Kuran’a Göre Sosyal Adalet ve Zekatın Devlet Fonksiyonu
Malda Toplumun Hakkı Vardır: Kur’an’a Göre Sosyal Adalet ve Zekâtın Devlet Fonksiyonu
Giriş
Kur’an, ekonomik adaleti yalnızca bireylerin vicdanına ve gönüllü ahlâkına bırakmaz; aksine bu adaletin sistematik ve kurumsal düzeyde gerçekleştirilmesini amaçlar. Kur’an’a göre bireyin mal kazancı, yalnızca kişisel çabasıyla değil, toplumun sunduğu düzen ve imkanlarla mümkündür. Bu nedenle kazanılan malda toplumun bir “hakkı” vardır. Bu hak; zekât, infak, sadaka gibi kavramlar aracılığıyla adil ve düzenli biçimde kamuya aktarılmalıdır. Bu çerçevede zekât, sadece bireysel bir ibadet değil, kamusal bir fon, sosyal güvenlik mekanizması ve devlet eliyle yürütülen bir sosyal adalet aracı olarak da değerlendirilmelidir.
---
I. Kur’an’a Göre Malda Toplumun Hakkı Vardır
Zâriyât Suresi 19. ayet:
> “Mallarında, isteyen ve yoksun olanlar için bir hak vardı.”
Bu ayet, mülkiyetin mutlak biçimde bireye ait olmadığını açıkça ortaya koyar. Malın içinde, toplumun dezavantajlı kesimlerinin bir hakkı bulunduğu vurgulanır. Bu hak, bir lütuf değil, zenginin geri vermesi gereken bir kamu borcudur. Dolayısıyla zekât, sadaka ya da infak; bir bağış değil, toplumsal bir sorumluluğun iadesidir. Bu anlayış, modern hukuk sistemlerinde “vergi ahlâkı” olarak tanımlanan kavramın çok daha köklü ve ilâhî bir temelidir.
---
II. Zekâtın Niteliği: İbadet mi, Vergi mi?
1. Zekât: Arınma ve Temizlenme
Tevbe Suresi 103. ayet:
> “Onların mallarından sadaka al ki, onunla onları temizleyesin ve arındırasın.”
Bu ayet, zekâtın bireyin malını bencillik ve cimrilikten arındıran bir yönü olduğunu vurgular. Bu anlamda zekât, nefis terbiyesi ve ahlâkî arınma yönüyle ibadet sayılır.
2. Zekât: Toplumsal Paylaşım Aracı
Ancak bu arınma bireysel düzeyle sınırlı değildir. Zekât aynı zamanda:
Toplumda ekonomik dengeyi sağlar,
Fakir-zengin uçurumunu azaltır,
Toplumsal barışı ve düzeni korur.
3. Zekât: Kurumsal Bir Kamu Fonudur
Tevbe Suresi 60. ayette “âmilûn aleyhâ” (zekât toplayan memurlar) ifadesiyle zekâtın kurumsal yapısı net biçimde belirtilir. Bu, zekâtın bireyler arası gönüllü yardım olmaktan çıkıp devlet eliyle toplanan ve dağıtılan sistemli bir kamu fonu olduğunu gösterir.
---
III. Zekâtın Sekiz Sınıfı ve Modern Karşılıkları
Tevbe Suresi 60. ayete göre zekât, sekiz toplumsal sınıfa ayrılmıştır. Bu sınıflar ve günümüzdeki karşılıkları şöyledir:
Kur’an’daki Sınıf Günümüzdeki Karşılığı
Fakir ve miskin İşsizler, gelir düzeyi düşük aileler
Âmilûn aleyhâ Sosyal yardımı yöneten kamu çalışanları
Müellefe-i kulûb Topluma entegre edilmeye çalışan gruplar (göçmenler, etnik azınlıklar)
Rikab Borç esareti altındaki bireyler, bağımlılıktan kurtarılacaklar
Borçlular İflas eden esnaf, sağlık borcu olanlar
Allah yolunda olanlar Kamu hizmeti sunan eğitimciler, sağlıkçılar, toplum gönüllüleri
Yolda kalmışlar Mülteciler, evsizler, afet mağdurları
Bu sınıflandırma, zekâtın yalnızca fakirlere değil, toplumsal bütünlüğü korumaya yönelik çok yönlü bir sosyal fon olduğunu gösterir.
---
IV. Zekât Vergi Değildir Ama Vergi İşlevindedir
Klasik anlayışta zekât, “ibadet” olduğu gerekçesiyle vergi olarak tanımlanmaz. Ancak Kur’an’ın çizdiği sistemde zekât, hem bireysel hem kamusal yönleriyle vergi işlevi görmektedir:
Bireysel yönü: Niyet, takvâ, maldan arınma.
Kamusal yönü: Toplama, dağıtım, denetim, sosyal adalet.
Bugün modern devletlerin uyguladığı gelir vergisi, sosyal güvenlik kesintileri, işsizlik fonları, Kur’an’daki zekât sisteminin fonksiyonel eşdeğerleridir.
---
V. Zekâtın Evrenselliği: İnsanlık İçin Adalet Modeli
Kur’an’ın zekât anlayışı, sadece Müslüman toplumlar için değil, evrensel insani değerler açısından da yol göstericidir. Zekât:
Yoksulluğun yapısal olarak çözülmesini amaçlar,
Ekonomik eşitsizlikleri azaltır,
Herkesin onurlu yaşam hakkını garanti altına alır.
Bu yönüyle zekât, modern insan hakları söylemi ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle birebir örtüşür.
---
VI. Zekât ve Ekonomik Büyüme: Sosyal Sermayeyi Harekete Geçiren Araç
Zekât, sadece bir sosyal yardım değil, aynı zamanda ekonomik bir döngüyü canlandıran araçtır:
Alt gelir grubuna yapılan transferler, tüketimi ve talebi artırır.
Küçük işletmelerin desteklenmesi, üretimi ve istihdamı büyütür.
Borçluların rahatlatılması, bireyleri yeniden ekonomik hayata kazandırır.
Kur’an, servetin sadece belli ellerde birikmesini değil, dolaşımda kalmasını emreder (Haşr 59:7). Zekât, bu dolaşımı sağlayan temel araçtır.
---
VII. Zekâtın Modern Devlet Yapılarına Entegrasyonu
Bugün uygulanan sosyal yardımlar (işsizlik maaşı, engelli desteği, burslar) Kur’an’daki zekât sisteminin güncellenmiş formlarıdır. Zekât:
Kamu eliyle düzenli olarak toplanır,
Belirli sınıflara dağıtılır,
Toplumsal huzuru ve refahı hedefler.
Bu yönüyle zekât, modern sosyal devlet anlayışının ilâhî temellere dayanan bir modelidir.
---
Sonuç: Zekât, Kamusal Adaletin İlâhî Teminatıdır
Kur’an’a göre servet, sadece bireyin emeği değil, toplumun katkısıyla oluşur. Bu nedenle:
Malda toplumun hakkı vardır,
Zekât bu hakkın sistemli ve adil iadesidir,
Devlet bu sürecin adaletli yürütücüsüdür.
Zekât, sadaka ve infak; bireyin vicdanına bırakılmış rastgele bağışlar değil, ilkesel ve sistematik bir toplumsal sorumluluk modelidir. Bu anlayış, Kur’an’ın ekonomik adalet vizyonunu çağlar üstü kılan temel yapıtaşıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder