UYARI / HATIRLATMA
Bu Blogda Ara
25 Haziran 2025 Çarşamba
İSA NEBİ Kuş yapıp ona üflemesi 🕊
13 Haziran 2025 Cuma
TARIK SURESİ "kapıyı çalmak"
وَالسَّمَاءِ وَالطَّارِقِ"Andolsun göğe ve Târık’a..." (86:1)
🔍 Târık kelimesi, genellikle "gece gelen yıldız" olarak çevrilir. Ama Arapça’da ṭ-r-q kökü “kapıyı çalmak” anlamına gelir.
📌 Bu şu anlama da gelebilir:
“Geceleyin zihnini çalan o ses, o uyarı, o bilinç kıvılcımı!”
💡 Yani: Bu bir gök cismi değil, senin kalbine çarpan bir hakikat çanı olabilir.
🌠 2. “Necm-i Sâkıb” – Bilinçte Patlayan Bir Yıldız mı?
النَّجْمُ الثَّاقِبُ“Delip geçen yıldız.” (86:3)
🔭 “Thāqib” kelimesi; bir şeyi delen, nüfuz eden, içe işleyen anlamına gelir.
Bu yıldız, belki de gökyüzündeki bir nesne değil…
🚪 …Bilinç perdesini delen bir hakikat ışığıdır.
💥 İçimize bakan bir yıldız: Vicdan.🔥 Her şeyi delip geçer: Gerçek.🌌 Gece gelen: Aniden fark ediş.
👁️🗨️ 3. “İnsan neden yaratıldığına bir baksın!” (86:5)
فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ
Bu ayet, sadece biyolojik yaratılışa mı işaret eder?
Yoksa şunu mu fısıldar:
Senin özün nedir?Bu benlik, bu ben… nereden doğdu?
🌊 Ardından gelen ayet:
مِنْ مَاءٍ دَافِقٍ“Fışkıran bir sudan.”
🧠 Bilinç doğumu gibi okunabilir:
"Zorlukla çıkan bir hakikat suyu."“Karanlıktan sıyrılan bir bilinç patlaması.”
🧬 4. Târık Suresi’nin Atomik Derinliği: DNA Kodlaması mı?
-
"Her nefis üzerinde bir muhafız vardır." (86:4)
-
"Geri döndürülmeyecek sırların ortaya konduğu gün…" (86:9)
⚡ 5. Târık Suresi'nin Sonu: Söz Bir Patlamadır!
إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًاوَأَكِيدُ كَيْدًا“Onlar plan kurarlar, ben de plan kurarım.” (86:15-16)
Ama son ayet çok garip:
فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا"İnkarcıları birazcık mühlet ver, çok azıcık." (86:17)
⏳ “ruwaydā” kelimesi Arapça’da zarifçe yavaşlamak anlamına gelir.
💬 Yani:“Zamanı onlara bırak... ama dikkat et:Gerçek çok yakında patlayacak!”
🚪SONUÇ: TÂRIK = SENİN İÇİNDE GECEYİ DELEN BİR SES
Bu sure, sana şunu söylüyor olabilir:
“Senin içindeki yıldızı dinle.”“Gece kapını çalan hakikate kulak ver.”“Delip geçen her şey aslında seni uyandırmak içindir.”
UYARI / HATIRLATMA
12 Haziran 2025 Perşembe
BELED SURESİ : Şehir, İnsan ve Sınavın Anatomisi
UYARI / HATIRLATMA
🌆 Beled Suresi: Şehir, İnsan ve Sınavın Anatomisi
Surenin ilk ayeti:
Lâ uksimu bihâzel beled
“Hayır, bu şehre andolsun.”
Kur’an’da genelde “Uksimu” (yemin ederim) kalıbı gelirken burada "Lâ uksimu" denir. İlk bakışta "Yemin etmiyorum" gibi görünse de bu Arapçada yemin vurgusunu güçlendiren bir ifade biçimidir:
➡️ "Kesinlikle andolsun!"
Yani sıradan bir yemin değil, inkârcının inkârına karşı Allah’ın hakikate dikkat çekici yeminidir.
🧭 “Beled” (şehir) neden önemli?
“Beled” kelimesi, sadece bir şehir değil, insanın sınandığı, hayatın çetin geçtiği mekân demektir. Kur’an’da şehirler genelde insanın toplumsal imtihan alanı olarak geçer.
Bu suredeki şehir: Mekke.
Ama aynı zamanda her çağda insanın yaşadığı 'medeniyet sahnesi' anlamında her şehir.
Ve ardından gelen şu ayet çok güçlü bir ima taşır:
"Sen bu şehirde serbestsin." (90:2)
⏳ Peygamber’e hitap:
Ey Muhammed, bu şehirde artık serbestsin.
Ama bu ifade aynı zamanda acı bir imayı barındırır:
Sen bu şehirde artık koruma altında değilsin.
Çünkü bu sure, hicretten önce, müşriklerin baskılarının arttığı dönemde inmiştir. Peygamber artık şehrinde bir gariptir.
🔥 İnsan neden zorluk içinde yaratıldı?
"Andolsun, biz insanı zorluk içinde yarattık." (90:4)
İşte ayetlerin kırılma noktası!
Burada geçen "kebed" kelimesi sıradan bir “zorluk” değil.
👉 Mekânı daraltan, nefesi sıkan, sürekli bir mücadele hali.
Yani:
İnsan rahat etmek için değil, mücadele etmek için yaratılmıştır.
Modern hayat “konfor”u yüceltir, oysa Kur’an insanın çileye doğduğunu söyler.
Bu, bir lanet değil, bir onur:
Sınanabilecek kadar değerli olmak.
🪓 "Kimse ona hükmedemez mi sanır?" (90:5)
İşte insanın çelişkisi:
Zorlukla yaratıldığını bile bile, kendini ilahlık vehmiyle donatır.
"Mal harcadım, servet yaptım!" (90:6)
Bu ayetler sadece Mekke müşriklerine değil, modern bireye de ok gibi saplanır:
“Ben kimseye muhtaç değilim” diyen narsist benliğe…
🗻 "O sarp yokuşu aşamadı!" (90:11)
İnsan özgür iradesiyle sınanıyor, ama:
“İrteka el-akabe” – o sarp yokuşu aşamadı.
Burada geçen "akabe", hem kelime anlamı olarak dik bir geçit,
hem de kişinin egosunu yeneceği varoluşsal bir sınav.
İşte bu sarp yokuş nedir?
Bir köleyi özgürleştirmek,
Aç olanı doyurmak,
Yetimi sahiplenmek,
Yoksula destek olmak. (90:13–16)
Yani:
Hakikate tırmanış yolu, sosyal adaletle başlar.
Bu; sadece hayırseverlik değil, egoyu aşma yoludur.
Çünkü paylaşmak, “ben”i bırakmaktır.
💡 Sürpriz Nokta: Bu Sure Sessizce Bir Sosyal Devrim Önerir
Beled Suresi, 20 ayetlik kısa bir pasaj olabilir ama:
-
Mekke toplumunun tabularını yerle bir eder.
-
Servet, statü, kabile gibi kutsalları yıkar.
-
Ve gerçek kurtuluşu, sadece ahlakî yücelikte arar.
"Onlar sağ yandakilerdir." (90:18)
Yani: Vicdanın tarafında duranlar.
✨ Sonuç: Bu Sure Seninle Konuşuyor
Beled Suresi, sadece bir şehirden, bir yokuştan ya da yardımseverlikten bahsetmiyor.
Sana şunu fısıldıyor:
“Ey insan!
Hayat sana zorluk verdiyse, bu senin değersizliğinden değil.
Belki de Allah seni bir sarp yokuş için seçti.”
10 Haziran 2025 Salı
HAKKA SURESİ "gerçeğe dönüş" ⚖️
🌪️ 1. Hakkā ne demek, gerçekten düşündün mü?
“Hakkā” kelimesi sadece "kıyamet" değil, “hakkın gerçekleşmesi”, yani hakikatin kaçınılmazca tecellisi demektir. Kökü ḥaqq (حق); “gerçek, sabit, değişmez hakikat”tir.
-
Yani bu bir felaket senaryosu değil; maske düşüşüdür.
-
Hakkā = Hakikatin ta kendisiyle yüzleşmek.
-
Soru soruyor ayet:
"El-Hāqqatu mâ’l-ḥaqqah / Ve mâ edrâke mâ’l-ḥaqqah?"
(Gerçekleşen hakikat! Hakikat nedir? Nereden bileceksin onun ne olduğunu?)
Ayet seni bilmediğini fark etmeye zorluyor. Bu bir "bilgi" değil, bir karşılaşmadır.
⚖️ 2. Amel defteri sağdan ve soldan değil — yakından ve uzaklıktan bahseder.
-
Sağdan verilen kişi der ki:
"Hâumuqraû kitâbiyye!"
(Alın okuyun defterimi!)Bu, sadece kurtuluş değil, bir görünürlük arzusudur. Kendini saklamayan bir bilinçtir.
-
Soldan verilene gelince:
"Yâ leytenî lem ûte kitâbiyye!"
(Keşke bana defterim verilmeseydi!)Yani sorun “ceza” değil, ifşadır.
🌊 3. Tufan, Semûd, Firavun… neden anlatılıyor sanıyorsun?
Hakkā Suresi geçmişten örnekler veriyor: Semûd, Âd, Firavun, Lût kavmi…
Amaç tarih değil.
-
Bunlar, hakikate kulak tıkayan zihin formlarıdır.
-
Hepsi bir hakikatle karşılaşma anında başarısız olmuş bilinçlerdir.
-
Yani Hakkā sadece bir "gelecek olayı" değil, şu anın testidir. Ne kadar yüzleşiyorsun?
🌀 4. “Bir tek çığlık” her şeyi bitiriyor (69:13)
"Fe izâ nufikha fî’s-sûri nefkhetun vâhidah"
(Sûra bir tek üfürülüşle üflenince…)
-
Bu ne demek biliyor musun?
Bütün kurulu düzen, bütün o debdebeli yalanlar, bir anlık bilinç çöküşüyle yok olur.Tıpkı bir rüyanın, ani uyanışla yok olması gibi.
🔥 5. İnkârcının “düşüşü” fiziksel değil: psikolojik
"Fe lâ ḥamîme lehû ve lâ ṭaʿâmün illâ min ğis-lîn." (69:35-36)
-
“Onun ne bir dostu olur ne de yiyeceği, sadece irin gibi bir şey.”
-
Bu sahneler cehennemi anlatmıyor sadece — bu bir bilinç hâlidir.
-
Utanç, yalnızlık, kimliğin çöküşü...
🎯 6. Bu bir "gerçeklik testi"dir.
Sûre sonunda şu çok net ifade var:
"İnnehu le-qavlu resûlin kerîm." (69:40)
"Bu, şerefli bir elçinin sözüdür."
Ama ardından gelen uyarı sarsıcıdır:
"Ve lev teqavvele aleynâ ba‘ḍe’l-aqāvîl. Le-eḣaznâ minhû bi’l-yemîn…"
(Eğer bu elçi, bize bir söz uydursaydı, onu hemen yakalardık...)
Yani Kur’an bile “içeriğiyle yalan söylemeyecek kadar gerçek” bir şeydir.
Bu senin için ne kadar geçerli?
❗️ Şaşırtıcı Son Soru:
Sen hakikatle ne kadar temas hâlindesin?
Kur’an’ın bu sûresi “öte dünya”yı anlatmıyor sadece —
Sana şu anki sahte benliklerini, maskelerini, kendi içindeki “küçük kıyametleri” gösteriyor.
UYARI / HATIRLATMA
7 Haziran 2025 Cumartesi
Sarsılmakla Başlar: Zilzal’de Hakikatin Depremi"
1 Haziran 2025 Pazar
Hakikatin Çığlığına Sessiz Kalan İnsan Olmak
21 Mayıs 2025 Çarşamba
Kur’an’da “Sağ Yan” ve “Sol Yan” Yönler ✨
2 Mayıs 2025 Cuma
KIBLE "Ritüelden Hakikate" 🕋
🕋 KIBLE "Ritüelden Hakikate"
Ritüelden Hakikate: Salât ve Kıble'nin Yeniden Anlamlandırılması
Dinlerin Çürümesi, Ritüellerin Doğuşu
İnsanlık tarihinde birçok dini yapı zamanla anlam merkezinden uzaklaşarak şekilciliğe kaymıştır. Başlangıçta hakikati inşa eden anlamlı eylemler, zamanla anlamını yitirip sıradan ritüellere dönüşmüş, bu da dinin yozlaşmasını beraberinde getirmiştir. Bugün İslam dünyasında da bu durum farklı değildir. Salât, kıble, tekbir gibi kavramlar, biçimsel kalıplara hapsedilmiş ve içerdiği derin anlamlar göz ardı edilmiştir.
Salât’ın Evrensel Anlamı ve Ritüelleşme Tehlikesi
Kur’an'da emredilen salât, bir yönelimi, bir bağlılığı, bir dayanışmayı ve toplumsal adaleti temsil eder. Salât, sadece bireysel ibadet değil; toplumsal sorumluluk, tevhidî bilinç ve dayanışma bilincidir. Bugün bu anlam göz ardı edilmiş; salât, belli zamanlarda tekrarlanan ve içeriğinden koparılmış bir hareket dizisine indirgenmiştir. Kur’an’da salât kelimesi, sosyal adaleti önceleyen birçok bağlamda geçmektedir.
Kıble: Hakikatin Öncelendiği Yön
Kıble, Arapça 'gablü' (önce) kelimesinden türeyen bir isimdir. ‘Öncelenen yer’ anlamına gelir. Bu yönelme, sadece fiziksel bir yön değil, aynı zamanda hangi değerin ve hakikatin önceleceğinin beyanıdır. Kur’an'da kıblenin değişimi (Bakara/142-150), yeni bir hakikatin toplumsal merkeze alınmasının göstergesidir. Bu bir yön değişiminden ziyade değer değişimidir.
Beyt: Mihenk, Emniyet ve Kıyam Merkezi
Beyt kelimesi, Arapça'da 'gecelemek' anlamından türemiştir. Kur’an’da geçen Beyt (Kâbe), fiziki bir yapının ötesinde, insanlığın ortak kıymetler etrafında bir araya geldiği merkezdir. Kâbe'nin özellikleri Kur’an’da şu şekilde sıralanır:
1. Kıyam Mekânıdır: İnsanlığın doğrulup sorumluluk yüklendiği merkezdir.
2. Eminlik Sağlar: Kimsenin kimseyi dışlamadığı, eşitlik ve adaletin sağlandığı yerdir.
3. Rızıkla Beslenir: Sadece maddi değil, manevi rızıklarla da doyurur.
4. Temizdir: Müşriklikten, baskıdan, kirden arındırılmıştır.
5. Yönelişin Hedefidir: Kalbiyle bu ilkeleri benimseyen herkesin yöneldiği bir merkezdir.
Beyt’i karşısına alan kişi, kalbini sabit hakikatlere bağlamış olur.
Tekbir: Ontolojik Eşitliğe Çağrı
“Allah-u Ekber” sözü, her türlü dünyevi büyüklük iddiasının reddidir. Tekbir getiren bir kişi, otorite ve mülkiyetin yalnızca Allah’a ait olduğunu ilan eder. Bu yönüyle tekbir, istikbara (büyüklük iddiasına) karşı tevhidî bir duruştur. Aynı zamanda şirkten arınmanın ve kulluğun yalnızca Allah’a yöneltilmesinin sembolüdür.
Şirk, Mülk ve Şecere: Şeytani Sistemle Yüzleşme
Şeytanın Hz. Âdem ve eşiyle konuşması sırasında kullandığı “şecere-i huld” (kalıcılık ağacı) ve “mülk” (egemenlik) kavramları (Tâhâ/120), bugün de geçerliliğini koruyan şeytani bir sistemin temelidir. Bu sistemde insanlara ebedilik ve güç vaadiyle hakikatten uzaklaştırılır. Kur’an’ın temel amacı, insanı bu tür şirk yapılarından kurtarıp yalnızca Allah’a kul olmaya çağırmaktır.