Bu Blogda Ara

peygamberler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
peygamberler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Haziran 2025 Pazartesi

Allah’ın Dinini “Muhammedi Dine Çevirmek ⚠️





Allah’ın Dinini “Muhammedî Din”e Çevirmek: Tevhid Dininden Şahıs Dinine Sapma

Giriş: Tevhid Dinine Gölge Düşüren Eğilim

Kur’an’a göre insanlığa gönderilen tek din vardır: “Allah’a teslimiyet dini” (el-İslâm). Bu din, Hz. Nuh’tan Hz. Muhammed’e kadar tüm nebilere vahyedilen evrensel bir çağrıdır. Ancak insanlık tarihi, bu dini evrensellikten çıkarıp şahıs merkezli mezhep ve gelenekler hâline getirmenin örnekleriyle doludur. Kur’an bu bölünmeyi şöyle eleştirir:

“Onlar, dinlerini parça parça edip fırkalara ayırdılar, her grup kendi elindekilerle böbürleniyor.”
(Rum 30:32)



Bu bağlamda, yalnızca “Muhammedî din” anlayışı değil, daha öncesinde “İsevî” ve “Musevî” adlandırmaları da aynı eğilimi yansıtır: Allah’ın dinini bir beşere indirgeyerek, tevhidi tahrif etmek.


---

1. Musa'yı Sevenlerin Teolojik Dönüşümü: Dinden Kavme ve Yasaya Geçiş

Kur’an, Hz. Musa’nın da yalnızca Allah’ın elçisi olduğunu açıkça bildirir:

“Musa’ya Kitabı verdik ve onu İsrailoğulları için bir rehber yaptık…”
(Secde 32:23)



Ne var ki tarihsel süreçte Musa’ya duyulan bağlılık, Allah’a yönelmekten çok, bir kavmi üstün görmeye ve Talmudik yasa düzenine dönüşmüştür. Allah'ın dininden çok, "Yahudilik" ve "Musevilik" gibi kavim ve kültür merkezli kimlikler ortaya çıkmıştır.

Kur’an bu zihniyeti şöyle eleştirir:

 “Onlar: ‘Sayılı birkaç gün dışında ateş bize dokunmayacak’ dediler. De ki: Allah’tan bu sözü mü aldınız?”
(Bakara 2:80)



Bu anlayış, ilahi adalet yerine "seçilmişlik" kibrini koymuş, Musa’nın öğrettiği Allah’a kulluk çağrısı, kabileci ve şekilci bir dine dönüştürülmüştür.


---

2. İsa’yı Sevenlerin Teolojik Dönüşümü: Allah’ın Elçisinden Tanrı Oğluna

Kur’an, Hz. İsa’yı da bir beşer ve Allah’ın vahyini taşıyan bir nebi olarak sunar:

“Mesih, Allah’ın bir elçisinden başka bir şey değildir…”
(Mâide 5:75)



Ancak zamanla “İsa sevgisi”, Allah sevgisinin önüne geçmiş; onun mucizeleri, ölümü, sözleri efsaneleşmiş ve nihayet İsa, dinin merkezine hatta ilah konumuna yerleştirilmiştir. Bu durum Kur’an’da açık biçimde reddedilir:

“Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara: ‘Beni ve annemi Allah’tan başka iki ilah edinin’ dedin mi?”
(Mâide 5:116)



Bugün Hristiyanlık, esasen Allah’ın dini değil, İsa merkezli bir sistemdir. Bu dinî kimlik, Allah’a kulluk değil, “İsa’ya iman” ile tanımlanır. Bu da dinin özünü şahsileştirme eğiliminin çarpıcı bir örneğidir.


---

3. Aynı Sapma: Muhammedî Din Algısı ve Yeni Bir Teolojik İnşa

Kur’an’a göre Hz. Muhammed’in misyonu, öncekilerle aynıdır:

“Sana da, senden öncekilere vahyettiğimiz gibi vahyettik…”
(Nisâ 4:163)



Ancak tarihsel süreçte onun adı etrafında yeni bir sözlü gelenek, hukuk sistemi, hatta medeniyet ideolojisi inşa edildi. Bu gelenek, Allah’ın Kitabı yerine hadis külliyatlarını; Allah’ın sünneti (sünnetullah) yerine “sünnet-i Muhammedî”yi ölçü alır hâle geldi.

Kur’an’ın net uyarısı vardır:

 “Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce nice elçiler gelip geçmiştir...”
(Âl-i İmrân 3:144)



Muhammed'i bir peygamber olarak değil, dinin değişmez kaynağı gibi gören bu anlayış, Kur’an merkezli değil, rivayet merkezli bir dinin temelini atmıştır. Böylece tıpkı Yahudilik ve Hristiyanlıkta olduğu gibi, “Allah’ın dini” şahıslaştırılarak “bir nebinin dini” hâline gelmiştir.


---

4. Allah’a Verilen Misak ve Nebîler Arasında Ayrım Yasağı

Kur’an, tüm nebîlerle Allah arasında bir sözleşme (misak) yapıldığını bildirir. Bu sözleşmenin bir maddesi de nebiler arasında ayrım yapmamaktır:

 “Biz Allah’a, gönderdiği kitaplara, peygamberlerine iman ettik. Onlardan hiçbirini ayırt etmeyiz.”
(Bakara 2:285)



Ne var ki bugün Müslümanlar, “en büyük peygamber bizimki” diyerek diğerlerini gölgede bırakmakta, hatta Allah’ın dinini sadece Hz. Muhammed’in dönemiyle ve kişiliğiyle sınırlandırmaktadır. Bu durum sadece teolojik bir hata değil, Kur’an’a aykırı açık bir ayrımcılıktır.


---

Sonuç: Dinin Sahibi Kimdir?

Allah, tüm insanlığa yalnızca tek bir din göndermiştir. Bu dinin sahibi Allah’tır, aracıları ise nebîlerdir. Bu dinin adı Kur’an’da sadece **“İslam”**dır; Muhammedilik, İsevilik ya da Musevilik değildir.

 “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul edilmeyecektir.”
(Âl-i İmrân 3:85)



Kur’an bizi, Allah’a teslim olmaya ve sadece O’na kul olmaya çağırır. Peygamberleri ilahlaştırmadan, onları Allah’ın sözünü ileten sadık elçiler olarak tanıdığımız sürece doğru yoldayız. Ama sevgiyi kulluğun önüne geçirir, nebileri dinin sahibi hâline getirirsek, Allah’ın dinini, insanların uydurduğu dinlerle değiş tokuş etmiş oluruz.

“Onlar Allah’ı bırakıp bilginlerini ve din adamlarını rabler edindiler...”
(Tevbe 9:31)




---

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz


29 Haziran 2025 Pazar

Nebi Arkadaşımızdır. 🌿





 “Nebi Arkadaşımızdır” Evet doğru duydunuz Bu yazı; “sâhibukum” (arkadaşınız) ifadesiyle başlayan Necm 53:2, “içinizden bir elçi geldi” diyen Tevbe 9:128, ve "ben de sizin gibi bir beşerim" diyen ayetleri temel alarak nebî anlayışını yüceltmeden, uzaklaştırmadan değerlendirir.


---

🌿 Nebi Arkadaşımızdır

Kur’an’da Nebî Figürü ve Yakınlık Temsili

1. Giriş: Uzaklaştırılan Peygamber, Yabancılaştırılan Mesaj

Peygamber anlayışı, tarih içinde çeşitli inanç sistemlerinin etkisiyle “ulaşılmaz kutsal şahsiyet” haline gelmiş, nihayetinde halktan koparılmıştır. Oysa Kur’an’ın ortaya koyduğu peygamber tasviri, halkının içinden, onlarla birlikte yaşayan, acılarını paylaşan, yük taşıyan, “arkadaş” bir insandır. Bu yazı, Kur’an’da geçen "sâhibukum = arkadaşınız" ifadesi üzerinden, nebinin konumunu, topluma yakınlığını ve mesajın güvenilirliğini tartışmayı amaçlar.


---

2. Kur’an’da “Sâhibukum” İfadesi: Birlikte Yaşanmışlık Tanıklığı

Kur’an, özellikle Mekke müşriklerine hitap ederken Hz. Muhammed için şu ifadeyi kullanır:

“Sizin arkadaşınız sapmadı ve azmadı.”
(Necm 53:2 — مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ)



Bu ayette geçen “sâhibukum” kelimesi “yakın dost”, “birlikte yolculuk edilen kimse”, “arkadaş” gibi anlamlar içerir. Bu ifade, Mekkelilere hitaben, onunla çocukluktan beri yaşayanlara söylenmektedir. Yani Kur’an, peygamberi tanıtmak için onun resmî unvanlarını değil, halkla kurduğu samimi ilişkiyi ve onlarla yaşanmış hayatı öne çıkarır.


---

3. Nebî Bir Arkadaştır: Dışardan Değil, İçerden Gelen

Pek çok ayette elçilerin halkın içinden seçildiği özellikle vurgulanır:

“İçinizden öyle bir elçi geldi ki; sizin sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir, size çok düşkündür. Müminlere karşı şefkatli ve merhametlidir.”
(Tevbe 9:128)



“Ben ancak sizin gibi bir beşerim. Bana, ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor.”
(Kehf 18:110)



Bu ayetlerde görüldüğü gibi, nebi:

Toplumun içinden biri,

Onların acısıyla sarsılan bir dost,

Onlara yük olmayan, yük taşıyan biridir.



---

4. Dostluk Bağı: Güven, Ahlak ve İstikamet

“Arkadaşınız sapmadı” vurgusu, hem ahlaki güvenilirlik hem de istikamet teması taşır. Mekkeliler onu “el-Emin” (güvenilir) olarak tanıyorlardı. Kur’an, bu güven ilişkisini canlı tutarak şöyle der:

“Size vahyedilene uyun. O sapmamıştır, azmamıştır. O kendi hevasından konuşmaz; söyledikleri ancak kendisine indirilen bir vahiydir.”
(Necm 53:2–4)



Burada:

Onun sözü vahiyden ibarettir.

Hevâsından (kişisel arzu, sapma) konuşmaz.

Söyledikleri güvenilirdir çünkü sizin arkadaşınızdır.



---

5. Peygamberliğin İnsanî Yüzü: Yalnızlaştırmadan Anlamak

Kur’an’da nebi; toplumdan kopuk, yüceltilmiş bir heykel değil; ağlayan, üzülen, korkan, sorgulayan, zaman zaman yalnızlık hisseden bir insan olarak anlatılır. Hatta Kur’an şöyle der:

“Andolsun, senden önce gönderdiğimiz elçiler de elbette yemek yerlerdi ve çarşılarda dolaşırlardı.”
(Furkan 25:20)



Bu ayetler, elçiliğin yalnızca mesaj taşımak değil, aynı zamanda bir hayat biçimini paylaşmak olduğunu gösterir.


---

6. Sonuç: Uzaklaştırma Değil Yakınlaştırma

Kur’an’ın sunduğu nebî modeli; toplumun içinden, onunla yaşayan, halkı için çırpınan bir yakın dost ve güvenilir yol arkadaşıdır. O, göklere çıkarılan değil, yeryüzünde yük taşıyan biridir.

“Nebiler bizim arkadaşlarımızdı. Onlar gibi düşünmeye, onlar gibi yürümeye ve onların taşıdığı emaneti omuzlamaya çağrılıyoruz.”




