Kulak Tıkamak 🦻
Duyulmak İstenmeyenin Sessizliği: Kur’an Konuşuyor Ama Kim Duyuyor?
🎭 Giriş: Duymak İstemeyene Söylenen Söz
Zaman zaman insan, en yüksek hakikati haykırsa da, bir karşılık göremez. Haykırışı duvarlara çarpar gibi yankılanır; ne içeri girer ne bir yankı bulur. Hele ki bu hakikat, Kur’an’dan geliyorsa… İnsanların büyük çoğunluğu onu dinliyormuş gibi yapar, ama duymak istedikleri üç-beş kelime dışında her şey kulaklarını tırmalar.
Sözün değeri, bazen içeriğiyle değil, alıcısıyla ölçülür. Ve alıcı, çoğu zaman sadece kendine ait olanı ister: Onaylanmayı, avutulmayı, kabullenilmeyi. Oysa Kur’an çoğu zaman sarsar, sarsıntı ister. Ama modern insan sarsılmak değil, okşanmak ister.
---
👂 Seçici Duyuş: Göz Ucuyla Bakmak, Kulak Ucuyla Duymak
Bugünün insanı artık hakikate yüzünü dönmüyor. En fazla göz ucuyla bakıyor. Kıyısından geçiyor ayetlerin. Duyar gibi yapıyor. Oysa duymakla işitmek farklıdır; kulak deliklerinin açık olması, kalp gözünün açık olduğu anlamına gelmez.
“Ve onların kalpleri vardır, onunla anlamazlar; gözleri vardır, onunla görmezler; kulakları vardır, onunla işitmezler.”
(Kur’an, A‘râf 7/179)
Kur’an bu durumu asırlar öncesinden dile getiriyor: Duyuyor gibiler ama aslında işitmek istemiyorlar. Zihinleri meşgul, kalpleri mühürlü, niyetleri başka.
---
🗣️ Ayetler Onlara Değil, 'Ötekilere' İner
Kur’an okunduğunda herkes “Ne güzel ayet!” der. Ama o ayetin kendisine hitap ettiğini düşünmez. Ayet hep "öteki"ne aittir. Başkasına… Filanca şirk içindedir, falanca gafildir… Hiçbiri kendini o sözün hedefi olarak görmez.
Kur’an, herkesin başkasına fırlattığı bir mızrak haline gelmiştir. Ama kimse onu kendisine saplanan bir uyarı gibi almaz. Çünkü insan, hakikatin kendi konforuna dokunmasını istemez.
---
🧥 Elbiselerine Bürünmüş İnsanlar
Bugünün insanı elbiselerine bürünmüş: Kimlik elbisesi, statü elbisesi, mezhep, tarikat, ideoloji, aidiyet elbiseleri... Bu elbiselerin içine gizlenmiş zihinler, Kur’an’dan sadece onlara yakışan süsleri alıyor. Ötesi ilgilendirmiyor.
Kur’an bir ayna ise, o aynada kendini değil, başkasını görmek istiyorlar.
Kur’an bir bıçak ise, o bıçağın kendi putlarını kesmesini istemiyorlar.
Kur’an bir nur ise, o ışığın kendi karanlıklarına ulaşmasına izin vermiyorlar.
---
📴 Hakikatin Susturulduğu Bir Devir
Bağırarak konuşmak da çare değil.
Çünkü kulaklar kapalı değil, seçici hale getirilmiş. İnsan, ne duyacağına önceden karar veriyor. Gerisi otomatikman filtreleniyor.
Sarsıcı hakikatler, zihinlerde "rahatsız edici" kategorisine atılıp sessize alınıyor.
"Onlar Kur’an’ı anlamaya çalışmazlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?"
(Muhammed 47/24)
---
🧩 Sonuç: Söz Kur’an’sa, Dinleyici Kalp Olmalı
Kur’an konuşuyor. Ama sesinin ulaştığı yerlerde çoğu zaman yankı yok. Çünkü Kur’an’a gerçekten kulak verenlerin sayısı az. Herkes kendi menfaatini, konforunu, ideolojisini kutsal saydığı sürece, o hakikate sırt dönmeye devam edecek.
Ama hakikat, duymayana rağmen konuşur.
Kur’an, susmaz.
Belki bin kişi işitmez ama bir kişi işitir.
Ve işiten o bir kişi, bin kişinin suskunluğuna bedel olur.
Yorumlar
Yorum Gönder