Misak: Allah’a Verilen Söz
Allah, kullarından kendisine bağlanmalarını ister ve bu bağı “misak” adıyla ifade eder. Misak, Allah’a verilen sağlam bir sözdür. Kur’an’da “Misak” kelimesi, bağlamak, sözleşmek, tutunmak anlamlarında geçer. (Bkz. Maide 7)
UYARI / HATIRLATMA
Kur’an’da Misak Üç Şekilde Geçer:
Kavimler arası yapılan barış ve sözleşmeler (Nisa 90-92)
Evlilik akdi (Nisa 21)
Allah’a verilen, kitaba uyma sözü (Maide 12-14, Al-i İmran 81, Bakara 63-93)
İslam, Allah’ın sistemi olarak bu misakla insana bağlanır. “İşittik ve itaat ettik” sözü, bu bağlılığın ifadesidir.
Misakın Bozulması: Kur’an’dan Uzaklaşmak
Eğer insanlar bu misakı bozarlarsa, verdikleri sağlam söz zamanla çözülür. Kur’an bu durumu, ipini sağlamca eğirip sonra çözen kadına benzetir. (Nahl 92)
Misakın bozulması; Allah’ın vahyini terk etmek, kulaktan dolma bilgilere yönelmek ve Kur’an’ı hayatın dışına itmektir. Bu da zamanla “işittik ve karşı geldik” anlayışına dönüşür. Kur’an bu tavrı, geçmiş kavimlerde özellikle İsrailoğulları örneği üzerinden anlatır. (Bkz. Bakara 93)
Sorumluluk: Vahye Bağlılık
Bizler, Kur’an ayetlerini işitip onlara uyacağımıza söz verdik. Bu söz, kıyamet gününde sorguya çekileceğimiz konudur. (Bkz. Zuhruf 44) Kur’an dışındaki telkinler –ister dini olsun ister kültürel– şeytani etkilerdir ve bizi bağlamaz.
İslam, insanları kötülükten uzaklaştıran ve iyiliği emreden bir sistemdir. Bu sisteme müdahale eden her unsur, Kur’an’a göre şeytanîdir. Çünkü Kur’an’a göre şeytan, insanı Allah’ın yolundan uzaklaştıran her türlü güçtür.
Davet
İslam adına konuşan herkes, kendine şu soruyu sormalıdır:
Atalardan devralınan geleneksel bilgileri bir kenara bırakıp, Kur’an’a doğrudan yönelmek gerekir. Zira Allah’ın bizden aldığı misak, yalnızca vahye bağlı kalmamız üzerinedir.
Geleneğe, cemaatlere, din adamlarına körü körüne bağlanmak yerine; Kur’an’ı okuyalım, anlayalım ve “İşittik ve itaat ettik” diyerek Allah’a verdiğimiz söze sadık kalalım. Çünkü Rabbimizin bizden istediği budur: İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak ve yalnızca O’na kulluk etmek.Bu makalede, İslâm düşüncesinde önemli bir yer tutan "misak" kavramı ele alınmaktadır. Misak; Kur’ân-ı Kerîm’de otuz dört kez geçmekte olup, sağlam sözleşme, bağlanma, tutunma anlamlarını taşımaktadır. Allah'ın insanlardan ve toplumlardan aldığı misaklar, iman, ahlaki sorumluluk ve toplumsal düzen açısından merkezi bir öneme sahiptir. Ayrıca insanın canı, malı, zürriyeti ve aklının korunması konusu da misak kavramı çerçevesinde ele alınmış, ilahî sınırların rab sıfatıyla ilişkisi açıklanmıştır.
Kur’ân’da birçok kavram, insanın yaratılışı, amacı ve sorumlulukları ile doğrudan ilişkilidir. Bu kavramlardan biri de "misak"tır. Misak, herhangi bir süre belirtilmeksizin yapılan bir sağlam sözleşmeyi ifade eder. Allah’ın insanlarla yaptığı misak, onları verdikleri söz üzerinden hesaba çekmek ve doğru yoldan sapanlara ceza vermek üzere gerçekleştirilmiştir (Ahzâb Suresi, 8).