---

🔚 Vurgulu Son Söz:

“Sâhibukum” ifadesi, peygamberi yüceltmeden yüceltmenin; onu tanrılaştırmadan sevmenin Kur’anî formülüdür. Çünkü arkadaş kutsanmaz, anlaşılır; arkadaşın sözüne itimat edilir, yükü paylaşılır.”


---

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz



19 Haziran 2025 Perşembe

Kur’an’dan Dersler Çıkarmak -1 💫


Vahiyden Hayata Yolculuk

Kur’an, yalnızca geçmişte inmiş bir kitap değil; her çağın insanına seslenen, diriltici bir hitaptır. Onun amacı, hayatı sadece düzenlemek değil, insanı dönüştürmek ve yeryüzünde adaletin, merhametin ve bilincin taşıyıcısı kılmaktır. Kuran’dan ders çıkarmak; yüzeydeki lafzı okumak değil, o lafzın ardındaki anlam evrenine nüfuz ederek kendi iç dünyamızı, toplumsal gerçekliği ve evrensel ilkeleri yeniden görmek demektir.




1. Kur’an, Bir Hikmet Kitabıdır

Kur’an, yalnızca hukukî emirlerle sınırlı bir metin değildir. O, *“kitâbun hakîm”*dir; yani her ayeti yerli yerinde ve derin anlamlıdır (Yâsîn 36:2). Bu yüzden Kur’an’dan ders çıkarmak, onu kuru bir bilgi kaynağı değil, yaşam rehberi olarak okumayı gerektirir. Ayetler, hikâyelerle, kıssalarla, temsillerle ve evrensel ilkelerle insana kendi hâlini fark ettirir.

2. Kur’an’da Anlatılan Her Kıssa, İnsanlık Durumlarını Gösterir

Kur’an’daki kıssalar, sadece tarihten bir kesit sunmaz; insanın içsel mücadelesini, zaaflarını, yükselişini ve çöküşünü temsil eder. Âdem kıssası, insanın sınavla karşılaşmasını; Firavun kıssası, güç ve kibir sapmasını; Meryem ve İbrahim örnekleri ise teslimiyetin ve hakikate adanmışlığın simgesidir. Her bir kıssa, bugünümüzle yüzleşmemizi sağlar.

3. Kur’an, Zihin Açan Bir Derstir

Kur’an, insanı düşünmeye, akletmeye, sorgulamaya davet eder. Onun sıkça kullandığı hitap “teakkalûn, yetezekkerûn, yefkahûn” yani aklını kullananlar, hatırlayanlar, anlayanlar şeklindedir. Bu da Kur’an’dan ders çıkarmanın pasif bir kabullenme değil, aktif bir düşünsel çaba olduğunu gösterir. Kur’an, ezberlenmekten önce anlaşılmak; sesli okunmaktan önce içselleştirilmek ister.

4. Kur’an’ın Amacı Değişimdir

Kur’an’ın hedefi salt inanç bildirimleri değil, insanın davranışlarında ve toplumun yapısında köklü bir dönüşümdür. Tevhid, sadece Tanrı’nın birliğini onaylamak değil; hayatın her alanında tek otoriteyi ilahi rehberlikte tanımaktır. Şirkten sakınmak, yalnızca puta tapmamak değil; güç, gelenek, otorite, para gibi şeyleri mutlaklaştırmaktan vazgeçmektir.

5. Kur’an’dan Ders Almak, Sorumluluk Almaktır

Kur’an’ı anlayan, sadece bilgiyle donanmış olmaz; aynı zamanda sorumlulukla yükümlü hale gelir. Çünkü “Bu, kendilerine kitap verilenlerin yükümlülüğünü artırır.” (el-Müddessir 74:31). Okuyan her birey, artık gördüğünü gizleyemez, duyduğunu unutamaz, bildiğini inkâr edemez. Kur’an’dan ders alan, hayatına şahitlik yüklenmiş demektir.


---

Sonuç:

Kuran’dan ders çıkarmak, yüzeysel bir okuma değil; derinlemesine bir yüzleşme sürecidir. Bu dersler bazen kalbi yumuşatır, bazen sertçe sarsar ama daima hakikati gösterir. Çünkü Kur’an bir hitaptır: Yani çağırır, uyarır, hatırlatır. O halde onu okuyalım, anlayalım ve hayatımıza rehber kıralım. Zira en büyük kayıp, hakikatin elimize ulaştığı halde ondan nasiplenmemektir.

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Kur’an’dan Dersler Çıkarmak -2 💫


🔹 1. Tevhid: Hayatın Merkezine Vahyi Koymak

Kur’an’da tevhid, sadece inançla ilgili bir ilke değil; yaşamın tüm boyutlarında tek kaynağa yönelmek, parçalanmış otoriteleri reddetmektir. Modern şirk biçimleriyle yüzleşme.




🔹 2. Şirk: Bölünmüş Bilinç, Çok Başlı Yaşam

 Kur’an’a göre şirk, yalnızca putperestlik değil; aklı, iradeyi ve toplumsal düzeni çok merkeze bağlama halidir. Bugünün seküler tapınakları ve şirk kültürleri.


🔹 3. Adalet: İlahi Dengenin Yeryüzündeki Temsili

Kur’an’da adalet (el-ʿadl) sadece hukuki bir kavram değil; varoluşun özü ve toplumsal barışın teminatıdır. Adaletin bireysel, sosyal ve epistemolojik boyutları.


🔹 4. Zikir: Bilinci Canlı Tutmanın Yolu

Kur’an’da zikir, tekrar edilen sözlerden çok, hakikati unutmamaktır. Zikir, bireyin varlıkla kurduğu anlamlı bağın adıdır. Vahiy-zihin-hayat ilişkisinde zikir.

🔹 5. Kıssa: Zamanlar Üstü İbret Dersleri

Kur’an kıssaları, geçmişin anlatımı değil, bugünün aynasıdır. Âdem, Musa, İbrahim, Firavun ve diğer figürler üzerinden içsel mücadele, toplum yapısı ve tarih bilinci.


🔹 6. Aklı Kullanmak: Kur’an’da Düşünce Sorumluluğu

“Hiç düşünmez misiniz?” (a-fe-lâ taʿqilûn). Kur’an’ın en çok tekrar ettiği öğüt, aklı kullanma çağrısıdır.
 Akletmenin önündeki engeller ve özgür düşüncenin inşası.


🔹 7. Nefs ve Arınma: Kur’an’ın Ruhsal Psikolojisi

 Nefs, insanın içsel cephesi. Onu terbiye etmek, vahyin en temel hedefidir. Kur’an’a göre kurtuluş, içsel denge ve arınma ile mümkündür (şems 9–10).


🔹 8. Sorumluluk ve Şahitlik: Kur’an’a Kulak Verenin Görevi

Kur’an’dan ders alanın, ona şahidlik etmesi gerekir. Şahid olmak, hakikate taraf olmak, bâtıla karşı durmak ve dili, kalbi ve eylemiyle adaletin sesi olmaktır.

"İŞİTTİK VE İTAAT ETTİK" YA RABBİ

---

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

18 Haziran 2025 Çarşamba

FATİHA SURESİ "programlama dili" 🔍


🔍 1. Allah’ın Kur’an’daki Tanıtımı “Hamd” ile Başlıyor!

Kur’an’da Allah kendini önce “yaratıcı” ya da “mutlak güç sahibi” olarak değil, “hamd, ALLAH'ın” olarak tanıtır:

"El-hamdu lillâhi rabbi’l-âlemîn"
"Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a aittir."

11 Haziran 2025 Çarşamba

Allah’ın Açıklamadıklarından Din Üretmek: Sınırı Aşmak”


UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Kur’an’da Ders ve İbret: Düşünen Kalplere Mesaj

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz