Mutlak Ahlak ve Toplumsal Ahlak
Kur’an’da Mutlak Ahlak ve Toplumsal Ahlak
Toplumsal Ahlakın Göreceliliği
Arapça “أخلاق / ahlak” kelimesi, “خلق / hulk” ve “خلُق / huluk” kelimelerinin çoğuludur. Bu kök anlamda “yumuşatmak, eğip bükmek, hayvanları iğdiş etmek” gibi eylemleri ifade eder. Zamanla “insanın iç nitelikleri” anlamına kaymıştır.
Toplumsal ahlak, bir toplumun tarihî, coğrafi ve kültürel koşulları içinde oluşur. Kur’an bu bağlamda şöyle bir tespitte bulunur:
“Onların çoğu ancak zanna uyar. Zan, hakikatten hiçbir şey ifade etmez. Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilendir.” (Yunus 10:36)
Bu ayet, toplumların ürettiği kanaatler ve ahlaki değerlerin mutlak hakikat olmadığını bildirir. Bir toplumda erdem olarak görülen bir davranış, başka bir toplumda ahlaksızlık kabul edilebilir. Örneğin:
-
Bir yerde kürtaj ahlaki bir hak sayılırken, başka bir toplumda ahlaksızlık kabul edilir.
-
Misafirperverlik, bazı toplumlarda yüksek bir değerken; bireyselcilik vurgusu olan toplumlarda bu önemsenmeyebilir.
Toplumsal ahlak görecelidir, değişkendir ve çoğu zaman egemen güçlerin çıkarlarıyla şekillenir.
Mutlak Ahlakın Kaynağı: Vahiy
Kur’an, insanın kendi aklı veya toplumun ortak değerleriyle ürettiği ahlak anlayışını yeterli görmez. Mutlak ahlakın kaynağı olarak yalnızca vahyi gösterir:
“Hiçbir nefis kendi başına doğruyu bulamaz; Allah dilediğine hidayet eder.” (Yunus 10:100)“Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır.” (Nur 24:21)
Bu ayetler, vahiy olmadan insanın oluşturduğu ahlakın eksik ve kırılgan olduğunu ifade eder. İslam ahlakı, Allah tarafından belirlenmiş değişmez ilkeler bütünüdür.
Resulullah’ın Konumu: Toplumsal Ahlaktan Mutlak Ahlaka
Kalem suresi 4. ayette Peygamberimiz için şöyle denir:
“Ve şüphesiz sen, büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem 68:4)
Bu ifade, Resulullah’ın peygamberlik öncesinde yaşadığı toplumda mevcut ahlaki ölçülere göre örnek bir kişi olduğunu gösterir. O, Mekke toplumunun normlarına göre en iyi ahlaka sahip biriydi.
Ancak Duha suresi 7. ayetteki şu ifade dikkat çekicidir:
“Seni yolunu şaşırmış bulup doğru yola iletmedi mi?” (Duha 93:7)
Burada “dalâl” (şaşırmışlık), Peygamber’in tevhid ve mutlak ahlaktan uzak olduğu bir dönemi işaret eder. Resulullah, peygamberlik öncesinde toplumunun en iyi ahlakına sahip olsa da, bu ahlak ilahi ölçülerle eksikti.
Peygamberlik sonrası ise Kur’an vahyiyle beraber toplumsal normlara uymanın yerine, ilahi buyruklara uymak emredildi:
“Artık sakın günahkârlara ve inkârcılara itaat etme.” (Ahzâb 33:1)“Artık sana vahyedilene sımsıkı sarıl.” (Zuhruf 43:43)
Bu geçiş, göreceli ahlaktan mutlak ahlaka bir dönüşümdür.
Mutlak Ahlakın Özellikleri
Kur’an’daki mutlak ahlak:
✅ Tevhid merkezlidir – Bütün ahlaki davranışlar Allah’a kulluk bilinciyle anlam kazanır.
✅ Evrenseldir – Zaman ve mekânla sınırlı değildir. Örneğin:
“Sakın bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı takvaya daha yakındır.” (Maide 5:8)
✅ Dönüştürücüdür – Kötülüğe kötülükle değil, iyilikle karşılık vermeyi öğütler:
“Sen kötülüğü en güzel olanla sav. O zaman aranızda düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluverir.” (Fussilet 41:34)
Sonuç
Toplumsal ahlak, bir toplumun tarihî ve kültürel şartlarının ürünüdür; görecelidir ve mutlak değildir. Kur’an ise mutlak ahlakın kaynağı olarak yalnızca vahyi gösterir. Resulullah’ın hayatı da bu geçişin örneğidir: Toplumun en iyi ahlakına sahipken, vahiy ile gerçek anlamda “huluk-u azîm” sahibi olmuştur.
İslam ahlakı, bireysel ve toplumsal yaşamda ilahi ölçülerin hâkim kılınmasını hedefler. Bu yönüyle yalnızca davranış değil, bilinç ve değerler sistemidir.
Yorumlar
Yorum Gönder