Bu Blogda Ara

bir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Haziran 2025 Pazartesi

FETİH 2 "Kur’an’da Zalim Krallar ve Direniş"

🧭 1. Kur’an’da Zalim Krallar ve Direniş

Kur’an’da kendini melik (krallık iddiasında bulunan) olarak tanımlayan ve zulmeden yöneticilere karşı halkı özgürleştirme teması örneklerle işlenmiştir:

a. Firavun – Musa örneği:

  • Firavun kendini ilahî bir otoriteye sahip kral (melik) olarak ilan etmiştir (Bkz: Nâziât 79:24 – “Sizin en yüce rabbiniz benim”).

  • Hz. Musa, Allah’tan aldığı emirle bu zulme karşı bir hak mücadelesi başlatmıştır.

  • Bu mücadele, Kur’an’da bir kurtuluş hareketi olarak sunulur. Amaç: İsrailoğulları'nı boyunduruktan kurtarmak, yani özgürleştirmektir.

“(Musa dedi:) Ben size Rabbinizden apaçık bir delille geldim. Artık İsrailoğulları’nı benimle gönder!” (A’râf 7:105)

Bu örnekten şu çıkarım yapılabilir:
Zalim, baskıcı ve kendini ilahî otoriteyle özdeşleştiren yönetime karşı çıkmak, Kur’an’da bir tür tevhidî direniş olarak meşrudur.











17 Mayıs 2025 Cumartesi

Bir Mekân Neden Mukaddes Olur ? 🕋

🕋Bir Mekân Neden Mukaddes Olur?



---

Bir Mekân Neden Mukaddes Olur? — Kur’an Temelli Bir Yaklaşım

1. Giriş: Kutsallık Kavramının Kaynağı

Kur’an’da “kutsal” veya “mukaddes” anlamına gelen en temel kök ق-د-س (k-d-s) köküdür. Bu kökten türeyen “mukaddes”, “temiz, arındırılmış, saf ve saygın” anlamlarını içerir. Ancak Kur’an, bir mekânın kutsiyetini coğrafi ya da fiziksel üstünlüğe değil, o mekânın vahiy, tevhid ve arınma ile ilişkisine bağlar.

13 Mayıs 2025 Salı

Ortak Mülkiyetin İlahi Sınavı; Secere ve Nâgatullah 🌳🐪




🌳🐪🏙️ Secere, Nâgatullah ve Beytullah: Toplayıcılıktan Tarım, Hayvancılık ve Şehirleşmeye Kur’anî Bir Bakış

Kur’ân’ın kıssalarında yer alan semboller, insanlık tarihinin sosyo-ekonomik ve kültürel evrelerini derin bir hikmet ile yansıtır. Bu bağlamda, secere (ağaç) insanın doğrudan doğayla ilişki kurduğu toplayıcılık ve avcılık dönemini, nâgatullah (Allah’ın devesi) tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan toplulukları, Beytullah (Allah’ın evi) ise şehirleşmenin ve ortak yaşamın temelini simgeler. Bu semboller üzerinden Kur’an, insanlık tarihinin geçirdiği dönüşümleri ve bu dönüşümler sırasında ortaya çıkan toplumsal adalet ilkelerini güçlü bir anlatımla gözler önüne serer.


🌳 Secere: Doğadan Toplayıcılığa ve İlkel Mülkiyet Anlayışına

Kur’an’da Âdem ve Havva’nın cennette bir ağaca (secere) yaklaşmaları şu şekilde anlatılır:

“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşin, orada dilediğiniz gibi yiyin, ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” (Bakara, 2:35)

Buradaki secere, yalnızca biyolojik bir ağaç değil, doğadan ihtiyacı kadarını toplayan, doğayla barışık bir yaşam süren insanın yaşam tarzını temsil eder. Toplayıcılık ve avcılık, insanın doğadan ihtiyacını karşılayarak yaşadığı bir dönemi simgeler. Bu dönemde mülkiyet bireysel değil, topluluğun ortak hakkıdır ve herkes doğadan ihtiyacı kadarını alır.

Ancak “ağaca yaklaşma” yasağı, ihtiyacın ötesine geçmenin ve bireysel çıkarlarla ortak kaynaklara zarar vermenin yasak olduğunu ifade eder. Bu yasak, aslında sınırsız tüketim ve kontrol arzusuna karşı bir uyarıdır.


🐪 Nâgatullah: Tarım ve Hayvancılık Toplumunda Ortak Kaynakların Korunması

Sâlih Peygamber’in kıssasında, topluma emanet edilen bir deve ile sınav anlatılır:

“Bu, Allah’ın devesidir; onun su içme hakkına dokunmayın!” (Şems, 91:13)

Nâgatullah, yalnızca bir deve değil, toplumun ortak malı olan su kaynakları ve otlakları simgeler. Tarım ve hayvancılık toplumunda, doğal kaynakların (su, otlak, tarım alanları) ortak bir hak olduğu ve herkesin adil bir şekilde bu kaynaklardan yararlanması gerektiği vurgulanır. Deve, bu ortak kaynağın sembolüdür ve herkesin onun hakkına saygı göstermesi beklenir.

Fakat Sâlih’in kavmi, bu sınavı reddeder ve deveyi keserek ortak mülkiyeti ihlal eder. Bunun sonucunda İlahi bir ceza ile karşılaşırlar:

“Onlar deveyi öldürdüler ve böylece Rablerinin emrine karşı geldiler. Bunun üzerine Rableri onları azaba uğrattı.” (Şems, 91:14)

Bu anlatım, toplumun ortak malına zarar vermenin ve bireysel çıkar uğruna adaleti ihlal etmenin yıkıcı sonuçlarını gözler önüne serer. Tarım ve hayvancılık toplumunda adalet, kaynakların korunması ve paylaşımı ile sağlanır.


🏙️ Beytullah: Şehirleşme, Ortak Yaşam ve Adaletin Merkezi

Kur’an’daki semboller arasında Beytullah (Allah’ın evi), insanlığın şehirleşme ve ortak yaşam dönemini temsil eder. Beytullah, yalnızca bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda insanların ortak değerler etrafında bir araya geldiği ilk şehirleşme ve toplumsal düzen modelini simgeler. Kur’an’da Beytullah şu şekilde tanımlanır:

“Elbette, insanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev, Bekke’deki (Mekke’deki) mübarek ve âlemler için bir rehber olan evdir.” (Âl-i İmrân, 3:96)

Beytullah, bireylerin ve toplulukların ortak bir bilinçle bir araya geldiği, güven ve barış ortamının sağlandığı bir şehir modelidir. Şehirleşme, bireylerin ortak alanları ve kaynakları adil bir şekilde paylaşması gerektiği bir düzeni zorunlu kılar. Burada paylaşım ve ortak mülkiyet, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve manevi bir ilkedir.

  • Beytullah, sadece fiziksel bir yapı değil, herkesin ortak kullanımına açık bir merkezdir.

  • Toplumsal barış ve adalet, şehirde yaşayanların ortak kurallara ve değerlere bağlı kalmasıyla sağlanır.

  • Hac ibadeti, bu ortak mülkiyet ve eşitlik ilkesinin evrensel bir tezahürüdür.


🌐 Kur’ân’ın Evrensel Mesajı: Ortak Mülkiyetin ve Adaletin Korunması

Kur’an, secere, nâgatullah ve Beytullah sembolleriyle insanlık tarihinin üç temel aşamasını gözler önüne serer:

  1. Toplayıcılık ve Avcılık: İhtiyaç kadar almanın ve doğayla barışık yaşamanın dönemi.

  2. Tarım ve Hayvancılık: Ortak kaynakların adil bir şekilde paylaşılması ve korunması.

  3. Şehirleşme ve Ortak Yaşam: Sosyal düzen ve toplumsal adaletin ortak değerlere bağlı olduğu bir yaşam modeli.

