Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

CAMİLER ALLAH İÇİN Mİ ? 🕌

 🕌 CAMİLER ALLAH İÇİN Mİ ? Kur’an mescitleri, temizlenmenin, paylaşmanın, adaletin ve dayanışmanın merkezi olarak tanımlar: “İlk günden temeli Allah bilinci üzerine kurulan mescit, içinde tertemiz olmayı sevenlerin bulunduğu yerdir. Allah çokça temizlenenleri sever.” (Tevbe 108) Gerçek cami, ihtiyaç sahibinin doyurulduğu, yoksulun kollandığı, mazlumun sesinin duyulduğu yerdir. Ama bugün camilerde sadece uzak diyarlardaki projelere yardım toplanırken, yan sokakta aç kalan komşudan söz edilmez. Gösterişli camiler yapılır ama ruhu yoksullaşır. Yine Kur’an şöyle uyarır: “Oranın binası, kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerine çökecektir. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe 110) Peygamberimizin mescidi böyle değildi. O, mescidi bir ilim ve dayanışma merkezi yapmıştı. Yoksul sahabeler orada barınır, Kur’an öğrenir, birlikte yaşarlardı. O mescid bir halk üniversitesiydi, sınıfsız bir toplumun ilk çekirdeğiydi. Ve orada sadece Allah’a kulluk edilirdi. Kur’an bu ilkeyi...

Aslolan BUGÜNÜ YAŞAMAK 😶‍🌫️

Resim
😶‍🌫️ Aslolan BUGÜNÜ YAŞAMAK Aslolan, Yaşamaktır.  Dostu dost, düşmanı düşman bilip ona göre davranmaktır.  Kimseye koltuk değneği olmamak, kimseyi koltuk değneği yapmamaktır.  Aslolan, çağa, yaşanılan güne tanıklık yapabilmektir.  Geçmişi geçmiş, geleceği gelecek gibi algılamaktır.  Geçmişi gelecekte, geleceği geçmişte arayarak bugünü kaybetmemektir. Geçmiş ile gelecek arasında kaybolup, bugünü unutmamaktır. Aslolan, hayata hükmetmektir. Kendi ayakları üzerinde durabilmektir. Aslolan, 'an'ı yakalamaktır. 'An'ı kullanmaktır. 'An'da yaşamaktır. Yere basıp iz bırakmaktır. Aslolan yaşanılması gerekeni yaşamaktır. Yaşanılacak ne varsa umuttan ve hüzünden, aşktan ve güzellikten yana onu yaşamaktır. İstemesek de, hoşumuza gitmese de, dostu anlamak, vefayı anlatmak için zaman zaman ihanetleri de yaşamaktır. En önemlisi de ihanetlerden bunalıp, dostluğun tümüyle öldüğünü sanmamaktır. Önemli olan onu sabırla, inatla beklemektir, gerekirse aramaktır.  İ...

ÜMMETE ÖZELEŞTİRİ ⛔️

⛔️ ÜMMETE ÖZELEŞTİRİ Kendimize zulmediyoruz. Bu zulüm çok zaman sağanak halini alıyor. Sanki, kendimizin en büyük düşmanı yine biziz. Hep yeriyoruz kendimizi. Hep suçluyoruz. Hep alçaltıyoruz. Yaptığımız hiçbir şeyi beğenmiyoruz. Yaptığımız şeyleri öncelikle kendimiz yıkıyoruz bir bir. Tek başımıza kalsak da, başkalarının yanında olsak da “en kötüyüz” biz. “Beceriksiziz”, üstelik “sünepeyiz”, dolayısıyla “adam olmayız” biz. Sadece ülkemizde değil Müslümanların yaşadığı bütün coğrafyalarda manzara bu. Başka düşmana gerek yok, çünkü biz kendimizin düşmanı gibiyiz. Evet, kendimizin ve çevremizin düşmanı gibiyiz. Kendi kuyumuzu kendimiz kazıyoruz.Ya aşırı bir vurdumduymazlık içerisindeyiz; dolayısıyla dünya yıkılsa umurumuzda olmuyor.Sanki biz o coğrafyalara ait değiliz, bedenimiz bu topraklarda olsa da başka topraklara aitmişiz gibi davranıyoruz da bu toprakların düşmanı oluyoruz. Ya da aşırı bir kötümserlik, bezginlik ve ümitsizlik içinde hergün binlerce kez ölüyoruz. Küçük bir sarsın...

KORKU HALİ VE TOPLUM 🛗

🛗 KORKU HALİ VE TOPLUM Yaşadığımız olaylar bize en çok kendimizden ve kendi hemcinslerimizden korktuğumuzu ve korkmamız gerektiğini, en çok onları sevip, en çok onlardan nefret ettiğimizi ortaya koyuyor. İnsan insanın kurdu. Durmadan ya kendisini ya karşısındakini kemirip duruyor. İnsanoğlu tarihin her döneminde doğa ve metafizik düşüncelerden kaynaklanan korkuları yenmiş, onları aşmış ama kendisinden ve kendi cinsinden kaynaklanan korkular karşısında genellikle aciz kalmış ve bu korkular çok zaman onu esir almış görünmektedir. O, zaman zaman bu korkulara karşı bir savaş başlatsa, hatta kısa süreli zaferler kazansa da bu korku, yüreğindeki saltanatını sürdürmeye devam ede gelmiştir. Bu korkunun bu kadar canlı, etkin ve baskın olmasının pek çok nedeni olabilir; kendi donanımsızlığımızı, sahip olduklarımızı ve erk sahiplerinin konumunu bu korkunun başlıca nedenleri olarak sayabiliriz. Bu korkudan başka besin kaynağı olmayan erk sahiplerinin her gün yeni bir korku üretiyor o...

Herkesin dini kendince ☯️

☯️ Herkesin dini kendince  Herkes kendi alışkanlıklarını veya yaşayageldiklerini dinin vazgeçilmezleri olarak görüyor. Önemsediklerini önemsemeyenleri, yaşadıklarını yaşamayanları, kendi dininin, dini geleneğinin dışında sayıyor. Kendi dinini, bilgi düzeyi ve ilgi alanıyla, hatta kişisel inançlarıyla sınırlamayarak, kendi algı ve tecrübesini dinin kendisi, yegane gerçeği olarak kabul ediyor. Kendisi gibi düşünmeyenleri sadece kendi kişisel dininin değil, kişisel önyargıların ve tercihlerin çok üstünde olan islam dininin de düşmanı olarak gördüğünden ona karşı kendisini kilitliyor. Diliyle ikrar etmese de onu "düşman" ı olarak ötekileştiriyor . Düşmanı olarak gördüğünü önce kalbinden, sonra zihninden, daha sonra hayatından en sonunda da bütün dünyadan kovuyor. Bu işin bir yönü. Diğer bir yönü de çirkin ve itici takiyyecilik ... Çevremize baktığımızda görüyoruz ki, ( Bu çevreyi, sadece dar kendi özel çevremizle ve dünyamızla sınırlandırmaya gerek yok,   tv ...

İslam algımız ne olmalı ? ☪️

Resim
☪️ İslam algımız ne olmalı ? Bizi Müslüman kılan ve müslüman olmadığını düşündüğümüz insanlardan ayıran temel özelliklerimiz nelerdir?  Bu temel özelliklerimiz, şekilsel, fikirsel, eylemsel nitelikli olanlardan hangisini veya hangilerini içeriyor? Bizi müslüman kılan bu davranış ve anlayışlarımızın, İslam olduğuna dair, algımızın kaynağı nedir? Kaçımız, kendimize, inancımızın kaynağı ile ilgili sorular soruyoruz? Ve bu sorularımızı neye, nereye, kime soruyoruz? Refarans kaynağımızın konumu ve niteliği ne?   Nerede ve nasıl bir konumda olduğumuzu görmek açısından bu sorular çok önemli. Ancak üzülerek söylemek gerekir ki, şu kadar milyar Müslüman içerisinde bu tür sorular soranların çok çok az olduğu gerçeği bir tarafa, bizde genel anlamda bir soru sorma ve sorgulama zaafiyeti söz konusu olduğu, bizim acı bir gerçeğimiz.  Hatta bunun da ötesinde genel bir soru sorma ve sorgulamadan rahatsız olma ve böyle bir eylemi hoş görmeme tavrı var ki, bu daha da vahim bir d...

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

Resim
❤ Kurana göre Sevgi ile Aşk Sevgi ile aşk arasındaki en belirgin ve temel fark; aşkın, daima sahip olmak ve sahip olunmak, sevginin ise anlamak ve paylaşmak üzerine kurulmuş ve kurgulanmış olmasıdır. Bu nedenle aşk tutkuyu , dolayısıyla tutsaklığı , sevgi ise merhameti , paylaşmayı, sorumluluğu, dolayısıyla ahlak ve var olmayı temsil eder. Ahlak ve var olma bir araya geldiğinde özgürlük tezahür eder.   Bunun için sevgi, bir duygu olmanın ötesinde bir   özgürleşme /özgürleştirme halidir. Ahlak ve özgürlük birbirinin varlık sebebidir. Biri olmadan diğeri olmaz. Olsa da varlığını devam ettiremez. Aşkta almak , sevgide vermek esastır. Aşk, görünüşü ve gücü; sevgi, emek ve sorumluluğu önemser. Şöyle de denebilir; aşk, aşıktan sorgusuz süalsiz bir bağlanmayı , sevgi ise sevenden, sevdiğine kol kanat germesini ister veya bekler. Birincisi benmerkezci ( çıkar/sahiplenme esastır ), ikincisi ise bizmerkezcidir ( ilke ve birliktelik/hayat esastır ). Dolayısıyla ilki hayat...

Kuran için Algı Sorunu 🤔

🤔 Kuran için Algı Sorunu Somut/zahiri algılama ve düşünme biçimi Müslümanların yaşadığı her coğrafya ve dönemde sorun olagelmiştir. Sadece sorun olmakla kalmamış, tüm Müslüman algıyı etkileyip yönlendirmiştir. Aynı zamanda Kur`an`ın doğru anlaşılmasının önünde ciddi engeller de oluşturmuştur . Hem varlığı ile sorun olmuş, hem de yeni sorunlar oluşturarak kültürel ve inanç kodlarımızda önemli hasarlar meydana getirmiştir. Dolayısıyla bu algılama biçimi sadece günümüze ait bir olgu değil, tüm çağlarda hep var olagelen göçebe ve dağ yaşantısının bir yansımasıdır. Bu açıdan, somutlaştırarak anlama geleneği, geleneğimiz ve tarihimiz içinde önemli bir ağırlığa sahip olmuştur. Tahribat açısından da Yahudilikten sonra, olumsuz etkilerini en çok biz hissetmiş, maalesef en ağır zayiatı da biz Müslümanlar almışız. Bu tahribatlarla elbette sadece bugün karşılaşıyor değiliz. Bu algılama biçimi müslüman gelenek içinde de ilk yıllardan bu yana varolagelmiş, konu ile ilgili tartışmalar Son neb...

İnsanoğlunun Değer Kavramlar 🚫

🚫 İnsanoğlunun Değer Kavramlar Hayat zıtlıklar üzerinde yürüyor, algılar zıt kavramlar üzerinden oluşuyor. Zıtlıklar üzerindeki bu gel-gitlerin toplamı aslında hayat ve algı diye tanımlanıyor. İyi-kötü, hayır-şer, günah-sevap, doğru-yanlış, güzel-çirkin, hak-batıl vs. gibi... Bunlar insanoğlunun değer kavramlarıdır . Bu kelimelerle hayatını hem yönlendirir ve tanımlar hem de anlamlandırır ve canlandırır. Bu kelime ve kavramların her biri bir yönü gösterir ve o yön, ancak onun tersi görüldüğünde kavranır . Yani insan hangi yönde olduğunu, o yönün nereye gittiğini ve ne işe yaradığını tersini gördüğünde ancak gereği gibi kavrar. İyi, tek başına iyi değildir. Doğru, hayr, sevap da öyle... İyinin iyi olduğu, kötünün kötülüğü sayesinde anlaşılır. Kötülük tanınmadan, iyinin tanınması ve onun ne olduğu, ne getirip ne götürdüğü, neyi alıp neyi dışarıda bıraktığı hakkında tam bir karar verilemez. Kötü ve iyi ikisi de birlike var olsa da, kötü, şer ve günah ortaya çıkmadan,  iyi,...

Kuran ile nasıl bir ilişki içindeyiz ? 🎗

🎗 Kuran ile nasıl bir ilişki içindeyiz? Kur`an bizim için ne ifade ediyor?  Onunla nasıl bir ilişki içindeyiz? Anlam dünyamızda ve hayatımızda neye karşılık geliyor? Davranışlarımızı ve düşünce kalıplarımızı o mu belirliyor? Yani, Kur`an`ın içinden mi konuşuyoruz?  Hayata onun pencerelerinden mi bakıyoruz? Yoksa Kur`anın dışında bir yerde duruyoruz da onu, yaptılarımızı meşrulaştıracak bir kutsal araç veya kendimizi kutsama vesilesi olarak mı görüyoruz? Akidemizin, inanç, ilke ve prensiplerimizin kaynağı Kur`an`a mı dayanıyor? Evimizde ve çalışma hayatında onun koyduğu temel ilkeler çerçevesinde mi hareket ediyoruz? Çevremizle ilişkilerimizi, gündelik hayatımızı, ahlak anlayışımızı, mezhep ve peygamberlik algımızı, ilme, sanata, eğitime, siyasete, ekonomiye, teknolojiye, şehirleşmeye, göçebeliğe vs. bakışımızı Kur`an mı belirliyor? Kur`an dediğimizde ne anlıyoruz?  Onun nasıl bir metin olduğu konusunda bir fikrimiz var mı? ...