ZAMAN: Kur’an’da Süreç, Dönüşüm ve Bilinç Alanı Olarak “Değişim”
Zaman çoğu zaman bir saat ya da takvimle ölçülen, doğrusal bir çizgide aktığı varsayılan fiziksel bir gerçeklik olarak algılanır. Oysa Kur’an’ın sunduğu "zaman" tasavvuru, ölçüm araçlarından ziyade değişim, süreç ve dönüşüm kavramlarıyla ilintili daha derin bir ontolojik gerçekliğe işaret eder. Bu bağlamda Kur’an’da geçen yavm (يَوْم), ḥīn (حِين), as-saʿat (السَّاعَةُ) ve ad-dahr (الدَّهْرُ) gibi zaman kavramlarının her biri, zamanın sırf “geçen” bir şey değil, “inşa eden” bir şey olduğunu düşündürür. Bu makalede, zamanın Kur’an’daki anlam haritası felsefi, semantik ve varoluşsal düzeyde incelenecektir.
UYARI / HATIRLATMA
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.
1. Zamanın Ontolojisi: Bir Yer mi, Bir Yön mü?
“Zaman bir mekân değilse neden içinde yol alıyoruz?” sorusu, zamanın doğrusal bir çizgi mi yoksa bilinç düzleminde açılan bir yön mü olduğunu sorgular. Kur’an’da zaman, sabit bir arka plan değil; bilincin dönüşüm sürecine eşlik eden bir akıştır. Bu, özellikle şu ayetlerde sezilebilir:
> “Andolsun zamana ki, insan hüsrandadır.” (el-Asr, 103:1-2)
Burada "zaman" (العصر) üzerine yemin edilmesi, onun sıradan bir akış değil, insan için bir imtihan ve oluş sahnesi olduğunu gösterir.
---
2. Kur’an’da Zaman Kavramları: Saat mi, Süreç mi?
Kur’an’da farklı zaman kavramları belirli bağlamlara göre şekillenir:
Yavm (يوم): Sıklıkla “gün” olarak çevrilse de, birçok yerde belirli bir olayın yaşandığı, dönüşüm anlarını temsil eder. Örneğin, “Din Günü” (Yavm ad-Dīn), fiziksel bir gün değil, hakikatin ortaya çıktığı bilinç anıdır.
As-Sā‘at (السّاعة): Genellikle “kıyamet saati” olarak çevrilir. Ancak bu “saat”, zamanın bir birimi olmaktan çok, insanlığın kolektif dönüşüm eşiğidir. "Saat yaklaştı" (54:1) ifadesiyle kast edilen, kozmik bir kıyametten çok, bir anlam patlaması olabilir.
Ḥīn (حين): Belirsiz süreli bir dönemdir. “İnsanın üzerinden henüz anılmaya değer bir şey olmadığı bir ḥīn geçmedi mi?” (76:1) ayetinde olduğu gibi, oluşmamışlık halini vurgular.
Ad-Dahr (الدهر): Ezelî akış. Bazı inkârcıların, “Bizi zaman (ad-dahr) öldürür” (45:24) demesi, zamanın bilinçsiz bir doğa gücü olarak algılanmasına örnektir. Ancak Kur’an, zamanı Tanrısal düzene bağlar.
---
3. Değişim Zamanı: Zaman mı Geçiyor, Biz mi Oluşuyoruz?
Zamanın geçtiğini varsaymak, sabit bir benliğin pasif bir seyir izlediği anlamına gelir. Oysa Kur’anî bağlamda zaman, insanın kendisini inşa ettiği bir sahnedir. Aslında geçen zaman değil, bizim dönüşümümüzdür.
> “Her ümmetin bir süresi vardır. Süresi dolunca ne bir an geri kalırlar ne de ileri geçerler.” (7:34)
Bu ayet, zamanın bir “süreç” olarak işlendiğini ve bu sürecin bilinçle dolu olduğunu ima eder. Süreç tamamlandığında "kıyamet" gerçekleşir.
---
4. Kıyamet Saati: Bir An mı, Olgunluk Eşiği mi?
Kur’an’da “as-saʿah” ifadesiyle geçen kıyamet, yalnızca fiziksel bir yıkımı değil, varoluşsal bir sıçramayı da ifade eder:
> “Onlar sadece bir ‘tek bir çığlık’ bekliyorlar; işte o zaman bakakalırlar.” (36:49)
Bu “çığlık”, ani bir fiziksel olay değil, bir farkındalık anı olabilir. İnsanlığın kolektif bilinci, ilahi dengeyle çarpıştığında kıyamet yaşanır. Bu, bireysel düzeyde de geçerlidir: Herkesin kendi "sā‘at"i, kendi hakikatiyle yüzleştiği andır.
---
Sonuç: Zaman, Kendini İnşa Ettiğin Anda Başlar
Zaman Kur’an’da pasif bir “geçiş” değil, aktif bir olma sürecidir. “Geçen şey” zaman değil, insanın kendisidir. Kur’an’daki zaman kavramları, süreklilik içinde olgunlaşmayı, imtihanı ve hakikatin açığa çıkışını sembolize eder. Belki de zamanın bizi götürdüğü yer, aslında kendimizi inşa ettiğimiz andır. Ve o an, tüm zamanların kıyameti gibidir: Ayıran, ayıklayan, dönüştüren.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder