Ye, İç ve Sus: Kur’an’da Savm
Ye, İç ve Sus: Kur’an’da Savm Kavramı Meryem Suresi 26. ayet, klasik oruç algısını sarsan bir ifadeyle karşımıza çıkar: “Artık ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer beşerden biriyle karşılaşırsan de ki: ‘Ben Rahman’a bir savm adadım; bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.’” (Meryem 19:26) Kur’an okuru bu ayetle karşılaştığında doğal bir duraksama yaşar: “Ye ve iç” denildikten hemen sonra “savm”dan söz edilmesi bir çelişki midir? Zira yerleşik dindarlık refleksi, savm/oruç denildiğinde akla ilk olarak açlık ve susuzluğu getirir. Oysa ayet, bu daraltılmış algıyı daha baştan boşa çıkarır. Savm: Mideden Önce İrade Arapçada ṣ-w-m (ص و م) kökü, yalnızca “yememek” değil; durmak, kendini tutmak ve bir eylemden geri durmak anlamına gelir. Rüzgârın dinmesi veya bir canlının hareketsiz kalması da bu kökle ifade edilir. Yani savm, esasen bilinçli bir frenleme hâlidir. Meryem 19:26, savmın ne olduğunu yoruma bırakmaz, açıkça tanımlar: “Bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.” Bu duru...