CAMİLER ALLAH İÇİN Mİ ? 🕌
🕌 CAMİLER ALLAH İÇİN Mİ?
Kur’ani Manada Mescidin Anlamı, İşlevi ve Bugünü
Kur’an’da mescit, yalnızca belirli ritüellerin icra edildiği mimari bir yapı değildir. Mescit; insanın arınma, paylaşma, adalet ve toplumsal sorumluluk bilinci kazandığı canlı bir merkez olarak tasvir edilir. Bu yönüyle mescit, bireysel ibadetin ötesinde, toplumsal dönüşümün de kalbidir.
Kur’an bu temel ilkeyi şu ayetle ortaya koyar:
“İlk günden temeli Allah bilinci (takvâ) üzerine kurulan mescit, içinde tertemiz olmayı seven insanların bulunduğu yerdir. Allah çokça arınanları sever.” (Tevbe, 108)
Bu ayet, mescidin değerini mimarisinde değil; niyetinde, işlevinde ve içinde yaşayan ahlâkî iklimde arar. Takvâ, burada yalnızca bireysel dindarlık değil; sosyal sorumluluk, adalet ve vicdan bilincidir.
1. Mescit: Temizlikten Dayanışmaya Uzanan Bir Merkez
Kur’an’da temizlik (tahâret), yalnızca fiziksel bir durum değil; ekonomik, ahlâkî ve toplumsal bir arınmayı da kapsar. Gerçek mescit:
Aç olanın doyurulduğu,
Yoksulun gözetildiği,
Mazlumun sesinin duyulduğu,
Yetimin korunup kollandığı,
İnsan onurunun merkeze alındığı bir mekândır.
Bu bağlamda mescit, toplumsal adaletin nabzının attığı yerdir. Ne var ki günümüzde birçok cami, bu işlevinden uzaklaşmış görünmektedir. Uzak coğrafyalardaki projeler için yardım toplanırken, aynı mahallenin yoksulu görünmez hâle gelmiştir. Gösterişli yapılar yükselirken, mescidin ruhu zayıflamaktadır.
Kur’an bu tür yapılar hakkında sert bir uyarıda bulunur:
“Onların yaptıkları bina, kalpleri paramparça oluncaya kadar yüreklerine bir kuşku olarak çökecektir.” (Tevbe, 110)
Bu ayet, mescidin niyet dışı amaçlarla araçsallaştırılmasını eleştirir. Allah bilinciyle inşa edilmeyen her yapı, eninde sonunda insanın vicdanında bir yüke dönüşür.
2. Nebevî Mescit: İbadet, İlim ve Eşitlik Alanı
Peygamberimizin Medine’de inşa ettiği mescit, Kur’an’ın öngördüğü bu çok boyutlu işlevin somut örneğidir. O mescit:
Yoksul sahabelerin barındığı,
Kur’an’ın öğrenildiği ve öğretildiği,
İstişarenin yapıldığı,
Sınıfsal ayrımların ortadan kalktığı,
Toplumsal kararların alındığı bir merkezdi.
Ashab-ı Suffe, bu mescidin bir parçasıydı. Orada ilim, barınma ve dayanışma bir aradaydı. Bu yönüyle Nebevî mescit, ilk halk üniversitesi ve sınıfsız toplum idealinin çekirdeği olarak görülebilir.
Kur’an bu ilkeyi açıkça vurgular:
“Mescitler Allah içindir. O hâlde Allah ile birlikte başka hiçbirine kulluk etmeyin.” (Cin, 18)
Bu ayet, mescidin siyasî, ideolojik, sınıfsal ya da şahsî çıkarların mekânı hâline getirilmesini kesin biçimde reddeder.
3. Gösteri mi Takvâ mı? İki Farklı İnşa Anlayışı
Kur’an, mescit inşasında iki temel yaklaşımı karşı karşıya getirir:
“Binasını Allah bilinci ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır; yoksa temelini çökmeye hazır bir uçurum kenarına kurup onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı?” (Tevbe, 109)
Bu ayet, yalnızca fiziksel yapıları değil; kurumları, anlayışları ve niyetleri de kapsar. Gösteriş, rekabet, siyasal güç gösterisi veya ayrımcılık üzerine kurulan her yapı, Kur’an’a göre ahlâkî bir çöküşe mahkûmdur.
4. Bugün Mescit Ne Olmalı?
Kur’anî perspektiften bakıldığında camiler:
Gösterişten arındırılmalı,
Siyasî propaganda alanı olmaktan çıkarılmalı,
Mezhep, kimlik ve sınıf ayrımının dışına taşmalı,
Mahalle ölçeğinde sosyal adaletin merkezi hâline gelmeli,
İstişare, eğitim ve dayanışmanın canlı mekânları olmalıdır.
Mescit, insanın yalnızca secde ettiği değil; insan olduğu, kardeşliği tattığı ve umut bulduğu yer olmalıdır.
Sonuç: Yeniden Mescitten Başlamak
Kur’an, toplumsal dirilişi saraylardan değil; mescitlerden başlatır. Çünkü mescit, kalbin ve toplumun birlikte arındığı yerdir.
Yeniden mescitten başlamalı… İnsan orada ısınmalı, Orada gülümsemeli, Orada adaletle tanışmalı, Hayata ve mücadeleye oradan adım atmalıdır.
Camiler, yeniden dirilişin, kardeşliğin ve ortak aklın merkezleri hâline gelmedikçe; yapılan her bina, ruhsuz bir taş yığını olarak kalmaya mahkûmdur.

Yorumlar
Yorum Gönder