Bu Blogda Ara

mağara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mağara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Haziran 2025 Cumartesi

AHSABI RAKİM "sayılara takılanlar"





Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakim


Kehf Suresi Merkezli Kavramsal Bir Okuma


Kur’an-ı Kerim'de anlatılan birçok kıssa gibi, Ashab-ı Kehf kıssası da tarihsel bir olayın ötesinde, temsilî ve öğretici yönleriyle ön plana çıkar. Bu kıssa, Hz. Muhammed’e dönemin müşrikleri tarafından yöneltilen sorular çerçevesinde, özellikle Ehli Kitap tarafından spekülasyona uğratılmış bir anlatının arka planında yer alır. Allah, Kehf Suresi'nde bu olayın özünü aktararak hem geçmişten bir öğüt sunar hem de kıssalara yönelik detaycı ve şekilci yaklaşımları eleştirir.

İki Topluluk: Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakim


Kur’an’ın ifadesiyle bu anlatıda iki ayrı topluluktan söz edilir:

1. Ashab-ı Kehf: İnançları uğruna zulümden kaçarak toplumsal hayattan tümüyle tecrit olan gençlerdir. Dağlara çekilmiş, bir mağarada yaşamaya başlamışlardır. Allah onların kulaklarına perde koyarak gündelik hayattan tümüyle yalıtıldıklarını temsil eder. O kadar ki, onları gören bir kimse korkuya kapılacak kadar farklı bir duruşa sahiptirler. Sistemli bir hayat kurmuş, köpekleriyle birlikte kendilerine korunaklı bir yapı oluşturmuşlardır.


2. Ashab-ı Rakim: Sayılarla uğraşan, kıssanın özünü kaçırıp detaylara takılan topluluktur. “Üçtüler, dördüncüleri köpekleriydi” veya “Yediydiler, sekizincileri köpekleriydi” diyerek gayb üzerine tahminler yürütürler. Rakim kelimesi “rkm” kökünden gelir ve "saymak, hesap etmek, yazmak" anlamlarını taşır. Mutaffifîn Suresi’nde geçen "kitabun merkûm" ifadesiyle bağlantılıdır; her şeyin hesaplandığı bir kitap anlamındadır.



Bu iki topluluk, bize Kur’an kıssalarının nasıl anlaşılması gerektiğine dair önemli bir uyarı sunar: Bir grup özü kavramış, diğeri ise ayrıntılarda boğulmuştur.

Mağaraya Sığınma ve Sistem Dışı Bir Direniş


Gençler, zulüm gören bir toplumda özgürce iman edemedikleri için mağaraya sığınırlar. Bu, sadece bir kaçış değil; sistemden bilinçli bir kopuştur. Onlar Rabblerinden rahmet diler, kurtuluş için bir çıkış yolu isterler (Kehf 10). Allah da onları hayattan yalıtarak bir tür koruma altına alır (Kehf 11). Bu süreçte dünya ile tüm bağları kesilir; ne zaman geçtiğini bile hesap edemez hale gelirler. Güneşin doğuşu ve batışı bile onlara dokunmaz (Kehf 17), bu temsil, hayatla olan bağlarının ne denli koptuğunu anlatır.

Sonrasında tekrar “بعث / beʿs” fiiliyle hayata döndürülürler – ki bu Kur’an’da genellikle “yeniden diriltme” değil, “gönderme, görevlendirme” anlamında kullanılır. Yani bu gençler, yeniden topluma gönderilirler; fark edilince kıyamet ve Allah’ın vaadi gibi büyük hakikatler hakkında bir uyarı vesilesi olurlar (Kehf 21).

Özden Kopup Detaylara Takılmak: Ashab-ı Rakim


Kehf Suresi 22. ayet, bu kıssanın en kritik uyarısını taşır:

 “(Ashab-ı Rakim:) ‘Onlar üç kişidir; dördüncüleri köpekleridir... Yedidirler; sekizincisi köpekleridir’ derler. De ki: Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Öyleyse onlarla ilgili olarak yalnızca açık bilgiye dayanan bir tartışmaya gir ve bu konuda kimseye malumat sorma.”



Bu ayet, kıssaların detaylarına boğulmanın, gayb üzerine tahmin yürütmenin ve şekilci yorumların nasıl bir sapma olduğunu ortaya koyar.

Ashab-ı Kehf'ten Alınacak Mesajlar


Kur’an, bu gençleri bize örnek olarak sunar:

Teslimiyetleri: Rablerine tam bir imanla bağlıydılar (Kehf 13).

Kıyamları: Toplumun şirk düzenine karşı açık bir tavır sergilediler (Kehf 14).

Tavizsiz Tutumları: Putlaştırılmış değerlere karşı delil istediler (Kehf 15).

Kararları: Mağaraya çekilmeyi bir direniş biçimi olarak kabul ettiler (Kehf 16).


Bu tavır, Kur’an’ın inşa etmek istediği bilinçli ve sorumlu mü’min tipolojisinin özüdür.

Ashab-ı Rakimler Bugün Aramızda mı?


Kehf kıssasından hareketle bugün de şekilcilik ve ayrıntıcılıkla uğraşan, dinin özünü kaçıran bir kesim vardır. İslam’ın asıl hedefi; adaletli bir düzen kurmak, zulme karşı direnmek, hakkı ayakta tutmak iken, bazıları hâlâ şu sorularla meşguldür:

Namaz kaç rekattır?

Zekât hangi oranla verilir?

Abdestte üç mü yıkanır, bir mi?

Tesbih 33 mü, 99 mu?

Tavaf sayısı kaçtır?

Üzerinde 19 vardı?


Bunlar, dinde şekilsel pratiklerdir; ancak asıl amaç olan adalet, rahmet ve tevhid gibi temel ilkeler ihmal edilirse, Ashab-ı Rakim’in yaptığı hataya düşülmüş olunur.

Sonuç: Kıssaların Asıl Amacı


Kur’an kıssaları; tarih bilgisi vermek ya da spekülasyon üretmek için değil, ahlaki ve zihinsel bir öğüt sunmak için anlatılır. Ashab-ı Kehf kıssası da bize şunu öğretir:

İnanç uğruna sistemden kopmak gerektiğinde, sabırla ve Allah’a güvenerek yeni bir yol açılır. Ancak bu kıssalardan öğüt alacak olanlar, şekilcilikten uzaklaşıp, özün peşine düşenlerdir.




---

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz




18 Haziran 2025 Çarşamba

KEHF SURESİ "zihinsel inziva" 🌌

 



Kur’an verileriyle çözümlendiğinde; matematiksel, sembolik ve içeriksel açıdan çarpıcı detaylar sunar. 


🌌 1. Kehf Suresi’nde “zaman”ın matematikle kırıldığı yer:

➤ Ashâb-ı Kehf’in Uyuma Süresi: 309 yıl!

"Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar; dokuz (yıl) da ilave ettiler." (Kehf 18:25)

🔹 Kur’an'da bir başka ayette (Rum 30:4) güneş yılıyla ay yılı arasındaki fark (sene hesabı) ima edilir.
🔹 300 güneş yılı ≈ 309 kameri yıldır.

Yani Kehf 25. ayetteki 300 + 9 = 309 ifadesi, kamerî ve şemsî takvim farkını matematiksel olarak içerir.
Bu bilgi, Kur’an’ın zaman farklarını kodladığını gösterir.


🧠 2. Sadece 3 kişi mi? 7 kişi mi? Kimse kesin bilmiyor:

“Onlar (Ashab-ı Kehf) üçtür, dördüncüleri köpekleridir... Beştir, altıncıları köpekleridir... Yedidir, sekizincileri köpekleridir...” (Kehf 18:22)

🔹 Kur’an burada net bir sayı vermez ama bir şeyi net yapar: Tartışmayın, zanla konuşmayın.
🔹 “Onların sayısını ancak çok az kimse bilir.” diyerek, sayının kendisinden çok, “bilinemezlik” olgusuna dikkat çeker.

Bu, Kur’an’ın insanları tartışılacak “teferruat” yerine, mesajın özüne yönlendirme stratejisidir.


🧭 4. Kehf Suresi’nin tam ortasında Musa ile Bilinmeyen Kişi (“Hızır”) bölümü yer alır:

Kur’an, “bilinç” yolculuğunun merkezine sabrı, bilgiyi ve görünmeyeni yerleştirir.
Kehf Suresi’ni tam ortadan ikiye böldüğünde çıkan bölüm: Musa-Hızır anlatısıdır.

Bu anlatı, bilginin görünür kısmıyla hüküm vermenin yanlışlığına dikkat çeker.

  • Gemi batırılır → ama aslında kurtarılır

  • Çocuk öldürülür → ama aslında zulüm engellenir

  • Duvar yapılır → ama aslında yetime miras korunur

⟶ Kur’an burada anlamı görünene göre değil, sonuca göre okuma çağrısı yapar.


⛰️ 5. Kehf Mağarası Sembolizmi: “Bilinç Mağarası”

Ashab-ı Kehf’in hikâyesi yalnızca fiziksel bir uyku değil:

“Güneşi görürdün ki doğduğunda mağaralarının sağ yanından uzaklaşır, battığında da sol yanından onlara dokunmadan geçerdi…” (18:17)

  • Güneş (ışık → vahiy → bilinç)

  • Mağara (içsel korunak → zihinsel inziva)

  • Dönmeyen cesetler değil, uyanışa hazırlanan bilinçler.

Ashab-ı Kehf, aslında “zamanı aşan bilinçler”dir.
Kur’an’daki tek “köpekli anlatı”da köpek kapıda bekler: bilinç eşiğinde sadakat.


🗺️ 6. Zülkarneyn üç sınırı aşar (Doğu – Batı – Set):

Zülkarneyn anlatısı, üç yönlü seferdir:

  1. Batı’ya gider → Güneş balçıklı suya batıyor (dış karanlıkla yüzleşme)

  2. Doğu’ya gider → Güneşe karşı korumasız insanlar (ışığa maruz bilinç)

  3. Bir set yapar → Yecüc ve Mecüc’e karşı (içsel kaosa karşı bilinç seti)

Yani Zülkarneyn, dış karanlık, aşırı aydınlık ve içsel kaosa karşı üç bilinç bariyeri kurar.



21 Haziran 2012 Perşembe

ASHAB-I KEHF VE ASHAB-I RAKİM


ASHAB-I KEHF VE ASHAB-I RAKİM  



Kehf-Suresi
  
        Genç bir topluluğun başından geçen bir olay Peygamber devrinde o zamanın kitap sahibi toplumun hafızasında yer tutmaktadır. Peygamberlik görevi alan Hz. Muhammed'e Mekke Müşrikleri, bir takım Yahudi ve Hristiyanlarca sormalarını istedikleri sorular ile nebinin karşısına dikilmektedirler. O zamana kadar ehki kitap Ashab'ı Kehf üzerine bir takım spekülasyonlar ve aslı astarı olmayan varsayımlar ile bir takım bilgilere sahipler. Allah bu ayetlerle o olayın abartılacak bir olay olmadığını Ehli kitabın Düşünce Harmanı üzerine bina ederek bizlere öğüt vermektedir. 

 Bir takım gençler, ayetlerinde anlattığı üzere zulümden kaçarak, dış dış dünyadan bütün irtibatlarını keserek, herhangi bir haber almadan(kulaklarına perde koymak) dağ hayatına yani mağaralara çekiliyorlar. Öyleki o hayat sistemleşiyor , korumalıklarını bir köpek yapabiliyor. Kendilerini hayattan öyle tecrit edyorlarki uyanık oldukları halde sen uyur sanırsın diyor. Toplumun hayat standarlarından öyle kopmuşlarki sen onları görsen korkandın deniyor. Daha sonra bir sıkıntıya düşüyorlar ve para ile mal için şehre gelirler ve Allah onlardan toplumu haberdar eder.

        Bu olay ortaya çıkınca bir kısmı onları olduğu yere bina yapın anıtlaşsın deniyor. İnanlar ise mescit(ittaat yapısı) yapacaz diyorlar. Bu mescid bina değil. Onların yaptığı ittaat davranışını eğer ihtiyaç olursa bizde yapacağız anlamında....

Allah en iyi bilendir.

 Kehf 9: Yoksa sen, bizim ayetlerimizden Kehf ve Rakim sahiplerinin ibrete şayan olduklarını mı sandın?
  
Bu kıssada iki topluluk anlatılmakta;

  1- ASHAB-I KEHF (MAĞARADA HALKI)

  2- ASHAB-I RAKİM (RAKAM,SAYILARLA UĞRAŞAN HALK: 3 mü ? 4’ sü köpek mi? 4 mü? 5’si köpek mi? Diyen ayrıca yıl hesabını da 300 mü 9 daha var mı ? diyerek hesaplayanlar

 Kehf-26: De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir……)

  الرّقيمRakim "Rakim” sözcüğü “rkm” kökünden olup “rakam, rakamla hesap” anlamındadır. Nitekim Kur’an’da “Kitabun merkûm [her şeyin hesabı tutulan  kitap]” (Mutaffifîn/9, 20) olarak geçer.

 Mutaffifîn / 9 Rakamlandırılmış(her şey hesap edilmiş) bir kitaptır o.

Ahirette  günahkarlara verilen kitaplarında her yaptıkları hesap edilmiş halde bulacakları bir kitap.. öyle bir hesapla sonuç verilecek ki eksiksiz hiçbir şey bırakılmayacak, o kitapta hayat içerisinde ne var ne yok hepsi bulunacak.

 Kehf 10. O  gençler mağaraya sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize,  durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi.

 Mağaraya çekilme var, rızık endişesi içinde rahmet talebi ile yakalanma endişesi var.

Kehf  11.Bunun üzerine biz de o mağarada onların kulaklarına nice yıllar perde koyduk.

 Günlük hayat ile ilişkileri kesilmiş durumda  hayatlarına devam ettiler.

Kehf 12. Sonra da iki guruptan (Ashab-ı Kehf ile Ashab-ı Rakim) hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini görelim diye onları gönderdik”

  بعث”.kelimesi (hayata göndermek/döndürmek, günlük hayata dahil ettik, hayattan izolelerini kaldırdık.)
  بعثBEASE     Bu sözcük lügatte “tek başına veya birisiyle birlikte göndermek” demektir. (Tebyinü’l Kur’an; c. 1, s. 449, 450; Tacü’l Arus; c.3, s. 170, 171. “ba’s” mad.)

Kur’an’a bakıldığında, bu sözcüğün “yeniden diriltme” anlamından çok, “gönderme” anlamında kullanıldığı görülmektedir. Sözcüğün “diriltme” anlamı da aslında “mezardan gönderme” anlamından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Kur’an’da elçi göndermenin “ بعثbease” fiiliyle ifade edildiği bir çok ayet vardır. Biz burada “kişi” ve “gurup” gönderme anlamıyla birkaç ayeti örnek verelim.: (Maide/12), (Nisa/35) (En’am/65),(İsra/5) (Tevbe/46)
 Kehf ashabı Allah’ının bildiği bir sürede kendilerinden kaçtıkları kavim ve dünyadaki diğer gruplar ile ilişki kurmadan, o gençler dağlarda kimsenin haberi olmadan yıllarca kalmışlar. Dağlardan öyle bir sistem kurmuşlar ki hattan kopuklukları kulaklarına perde koymak olarak temsillendirmiş rabbimiz. Bu gençler dağ yaşamını seçip, kimse ile bağlantı kurmamışlar, öyle ki dağlarda bir sistem kurmuşlar. Bu sistemde bekçiliklerini köpekler yapmakta olup onların alışık olunmadık hallerini biz görsek korkardık.Günlük hayattan öylesine kopmuşlardı ki güneşin doğuş ve batışlarını dahi hesap edememişler ve böylelikle  yılların  hesabını dahi yapamamışlardı.( Kehf-12:Sonra da iki guruptan (Ashab-ı Kehf ile Ashab-ı Rakim) hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini görelim diye….)ayetinden yılların hesabını yapamadıklarını gördük.
Kehf 13. Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini arttırdık.
Kehf 14. Onların kalplerini metin kıldık. O yiğitler ayağa kalkarak dediler ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına tanrı demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.
Kehf 15. Şu bizim kavmimiz Allah'tan başka tanrılar edindiler. Bari bu tanrılar konusunda açık bir delil getirseler. (Ne mümkün!) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi var mı?
  Kehf 16. (İçlerinden biri şöyle demişti:) "Madem ki siz onlardan ve onların Allah'ın dışında tapmakta oldukları varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve işinizde sizin için fayda ve kolaylık sağlasın."

 Ayetten anladığımıza göre içlerinden biri yaşama tutunmak için dağ/mağara hayatını tercih etmelerini teklif ediyor, ki buralarda Allah’ın rahmeti ile yaşanabileceğini söylüyor.

  Kehf 17.  Güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. Onlar mağaranın bir köşesinde (uyurlardı). İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.

  “Güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi” sözü0 bir temsil olup bu tabir hayattan kopukluklarının boyutunu dramatize etmektedir.

  Kehf 18. Kendileri uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi. Eğer onların durumlarına muttali olsa idin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.

  Kehf 19. Böylece biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. (Kimi) "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler; (kimi de) şöyle dediler: "Rabbiniz, kaldığınız müddeti daha iyi bilir. Şimdi siz, içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temiz ise size ondan erzak getirsin; ayrıca, nazik davransın (gizli hareket etsin) ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."

  Kehf 20. "Çünkü onlar eğer size muttali olurlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman ebediyyen iflah olmazsınız."

  Kehf 21. Böylece (insanları) onlardan haberdar ettik ki, Allah'ın vadinin hak olduğunu, kıyametin şüphe götürmez olduğunu bilsinler. Hani onlar aralarında Ashab-ı Kehfin durumunu tartışıyorlardı. Dediler ki: "Üzerlerine bir bina yapın. Rableri onları daha iyi bilir." Onların durumuna vakıf olanlar ise: "Bizler, kesinlikle onların yanı başlarına bir mescit(itaat halini) yapacağız" dediler.

   
 Kehf 22. (Ashab-ı Rakim:) "Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir" diyecekler; yine: "Beş kişidir; altıncıları köpekleridir" diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (Kimileri de:) "Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir" derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Öyle ise Ashab-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin hiçbirinden malumat isteme.

Kehf 23. Hiçbir şey için "Bunu yarın yapacağım" deme.

Kehf 24. Ancak Allah dilerse (yapacağım de). Unuttuğun zaman Allah'ı an ve "Umarım Rabbim beni,doğruya daha yakın olana eriştirir."de.

Kehf 25. Onlar(Ashab-ı Rakim),mağaralarında üçyüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilave etmişlerdir.

Kehf 26. De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli bilgisi O'na aittir. O'nun görmesi de, işitmesi de şayanı hayrettir. Onların (göklerde ve yerde olanların), O'ndan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.

 Kıssalarda Allah bize öğüt alacağımız kesimin üzerine basmamızı, ayrıntılarla müslümanların uğraşmamasını, kıssalarda ayrıntının uğraşılacak şeyler olmaığı bildiriliyor.

 Kur'an'da geçen bir çok kıssa gibi Kehf ve Rakim ehli hakkında da, Kur'an'ın dışında bir sürü katkılar yapılmıştır. Bu insanların isimleri, mağaralarının yeri, yanlarında bulunan hayvanın deve mi, kufuryok mi olduğu, kaldıkları süre v.s. hakkında birçok rivayet anlatılmaktadır. Bu anlatılanlar sebebiyle de kıssada geçen gençlerin teslimiyetini, imanlarını (Kehf/13) , sabırlarını, kararlılıklarını, kıyamlarını (Kehf/14) , Allah'ın bu gençleri daha sonraki insanlara bir öğüt ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu, kıyametten şüpheleri kalmaması için daha sonraki kavimlere buldurttuğu bilinmemektedir.

Allah (c.c.) kıssalar konusunda yapılan tahriflere Kehf süresi 22. ayetinde dikkat çekmekte ve peygamberi ve onun şahsında da mü'minleri uyarmaktadır;

(Ashabı Rakim) diyecekler ki; 'Üçtüler, onların dördüncüsü kufuryokleridir. 'Ve; Beş'tiler, onların altıncısı köpekleridir' diyecekler'. (Bu) , Bilinmeyene (gaybe) taş atmaktır.' Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir' diyecekler. De ki: 'Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez. 'Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.' (Kehf/22)

 Kur'an'da anlatılan kıssalardan gerektiği gibi öğüt alınamamasının sebebi buraya kadar örneklendirdiğimiz şekilde kıssalara katkıların yapılmasıdır. Bunların bir kısmı kasıtlı bir kısmı da cahillikten yapılmaktadır. Bu tahrifler bazı kitaplarda ve tefsirlerde bulunmakta, meallerde ise dipnot şeklinde yer almaktadır.

Kıssalar, Hz Muhammed (sav) ve tebliğci müslümanlar için kimi zaman destek, kimi zaman yol gösterici kimi zaman da öğüt olmuştur. Müslümanlar Mekke döneminde inen ayetlerdeki Hz. İbrahimin kıssasıyla bir kişi ile de ümmet olunacağını, kafir ebeveynleri ve kavimleriyle nasıl mücadele edeceklerini, Allah'ın ayetlerini okumayı; Hz. Yunus kıssasıyla yılmamayı; Hz. Nuh kıssasıyla sabrı, taviz vermemeyi, mücadelede sürekli direnişi ve sonucu Allah'a havale etmeyi; Ashab-ı kehf kıssası ile onlar gibi tağuta baş eğmemeyi sadece Allah'a havale etmeyi; Ashab-ı uhdud ile gerekirse Allah için canını verebilmeyi; Bahçe sahiplerinin kıssası ile rızkı Allah'ın verdiğini; daha bir çok kıssa ile Kur'an'ı ahlakı edinmeyi; Medyen vb. kıssalar için azabın ne zaman hak olduğunu vs. öğrenmişlerdir.

  Günümüzde de İslam dini içerisinde ki Ashabı Rakimler,

  NAMAZ REKATLARI, ZEKAT MİKTARI, ABDESTTE ÜÇLEME TEKLEME

KABE TAVAF SAYISI, TESBİH SAYISI 33 MÜ 99 MU VB.

sayısal değerler ile uğraşmaktadırlar. İslamın asıl gayesi olan hakkı ayakta tutmak adaletli bir yapı kurmak, Dünyada ki zulümlere ses çıkarmak gibi hayatı görevleri bırakıp rakamlar ile uğraşmaktadırlar. Allah ıslah etsin Ashabı Rakimleri.

UYARI / HATIRLATMA

Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz