Bu Blogda Ara

22 Haziran 2025 Pazar

KURANA GÖRE İMAN NASIL OLMALI ? 🫀




Kur'an'ın sunduğu iman anlayışı, kuru bir kabullenmeden öte, bilinçli, ilkeli ve ahlaki bir duruşu ifade eder. Allah'a, meleklere, kitaplara ve rasullere iman; yaşamın merkezine yerleştirilmesi gereken temel bir şuurdur. Bu başlıklarda imanın Kur'an perspektifinden ne anlama geldiğini detaylandıralım.

1. Allah'a İman

Allah'a iman, Kur'an'ın en temel çağrısıdır. Bu iman;

Tevhid esasına dayanır: Allah birdir, eş ve ortak kabul etmez (Bakara 2:163).

Sıfatlarına iman şeklindedir: Her şeyi bilen, gören, duyan, her şeye gücü yeten, rahmet sahibi ve adil olan bir Allah inancı (Haşr 59:22-24).

Yalnızca O'na kulluk ve teslimiyet gerektirir: "Yalnızca sana kulluk ederiz, yardımı da yalnızca senden dileriz" (Fatiha 1:5).

Kur'an, Allah'a imanı sadece bir "kabul" olarak değil, aynı zamanda O'nun öğrettiği hayat sistemine (çağrısına) itaat ve sadakat olarak tanımlar.

2. Meleklere İman

Meleklere iman, Allah'ın emirlerini uygulayan mesajlara ve güçlere iman anlamındadır. Kur'an'da meleklere dair şu esaslar belirtilir:

Yaratılış fıtratları ayrıdır: "Melekleri iki, üç, dört kanatlı elçiler olarak yarattı..." (Fatır 35:1). Buradaki "kanat" kudret ve görev yetkisi anlamındadır.

Allah'a itaat ederler: "O'na isyan etmezler, emrolunduklarını yerine getirirler" (Tahrim 66:6).

Vahiyle, canla, tabiatla ilişkilidirler: "Melekleri vahiy ile indirir" (Nahl 16:2).

Kur'an'a göre meleklere iman, ilahi düzenin gözle görülmeyen ama hissedilen boyutunu kabul etmektir. Melekleri kutsallaştırmak, yardım isteyecek öznelere dönüştürmek ise şirktir. Tabiat ana, dişil isimlendirmeler, gök yüzünde konseyler..

3. Kitaplara İman

Kur'an'a göre Allah, insanlara hidayet rehberi olarak kitaplar göndermiştir:

Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an" vahiy zincirinin halkalarıdır (Ali İmran 3:3).

Kur’an, bu kitapların doğrulayıcısı ve sonudur (Maide 5:48).

"Bu kitap sana yetmiyor mu?" (Ankebut 29:51) ayeti, Kur'an’ın tek başvuru kaynağı olduğunu ilan eder.

Kitaplara iman, Kur'an'ı hayat rehberi olarak kabul etmekle tamamlanır. Onun öğretilerini anlamaya çalışmak, ön yargılarla değil, teslimiyetle yaklaşmak gerekir.

Kur’an, "kitap" kavramını sadece yazılı bir metin değil, Allah’tan gelen bir yasa, ölçü, ilke sistemi olarak tanımlar. Kitap, hayatı adaletle düzenlemek, insanları zulümden kurtarmak ve doğru yolu göstermek için indirilmiştir (Hadid 57:25).

Ayrıca Kur’an’da geçen "ehlu’l-kitâb" ifadesi de, kitaba iman edenler ile etmeyenlerin ayrımını netleştirir. Gerçek anlamda kitaba iman edenler, kitabı sadece taşımayanlar değil, onu yaşayanlardır:

"Kitap yüklü eşekler gibi olanlar... Ne kötü bir örnektir!"Cum’a 62:5

Dolayısıyla kitaplara iman, kitabın ahlâkını kuşanmak ve onu toplumun adalet temeli yapmak anlamına gelir.

4. Rasullere İman

Kur'an, peygamberlerin görevini şu şekilde tanımlar:

Tebliğ: "Rasule düşen sadece apaçık tebliğdir" (Nahl 16:35).

Örnek olmak: Onlar, vahiy ahlakını yaşayan örnek şahsiyetlerdir (Ahzab 33:21).

Beşerdirler: "De ki: Ben de ancak sizin gibi bir beşerim" (Kehf 18:110).

Rasullere iman, onların getirdiği vahye iman etmekle olur. Peygamberleri ırksal, tarihsel veya mucizevi figürler olarak kutsallaştırmak değil; vahiy ile temsil ettikleri ilahi mesajı anlamak esas olandır.

Bu konuda Kur’an’da İbrahim ve ona uyanlar çok güzel bir örnek olarak gösterilir:

"İbrahim’de ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani kavimlerine demişlerdi ki: 'Biz sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Yalnızca Allah’a iman ettik. Aramızda ebedi bir düşmanlık ve nefret başladı; siz Allah’a, yalnız O’na iman edinceye kadar!'" Mümtehine 60:4

Bu ayette görüldüğü gibi, İbrahim ve ona uyanlar, rasule imanı, Allah’a imanla birleştirmiştir. İman; sadece bir peygamberi sevmek değil, onunla birlikte gelen vahyi merkeze almaktır.

Kur'an, Hz. Muhammed'in son rasul olduğunu belirtir: "Muhammed, Allah'ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur" (Ahzab 33:40).

Kur'an'a göre iman; bilgiye, şuura, sorumluluğa ve ahlaki tutarlığa dayanan bir duruştur. Allah'a, meleklere, kitaplara ve rasullere iman eden bir kimse;

 * Yetkisini yalnızca Allah'a verir,
 * Doğaya ve ruhsal yöne dair gerçekliği kabul eder,
 * Hayatını vahyin ışığında düzenler,
 * Peygamberleri vahyin sesi olarak tanır.

Bu bilinçli iman hali, Kur'an'ın şu ayetinde özetlenir:

"Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de... Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. 'O'nun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz' dediler. Ve şöyle dediler: 'Duyduk ve itaat ettik. Rabbimiz, affını dileriz. Varış sanadır.'" Bakara 2:285

Ek Değerlendirme: “Duyduk ve İtaat Ettik” Ne Demektir?

Bakara 2:285'in sonunda geçen "İşittik ve itaat ettik" ifadesi, iman esaslarının birliğine ve bireyi tek bir mesaja çağırdığına işaret eder:

  1. Allah’a iman: Tek otorite O'dur.
  2. Meleklere iman: O'nun emirlerini uygulayan sistemsel güçlerdir.
  3. Kitaplara iman: Aynı vahiy zincirinin tutarlı mesajlarıdır.
  4. Rasullere iman: O mesajı taşıyan ışık şahsiyetlerdir.

Bu dört öğreti, insanı çoklu referanslardan (kişiler, gelenekler, mezhepler) arındırıp tek bir merkeze, Allah'ın vahyine yönlendirir. Kur'an'ın tevhid çağrısı işte bu noktada tamamlanır:

 "Bu kitap size yetmiyor mu?" (Ankebut 29:51)
"Hüküm yalnızca Allah'a aittir." (Yusuf 12:40)
"Rasule düşen sadece apaçık tebliğdir." (Nahl 16:35)

Son söz şudur:

“Duyduk ve itaat ettik” demek, Allah'tan başkasının sözünü dinlememek, O'nun vahyine boyun eğmek ve yaşamını Kur'an'a göre düzenlemek demektir.

Bu detaylı açıklama, Kur'an'ın imana bakış açısını net bir şekilde ortaya koymaktadır. İmanın sadece bir kabulden ibaret olmadığını, aksine derin bir sorumluluk ve yaşam biçimi olduğunu vurgulamaktadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder