Bu Blogda Ara

8 Haziran 2025 Pazar

Allahı gereği gibi takdir etmek ?

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

GEREĞİ GİBİ TAKDİR EDEMEDİLER: ‘ALÂMETLER SAHİBİ ALLAH’


Bu makalede, Kur’an’da geçen “ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî” (Allah’ı gereği gibi takdir edemediler) ifadesi bağlamında, Allah’ın “alâmetler sahibi” olması kavramsal olarak ele alınacaktır. Özellikle ilahi ayetlerin (alâmetlerin) evrendeki, tarihteki ve vahiydeki yansımaları; insanın bu alâmetleri okuyamaması ya da çarpıtması üzerinden, Allah’ın hakkıyla tanınamaması problemi analiz edilecektir. Vahiyde geçen çeşitli “ayet” ve “alâmet” kullanımları ile bu sembolik sistemin nasıl bir anlam taşıdığı tartışılacaktır.



---

1. Giriş: Takdir ve Tanıma Sorunu

Kur’an’ın birçok yerinde insanın, Allah’ı gereği gibi tanımadığına, gücünü ve iradesini doğru biçimde kavrayamadığına dikkat çekilir:

“Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, üstündür.” (Zümer, 39/67)


Buradaki “takdir” (kadr), sadece "saygı göstermek" değil, aynı zamanda değerini bilmek, ölçüsünü anlamak, yaratıcıya yaraşır biçimde tanımak anlamlarına gelir. Bu takdir sorunu, doğrudan alâmetleri (ayetleri) okuyamamakla ilgilidir.


---

2. Allah’ın Alâmetleri: “Ayet” Kavramı

Kur’an’da “ayet” kelimesi hem vahiy metinlerini, hem de doğa, toplum, tarih ve insan üzerindeki ilahi işaretleri kapsar. Yani ayet, Allah’ın “kendini tanıttığı işaret”tir.

Ayetlerin türleri:

Kevnî ayetler (evrendeki alâmetler):

“Gece ve gündüzün değişmesinde, göklerde ve yerde olanlarda elbette düşünen bir topluluk için ayetler vardır.” (Câsiye, 45/3-5)

Tarihteki ayetler (geçmiş ümmetler, kıssalar):

Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır.” (Yûsuf, 12/111)

Vahiy ayetleri:

“Bunlar Allah’ın ayetleridir, sana gerçek olarak okuyoruz.” (Âl-i İmrân, 3/108)


Bu anlamda Allah, “alâmetler (ayetler) sahibi”dir; çünkü insan aklına hitap eden evrensel bir semboller sistemiyle konuşur.


---

3. Alâmetlerin Üzerini Örtmek: Şirk ve Tahrif

İnsanlar Allah’ın alâmetlerini ya görmezden gelir ya da çarpıtır. Kur’an buna “küfr” (örtme, inkâr) ve “şirk” (ortak koşma) der. Çünkü:

Ayetleri Allah’a değil, başka otoriteler adına okurlar.

Alâmetlerin içeriğini sembolik, metafizik, büyüsel ya da mitolojik anlamlara boğarak hakikatin üzerini örterler.

Bu da Allah’ı, kendi göndermediği bir biçimde tanımak anlamına gelir.


“Gözler kör olmaz, asıl göğüslerdeki kalpler kör olur.” (Hac, 22/46)


Bu ayet, alâmetleri okuyamamanın sadece dışsal bir değil, zihinsel ve ahlaki bir körlük olduğunu vurgular.


---

4. Alâmetlerin Sahibi Olarak Allah

Allah’ın Kur’an’daki tasvirlerinden biri de yaratmada ve iletimde iz bırakan, yönlendiren, işaretleyen bir Tanrı olmasıdır. Bu, alâmet bırakıcı, iz sürücü bir öğreticilik içerir.

Kur’an’daki vahiy sistemi, sembollerle örülmüş bir alâmetler kitabıdır. Örneğin:

“Namaz” (es-salât) bir ritüel değil, ayetlerin okunması, hatırlatılması sürecidir.

“Kıble” coğrafi bir yön değil, vahyin yönelttiği ilkedir.

“Kâbe”, "ev" olmasından önce ilahi merkezin sembolüdür.


Bu kavramlar da Allah’ın alâmet sistemi içinde kavranmalıdır.

---

5. Allah’ı Gereği Gibi Takdir Etmek Ne Demektir?

Allah’ı hakkıyla takdir etmek demek:

Onun yaratıcı ve belirleyici kudretini tanımak,

Ayetlerini çarpıtmadan ve şirk koşmadan okumak,

O’nun elçiliğini, egemenliğini, otoritesini sadece kendisine ait görmek,

Her bilgi ve eylemde, O’nun alâmetlerine sadık kalmak demektir.


Bu bağlamda, Allah’ın “alâmetler sahibi” olduğu kabulü, insanı sorumluluğa ve tefekküre davet eder.


---

6. Sonuç: Tanrısız Ayet Okunamaz

Allah’ın ayetlerini okurken, O’nu gereği gibi takdir edemeyen zihin, ya ayetleri mitolojiye, ya da kişisel ve ideolojik çıkarlarına alet eder. Bu, ayetin özünü kaybetmek, alâmetleri susturmak demektir.

 “Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Diriltir ve öldürür. Sizin O'ndan başka bir veliniz ve yardımcınız yoktur.” (Tevbe, 9/116)


Bu bağlamda, Allah’ı hakkıyla tanımak, ayetlerini doğru okumaktan geçer. Bu da ancak, O’nun gönderdiği ölçüler (mîzân, furkân) çerçevesinde mümkündür.


---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder