Kayıtlar

Kuran’da Sessizlik ve Yalnızlık 

Resim
Kur’an’da Sessizlik ve Yalnızlık Pedagojisi: Musa’nın Kırk Günü 1. Giriş Kur’an’da sessizlik ve yalnızlık, bir eksiklik değil; ilahi bir eğitim metodudur. Bazı peygamberler hakikati dillendirmeden önce sessizliğe, inzivaya ve yalnızlığa yönlendirilir. Bu, hem nefsin arınması hem de vahyin ağırlığına hazırlanmak için bir pedagojidir. Özellikle Meryem’in sessizliği ve Musa’nın kırk gecelik yalnızlığı, Kur’an’ın bu öğretisini berrak biçimde ortaya koyar. --- 2. Sessizliğin Dili Kur’an’da sessizlik, pasif bir susma değil; kelimelerden daha güçlü bir ifade biçimidir: Meryem’in Sessizliği (Meryem 19:26): Meryem’e, kavmiyle yüzleştiğinde “Bugün hiçbir şey konuşmayacağım” denir. Burada sessizlik, hakikati sözsüz bir şekilde haykırmanın dilidir. Kıyamet Günündeki Sessizlik (Yâsîn 36:65): O gün insanların ağızları mühürlenir, elleri ve ayakları konuşur. Yani hakikat, insanın suskunluğunda bile dile gelir. Sessizlik, Kur’an’da bir “inkâr edilemez delil” işlevi görür. --- 3. Musa’nın Kırk Günü: Se...

İslam’da Kölelik ve Hürriyetin İnşası

Resim
İslam’da Kölelik: Boyundurukların Çözülmesi ve Hürriyetin İnşası 1. Giriş: Beklenmedik Bir Hakikat Tarih boyunca İslam eleştirilerinde en çok dile getirilen iddialardan biri, köleliğin İslam tarafından meşrulaştırıldığıdır. Oysa Kur’an’a yakından bakıldığında şaşırtıcı bir tablo karşımıza çıkar: Köleliği hukuki bir kurum olarak kalıcılaştırmak bir yana, adım adım çözülmesini ve özgürlüğün temel insanlık hali olmasını teşvik eden bir perspektif… 2. Kölelik Öncesi Dünyada İnsanlık Manzarası İslam öncesi dünyada kölelik yalnızca Arap toplumunda değil, Roma’dan Pers’e, Hindistan’dan Çin’e kadar her coğrafyada normal kabul edilen bir kurumdu. İnsan, savaşta esir alınıyor, pazarda satılıyor, doğuştan köle doğabiliyordu. İnsanlık onuru, ekonomik ve askeri düzenin gölgesinde kalmıştı. 3. Kur’an’ın Şaşırtıcı Müdahalesi Kur’an, bu köklü ve yerleşik düzeni doğrudan “kölelik haramdır” şeklinde yasaklamadı. Bunun yerine çok daha derin ve sarsıcı bir yol seçti: “Boyundurukları çözmek” (فك رقبة / fak...

Kuran’da Işık ve Gölge 🌓

Resim
Kur’an’da Işık ve Gölge: Hakikat ile Aldanışın İkili Metaforu 1. Giriş Kur’an, insanın varoluşunu ve yolculuğunu açıklarken yoğun biçimde ışık ve gölge imgelerine başvurur. Bu metaforlar yalnızca fiziksel olgular değil; aynı zamanda hakikat, vahiy, huzur, yanılsama ve geçiciliğin sembolüdür. Işık ve gölge arasındaki bu karşıtlık, Kur’an’ın tevhid öğretisini derin bir belagatla ifade eder. --- 2. Işık (Nûr) Metaforu a) Allah’ın Mutlak Işığı “Allah göklerin ve yerin nurudur…” (Nur 24/35) Burada nur, hem varlığın kaynağı hem de hakikatin görünür hale gelişi olarak tasvir edilir. b) Vahyin Işığı “Size apaçık bir nur indirdik.” (Nisâ 4/174) Vahiy, karanlıkta yol gösteren ışık gibidir. Nur, hem bilgiyi hem de yol bulmayı temsil eder. c) İmanın Işığı “Allah iman edenlerin velisidir; onları karanlıklardan nura çıkarır.” (Bakara 2/257) Burada nur, iman sayesinde kazanılan içsel aydınlık ve hakikate yönelişin sembolüdür. --- 3. Gölge (Zıll) Metaforu a) Geçici Dünya “Allah’ın gölgeyi nasıl uzattı...

İslâm Ümmetinin Sessizliği 😔

Resim
  İslâm Ümmetinin Sessizliği: Kudretin Emaneti ve Sorumluluğun Yükü ​Bugün Filistin’de ve dünyanın dört bir yanında yaşanan zulümler, sadece o coğrafyalarda yaşayan insanların değil, aynı zamanda İslâm ümmeti olarak adlandırdığımız milyarlarca insanın da ortak meselesidir.  Allah’ın “eli bağlı mı?” sorusu, aslında O’nun kudretini sorgulayan bir soru değil, bizlerin bu kudret karşısındaki acziyetini ve sessizliğini ortaya koyan bir serzeniştir.  Kur'an-ı Kerim'in açık ayetleri, Allah'ın adaleti ve gücü hakkında bize net mesajlar verirken, bu mesajların muhatabı olan bizler, neden bu denli pasif kaldık? ​Allah'ın Kudreti ve İnsanların İmtihanı ​Kur'an, kâinattaki her şeyin Allah'ın mutlak iradesiyle var olduğunu defalarca vurgular.  " Sakın, Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak onları, gözlerin dehşetle açılacağı bir güne erteliyor" (İbrahim Suresi, 42. Ayet) ayeti, Allah'ın her şeyi gördüğünü ve adaleti eninde sonunda tec...

Kuranda Balık (ḥût) 

Resim
İslami literatürde ve Kur'an'da önemli bir yere sahip olan "ḥût" (حوت) kelimesi, yüzeysel anlamının ötesinde derin sembolik katmanlar barındırır. Bu kelime, Arapçada "büyük balık" veya "deniz canlısı" anlamına gelse de, Kur'an'daki çeşitli kıssalarda imtihan, bilgelik arayışı ve nefis muhasebesi gibi farklı temaları temsil eder. ​ Dilsel ve Köken Bilgisi ​"Hût" kelimesi, sadece Arapçaya özgü değildir. İbranice ve Aramice gibi Sami dillerde de benzer köklerden türemiştir. Bu durum, Yunus Peygamber kıssasının Tevrat ve Kur'an gibi ortak dini metinlerde yer almasıyla paralellik gösterir. Kelimenin tekili "ḥût" iken, çoğulu "aḥwât" veya "ḥîtân" şeklinde kullanılır. ​ Kur'an'daki Kıssalarda Balık (ḥût) ​Kur'an'da balık, beş farklı anlatıda karşımıza çıkar ve her birinde farklı bir anlam kazanır. ​ Yunus Peygamber'in Balığı: En bilinen kıssadır. Balık, Yunus Peygamber'i ...

Musa’ya Tevrat Verildi mi?

Resim
Kur’an’a dikkatle bakıldığında “Musa’ya Tevrat verildi” şeklinde bir ifade geçmez. Bunun yerine, Musa’ya “kitap” (الكتاب), “suhuf” (صحف) veya “furkan” verildiği söylenir. Şimdi Kur’an’ın Tevrat hakkındaki tasvirini açalım: 1. Tevrat’ın Kur’an’daki Tanımı “Tevrat” (التوراة) kelimesi Kur’an’da 18 kez geçer. Genellikle Musa’ya değil, İsrailoğulları’na verilmiş bir vahiy kitabı olarak anılır. Örneğin: “Şüphesiz biz Tevrat’ı indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Allah’a teslim olmuş peygamberler onunla Yahudilere hükmederlerdi…” (Mâide 44). Bu ayette Tevrat’ın Musa’ya değil, Musa’dan sonraki peygamberler ve bilginler aracılığıyla İsrailoğulları için bir hüküm kitabı olduğu görülür. --- 2. Musa’ya Verilen ile Tevrat’ın Farkı Kur’an’a göre: Musa’ya verilen: “Kitap”, “Suhuf”, “Furkan” “Musa’ya kitabı verdik, kardeşi Harun’u da onunla yardımcı kıldık.” (Furkan 35) “Şüphesiz bu, önceki sahifelerde de vardır. İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde.” (A’lâ 18-19) Tevrat: Musa’dan sonra, özellikle İsrai...

Müşrikler Faturayı Allah’a Keser

Resim
Müşrikler Faturayı Allah’a Keser Kur’an, müşriklerin temel zihniyetini sadece putlara tapınma veya ritüellerle sınırlı görmez. Onların en büyük sorunu, sorumluluklarını Allah’a yükleyerek kendi yanlışlarını meşrulaştırmaya çalışmalarıdır.  Bu zihniyet, tarih boyunca insanların hakikati reddetmek için kullandıkları en yaygın bahanelerden biri olmuştur. 1. Müşrik Mantığı: “Allah İsteseydi…” Kur’an’da müşriklerin sıkça tekrarladığı söz şu şekilde aktarılır: “Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız O’ndan başkasına kulluk etmezdik; O’nun emri olmadan hiçbir şeyi haram da kılmazdık.” (En‘âm 6/148; Nahl 16/35) Bu söylem, iki şeyi içerir: a. Kendi tercihlerinden kaçış: İsyanlarının sorumluluğunu Allah’a yüklyüklüyorlar. b. Meşruiyet arayışı: Kendi düzenlerini “Allah’ın takdiri” gibi gösteriyorlar. 2. Faturayı Allah’a Kesmenin Psikolojisi Müşriklerin bu söylemi, aslında bir kaçış psikolojisidir. Çünkü: Yanlışı üstlenmek yerine suçu kadere atarlar. İnşa ettikleri putçu düzeni sorgulamak ye...