Galu bela ifadesi Kuranda nedir ❓️🔎





Tıpkı Kur’an’daki sırât-ı müstakîm kavramının, mahşerde kurulacak ince bir kıl köprüye dönüştürülmesi gibi; “galû belâ” ifadesi de Kur’an’daki bağlamından koparılmış ve geleneksel söylem içinde oldukça absürt bir metafizik kurgunun temel taşı haline getirilmiştir. 

Oysa “galû belâ”, Kur’an'da açıkça bir şahitlik, bir bilinç tanıklığı ve sorumluluk anını anlatır.

 Detaylandıralım:


---

🔍 “Galû belâ” Nedir?

Bu ifade, A’râf Suresi 172. ayette geçen bir sahneye gönderme yapar:

“Rabbin, Âdemoğullarından –onların sırtlarından– soylarını almış ve onları kendilerine şahit tutmuştu: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ dediklerinde, ‘Evet, tanıklık ederiz’ demişlerdi. (Galû belâ)..."
(A’râf 7:172)




---

❗ Ayette Geçen Anahtar İfade:

قَالُوا بَلَىٰ (qālû belâ)
“Evet, tanıklık ederiz.”
(Burada “belâ” Arapçada bir tasdiktir, “evet, elbette” anlamındadır.)



---

🧠 1. Galû Belâ Ne Değildir?

⛔ Geleneksel anlatıya göre:

Ruhlar yaratılmadan önce bir “ezelî sözleşme” yapılmıştır.

Allah bütün ruhları toplar ve "Ben sizin Rabbiniz miyim?" diye sorar.

Ruhlar hep bir ağızdan “Evet!” der.

Bu olay “gālu belâ” diye adlandırılır.

Bu, herkesin İslam fıtratıyla doğduğu, “ruhlar âleminde söz verdiği” anlamına gelir.


Bu anlatı Kur’an’dan değil, daha çok İsrailiyattan gelen tasavvufî-şairane yorumların ürünüdür. Özellikle kader ve fıtratla ilgili tartışmalarda bu sahneye başvurulur. Ancak ayetin kendisi bundan daha farklı bir anlam taşır.


---

✅ 2. Kur’an’a Göre “Galû Belâ” Ne Anlatır?

🧭 Konu, soylar ve insanlık tarihine dair bilinçle ilgilidir:

Ayetin ifadesiyle:

“Rabbin, Âdemoğullarından, onların sırtlarından zürriyetlerini almıştı…”



Bu ifade, mecazi bir anlatımdır. Sırtlardan soyun alınması, nesillerin birbirini takip etmesi, insanlığın ardıllıkla üretilmesi anlamındadır. Yani:

Her insan, geçmişinden, atalarından, soy zincirinden gelir.

Allah bu süreçte her insana şahitlik yeteneği, yani bilinç ve sorumluluk yüklemiştir.


🔎 Anahtar:

“Ve onları kendilerine şahit tutmuştu…”
Yani: İnsan, kendi benliğinde, vicdanında, aklında Allah’ın varlığını ve Rabb oluşunu tanıyabilecek bir fıtratla yaratılmıştır.

Bu “galû belâ” anı, ontolojik bir bilinç anıdır.
Yani doğrudan zaman dışı bir “olay” değil, insanın doğasında kayıtlı bir şahitlik halidir.


---

📌 Özetle:

Geleneksel Anlayış (Doğru Değil)

Kur’anî Anlayış (Doğru Olan)

Ruhlar âleminde ezelî bir sözleşme yapıldı. Her insan, bilinciyle ve vicdanıyla Allah’ı tanıyabilir şekilde yaratılmıştır.

İnsanlar hatırlamasa da bu söz onları bağlar. Bu sözle kast edilen, insanın fıtratında var olan sorumluluk ve şahitliktir.

Bu söz geçmişte yaşandı, geri dönülmez. Bu tanıklık, insanın yaşarken her an yeniden sorgulayabileceği bir bilinç halidir.



---

🎯 Ayetin Devamı Bu Anlayışı Doğrular:

“…Kıyamet günü ‘Biz bundan habersizdik’ demeyesiniz diye…”
(A’râf 7:172)



Yani bu şahitlik, insana verilen bir bilinç temelidir. Yarattığı sistemle insanı uyarıcı ve farkında kılmak için Allah’ın sunduğu bir iç uyarıdır.


---

🔨 Sonuç:

“Galû belâ” ifadesi, herhangi bir “önceki hayat”, “ruhlar âlemi”, “ezelî kontrat” anlamına gelmez.

Bu, her insanın vicdanen ve aklen Allah’ı tanıma yeteneğine sahip olduğunu, bunun da bir tür şahitlik olarak yüklendiğini anlatır. Tıpkı:

Yeryüzü ve göklerin tanıklığı

Organların konuşturulması

Vicdanın sorgulanması


gibi, bu da insanın doğuştan gelen tanıklığıdır.



Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