KIBLE: YÖN DEĞİL, İLKE
Giriş: Yön Değişiminden İlke Sabitliğine
Kıble, klasik tanımıyla, müminlerin namaz kılarken yöneldikleri coğrafi noktadır. Ancak Kur’an’a dikkatle bakıldığında, kıble kavramı salt coğrafi bir yönü değil, bir topluluğun neye yöneldiğini, neyi merkez edindiğini, değerlerini ve ahlâkî duruşunu sembolize eden çok katmanlı bir kavrama dönüşür.
Kıble, aslında “neyi önüne koyduğun, neyi merkeze aldığın ve hayatının istikametini neye göre çizdiğin”dir. Bu anlamda kıble bir pusula değil, bir ilke haritasıdır. Dönülen yön değil, yürünülen yönü belirleyen sembolik bir merkezdir.
UYARI / HATIRLATMA
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.
---
1. Kur’an’da Kıble Geçişi: Mekke'ye Değil, Ahlaka Yönelme
Bakara Suresi'nde kıbleyle ilgili en çok referans verilen bölümde şöyle buyrulur:
> “Yüzünü Mescid-i Harâm yönüne çevir.”
(Bakara 2/144)
Bu ayet genellikle sadece "namaz yönünün değişimi" olarak okunur. Fakat bağlam dikkatle incelendiğinde kıble değişiminin salt bir fiziki yön değişikliği değil, sembolik bir kopuş ve değer dönüşümü olduğu anlaşılır.
Mümin topluluk artık:
Kudüs merkezli Yahudi geleneğinden değil,
Kâbe merkezli tevhit geleneğinden beslenmeye başlamıştır.
Ancak Kur’an hemen ardından uyarır:
> “Nereye dönerseniz dönün, Allah’ın yüzü oradadır.”
(Bakara 2/115)
Yani asıl olan yön değil, niyettir, özdür, amaçtır. Allah mekâna sıkıştırılamaz; yön, sadece bir araçtır. Amaç, ilahi ilkeleri merkeze almaktır.
---
2. Kıble: Her Toplumun Değer Pusulası
Kur’an’da şu cümle son derece çarpıcıdır:
> “Her ümmetin bir kıblesi vardır; ona yönelir.”
(Bakara 2/148)
Bu ayet, kıblenin sadece Müslümanlara ait bir uygulama olmadığını, her topluluğun bir odak ve istikamet belirlediğini söyler.
🔹 Kiminin kıblesi servet,
🔹 Kiminin kıblesi iktidar,
🔹 Kiminin kıblesi ırk, mezhep, lider,
🔹 Kiminin kıblesi kitap ve hakikattir.
Bu durumda kıble, bireyin ve toplumun neyi merkeze koyduğunu gösteren bir aynadır. Yani herkesin hayatında dönüp yöneldiği bir “kâbe” vardır:
Kimisi onu taşta arar, kimisi tahta yazar.
---
3. Mescid-i Harâm: Kıblenin Simgesel Merkezidir
Kur’an’da kıblenin yöneldiği merkez olan “Mescid-i Harâm”, coğrafi bir yapının ötesindedir. İsmi bile mesaj taşır:
Mescid: Toplanılan yer, bir araya gelinen alan.
Harâm: Dokunulmaz, kutsal, ihlale kapalı.
Buradaki "harâm"lık, kutsal tabuya değil, ahlakî dokunulmazlığa işaret eder. Orası:
Kan dökülmeyen bir yerdir.
Yetimin hakkının yendiği, kölenin ezildiği bir yer olmamalıdır.
Allah’ın koyduğu hudutların korunduğu, adaletin çiğnenmediği bir sığınaktır.
Bu bağlamda Kâbe’ye yönelmek, taşa tapmak değil; Allah'ın koyduğu ilkelere, adaletin, merhametin ve özgürlüğün sembolüne yönelmektir. Kıble, bu değerlerin pusulasıdır.
---
4. Kıble, Yüzün Değil Yüreğin Dönüşüdür
Kur’an, ibadetleri mekanik bir ritüele indirgemeye karşıdır. Öyle ki, yönün bile yeterli olmadığını açıkça ifade eder:
> “Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdem değildir. Asıl erdem…”
(Bakara 2/177)
Ve ardından erdemin ne olduğunu sıralar:
Allah’a iman,
Akrabaya, yetime, yoksula infak,
Sözleşmeye sadakat,
Zorlukta direnç ve sabır…
Demek ki yön değil, eylem belirleyicidir.
Yani kıbleye dönmekle olmaz; kıbleli bir yaşama dönmek gerekir.
---
Sonuç: Kıble, Taşa Dönmek Değil Hakikate Yönelmektir
Kur’an’ın kıble anlayışı, şekilci değil, anlam yüklüdür.
Kıble bir koordinat değil, bir karakterdir.
Kâbe bir mimari değil, bir misyondur.
Secde bir hareket değil, bir teslimiyettir.
Gerçek kıble, insanın en derin niyetidir.
Yani senin kıblen, hayatta neyin peşinde olduğundur.
Kıbleni düzeltmek, sadece yönünü değil, yüreğini, niyetini ve amacını düzeltmektir.
---
🧭 Soru kendine: Benim kıblem ne?
> Yüzüm nereye dönük değil;
Yüreğim neye yönelmiş?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder