Kur’an Okumayın: Hakikatten Korkutan Anlayış ve Şeytanın Sessiz Sızması
Kur’an Okumayın: Hakikatten Korkutan Anlayış ve Şeytanın Sessiz Sızması
Giriş: Hakikate Giden Yolun Önündeki Barikatlar
Kur’an, kendisini “apaçık bir Kitap” (Kitab-ı Mubin) olarak tanımlar. Her çağda insanlığa hitap eden bu ilahi kelam, okuyanın zihninde zincirleri kırar ve köklü bir uyanış başlatır. Fakat tarih boyunca birileri daima “Kur’an’ı okuma, anlamaya çalışma” diyerek bu uyanıştan korkmuştur. Çünkü hakikate yaklaşmak, mevcut düzenleri, çıkar ilişkilerini ve psikolojik konfor alanlarını tehdit eder.
Peki bu “okumayın” diyen sesler nereden gelir? Sadece dışarıdan mı fısıldanır, yoksa insanın iç dünyasında mı yankılanır? İşte burada şeytanın sessiz ve derinden gelen sızması devreye girer.
1. Kur’an’ı Okumayın Diyen Kitaplar ve Söylemler
Tarih boyunca bazı dinî bürokratlar ve ideolojik sistemler, Kur’an’ın özgürleştirici mesajını bastırmak için çeşitli “kutsal”(!) duvarlar ördüler:
-
“Kur’an’ı anlamak âlimlerin işidir” diyerek insanları aracılara mahkûm ettiler.
-
“Sakın meal okuma, kafan karışır” cümlesiyle bireyin kendi idrakini aşağıladılar.
-
“Kur’an yeterli değildir, onsuz olmaz” diyerek rivayetleri Kitab’ın önüne geçirdiler.
-
Hatta kimi zaman “Kur’an tek başına insanı saptırır” diyen cesur(!) cümleler literatüre girdi.
Bu söylemler, Kur’an’ın özündeki “akılla anlama ve kalple kavrama” çağrısını gölgeleyen korku edebiyatıdır.
2. Hakikatten Korku: Neden İnsan Öğrenmekten Kaçırılır?
Hakikatin doğası gereği rahatsız edicidir. Kur’an, kendi tabiriyle “gerçeği olduğu gibi ortaya koyar” (قولا ثقيلا / ağır bir söz). Bu yüzden:
-
Mevcut yanlış inanç sistemlerini sarsar.
-
Güç sahiplerinin otoritesini tehdit eder.
-
İnsanın sahte benliğini (nefs-i emmare) çıplak bırakır.
Korku üretenler, hakikati bastırarak kendi çıkarlarını ve alışkanlıklarını korumaya çalışırlar. Bu yüzden insanlar hakikatten çok, onun sonuçlarından korkarlar.
3. Şeytanın Sızma Noktası: Bilinçteki Fısıltılar
Kur’an, şeytanı sadece dışsal bir düşman olarak değil, aynı zamanda insanın iç dünyasına yaklaşan bir fısıltı olarak tasvir eder. “O, insanın göğsüne vesvese verir” (Nas 114:5).
Şeytanın en etkili taktikleri:
-
Geciktirme: “Daha vakti var, sonra okursun.”
-
Şüphe: “Ya yanlış anlarsan? Ya sapıtırsan?”
-
Aşırı güvensizlik: “Sen kim, Kur’an’ı anlamak kim!”
-
Yersiz güven: “Zaten biliyorsun, okumana gerek yok.”
Bunlar kişinin kendi zihninde, bazen de çevresindeki otoritelerin dilinde dile gelir. Böylece şeytan, Kur’an’a yaklaşmak isteyen kalbi sessizce geri çeker.
4. Çıkış Yolu: Doğrudan ve Derin Okuma Cesareti
Hakikati aramak cesaret ister. Kur’an, kendi okuyucusuna sürekli cesaret aşılar:
-
“Düşünmez misiniz?” (تَتَفَكَّرُونَ)
-
“Akıl etmez misiniz?” (تَعْقِلُونَ)
-
“Hiç ibret almaz mısınız?” (تَذَكَّرُونَ)
Bu yüzden kişi, hakikate ulaşmak için:
-
Aracılara bağlı kalmadan Kur’an’la birebir temas kurmalı.
-
Korkuları ve şüpheleri gözlemleyip onların kaynağını sorgulamalı.
-
Hakikati isteme niyetiyle yola çıkmalı.
Sonuç: Hakikati Susturanlara Karşı Kur’an’ı Savunmak
“Kur’an okumayın” diyen her söylem, şeytanın bir başka maskesidir. Asıl tehlike, bu maskelerin fark edilmemesindedir. Hakikat, bastırılsa da yok edilemez; onu arayan bir yürek mutlaka bulur. Ve o zaman, insanın zihnindeki tüm zincirler kırılır.
Kur’an’ın çağrısı bugüne de aynen yankılanır:
“Bu (Kur’an) insanlara bir tebliğdir ki onunla uyarılsınlar, tek ilâhın Allah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar.” (İbrahim 52)
Yorumlar
Yorum Gönder