Bu Blogda Ara

18 Haziran 2012 Pazartesi

HADİS VE SAMİRİ ZİHNİYET 👣

👣 HADİS VE SAMİRİ ZİHNİYET


SAMİRİLİK: NEBİNİN YOKLUĞUNDA ONUN ADIYLA DİN ÜRETMEKTİR


Deniz yarıldı da ne değişti? Onca mucizeye rağmen zihniyet aynı kaldı. Onlar, altına, birkaç söze ve ayak izine kapılıp, inançlarını bir anda terk ettiler. Üstelik bunu da, “Biz de dokunabileceğimiz bir ilah istiyorduk, hepsi bu” gibi gerekçelerle savundular.


Samiri ve yandaşlarının tutumu, cehaletin doruk noktasıydı. Peki bu anlayış çağlar boyu değişti mi? Hayır. Aksine, çoğalarak günümüze kadar geldi.


O gün buzağıya tapanlar, gerçekten Samiri'nin becerisine mi hayran kaldılar? Hayır. Sebep, sürü psikolojisiydi. Başkalarının heykellere taptığını görüp onlara özenmeleriydi. İçlerindeki bastırılmamış güdüler, onları buzağıya yöneltti. Samiri de bu fırsatı kaçırmadı. El yapımı bir ilah yaptı, sözüm ona onları “rahatlatacak” bir sembol sundu.


Ama her yapay rahatlık gibi bu da pahalıya patladı. Musa döndü ve gerçeği hatırlattı. Samiri ise yaptığının karşılığını buldu.


Günümüzde Samiri’nin takipçileri yok mu? Elbette var. “Her eve bir buzağı” kampanyası tam gaz devam ediyor. Hakikati unutturup, sahte ilahlar üreten atölyeler her köşebaşında. Üç kuruşa inanç, beş kuruşa kurtuluş satılıyor. Din, ticari bir metaya dönüştü.


Bugünün Samirileri, insanların aklını karıştırmakla meşgul. Herkes elinde ilmihal, hadis derlemeleri, sözlükler, kişisel kanaat kitapları, türlü türlü “dini rehber”lerle meşgul. Kur’an ise arka planda. Levhalar çoğaldıkça hakikat gölgeleniyor. İnsanlar yükün altında eziliyor; sonra yönlendirmeye açık, savunmasız hale geliyorlar.


Yeni nesil Samiriler bu sistemle büyüyor. Şekilciliği dinin özü zanneden, asıl levhayı yani Kur’an’ı tanımayan bir nesil yetişiyor. Kırk gün dayanamayan toplumun yerine bin yıldır dayandığını iddia eden bir toplum geldi. Ama ne kadar samimi?


Kur’an elimizde. Son Nebi, levhaları götürmedi. Onlar hâlâ aramızda. Ama toplum, Samiri’nin ürettiği yapay dinlere daha fazla kulak veriyor. Gerçek elçi dönmeyecek. Bu yüzden, “dokun, hisset, inan” mantığıyla yapılmış sahte ilahlara teslim oluyorlar.


Genç Samiriler, inancı tüketim nesnesine çevirdi. Her soruya “hadis var mıydı?” diye soruyorlar. Kaynağı sorgulamadan, her bilgiye teslim oluyorlar. Duymak istediklerini duyduklarında ikna oluyorlar. Sorgulamayan zihinler, putlara teslim oluyor.


Sonuç? Raks eden, seremonilere katılan, ama Kur’an’dan habersiz bir toplum. Kendi Samiri’sine tapan bireyler. Allah'ın vaadi göz ardı ediliyor, çünkü Samiri’lerin vaatleri daha cazip geliyor: bu dünyada rahatlık, o dünyada konfor.


Ama unutmayalım: Samirilik, peygamberin yokluğunda onun adına din üretmektir.

Ve Samiri’lerin ilahları, taharet musluğuna çevrilecek kadar değersizdir. Bu gerçek, belki toplumu sarsar da hakikate dönerler.


Ey millet! Kendinize gelin. El yapımı ilahlarınızdan kurtulun. Gerçek Rabb’inize yönelin. O sizi bağışlamaya hazır.


Çünkü asıl levha, yere düşüp kırılmadı. Hâlâ aramızda. Ve anlaşılmayı bekliyor.



---


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder