Kayıtlar

Kuranda etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İnsanın Bilinçle Yüzleşmesinin Temsili

Resim
ÂDEM, EŞİ VE KAYIP CENNET: KUR’AN’IN BİLİNÇ PSİKOLOJİSİ ​Kur’an’daki Âdem ve eşi kıssası, genellikle bir “ilk günah” masalı gibi algılansa da, kelimeler kök anlamlarıyla okunduğunda, insanın bilince doğru evriminin olağanüstü bir tablosu ortaya çıkar. Bu, cennetten kovulma hikayesi değil, benliğin keşif yolculuğudur. ​1. CENNET: BİR COĞRAFYA DEĞİL, BİR HÂL (İÇ HUZUR) ​Kur’an’da Âdem ve eşi için geçen “cennete yerleşin” ({ٱسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ ٱلْجَنَّةَ}) ifadesi, çoğu gelenekte “dünya dışı bir bahçe” olarak anlatılır. ​ Kök Anlam:  {Cenne} ({جَنَّة}) kelimesinin aslı “örtülmüş, korunaklı alan” demektir. ​ Anlamı: Cennet, bir coğrafya değil, huzur, güven ve içsel denge hâlini anlatan bir bilinçsel alandır. Âdem’in cenneti, insanın kendi iç düzenidir. Burada çatışma, eksiklik veya korku yoktur; her şey “örtülüdür” , yani çıplak gerçeklik henüz açığa çıkmamıştır. ​2. AĞAÇ (ŞECER): BİLGİ DEĞİL, ÇATALLANMA (BENLİK ÇATIŞMASI) ​Arapçada {şecer} ({شجر}) kelimesi, yalnızca ...

Sevginin Tevhidi

Resim
  Sevginin Tevhidi: Kalpteki Şirkin Temizlenmesi (Bakara 2/165 Analizi) ​“İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah’a eş tutarlar da onları Allah’ı sever gibi severler . İman sahipleri ise Allah’a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar (eşeddu hubben lillah).” (Bakara, 2/165) ​1. Ayetin Özü: Sevginin İlahî Yönü ve Fıtratın Arınması ​Kur’an’ın bu derin ayeti, insanın duygusal bağlarını tevhid ekseninde arındırma çağrısıdır. Zira şirk, sadece putlara tapmakla sınırlı değildir; asıl olarak sevginin yönünü ve merkezini kaydırmakla başlar. ​İnsan fıtratı gereği sever, bağlanır, tutku besler. Ancak Kur’an öğretisine göre bu sevgi, yaratılmıştan Yaratıcıya doğru yöneldiğinde arınır ve hakiki manasına kavuşur. Sevginin yaratılmışta sabitlenip kalması ise fıtrattan bir sapmadır . ​2. Şirkin Duygusal Boyutu: “Allah’ı Sever Gibi Sevmek” ​Ayette geçen çarpıcı ifade — “onları Allah’ı sever gibi severler” — şirkin zihinsel bir tezahürden öte, derin bir duygu...

Evrenin Dokusundaki Sonsuz Hafıza

Resim
Zerre, Bilinç ve Kozmik Kayıt: Evrenin Dokusundaki Sonsuz Hafıza ​İlahi Bilgi bize, yaptığımız hiçbir şeyin kaybolmadığını fısıldar. Bu, sadece bir ahlaki uyarı değil, aynı zamanda evrenin işleyişine dair sarsıcı bir fizik yasası olabilir mi? Kur'an, evrendeki her şeyin —hatta en küçüğün, yani “zerre”nin bile— tam olarak kaydedildiğini söyler: ​ “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür, kim zerre kadar şer işlerse onu görür.” (Zilzâl 99:7–8) ​Bu ayet, bir enerji korunumu yasası gibi işler: Eylem korunur, bilgi korunur, dolayısıyla bilinç de korunur. ​Zerre Şahittir: Evrenin Kuantum Hafızası ​"Zerre" (atom veya atom altı parçacık) kelimesi, modern bilimde kuantum düzeyine karşılık gelir. Her an yaşadığımız en ufak olay, en gizli niyet veya en silik titreşim bile kaybolmaz. Zira zerre, sadece bir madde birimi değil, aynı zamanda bir şahittir. ​ Hiçbir Düşünce İzolasyonu Yok: Kuantum alan teorisine göre, evren kesintisiz bir enerji ağıdır. Tıpkı suya atılan t...

Kuran’da Sessizlik ve Yalnızlık 

Resim
Kur’an’da Sessizlik ve Yalnızlık Pedagojisi: Musa’nın Kırk Günü 1. Giriş Kur’an’da sessizlik ve yalnızlık, bir eksiklik değil; ilahi bir eğitim metodudur. Bazı peygamberler hakikati dillendirmeden önce sessizliğe, inzivaya ve yalnızlığa yönlendirilir. Bu, hem nefsin arınması hem de vahyin ağırlığına hazırlanmak için bir pedagojidir. Özellikle Meryem’in sessizliği ve Musa’nın kırk gecelik yalnızlığı, Kur’an’ın bu öğretisini berrak biçimde ortaya koyar. --- 2. Sessizliğin Dili Kur’an’da sessizlik, pasif bir susma değil; kelimelerden daha güçlü bir ifade biçimidir: Meryem’in Sessizliği (Meryem 19:26): Meryem’e, kavmiyle yüzleştiğinde “Bugün hiçbir şey konuşmayacağım” denir. Burada sessizlik, hakikati sözsüz bir şekilde haykırmanın dilidir. Kıyamet Günündeki Sessizlik (Yâsîn 36:65): O gün insanların ağızları mühürlenir, elleri ve ayakları konuşur. Yani hakikat, insanın suskunluğunda bile dile gelir. Sessizlik, Kur’an’da bir “inkâr edilemez delil” işlevi görür. --- 3. Musa’nın Kırk Günü: Se...

Kuran’da İnsanın Onurlandırılması

Resim
Kur’an’da Kerâmet, Tekrîm ve İkrâm Kavramları: Dilsel ve Teolojik Bir İnceleme Bu makalede, Arapça ك ر م (krm) kökünden türeyen kerâmet , tekrîm ve ikrâm kavramları Kur’an merkezli olarak ele alınmaktadır. Kur’an’da bu kavramlar, insana yaratılış itibariyle verilen ontolojik şeref, değer ve saygınlık ile ilgilidir. Çalışmada, kökün dilsel kökeni, Kur’an’daki kullanımları ve insanın kerem sahibi kılınmasının boyutları incelenmektedir. 1. Giriş Kur’an, insana verilen değer ve onuru farklı kavramlarla ifade eder. Bu kavramlardan biri olan kerâmet , günümüzde çoğu kez farklı anlamlarla yorumlansa da Kur’an bağlamında, insanın yaratılışında ve toplumsal hayatında sahip olduğu şeref, onur ve saygınlık ile ilgilidir. Bu çalışmada kerâmet, tekrîm ve ikrâm kavramlarının dilsel ve teolojik çerçevesi ortaya konulacaktır. 2. Kök ve Dilsel Çerçeve كرم (krm) kökü Arap diline, “atın derisinin inceliği, tüyünün yumuşaklığı ve kokusunun güzelliği” anlamlarından girmiştir. İncilerden yapıl...

Halkasal Yapının Kalbinde Kıble Değişimi

Resim
Bakara Suresi: Halkasal Yapının Kalbinde Kıble Değişimi 1. Nedir Bu Halkasal Yapı? Kur’an’daki bazı uzun sureler, bir hikâye gibi baş–orta–son değil; ayna simetrisi ile düzenlenmiş bölümlerden oluşur. A ile başlayan tema, sonda A′ ile kapanır B teması, sondan bir önce B′ ile eşleşir Tam ortada tek ve kritik bir merkez bulunur. Bakara Suresi, 286 ayetiyle en uzun sure olmasına rağmen bu simetriyi titizlikle korur. --- 2. Genel Şema A (1–20) – İman edenler, inkârcılar, münafıklar   B (21–39) – Âdem’in yaratılışı, imtihan, yeryüzü görevi     C (40–103) – İsrailoğulları tarihi: nimet → nankörlük → sonuç       D (104–141) – İbrahim, tevhid ve evrensel din         E (142–152) – Kıble değişimi ve “orta ümmet” vurgusu ←  MERKEZ       D′ (153–177) – Sabır, infak, adalet; İbrahim’in inşası     C′ (178–253) – Toplumsal hukuk, savaş, miras, ibadet   B′ (254–284) – Allah’ın kudreti, insanın emaneti A′ (285–286) – Mü...

Kuranda Felah Kavramı

Resim
Kur’an’da Felah Kavramı: Toprağı Yarmaktan Kurtuluşa Giden Yol Kur’an’da sıkça geçen “felah” (فلاح) kavramı genellikle “kurtuluş” olarak çevrilmiştir. Ancak Arapça kökeni itibariyle kelimenin anlamı, yüzeydeki pasif bir “kurtulma” hâlinden ziyade, aktif bir çaba ve engeli aşma eylemini ima eder. Bu çalışma, “felah” sözcüğünün Kur’an’da hangi bağlamlarda ve ne tür bir kurtuluş anlamı taşıdığını irdelemeyi amaçlamaktadır. Sözcüğün semantik kökeninden hareketle, Kur’an’da yer alan tüm kullanımlar mecazî ve temsili düzlemde analiz edilmiştir. Kur’an’da “kurtuluş” kavramı çeşitli sözcüklerle ifade edilmiştir: “نجاة” (necat), “فوز” (fevz), “خلاص” (halâs) ve “فلاح” (felah). Bunlardan “felah” kavramı, özellikle ahlâkî ve sosyal sorumluluk bağlamında kullanılmasıyla öne çıkar. Bu kavramın kök anlamı olan “yarmak”, yüzeyin altına inme, engeli aşma ve neticeye ulaşma çabasını vurgular. Dolayısıyla “felah”, yalnızca edilgen bir kurtuluş değil; çaba, azim ve dirayet gerektiren bir sonuca erişme...

Kur’an’da “أَوْ (ev)” Edatı

Kur’an’da “أَوْ (ev)” Edatı: Seçimden Tefekküre Bir Anlam Haritası Arapça’daki “أَوْ” (ev) edatı, genellikle “veya” olarak çevrilir. Ancak bu çeviri, Kur’an’daki kullanım zenginliğini karşılamaktan uzaktır. Kur’an’da “ev” edatı yalnızca iki seçenek sunan bir bağlaç değildir; aynı zamanda ibhâm (belirsizlik), tefannün (çeşitleme), idrâb (öncekini geçersiz kılma) ve tahyîr (seçim hakkı tanıma) gibi çok boyutlu anlam işlevlerine sahiptir. Bu makalede, Kur’an’daki “ev” edatının temel kullanım türleri örnek ayetlerle sınıflandırılarak açıklanacaktır. 1. Tefannün (Çeşitleme): Durum Varyasyonları Sunma “Ev” edatı bazı ayetlerde olayın farklı biçimlerde gerçekleştiğini, birden fazla varyantının mümkün olduğunu gösterir. Bu, mutlak bir belirsizlik değil; anlamın genişlemesi ve zenginleşmesi anlamına gelir. 🔹 A’râf 7:4 “Biz nice kentleri yıkıma uğrattık. Azabımız onlara ya gece uyurlarken, ya da gündüz dinlenirken geldi.” (فَأَتَاهَا بَأْسُنَا بَيَاتًا أَوْ هُمْ قَائِلُونَ) Burada “ev”...

Kuranda “Ehl” Kavramı 📖

Resim
Kur’an’da “Ehl” Kavramı: Yakınlığın Niteliği ve Ehliyetin Ölçüsü 📖 Ehl Ne Demektir? “ Ehl (أهل) ” kelimesi Arapça’da, “ niteliksel olarak oluşturulan yakınlık ”, yani bir değerin, bir kavramın, bir kişinin veya bir mekânın kendisine yakın gördükleri anlamına gelir.  Bu bağlamda kişinin “ehl”i; sadece eşi, çocukları, torunları gibi nesep bağı taşıyan yakınları değil; aynı zamanda inanç, meslek, sanat, mekân ve değer ortaklığı kurduğu kimselerdir. Kur’an bu kelimeyi hem maddi hem de manevi bağlamlarda çok çeşitli şekillerde kullanır. Böylece “ehl” kavramı üzerinden, bireyin hem toplumsal hem de inançsal aidiyet haritası çizilir. 📌 1. Ehl: Nesep, Mekân ve Din Üzerinden Kurulan Yakınlık Kur’an’da, bazı ayetlerde “ehl” kelimesi, kişinin ailesi, akrabaları, aşireti anlamında geçer: Nisâ 4/35: "Eğer karı-koca arasında anlaşmazlıktan korkarsanız bir hakem erkeğin ehlinden, bir hakem de kadının ehlinden gönderin." Kasas 28/29: "Mûsâ, süresini tamamlayınca eh...

İlahi Kararın Bilince Yansıması ve Salâtın İkame Edilmesi

Resim
Kur’an’da "قضى (Qazâ)" Kavramı: İlahi Kararın Bilince Yansıması ve Salâtın İkame Edilmesi Giriş: Qazâ’nın Anlam Derinliği Kur’an’da sıkça geçen "قضى / qazâ" fiili, yüzeysel anlamıyla “bitirmek” ya da “kaza etmek” şeklinde anlaşılmıştır. Ancak kelimenin Kur’an’daki bağlamları incelendiğinde esas anlamı, bir işin zihinsel ve ilkesel düzeyde kararlaştırılması, hükmünün verilmesi ve tamamlanmasıdır. Yani “qazâ”, bir iradenin şekillendiği, işin karar aşamasına geldiği anı temsil eder. Bu temel üzerine bina edilerek, Kur’an’da salât, hac, cuma gibi kavramların nasıl kararlaştırma (qazâ) ve ardından ikame (ayağa kaldırma, uygulama) sürecine bağlı olarak işlendiği gösterilecektir. --- 1. Qazâ: Kararın Verilmesi, Hükmün Kesilmesi Qur’an’da qazâ fiili şu şekillerde anlam kazanır: “Ve qadâ rabbuke…” (Rabbin hükmetti / kararlaştırdı...) [İsrâ 17:23] “Felemmâ qazaynâ aleyhi’l-mevt…” (Ona ölümü hükmettiğimizde...) [Sebe’ 34:14] Bu kullanımlar, “ qazâ ”nın ilahi bir karar ilanı ...

HIRSIZLIK 3️⃣ – Adaletin Derin Boyutu

Resim
HIRSIZLIK -1 ? Ellerini kesin ! HIRSIZLIK 2 ? Ceza olarak İbrahimi gelenek ! 🪓 HIRSIZLIK 3️⃣ – Adaletin Derin Boyutu: Yetim Malı, Tartı, Zimmet Kur’an’da Hırsızlık Yalnızca “Çalma” Değildir Kur’an, hırsızlığı yalnızca bir kişinin başkasına ait mala gizlice el koyması olarak sınırlamaz. Aksine, ahlakî, ekonomik ve yönetsel yozlaşmanın her türünü bu kapsama dahil eder. Hırsızlık, Kur’an’a göre gizli bir el uzatma değil; açıkça bir hak gaspıdır. Ve bu gasp, her zaman mal çalmakla olmaz. --- 🧒 1. Yetim Malı Yemek – Güçlünün Hakkı Ezmesi > “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarını ateşle doldurmuş olurlar. Onlar alevli ateşe gireceklerdir.” (Nisâ 4:10) Yetim; korunmasız, güvencesiz, ekonomik olarak zayıf bireyi temsil eder. Onun malına el uzatmak: Yalnızca mala değil, masumiyete saldırıdır. Bir tür "devlet eliyle yapılan hırsızlıktır", çünkü çoğu zaman koruyucu pozisyondaki kişi (veli, yönetici) bu suçu işler. Kur’an bu eylemi doğrudan cehennemlik büyük günah il...

Allah’ın Belanlandırması

Resim
Allah’ın Belanlandırması: Kur’ân’da Lanet, Gazap, Azap ve Musibet Kavramlarının Temsilî ve Mecazî Yorumu Giriş: Belanlandırma Ne Demektir? Günümüzde halk arasında sıkça duyulan “Allah’ın belasını vermesi” yahut “belanlandırması” gibi ifadeler, Kur’an bağlamında anlam arandığında çeşitli ilahî müdahale türlerine işaret eder. Bu türden ilahî müdahaleler bazen rahmetten dışlanma (lanet), bazen kutsal öfke (gazap), kimi zaman da cezalandırma (azap) veya sarsıcı uyarı (musibet) biçiminde tezahür eder. Bu çalışmada, söz konusu dört kavram hem lüghavî kökenleriyle , hem de temsilî-mecazî düzeyde insan bilinci, toplumsal yozlaşma ve manevî sorumluluk ekseninde yorumlanacaktır. 1. Lanet (لعنة): Rahmetten Uzaklaştırılma 🧾 Lügavî Anlam: Kök: ل ع ن “Uzaklaştırmak”, “rahmetten dışlamak”, “yüz çevirmek” 📖 Kur’an’da Kullanım: Kur’an’da lanet, özellikle iblis , kâfirler , haddi aşan topluluklar ve bozguncular için kullanılır. “Allah ona (iblise) lanet etti.” (Nisâ 4:118) “Al...