat, cemaat veya ideolojik kimlik üzerinden sürdürülür. İnsan, Allah’a değil, ait olduğu grubun dokunulmazlığına iman eder hâle gelmiştir.


​3. Tezkiye Yerine Takva: Gerçek Arınmanın Ölçüsü

​Kur’an, dışsal temizlik iddialarına ve boş gurura karşı içsel, eylemsel bir ölçü koyar: takva.

Takva, görünüşteki dindarlık değil, hatasından dönme, Allah'ın sınırlarına riayet etme cesaretidir. Ayet, bu farkı netleştirir:

​“Kimin sakındığını (men itteqâ) en iyi bilen O’dur.” (Necm, 53/32)

​Yani bir insanın "haklı" veya "temiz" olup olmadığını yalnızca Allah bilir. Bir grubun "biz seçilmişiz" demesi, hakikate değil, yalnızca benliğe ve aidiyete imandır.


​4. Hakikate Teslimiyet: Kendini Aklamak Değil, Arındırmak

​Kur’an'ın özü şudur: Kendini aklayanlar değil, kendini arındıranlar kurtulur.

​Arınmak; hatayı inkâr etmek veya örtbas etmek değil, onunla yüzleşme ve dönüşme iradesini göstermektir. Bu, Necm 32'nin teklif ettiği gerçek yoldur:

​“Kim nefsini arındırırsa, işte o kurtuluşa erer.” (Şems, 91/9)

​Kendini temize çıkaran kirlenirken, hatasıyla yüzleşip arınmayı seçen temizlenir.


​Sonuç: Hakikat, Tezkiye Edilemez

Hakikat, kimsenin malı değildir. O, ne bir grup ne de bir kişi tarafından tezkiye edilecek (temize çıkarılacak) bir olgudur. O, sadece teslim olunacak bir gerçektir.

​Kur’an’ın mesajı evrenseldir: Hiçbir topluluk, hiçbir kişi, hiçbir ideoloji Allah katında temize çıkma yetkisine sahip değildir.

​Gerçek temizlik, benliğini değil, hatasını konuşabilen insanda başlar.

Kendini temize çıkaran, hakikati kirletir;

Hakikate teslim olan ise, gerçekten arınır.

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