Kayıtlar

kurana göre etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kuranda Güneş Metaforu​☀️

Resim
​☀️Kur’an’da Güneş (Şems) Metaforunun Analizi ​Kur'an'da güneş (eş-şems), yalnızca bir gök cismi değil, insana kozmik düzen üzerinden ahlaki ve zihinsel ibret sunan, mesaj-merkezli bir metafordur. ​1. Kelime Kökeni ve Anlamsal Çerçeve ​Kur'an'da güneş için kullanılan temel kelime اَلشَّمْسُ – eş-şems 'tir. ​ Kök Anlamı: ش م س (ş-m-s) kökü; ısınmak , aydınlanmak , parlamak ve bir şeyin sıcağın etkisiyle genişlemesi anlamlarına gelir. ​ Kullanım Bağlamları: Kur'an'da güneş, fiziksel anlamının ötesinde güç , kozmik düzen , kıyamet (dünyevi düzenin sona ermesi) ve ahlaki/zihinsel aydınlanma bağlamlarında kullanılır. ​ Işık Ayrımı: Güneş, kendi ışığı anlamına gelen ziyâ olarak, Ay ise yansıyan ışık anlamına gelen nûr olarak nitelenir (Yunus 5).  Bu, bilginin kaynağı ve yansıması arasındaki uyumu temsil eder. ​2. Temsilî Dil Kullanımı (Kıssalar Üzerinden) ​Kur'an'daki güneş tasvirlerinin gözleme dayalı, algısal ve didaktik olduğunu...

"Salavat Getirin" diye bir Emir var mı ❓️

Resim
“Salavât Getirin” mi Emir?  Ahzâb 56’nın Kur’an Bağlamında Yeniden Okunması ve Salât–Zikir İlişkisi Bu incelemede, Ahzâb 56. âyetinin yanlış çevrilmesiyle ortaya çıkan “salavat getirme” ritüelinin Kur’an'ın bütüncül mesajıyla ilişkisini incelemekte; özellikle salât-kur’an ilişkisi bağlamında Bakara 200 gibi “Allah’ı anma” fiilinin açıkça emir formunda kullanıldığı ayetlerle karşılaştırmaktadır.  Çalışma, Kur’an’da salâtın “sözlü bir ritüel” değil, vahyi ikame etmek, desteklemek ve uygulamak anlamına geldiğini vurgular. 1. Giriş: Bir Kelimenin Dönüştürdüğü Din Ahzâb 56’da geçen: > اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهٗ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا gelenekte “Allah ve melekleri peygamberi anıyor; siz de ona salavat getirin” şeklinde yorumlanmıştır. Bu yorumdan hareketle dilden sözlü formüller aktarmak, dinin vazgeçilmez unsurlarından biri hâline gelmiştir. Oysa âyette: “Sözle anın” “Dille ifade edin” “Övgü cümleler...

Allah Yolunda Ölenlere Ölü Demeyin

Resim
  ​🌿 Allah Yolunda Ölenlere Ölü Demeyin: Diriliğin Gerçek Anlamı ​ (Bakara 2/153–157 Bağlamında Bir Değerlendirme) ​Giriş: Sabır, Şuur ve İlahi İmtihan ​Bakara Suresi’nin 153. ayetiyle başlayan pasaj, inanan topluluğa en ağır kriz, kayıp ve savaş anlarında dahi korunması gereken temel bilinç hâlini öğretir: ​“Ey iman edenler! Sabır ve salât ile yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (2/153) ​Bu ilahi çağrıdaki “sabır ve salât” kavramları, yalnızca pasif bir dayanıklılık veya şekilsel bir ibadet değil; ilahi ilke ile kesintisiz irtibatı sürdürme ve vahyin öğretisini zihinde ve eylemde diri tutma çabasıdır. Bu bilinç (şuur), insanın kriz anında dahi yönünü Allah’a çevirebilme kararlılığıdır. ​Hemen ardından gelen 154. ayet, bu bilincin ulaştığı doruk noktasına işaret eder: ​“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Hayır, onlar diridirler; fakat siz farkında değilsiniz.” ​Bu ifade, sabırla ve şuurla yürüyen bir topluluğun, karşılaştığı ölümü b...

Yecüc ve Mecüc: Evrensel Fitne ve İçsel Çatışma

Resim
  Yecüc ve Me’cüc: Evrensel Fitne ve İçsel Çatışma 1. Dilsel ve Kavramsal Boyut Kur’an’da geçen “Ye’cüc” ve “Me’cüc” kelimeleri Arapça kökenli değildir; yabancı kökenli olup Arapçalaşmış isimlerdir. Bu sözcükler, Arapçadaki bazı köklerle çağrıştırılsa da, isim olarak oluşmaları mümkün değildir. Dolayısıyla, evrensel ve tarih üstü bir kavrama işaret ederler. Etimolojik açıdan bu isimler, yıkıcı güç, yayılma ve kaos çağrışımı yapar; “yakıp yıkma, atıp saçma” gibi anlamları çağrıştırmaları, bu yönlerini destekler. 2. Tarihsel ve Evrensel Perspektif Yecüc ve Me’cüc, belirli bir kavim ya da coğrafyayla sınırlandırılamaz. Her dönemde, farklı toplumlar ve ordular bu kavramın sembolize ettiği güçler olarak algılanmıştır. Tarih boyunca istilacı ve bozguncu olarak görülen gruplar, Yecüc ve Me’cüc metaforunun güncel tezahürleri sayılabilir. Bu yönüyle kavram, tarihsel olayların yorumlanmasında evrensel bir perspektif sunar. 3. Sembolizm ve Kaos Kur’an, Yecüc ve Me’cüc’ü yeryüzünde fesat...

Kur’an’da AİLE Kavramı: Nesep mi, Manevî Miras mı?

Resim
Kur’an’da ÂİLE Kavramı: Nesep mi, Manevî Miras mı? Ali İmran 33 Bağlamında Bir Tahlil 🌿 GİRİŞ Kur’an’da sıklıkla geçen “âl (آل)” kelimesi, çoğu zaman klasik tefsirlerde “aile” veya “nesil” olarak tercüme edilmiştir. Ancak bu kavramın, Kur’an’daki diğer kullanımları dikkate alındığında, sadece biyolojik bir aileye değil, aynı zamanda bir fikir ve iman topluluğuna işaret ettiği anlaşılmakta ve çok daha geniş bir anlam yelpazesine sahip olduğu gözlemlenmektedir. Ali İmran 33. ayet bu kavramın merkezinde yer alır: “Şüphesiz Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini (âl-i İbrahim) ve İmrân ailesini (âl-i İmrân) âlemler üzerine seçti.” (Ali İmran, 3/33) Bu çalışma, “âl” kavramının Kur’an’daki anlam dünyasını, dilsel kökenlerini ve tefsir literatüründeki yorumlarını tartışarak, biyolojik bir soy mu yoksa iman temelinde bir miras topluluğu mu olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. 🔍 1. “ÂL” KELİMESİNİN LÜGAVİ VE ETİMOLOJİK ANALİZİ Âl (آل) kelimesi, Arapça kökenli olup “evlâ (dönmek, aidiyet)...

Kuran’a Göre Sosyal Adalet ve Zekatın Devlet Fonksiyonu

Resim
Malda Toplumun Hakkı Vardır: Kur’an’a Göre Sosyal Adalet ve Zekâtın Devlet Fonksiyonu Giriş Kur’an, ekonomik adaleti yalnızca bireylerin vicdanına ve gönüllü ahlâkına bırakmaz; aksine bu adaletin sistematik ve kurumsal düzeyde gerçekleştirilmesini amaçlar. Kur’an’a göre bireyin mal kazancı, yalnızca kişisel çabasıyla değil, toplumun sunduğu düzen ve imkanlarla mümkündür. Bu nedenle kazanılan malda toplumun bir “hakkı” vardır. Bu hak; zekât, infak, sadaka gibi kavramlar aracılığıyla adil ve düzenli biçimde kamuya aktarılmalıdır. Bu çerçevede zekât, sadece bireysel bir ibadet değil, kamusal bir fon, sosyal güvenlik mekanizması ve devlet eliyle yürütülen bir sosyal adalet aracı olarak da değerlendirilmelidir. --- I. Kur’an’a Göre Malda Toplumun Hakkı Vardır Zâriyât Suresi 19. ayet: > “Mallarında, isteyen ve yoksun olanlar için bir hak vardı.” Bu ayet, mülkiyetin mutlak biçimde bireye ait olmadığını açıkça ortaya koyar. Malın içinde, toplumun dezavantajlı kesimlerinin bir hakkı bulunduğ...

Kuran’a göre cehalet nedir ? 📜

Resim
📜 MODERN CAHİLİYET: Kur’an’a Müdahale Eden Zihniyetin Tarihsel Seyri ve Çözüm  CEHALET VE ALLAH’A İFTİRA Kur’an’ın “Onlar Allah’a karşı yalan uydururlar. Oysa çoğu bilmiyor.” (En’âm, 6/140) ayeti, sadece geçmiş bir olay değil; her çağda kendini tekrar eden bir zihinsel ve ahlaki yozlaşmayı gözler önüne serer. Bugün “Kur’an yeterli değil”, “çağa göre değişmeli” gibi iddialar, Kur’an’ın tanımladığı cehalet kavramının modern izdüşümleridir. Bu makalede, Kur’an’a göre cehalet nedir? sorusunu tanım ve ayetlerle derinleştirecek; Nebî sonrası süreçte ve günümüzde din adına yapılan ekleme ve çıkarmaları analiz edeceğiz. 🔥 1. KUR’AN’DA CEHALET: TANIMLAR VE AYETLER Kur’an’da cehalet (cehl) kelimesi, sadece bilgisizlik değil; bilerek hakkı görmezden gelme, aklı devre dışı bırakma ve hevâya teslim olma hali dir. 📖 Tanım 1: Hakikate Karşı Bilinçli Körlük Cehalet , hakikati bilmeyen değil; çoğu zaman bildiği halde yüz çeviren, nefsiyle hareket eden zihniyettir. 📌 “Onların kalp...

KUR’AN’A GÖRE İNSANLIĞIN BAŞLANGICI

Resim
--- 📜 KUR’AN’A GÖRE İNSANLIĞIN BAŞLANGICI “Bir Âdem’den mi, yoksa bir Nefisten mi?” --- 🔍 GİRİŞ: KUR’AN, RİVAYETLERDEN FARKLIDIR Kur’an, insanlığın kökenine dair anlatımlarında, Tevrat ve hadis kaynaklarındaki biyolojik, mitolojik ve yerel ifadelerden farklı olarak, evrensel, kavramsal ve temsilî bir dil kullanır. Bu bağlamda sıkça sorulan şu temel sorular yeniden ve Kur’an çerçevesinde değerlendirilmelidir: İnsanlık Âdem ve Havva’dan mı geldi? “Nefs-i vâhide” nedir, kimdir? Hayvanlar bu yaratılışın neresindedir? Âdem ilk insan mı, yoksa ilk peygamber mi? Sorumluluk ne zaman başladı? --- 1. 🧬 TEK BİR KİŞİ DEĞİL, TEK BİR “NEFİS”TEN Kur’an, insanlığın kökenini anlatırken şöyle der:  “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinizden sakının.” (Nisâ 4:1) Bu ayetteki “nefsin vâhide” (tek nefis) ifadesi, bir kişiye değil, ortak bir öze işaret eder. Arapça nefs kelimesi sadece “can” değil, aynı zamanda: b...

Şefaat Kavramı: Bireysel Sorumluluk ve Doğrudan İlahi İlişki

Resim
--- Şefaat Kavramı: Kur’an Perspektifinde Bireysel Sorumluluk ve Doğrudan İlahi İlişki Şefaat, İslam toplumlarında en çok tartışılan ve çoğu zaman yanlış anlaşılan konulardan biridir. Geleneksel anlayışlarda öne çıkan aracılık beklentileri, Kur’an’ın net mesajının önüne geçebilmektedir.  Oysa Kur’an, şefaatin ötesinde bireysel sorumluluğu ve Allah ile doğrudan ilişkiyi esas alan bir inanç sistemini vurgular. Şefaat Yetkisi Yalnızca Allah’a Aittir: Kimse Aracı Olamaz 🚫 Kur’an, şefaat yetkisinin mutlak sahibi olarak sadece Allah’ı gösterir. Hiçbir peygamber, veli veya başka bir varlık, Allah’ın izni olmadan kimseye şefaat edemez veya kurtuluş sağlayamaz. Bu, Allah’ın mutlak egemenliğini ve yaratılmışların O’nun önündeki acizliğini açıkça ortaya koyar. Bakara Suresi 255 (Ayetü’l-Kürsi): “O’nun izni olmaksızın kim şefaat edebilir?” Bu ayet, şefaat yetkisinin tamamen Allah’ın kontrolünde olduğunu vurgular. Yunus Suresi 3: “O’nun izni olmaksızın kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz Allah ...

İnsanın İçindeki Melek ve Cin: Şeytanî Bilincin Anatomisi

Resim
İnsanın İçindeki Melek ve Cin: Şeytanî Bilincin Anatomisi İki Kaynaklı Varlık Olarak İnsan Kur’an’da insan, hem fiziksel hem de metafiziksel boyutlarıyla çok katmanlı bir varlık olarak tanımlanır. Yaratılışında toprak (sükunet, beden, aidiyet) ile birlikte ruhtan üfleme (bilinç, akıl, ilahi irtibat) birlikte zikredilir (Hicr 15/29). Ancak bu ruhsal yapının taşıyıcısı olan bilinç, kendi iç dinamiklerinde hem melekî hem de cinî yönleri taşır. Bu iki yön, insanın içsel çatışmalarını, ahlaki mücadelelerini ve nihai tercihini belirler. Melekî Yapı: Bilince Yön Veren İlahi Sistem Kur’an’da melekler, Allah’a isyan etmeyen, emredileni yapan (Tahrim 66/6) varlıklar olarak tanımlanır. Onlar düşünmez, sorgulamaz, sadece hakikati uygular. İnsanın içindeki vicdan, sorumluluk bilinci, hakikate meyil gibi yönler bu melekî yapının tezahürü gibidir. Bir anlamda melek, insanın içinde programlanmış “ilahi ses”tir: “Her insan için bir sürücü ve bir şahit vardır.” (Kaf 50/21) Bu şahitlik bilinci, insanın i...