1. Misak Kavramı
Etimoloji ve Kur’ân’daki Kullanımı:
Misak kelimesi, Arapça kökenli olup "bağ", "sözleşme", "ahitleşme" anlamlarına gelir. Fecr Suresi 26. ayette de bu anlam vurgulanmaktadır: "Onun bağladığı gibi." Kur’ân’da farklı toplumlar ve bireyler için çeşitli türlerde misaklar söz konusudur:
1.1 Müminlerin Misakı
Bakara Suresi 286. ayette ve Maide Suresi 7. ayette, müminlerin Allah’a verdikleri "işittik ve itaat ettik" sözü hatırlatılmaktadır. Bu misak, iman esaslarına bağlılık ve ilahî emirleri kabul anlamına gelir.
1.2 Hristiyanların Misakı
Maide Suresi 14. ayette, "Biz Hristiyanız" diyenlerden alınan misaka dikkat çekilir. Bu misakın unutulması, onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek olan düşmanlık ve kinin salınmasına sebep olmuştur.
1.3 İsrailoğullarının Misakı
İsrailoğullarından alınan misak, Maide Suresi 12, İsâ Suresi 154 ve Bakara Suresi 63'te geçmektedir. Bu ayetlerde, onlardan Tevrat’ı kuvvetle tutmaları ve emirleri unutmamaları istenmiştir.
1.4 Kitaba Varis Olanların Misakı
Al-i İmran Suresi 187. ayette, kitaba varis olanların kitabı insanlara açıklamaları ve gizlememeleri yönünde aldıkları sağlam söz vurgulanmaktadır. Ancak bu misak da dünya menfaatleri uğruna ihlal edilmiştir.
1.5 Nebilerin Misakı
Ahzâb Suresi 7. ayette, başta Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere birçok peygamberden sağlam bir söz (ğaliz misak) alındığı bildirilmektedir.
2. Allah’ın Rab Sıfatı ve İnsanların Korunması
Allah, insanı yaratmış ve ona sahip olduğu değerleri koruma altına almıştır. İnsanın bu dünyada sahip olduğu temel değerler canı, malı, zürriyeti ve aklıdır. Bunların korunması, ilahî hükümlerin temel amaçlarındandır.
2.1 Canın Korunması
Kur’ân’da, insanın canını koruması için birtakım hükümler indirilmiştir. Yiyecek ve içeceklerde helal ve haram sınırları çizilmiş, cana kıymak yasaklanmış, kasten öldürmenin cezası belirlenmiştir.
2.2 Malın Korunması
İnsanın malını helal yollarla kazanması (ticaret, emek) teşvik edilmiş; faiz (riba) ve hırsızlık gibi yollarla mal edinmek yasaklanmıştır. Miras hukuku belirlenerek yetimlerin mallarının korunması için de özel hükümler konulmuştur.
2.3 Zürriyetin Korunması
Kur’ân, neslin meşru yollarla devam etmesi için nikâhı meşrulaştırmış, zina gibi haram fiilleri yasaklamıştır. Aile yapısının korunması, toplum düzeninin temel taşlarından biridir.
2.4 Aklın Korunması
İnsanın aklı; Allah’ın varlığına, hayatın amacına ve ölüm sonrası dirilişe dair verilen delillerle desteklenmiştir. Sapkın düşüncelerden korunmak için hüküm ayetleriyle sınırlar çizilmiştir. Aklın korunması, insanın ilahî hakikatleri idrak edebilmesi için elzemdir.
3. İlahi Sınırlar ve Rab Sıfatı
Allah, rab sıfatıyla insanlara sınırlar çizmiş ve bu sınırların aşılmasını yasaklamıştır. Nisâ Suresi 14. ayette, Allah’ın sınırlarını aşanların ebedi azaba çarptırılacağı bildirilmiştir. Mâide Suresi 87. ayette ise helal kılınanların haram kılınmaması ve sınırların aşılmaması emredilmiştir. Sınırları yalnızca rab olan Allah çizebilir. Başka mercilerin ilahî yetki iddiası, şirke kapı aralamaktadır ve Allah, şirki asla bağışlamayacağını bildirmiştir.
Sonuç
Misak, insanın Allah ile olan ilişkisinde temel bir yer tutar. Allah’ın insanlara çizdiği sınırlar, onların can, mal, zürriyet ve akıllarını korumayı hedefler. İlahi sınırları kabul etmek, insanın gerçek özgürlüğünü ve sorumluluğunu idrak etmesini sağlar. Bu bağlamda, misaka sadakat göstermek, hem bireysel hem de toplumsal kurtuluşun anahtarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder