🏭 DİN ORGANİZE SANAYİSİ
Kurumsallaşan Din Sanayisi ve “صنع (san‘a)” Kavramı Üzerine Kuranî Bir Tahlil
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Günümüzde pek çok ülkede din işleri, devlet işlerinden ayrılmış; bu ayrışma, zamanla “kurumsallaşan bir din sektörü”nün oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu sektör, din adına üretilen yapay söylemlerle toplumu, Allah’ın değil, birilerinin —şeytanî güçlerin— arzusu doğrultusunda şekillendirmektedir. Din, sadece ritüellere indirgenerek hayatın dışına, mabede hapsedilmekte; oysa ekonomi, hukuk, eğitim gibi hayatın asli alanlarından dışlanmaktadır.
Bu yapının en dikkat çeken tarafı, din adamlarının Kuran’ın kavramlarını tahrif ederek, Allah’ın murad ettiği anlamlardan saptırmalarıdır. Gerçek uyarıcılık görevini yerine getirmeyen bu zümre, toplumu Kuran dışı bir “din” ile biçimlendirmektedir. Nitekim bu nedenle Kuran, toplumdan dışlanmış ve terkedilmiş hale gelmiştir. (Bkz. Furkan 30: “Ve elçi der ki: Rabbim! Benim kavmim bu Kur'an'ı mehcur (terk edilmiş) bir hale getirdi.”)
Bu din tüccarları, ürettikleri görüşleri kitaplaştırıp pazarlamakta; böylece dinî bilgiler bir piyasa malı haline getirilmektedir. Bu insanlar, geçimlerini din üzerinden sağlamakta, ücret karşılığında "maneviyat" satmaktadırlar.
İslam: Evrensel ve Değişmeyen Hak Din
Allah katında din İslam’dır. Bu din, yalnızca Hz. Muhammed’e değil, İbrahim, Musa ve İsa gibi bütün peygamberlere de gönderilmiştir. Ne var ki, sonradan “Yahudi” veya “Hristiyan” adını alan topluluklar, peygamberlerinin getirdiği saf İslam öğretilerini bozmuşlardır. Bu bozulma, çoğunlukla “din adamları” eliyle, statülerini koruma kaygısıyla yapılmıştır. Böylece dinin özü dünyadan ayrılarak kurumsallaştırılmış ve bir tür “din sanayisi”ne dönüşmüştür. Bu yapıya mecazen “din işleri sanayi sektörü” diyebiliriz.
Kuran’da “صنع (san‘a)” Kavramının İncelenmesi
Bu konuyu daha iyi anlamak için Kuran’da geçen “صنع” kökünden gelen kelimeleri incelemekte fayda var. Çoğu zaman “yapmak” olarak çevrilen bu kelime, aslında çok daha derin anlamlar taşır: bilinçli üretim, süreklilik arz eden iş, bir şey inşa etmek, emek ve bilgi isteyen süreç, eğitmek, sanatkârane bir faaliyet… Bu yönüyle “صنع” kelimesi, sıradan fiil bildiren “فعل” kelimesinden ayrılır. İbn Haldun’un da dikkat çektiği gibi, bu ayrım oldukça önemlidir.
Kuran’da “صنع” kavramının geçtiği bazı ayetleri değerlendirelim:
1. Ankebût 45
“...Salat, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah, sizin yapmakta (تَصْنَعُونَ) olduğunuz her şeyi bilir.”
Buradaki “tasna‘ûn” ifadesi, kişinin içselleştirdiği, sürekli yaptığı, adeta bir karakter haline getirdiği işleri ifade eder. Dine yapılan eklemeler, eğer vahye dayanmazsa bu türden “üretim”ler olarak nitelenir ve Allah tarafından bilinir.
2. Mâide 14
“...Nasıralılardan da söz almıştık ama onlar da kendilerine yapılan hatırlatmaların çoğunu unuttular. Biz de aralarına kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin yerleştirdik. Allah, onların yaptıkları san‘atları (يَصْنَعُونَ) onlara haber verecektir.”
Burada “صنع” kelimesi, Nasranilerin dine yaptıkları ilaveleri, kendi elleriyle ürettikleri öğretileri tanımlar.
3. Neml 88
“Dağları donmuş görürsün ama onlar bulut gibi geçerler. Bu, Allah’ın san‘atıdır (صُنْعَ). O, sizin yaptıklarınızdan (تَفْعَلُونَ) da haberdardır.”
Aynı ayette hem Allah’ın “san‘a”sı hem de insanın “fiili” karşılaştırılır. Allah’ın işi kalıcı ve kusursuzdur. Bizler de dine kendi san‘atımızı eklememeliyiz; aksi halde hakikatin üzeri örtülür.
4. Nûr 30
“Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar… Allah onların ne üretmekte olduklarından (يَصْنَعُونَ) haberdardır.”
Kişinin karakterine sinmiş, düzenli şekilde yaptığı işler burada “صنع” olarak geçer. Bu sadece ahlakî davranışlar için değil, dinî alandaki üretimler için de geçerlidir.
5. Kehf 104
“Onlar ki dünya hayatında yaptıkları san‘at boşa gitmiştir ama onlar kendilerini güzel işler yaptıklarını sanırlar.”
Bu ayet, din adına yapılan ancak vahye dayanmayan uygulamaların, güzel zannedilse bile ahirette geçersiz olduğunu ortaya koyar.
6. Tâ-Hâ 39
“...Seni nezaretim altında yetiştireceğim (لِتُصْنَعَ).”
Musa’nın Allah tarafından eğitilmesi burada “san‘a” kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu, vahiy temelli bir yetişme sürecidir. Kuran dışı eğitim sistemleri buna dahil değildir.
7. Hûd 38
“Nuh gemiyi yapıyordu (يَصْنَعُ)...”
Nuh’un gemi yapması Allah’ın emrine uygun bir üretimdir. Kendi aklından değil, vahye dayalı bir inşa sürecidir. Bu nedenle gerçek bir “san‘a”dır.
Sonuç: Vahiy Dışı Din Sanayi Üretimleri Geçersizdir
Kuran, dine vahiy dışı yapılan her türlü eklemeyi “صنع” kavramıyla açıklar. Bu üretimler nesilden nesile aktarılabilir; süslü, sistematik, etkileyici olabilir. Ancak Allah’a göre geçerli sayılmazlar. Özellikle “din adamları”nın oluşturduğu kurumsal yapılar, dine eklemelerde bulunarak “rab” konumuna yükselmekte, Allah’ın yetkisine ortak olmaktadırlar. (Bkz. Tevbe 31, Âl-i İmrân 64)
Allah’ın bildirdiği tek hak yol, yalnızca vahye dayalı olandır. Bu nedenle din adına yapılan her işin Kuran’a arz edilmesi zorunludur. Aksi takdirde bu işler, süslü de olsa, sihirden farksızdır ve ahirette boşa gidecektir. (Tâ-Hâ 69, Hûd 16)
“De ki: Amelleri bakımından en çok ziyana uğrayanları size haber vereyim mi? Onlar ki dünya hayatında bütün çabaları boşa gitmiştir; fakat onlar, güzel işler yaptıklarını zannederler.”
(Kehf 103-104)
En doğrusunu Allah bilir.
Kuran merkeze alınarak yapılan her arayış, insanı arınmaya ve hakikate yaklaştırır. Dine dair yapılan her üretimin (san‘a) kaynağını ve kalıcılığını sorgulamak zorundayız: Vahiy temelli mi, yoksa insan yapımı mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder