Kayıtlar

​Zülkarneyn Anlatısında Güneş ☀️ 

Resim
  ​Zülkarneyn Anlatısında Güneş: Kozmik Bir Yolculuk Değil, Toplumsal Ufukların Temsili ​Zülkarneyn kıssasında anlatılan iki sahne –“ güneşin battığı yere erişmek ” ve “ güneşin doğduğu yere erişmek ”– klasik tefsirlerde coğrafi keşif veya mucizevî bir yolculuk olarak yorumlanmış olsa da, Kur’an’ın kendi dil örgüsü bu sahneleri temsili-coğrafi değil, temsili-ahlaki göstergeler hâline getirir. ​1. “Güneşin battığı yere kadar”: Medeniyet Çöküşü, Karanlığın Yoğunlaştığı Toplumlar “Güneşin battığı yere vardığında onu, karanlık-balçıklı bir gözede batıyor gibi gördü.” (Kehf 86) ​Bu ifade fiziksel bir batma değildir ; Kur’an güneşin ne doğduğunu ne battığını literal anlatmaz. Buradaki sahne üç düzeyde çözülür: ​a) Bilginin Battığı Toplum ​ ‘Ayn hamie’ (balçıklı kaynaktan çıkan göz) ifadesi, yozlaşmış, çamurlaşmış bir toplumsal bilgi ortamını tasvir eder. Zülkarneyn’in “batıya ulaşması”, çöküş evresine geçmiş bir topluma erişmesi metaforudur. ​b) Güneş = Bilgi, Adalet, Aydın...

Kuranda Güneş Metaforu​☀️

Resim
​☀️Kur’an’da Güneş (Şems) Metaforunun Analizi ​Kur'an'da güneş (eş-şems), yalnızca bir gök cismi değil, insana kozmik düzen üzerinden ahlaki ve zihinsel ibret sunan, mesaj-merkezli bir metafordur. ​1. Kelime Kökeni ve Anlamsal Çerçeve ​Kur'an'da güneş için kullanılan temel kelime اَلشَّمْسُ – eş-şems 'tir. ​ Kök Anlamı: ش م س (ş-m-s) kökü; ısınmak , aydınlanmak , parlamak ve bir şeyin sıcağın etkisiyle genişlemesi anlamlarına gelir. ​ Kullanım Bağlamları: Kur'an'da güneş, fiziksel anlamının ötesinde güç , kozmik düzen , kıyamet (dünyevi düzenin sona ermesi) ve ahlaki/zihinsel aydınlanma bağlamlarında kullanılır. ​ Işık Ayrımı: Güneş, kendi ışığı anlamına gelen ziyâ olarak, Ay ise yansıyan ışık anlamına gelen nûr olarak nitelenir (Yunus 5).  Bu, bilginin kaynağı ve yansıması arasındaki uyumu temsil eder. ​2. Temsilî Dil Kullanımı (Kıssalar Üzerinden) ​Kur'an'daki güneş tasvirlerinin gözleme dayalı, algısal ve didaktik olduğunu...

GÜNEŞ ve İzole Toplum

Resim
​ASHÂB-I KEHF: İZOLE BİR TOPLULUK OLARAK MAĞARA YAŞAMI VE AVCI-TOPLAYICI DÜŞÜNCE MODELİ ​Özet ​Kur’an’daki Kehf (Mağara) kıssası, geleneksel olarak siyasi baskıdan kaçan gençlerin mucizevî biçimde korunması şeklinde yorumlanmıştır.  Bu makale, kıssayı rivayetler ekseninde çıkarak sadece kurani  bir perspektif ile ele alarak Ashâb-ı Kehf’i, baskıcı ve yozlaşmış bir şehir medeniyetinden ayrılıp mağara yaşamına çekilen izole bir mikro-topluluk olarak yorumlamaktadır.  Metin, kıssanın tüm unsurlarını—mağara, güneşin yönü, bedenlerin korunması, uyanış ve topluma dönüş— avcı-toplayıcı refleksler, izolasyon kültürü, askeze dayalı yaşam ve medeniyetten kaçış bağlamında incelemektedir. ​1. Giriş: Kur’an’da Medeniyet Eleştirisi ve İzolasyon Teması ​Kur’an’da toplumların yozlaşması ve bireylerin hakikati korumak için izolasyona çekilmesi teması sıklıkla tekrar eder (ör. Meryem’in inzivaya çekilmesi, Musa’nın dağa çıkışı). Kehf kıssası da bu temanın en yoğun işlendiği bölümler...

Dini Tekelleştirme Sorunu ve Kur'an'ın Açtığı Yol

Resim
​Dinin Tekeli Meselesi ve Kur’an’da Otoritenin Kime Ait Olduğu ​Giriş: Dini Tekelleştirme Sorunu ve Kur'an'ın Açtığı Yol Tarih boyunca bazı kişi, aile, zümre ve kurumlar, dini kendi tekel alanları hâline getirmek istemiş; dini anlatma, hüküm koyma ve hakikati belirleme yetkisini yalnız kendilerine aitmiş gibi sunmuşlardır. Bu iddia, kitleleri kendilerine bağımlı kılarak dini güç üzerinden otorite inşa eden bir düzen oluşturur. Ancak Kur’an, bu insan merkezli otorite anlayışını kökten reddeder. Dinin kaynağını, öğretimini ve hükmünü yalnızca Allah'a nispet eder. Bu makale, Kur’an’ın ayet otoritesi, insan otoritelerinin reddi ve ilahi eğitimin tekliği ilkelerini ayetlerle incelemektedir. --- ​1. Dinde Hüküm Tekelleştirilemez: Otorite Yalnız Allah’ındır Kur’an, helal-haram koyma, dini belirleme ve nihai hüküm verme yetkisinin mutlak olarak Allah’a ait olduğunu defalarca vurgular:  “Hüküm yalnız Allah’ındır.” (Yusuf 40) Bu temel ilke, din adına otorite kurmaya, hüküm koymaya ve...

İsimlerin Kutsallaştırılması

Resim
​📘 İsimlerin Kutsallaştırılması, Atalara Bağlılık ve Şefaat İnancı: Kur’an Perspektifinden Dinde Otorite Problemi ​1. ❓ Dinde Neden İnsan İsimleri Öne Çıkar? ​İnsan zihni, soyut olanı somut bir figür üzerinden anlamaya yatkındır. Tarih boyunca dinî bilgi aktarılırken, vahyin kendisi yerine onu taşıyan şahsiyetler ön plana çıkarılmıştır. Böylece: ​“Falanca âlim ne dedi?” ​“Falanca zat böyle buyurmuş.” ​“Şu üstadın görüşü budur.” ​tarzı yönelişler, vahyin yerine isimleri koyan bir otorite devri oluşturmuştur. ​Kur’an bu yönelişi çok erken teşhis eder: ​ “Onlar bilginlerini ve din adamlarını Allah’tan ayrı rabler edindiler.” (Tevbe 31) ​Burada “rab edinme”, onlara tapmak değil; onları dinî hüküm koyucu merci hâline getirmektir. ​2. 🏛️ Ataların Saygınlığı ve Otorite Devri ​Bir toplumda bir ismin, bir büyük şahsiyetin veya bir otoritenin kuşaktan kuşağa aktarılması, onu zamanla dokunulmaz hâle getirir. Kur’an’ın ifadesiyle bu, **“atalar dini”**nin devreye girmesidir:...

Çabalayanlar İçin Yol Açılır ❤️‍🔥

Resim
  ​🌟 Çabalayanlar İçin Yol Açılır: Ankebût 69'un Yedi Derinliği ​﴿وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا﴾ “Bizim uğrumuzda çaba gösterenlere, elbette yollarımızı açarız.” (Ankebût 69) ​Bu ayet, sadece bir vaat değil, Kur'an'ın evrensel psikolojik yasasıdır : Hidayet pasif bir beklenti değil, aktif bir yönelişin karşılığıdır. “Bizim uğrumuzda çaba gösterenlere, elbette yollarımızı açarız.”  (Ankebût 69) ​Bu ayet, sadece bir vaat değil,  Kur'an'ın evrensel psikolojik yasasıdır : Hidayet pasif bir beklenti değil, aktif bir yönelişin karşılığıdır. ​1. Yön Önemlidir: Çabanın Nesnesi Değil, Alanı ​Ayetteki kilit kelime فِينَا (fînâ) 'dır, yani "Bize doğru, bizim içimize/alanımıza" ... ​ Vurgu: Mesele ne kadar çok çalışıldığı değil, kime doğru çalışıldığıdır. ​ İlke: İnsan düşe kalka da yürüyebilir; adımların kusuru değil, istikameti belirleyicidir. Yön doğruysa, hidayet bir ödül değil, bu çabanın doğal karşılığıdır . ​2...

KANIT MANTIĞI BAĞLAMINDA İZİN VE ŞEFAAT

Resim
  ALLAH’IN KUR’AN’DA KANIT MANTIĞI, İZİN PRENSİBİ VE “DİLEMESİ” KAVRAMININ ŞEFAAT VE ÇOCUK EDİNME İDDİASI BAĞLAMINDA ANALİZİ Kur’an, ilahi mesajını yalnızca bildirimlerle değil, mantıkî delil örgüleri ile kurar. Bu örgü, özellikle Allah’ın: “şefaat”in mutlak reddi ya da kabulü yerine yalnızca izne bağlaması “dilerse çocuk edinir” gibi koşullu ifadeler kurması fakat asla böyle bir dilemenin gerçekleştiğini bildirmemesi “Allah dilediğini yapar” denmesine rağmen, dilemenin fiili olarak hangi alanlarda kullanıldığını açıkça sınırlaması gibi konularda en rafine hâlini alır. Bu makale, Kur’an’ın kendi iç mantığını kullanarak, Allah’ın izni/dilemesi kavramının nasıl bir mantıksal yapıya sahip olduğunu; özellikle şefaat ve çocuk edinme iddialarına karşı Allah’ın kurduğu “koşullu ama asla doğrulanmamış” sistemi incelemektedir. I. KUR’AN’DA MANTIK VE DELİL İLKESİ Kur’an’a göre hakikat kanıtla (burhan, sultan, beyyine) sabit olur. 1) “Burhan getirin” ilkesi قُلْ هَات...