Bu semboller, Kur’an’ın toplumsal düzeni koruma ve adalet ilkelerini güçlü bir şekilde vurgulayan anlatımıdır. Ortak mülkiyetin ihlali, bireysel çıkarların toplumsal huzuru bozmasına yol açar. Secereye yaklaşma yasağı, nâgaya zarar verme ve Beytullah’ın evrensel barış merkezi olması, bu ilkenin farklı aşamalarını ve sonuçlarını temsil eder.

Kur’an, sadece bireysel ahlaka değil, aynı zamanda toplumsal adalete ve ortak mülkiyetin korunmasına yönelik evrensel bir mesaj verir.

Böylece, insanlığın tarihsel gelişimi, Kur’an’ın sembolik anlatılarıyla anlam kazanır ve çağlar boyunca geçerli bir öğüt sunar: Ortak mülkiyet, İlahi bir emanettir ve korunmalıdır. 🚦

4 Mayıs 2025 Pazar

KUR'AN'DA ÖĞÜT ve Pedagojisi 🗣

🗣 KUR'AN'DA ÖĞÜT ve Pedagojisi:


Kur’an’da sıkça geçen “öğüt” (Arapça: ʿiẓ / mewʿiẓa) kavramı, mesajın temel işlevlerinden biridir. Kur’an kendisini “öğüt”, “zikr” (hatırlatma), “tezkire” (uyarıcı hatırlatma), “hüda” (rehberlik) gibi kavramlarla tanımlar.

1. Öğüt (ʿIẓ / Mewʿiẓa) Nedir?

Öğüt, bir kişiye yararına olacak şeyleri hatırlatmak, onu zarardan sakındırmak ve doğru yola teşvik etmektir. Kur’an’daki öğüt, sadece nasihat değil; varoluşun anlamını, insanın kendisini ve hakikati hatırlamasını sağlayan bir farkındalık çağrısıdır.

Kur’an’da öğüt genelde şunlarla ilgilidir:

Allah’ın birliği (tevhid),

Ahiret hayatı (hesap ve karşılık),

Nefsani arzulara karşı uyarılar,

Toplumların tarihinden ibret alınması,

Akletmeye ve düşünmeye çağrı.



---

2. Ayetlerden Örnekler ve Öğüt Teması

a) “Kur’an bir öğüttür” vurgusu:

> “Bu Kur’an, insanlara bir açıklama, Allah’tan korkanlara da bir rehber ve bir öğüttür.”
(Âl-i İmrân 3:138)



> “Biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?”
(Kamer 54:17, 22, 32, 40 – 4 kez tekrar)



b) Öğüt almayanlar uyarılır:

> “Andolsun ki biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali verdik; ama insan tartışmaya en çok düşkündür.”
(Kehf 18:54)



> “Gerçekten bunda, kalbi olan ya da (şahid olarak) kulak veren ve hazır bulunan kimseler için bir öğüt vardır.”
(Kâf 50:37)



c) Peygamberin görevi öğüt vermektir:

> “Sen sadece bir öğüt vericisin; sen onların üzerinde zorlayıcı değilsin.”
(Ğâşiye 88:21-22)



> “Sen öğüt ver! Çünkü öğüt müminlere yarar sağlar.”
(Zâriyât 51:55)




---

3. Ortak Noktalar (Temel Özellikler)

Zorlayıcı değil, hatırlatıcıdır.
Öğüt, vicdana seslenir; dayatma değil, fark ettirme çabasıdır.

Evrenseldir.
Her insana hitap eder, çünkü temel insanlık değerlerini ve sorumluluklarını hatırlatır.

Tekrar edilir.
Aynı mesaj farklı şekillerde sürekli tekrar edilir (örneğin Kamer Suresi’nde olduğu gibi), çünkü insan unutkandır.

Kıssalar da öğüttür.
Geçmiş kavimlerin yaşadıkları, helak olmaları ya da kurtulmaları “ibret” (ʿibra) ve “öğüt” vesilesidir.

Akla ve kalbe yöneliktir.
Öğüt almak için “kulak vermek”, “düşünmek”, “kalbi açık olmak” gerekir (bkz. Kâf 50:37).



---

KUR'AN'DA ÖĞÜt ve Pedagojisi: Tevhid Merkezli Bir Hatırlatma

1. Giriş: ÖĞüt Kavramının Anlam Dünyası Kur'an'da öğüt kavramı, Arapça "el-vaʻė" (الوَعْظ) ve "el-mevʻiza" (الموْعِظَة) kelimeleriyle ifade edilir. Bu kavram, "kalbi yumuşatma, duygulara dokunarak hakikati hatırlatma" anlamlarını içerir. Kur'an'daki öğüt, sıradan bir nasihatten farklı olarak, hem akla hem kalbe hitap eder; hatırlatıcı, uyarıcı ve vicdanı harekete geçirici bir içeriğe sahiptir.

2. Kur'an'ın Kendisini Tanımlaması: ÖĞüt, Zikr ve Tezkire Kur'an, kendisini çoğu zaman "zikr" (hatırlatma), "tezkire" (uyarıcı hatırlatma) ve "mevʻiza" (duygu yönlü öğüt) olarak tanımlar. Bu kavramlar, mesajın merkezinde bir unutma-hatırlama ilişkisi olduğunu gösterir.

3. Ayetlerde ÖĞüt Vurgusu: Temsil Ayetler

"Bu Kur'an, insanlara bir açıklama, Allah'tan korkanlara da bir rehber ve bir öğüttür." (Ali İmran 3:138)

"Biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?" (Kamer 54:17 vb.)

"Sen öğüt ver! Çünkü öğüt, müminlere yarar sağlar." (Zariyat 51:55)


4. ÖĞüt Vermenin Pedagojik Yönleri

Zorlayıcı Değil, Hatırlatıcıdır: Kur'an, öğüt verir ama dayatmaz. Zorlayıcı olmayan, vicdana ve akla seslenen bir dil kullanır (Gâşiye 88:21-22).

Tekrarla Pekiştime: Aynı mesaj farklı surelerde ve ifadelerle tekrar edilir. Bu tekrarlar eğitimsel olarak zihinde yerleşmeyi sağlar (Kamer Suresi).

Kıssalarla Öğüt: Geçmiş kavimlerin kıssaları, yaşadıklarının sonuçlarıyla birlikte aktarılarak ibret ve öğüt kaynağı olur (Hud 11:120).

Vicdanı Harekete Geçirme: Sadece bilgi vermek değil; duyguyu da harekete geçirerek kalpte etki bırakma amacı vardır (Kaf 50:37).


5. Tevhid Ekseni: ÖĞütlerin Temel Noktası Kur'an'daki tüm öğütlerin temelinde tevhid (birlik bilinci) vardır. Allah'tan başka otorite tanımama, hesaba çekileceğini unutmama, adaleti ayakta tutma gibi ilkeler, öğütlerin içeriğini oluşturur.

6. Sonuç: Kur'an'ın Öğütsel Dili ve Bugünü Anlama Kur'an'ın öğüt dili, bugün de aklını, vicdanını ve sorumluluk duygusunu canlı tutmak isteyen herkese hitap eder. İnanca dayalı ama akıl ve vicdan eksenli bu öğüt yapısı, bireysel ve toplumsal uyanışın kapısını aralar.



21 Haziran 2012 Perşembe

Bir Hakikat Var AHLAK 💎

 💎 Bir Hakikat Var AHLAK


Doğru olan; Otobüste yaşlılara yer verilmelidir. Sadece yaşlılar değil aslında, yolculuğu ayakta geçiremeyecek kim olursa olsun o şahsa yer verilmelidir. Bu doğru bir davranıştır çünkü zamanın birinde biz de oturmaya ihtiyaç duyabiliriz. Ahlaklı olmak bunu gerektirir. Birileri kalkmıyor, yer vermiyor diyerekten yer verecek gücümüz de varken "onlar vermiyorsa ben de vermem" demek doğruyu katletmektir.

Doğru olan; Darda kalmışla yolda kalmışa el uzatılmalıdır. Bir gün kendimizin de başına gelebileceği akıldan çıkarılmamalıdır. "Artık yardım edilecek zaman değil", "kimseye güven olmuyor" deyip yardım etmemek, el uzatmamak bir doğrunun katline yardımcı olmaktır. Eve alamıyorsak bile bir tas çorba verip bilmediği yerlerde ona yol göstermek bile yeterlidir. Borç dahi veremiyorsak yanında durmak gereklidir. Ahlak bunu gerektirir.

Doğru olan; Bir kişiye sebepsiz, onu incitmeden maddi yardım da bulunmak/infak etmek gereklidir. Herkes akıllı, herkes güçlü, herkes o an için bir iş sahibi olamayabilir. Ahlak sahibi olmak buradan geçer. Bir gün biz de birilerinin maddi yardımına ihtiyaç duyabiliriz. "Çoluğum çocuğum için biriktiriyorum, veremem" demek ahlaklı olmaya sığmaz. Kim garanti ediyor ki çoluk çocuk hep beraber yarın bir evde bir depremde ölmeyeceğini.

Bize bir ahlak lazım dostum. Bize doğrular lazım. Bir hakikat var dostum!

Doğru olan; Hak olan yolda birileri mücadele veriyorsa, ona omuz verip destek çıkmak doğrudur. Zalime baş kaldırılmışsa mazlumun yanında olmak haktır ve gerçektir. Ahlak bunu gerektirir. Yarın bizde haksızlık görebiliriz. Yarın bizde mazlumların safına katılabiliriz. Hakkı savunmak doğrudur, ahlak bunu gerektirir.

Doğru olan; İşsiz kalmış birisine el uzatmak doğrudur. Düşene vurmak ahlaklı olmaya sığmaz. Düşen yerdeyken müstekbirler safında yer almak hakikati aşağılamaktır. Düşeni dinlemeden müstekbiri dinlemek ahlakın ve doğrunun değil gücün yanında olmaktır. Bir hakikat var dostum. O hakikat kendi yanında olmanı ister ancak.

Ahlak var dostum.

Şeytana uyup da ezilmişe, darda kalmışa yardım etmezsin; şeytana uyup da şeytanın dedikleri hoşuna gider, mal hoşuna gider, bu dünyaya saplanıp kalırsın diye bir ahlak var. Sen ahlaksız mısın?

Doğrular silindikçe zihinlerden yanlışlar kuşatıyor her yanı. Yanlışlar doğruymuş gibi geliyorsa orada ahlak yoktur dostum. Ahlak yoksa nasıl bileceğiz kim haklı kim haksız. Adalet mi yeter sanıyorsun dostum ahlak olmayınca. Doğrusu eğri bir adalet mi olur?

Kuran yok mu dostum?

Kur’an’ın hakikati yok mu? Kimse takmıyor Kur’an’ı diye Kur’an yok mu? Kur’an ahlaklı olmayı emretmiyor mu? Kur’an’ın hükümlerini yalın kılıç korumaya çalışanlar da yanlış gösterilmiyor mu? Hangi Kur’an diye bir soru ne kadar çok sorulup duruyor da zihinlerde “acaba” soruları çalkalanıyor farkında mısın?. Kur’an hakikattir dostum. Bir hakikat var. O hakikat: “Darda ve yolda kalmışa yardım edin” diyor. O hakikat: “Malınızdan infak edin” diyor. O hakikat: “Allah yolunda/Hakikat yolunda mallarınızla canlarınızla cihat edin” diyor. O Kur’an’ı okuyup anlayamayanların vay haline diyor Kur’an.
 En büyük yanlış da zaten bu değil mi: "Kur’an’ı okuyup anlayamamak", "Ben anlamam deyip zalimlerle taraf olanların ağzından Kur’an’ı dinlemek".

 Işık azaldıkça karanlık çoğalır dostum. Bir hakikat var dostum. O hakikat bizi çağırıyor.

  O hakikat "doğrular ne olursa olsun yapılmalı" diyor. O hakikat "ahlaklı olun" diyor.