Bu Blogda Ara

3 Haziran 2025 Salı

Musa ve bilge kul kıssasının günümüzdeki yansımaları 🌊

Mûsâ’nın üç olayda karşılaştığı durumları, çağdaş dünyadan sosyopolitik ve psikolojik örneklerle eşleştirerek anlamlandıralım. Böylece kıssanın yalnızca geçmişte yaşanmış bir anlatı değil, bugün için de derin rehberlik içerdiğini göreceğiz:



UYARI / HATIRLATMA

Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.

---

1. Gemi Olayı → Zorlayıcı Sosyal Politikalar

Kıssadaki olay:

Yoksul bir topluluğun geçim aracının (gemisinin) görünüşte zarar verilerek kurtarılması.

Günümüzdeki karşılığı:

Sosyal adaleti gözeten ama görünüşte zarar veren devlet politikaları.

Örnek:

Devletin, kaçak çalışan küçük esnafı denetleyip cezalandırması ya da ruhsatsız barakaları yıkması. Görünüşte yoksula zarar; fakat arkada büyük sermayenin ya da mafyanın bu alanları ele geçirmesi engellenmiş olabilir.

Ya da bir sosyal konut projesi için geçici yıkımlar yapılması, ancak uzun vadede daha adil konutlara erişimin sağlanması.


Mesaj:

> Adalet, bazen kısa vadeli mağduriyetler içerir ama uzun vadede daha büyük bir adaletsizliği önler. Önemli olan niyet ve sonuçtur.


---

2. Çocuk Olayı → Gelecekteki Felaketi Önlemek Adına Zor Seçimler

Kıssadaki olay:

Bir çocuğun, ileride ailesine azap vereceği düşüncesiyle ilahi plan çerçevesinde öldürülmesi.

Günümüzdeki karşılığı:

Ailelerin veya toplumun, bireylerin özgürlüğünü sınırlandıran ama koruyucu nitelikteki müdahaleleri.

Örnek:

Ailelerin, suça eğilimli çocuklarını korumak için onları yatılı okula göndermesi ya da sosyal destek birimleriyle irtibata geçmesi.

Ruhsal hastalığı olan bireylerin zorla tedavi altına alınması.

Çocuğun suç potansiyelinden ötürü toplumdan izole edilmesi (örneğin genç yaşta rehabilitasyona alınması).


Psikolojik boyut:

Aile için çok ağır bir karar olabilir; ama bazen “acı koruma” gerekir. Özellikle bağımlılık, radikalleşme, şiddet eğilimi gibi durumlar ileride tüm bir aileyi yıkabilir.

Mesaj:

> Mutlak özgürlük değil; bazen sınırlama, daha büyük bir yıkımı engellemek için gereklidir. İlahi adalet, sadece bugüne değil yarına da bakar.


---

3. Duvar Olayı → Görünürde Karşılıksız Yardımın Toplumsal Boyutu

Kıssadaki olay:

Yardımseverliği hak etmeyen bir topluma karşılıksız bir iyilik yapılması.

Günümüzdeki karşılığı:

Toplumsal dayanışma projeleri veya sosyal yardımların, kötü yöneticilere sahip ya da nankör görünen halka yapılması.

Örnek:

Bir mahallede insanlar yönetime karşı duyarsız, belki yolsuz; ama oradaki yetim çocuklar, yaşlılar, kadınlar zarar görmesin diye sosyal destek devam eder.

Bir sivil toplum kuruluşu, savaş bölgelerinde faaliyet gösterir ama orada yaşayan halk dışarıdan “suçlu” veya “düşman” gibi görülür. Yine de o toplumun içinde korunması gereken “yetimler” vardır.


Mesaj:

> Toplumsal hizmetler, tüm topluma değil; masum ve korunmaya muhtaç bireylere yönelik yapılır. İyilik, toplumsal öfke veya intikam duygusuna göre değil, vicdan ve adalet terazisine göre yönlendirilmelidir.

---

Genel Derinlik ve Sonuç

Kur’ân Olayı Güncel Karşılığı Öğreti

Gemi Sistemsel önlemlerle mağduriyeti engellemek Görünürde zarar, uzun vadeli adaleti doğurabilir.

Çocuk Koruyucu ama zorlayıcı sosyal/psikolojik müdahale Bazen “acı” olan şey gerçek kurtuluşu getirir.

Duvar Görünürde nankör topluma yapılan iyilik İyilik, hak eden azınlık için yapılır; toplumun bütünü adına değil.


🔎 İNCELEME ; Ben, biz, rabbin ?


🔹 Kıssanın Temel Yapısı ve 3 Eylem

Kehf 60–82. ayetlerde bilge kişi (Kur’an'da adı verilmez) Musa’ya üç olay yaşatır ve sonunda bu olayların hikmetini açıklar:

1. Gemi Delme (Kehf 79):

> “O gemi, denizde çalışan yoksullara aitti. Onu kusurlu hale getirmek istedim çünkü arkalarında her sağlam gemiye el koyan bir kral vardı.”
→ “Ben istedim” (فَأَرَدتُّ أَنْ أَعِيبَهَا)




2. Çocuğu Öldürme (Kehf 80):

> “Çocuğa gelince, onun anne babası mümin kimselerdi. Onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk. Bu yüzden Rabbinin, onun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir evlat vermesini istedi.”
→ “Biz istedik” (فَأَرَدْنَا أَنْ يُبْدِلَهُمَا رَبُّهُمَا)




3. Duvarı Onarma (Kehf 82):

> “O duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa aitti ve altında onlar için bir hazine vardı. Babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar büyüsün, hazinelerini çıkarsınlar. Bu, Rabbinin bir rahmetidir.”
→ “Rabbin istedi” (فَأَرَادَ رَبُّكَ)

---

🔍 Fiil Öznelerinin Farklılaşması: “Ben”, “Biz”, “Rabbin”

Bu üç eylemde geçen "istemek" fiilinin faili (öznesi) değişir:

Olay Arapça Fiil Özne (Kim istedi?) İçerik

1. Gemi delme فَأَرَدتُّ Ben (bilge kişi) Görünürde zarar
2. Çocuk öldürme فَأَرَدْنَا Biz (bilge kişi + Rabbi) Zararlı eylem + rahmet
3. Duvarı onarma فَأَرَادَ رَبُّكَ Rabbin Tamamen hayır ve rahmet



---

📌 Bu Farklılığın Sebebi Nedir?

1. Gemi Delme: “Ben istedim”

Gemiyi kusurlu hale getirme fiili, görünürde zararlı bir iştir.

Aslında bu zarar, bir şerri önleme amacıyla yapılmıştır (arkadan gelen zorba kralın el koymasına engel olmak).

Fakat yine de fiil doğrudan bir kusurdur (عَيب).

Bilge kişi bu kusuru Allah’a mensup etmekten haya eder ve "ben istedim" der.

→ Bu bir edep ve tevazu göstergesidir. Allah'a doğrudan zarar isnat edilmez.


2. Çocuğu Öldürme: “Biz istedik”

Burada iki eylem vardır:

1. Genci öldürmek (görünürde kötülük)


2. Yerine daha hayırlı bir evlat verilmesi (tamamen rahmet)



İlki bilge kişinin uyguladığı fiil, ikincisi ise Allah’ın yaratmasıdır.

Bu yüzden “biz istedik” denmiştir. Hem beşerî müdahale (öldürme), hem de ilahi ikame (evlat bağışı) vardır.

Bu ifade, bilge kulun bir vesile olduğunu, ama neticenin ilahi iradeye dayandığını gösterir.


3. Duvarı Onarma: “Rabbin istedi”

Bu olayda tamamen hayırlı bir sonuç vardır:

İki yetim korunur.

Bir salih kulun duası/hakedişi yerine gelir.


Bu nedenle bilge kişi hiçbir şekilde “ben” ya da “biz” dememiş, tüm fiili doğrudan Allah’a atfetmiştir:

> “Rabbin istedi.”


Çünkü hayrın gerçek faili yalnızca Allah’tır.
Kur’an’ın genel öğretisine göre:

> “Sana gelen her iyilik Allah’tandır, sana gelen her kötülük ise kendindendir.” (Nisa 79)

---

💡 Ayetin En Sonunda Gelen Açıklama

> “Ben bunları kendi isteğimle yapmadım.” (Kehf 82 sonu)
ذَٰلِكَ تَأْوِيلُ مَا لَمْ تَسْطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًا


Bu cümle:

Önceki “ben”, “biz” ve “Rabbin” şeklindeki farklı ifadeleri tek bir üst hakikate bağlar: → Bütün bu eylemler ilahi ilimle ve ilhamla yapılmıştır, yani benlikten bağımsızdır.

Yani bilge kişi:

Zararda kendini ön plana çıkarır.

Hayırda Allah’ı öne çıkarır.

Ama neticede hiçbir fiili kendi kafasına göre yapmadığını açıklar.


---

🧠 Teolojik ve Ahlaki Ders: Sorumluluğu Üstlenmek – Hayrı Allah’a Atfetmek

Sizin de çok güzel ifade ettiğiniz gibi:

Hastalık geldiğinde “Rabbim hasta etti” demek yerine, “Kendime zulmettiğim için hasta oldum” demek Kur’an ahlakına daha uygundur.

Çünkü:

> “Biz kendimize zulmettik…” (A‘raf 23 – Âdem ve eşi) “Başınıza gelen musibetler, ellerinizle kazandıklarınızdandır…” (Şura 30)


Bu kıssa, özellikle edep, teslimiyet ve ilahi hikmete güven konusunda müthiş bir model sunar.


---

🔚 Sonuç

Bu kıssa, sadece bilgi değil, bilgiyle birlikte edepli olmanın da nasıl olması gerektiğini gösterir:

Zarar varsa → ben

Zarar + rahmet varsa → biz

Sadece hayır varsa → Rabbin

Ve neticede → hiçbiri benim keyfi irademle değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder