Kayıtlar

Kasım, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Peygamberin Sünneti: Kur’an’a Tam Teslimiyet

Resim
​📌 Peygamberin Sünneti: Kur’an’a Tam Teslimiyet ​1. Sünnet Kavramını Anlamak ​Bugün "sünnet" denildiğinde çoğu zihin, Kur’an’ın dışında anlatılan yüzlerce rivayet, tarihsel uygulama ve kültürel alışkanlığın toplamını hatırlar. ​Oysa Kur’an, peygamberin neyi örnek kıldığını çok daha yalın ve sarsıcı bir biçimde açıklar: ​ Peygamber’in sünneti, Kur’an’a tam teslimiyettir. ​Onun örnekliği rivayet kitaplarında değil; vahye bağlılığında, vahyi uygulamasında ve vahyi toplumlaştırma mücadelesinde yatar. ​2. Peygamberin Tek Görevi: Vahye Uymak ve Onunla Hükmetmek ​Kur’an, peygamberin yetkisini net bir şekilde sınırlar ve temel görevini ortaya koyar: ​ "Ben sadece bana vahyedilene uyarım." (Ahkâf 9; En’âm 50; A’râf 203) ​ "Sana da bu Kitap indirildi ki O’nunla hükmedesin." ​Peygamberin Rolü ve Açıklama Yetkisi ​Peygamberin görevi öncelikle vahyi almak, uygulamak ve tebliğ etmektir. ​Metninize eklediğiniz ayet, Kur'an'ı açıklama (beyan)...

Kur’an’ı “Erişilemez” Göstermek

Resim
​📖 Kur’an’ı “Erişilemez” Göstermek: İlahi Kelamı Mehcur Bırakmanın Modern Yöntemi ​Kitap Aramızda, Ama Uzakta ​Kur’an’ın bizzat kendi ifadesiyle en büyük şikâyetlerinden biri, Resul’ün şu sözüdür: ​“Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı mehcur (terk edilmiş) bir hale getirdi.” (Furkan 30) ​ Mehcur bırakmak , Kur’an’ın fiziksel olarak elde bulunmasına rağmen anlamdan, hayattan ve otoriteden uzaklaştırılması demektir. Bugün Kur’an’ın evlerde, arabalarda, duvarlarda bulunmasına rağmen insanlar için fiilen erişilemez kılınması, tam da bu şikâyetin modern biçimidir. ​1. “Kur’an Anlaşılmazdır” Algısı: Yeni Bir Din İnşasının Başlangıcı ​Tarih boyunca bazı dinî otoriteler Kur’an'ın doğrudan anlaşılmasını bir tehdit olarak görmüş, bu yüzden kitabı çeşitli bahanelerle toplumun elinden uzaklaştırmıştır: ​“Kur’an meallerle anlaşılmaz.” ​“Arapça bilmeden anlayamazsın.” ​“Tefsirsiz olmaz.” ​“Kur’an’ın zahiri başkadır, batını başkadır.” ​“Kur’an sırlarla doludur, herkes kavrayamaz.” ​Bu s...

Hadis Değil, Vahiy 📜

Resim
​📜 Hadis Değil, Vahiy: Yusuf Suresi ve Peygamber Kıssalarının Sınırı ​Kıssanın Kaynağı Meselesi ​Kur’an-ı Kerim’in Yusuf Suresi , anlatım biçimi, detaylı psikolojik çözümlemeleri ve aile içi ilişkiler ile toplum eleştirisi sunan yapısıyla, klasik hadis ve siyer literatüründeki peygamber hayatı anlatılarını anımsatır. Ancak Surenin son ayeti olan 111. ayet , bu anlatının kaynağına dair net bir sınır çizer ve önemli bir uyarıda bulunur: ​ “Şüphesiz bu Kur’an, neyi açıklarsa, onu detaylıca açıklayan, doğru yol gösteren bir Kitap’tır.” (Yusuf, 12:111) ​Bu ayet, özellikle dinî hayatlarını hadisler ve rivayetler üzerinden inşa eden, Kur’an’daki kıssaları uydurma detaylarla dolduranlar için ciddi bir ilke koyar: Kur’an’da anlatılan olaylar, vahiy temelli ve mutlak hakikattir; rivayet zincirleriyle süslenmiş spekülatif anlatılarla karıştırılamaz. ​🔍 Peygamber Kıssalarının Kur’an’daki Sınırı ​Kur’an, peygamber kıssalarını öncelikle öğretici birer ibret vesilesi olarak sunar. Amacı, ...

Kuran Bir Hikaye Değil, Hayatın Haritası! 

Resim
  Kuran  Bir Hikaye Değil, Hayatın Haritası! 🤯 ​📜 Giriş: İbret Aynasında Kendi Hikayeni Bulmak ​Hepimizin bildiği gibi, Kur'an-ı Kerim sadece bir inanç kitabı değil, aynı zamanda çağları aşan bir bilgelik ve rehberlik kaynağıdır.  Özellikle, bize nakledilen peygamber ve geçmiş kavimlerin kıssaları, kuru birer tarihi olaydan ibaret değildir. Aşağıda mealini verdiğiniz ayet-i kerime ( Yusuf Suresi, 111. Ayet ) bu gerçeği en çarpıcı şekilde ortaya koyar: ​ "Ant olsun ki; onların kıssalarında sağlıklı düşünen temiz akıl sahipleri için ibretler, alınacak dersler vardır. Bu uydurulan bir hadis değildir.   Bilakis, kendinden öncekilerini onaylayan ve her şeyi ayrıntılı olarak açıklayan ve aynı zamanda iman eden halklar için bir yol gösterici ve bir rahmettir."......   ​Bu ayet, Kur'an kıssalarına bakış açımızı temelden değiştirmemizi talep eden, sarsıcı bir hükümdür.  Bu, bir masal kitabı değil; aklıselim sahibi her insan için yazılmış, zamansız bir kull...

İslam’ın Sahibi Kim❓️

Resim
​📌 İslâm’ın Sahibi Kim? – En Sarsıcı Soru, En Net Cevap ​I. Kimin Dinine Sahip Çıkıyorsun? ​Bugün birçok insan “Benim dinim” , “Bizim İslam anlayışımız” , “Müslümanların değerleri” gibi ifadeler kullanıyor. Farkında olmadan zımnen “İslam’ın sahibi biziz” demeye getiriyoruz. ​Fakat Kur’an’ın dili bambaşkadır: ​ Din Allah’ındır. ​ Söz Allah’ın sözüdür. ​ Hüküm Allah’a mahsustur. ​Yasayı koyan, sınırı belirleyen, hayatı tanımlayan yalnızca O’dur . ​İnsan, sahiplik vehmiyle dine dokundukça, dinin ruhu eksilir; geriye insan eliyle oyulmuş bir kabuk kalır. ​Soruyu şimdi tüm çıplaklığıyla soralım: ​ İslâm’ın sahibi kim? ​Ben mi? ​Sen mi? ​Müslümanlar mı? ​Âlimler mi? ​Cemaatler mi? ​Mezhepler mi? ​ Hiçbiri değil. ​II. Din Allah’a Aittir: Kur’an’ın Çivilediği İlke ​Kur’an, dinin sahipliği konusunda çok net bir ölçü koyar: ​1) "Hüküm Yalnız Allah’ındır." ​“Hüküm yalnız Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretti.” — Yusuf Suresi, ...

SECDE Küçülerek Yüceltme

Resim
  ​✨ Secde ve Tevazu: Küçülerek Yüce Olana Erişmek ​Kur’an’ın Öğrettiği Varoluşsal Hiza ​1. Giriş: Secde, Neden Yalnızca Bir Beden Hareketi Değildir? ​Kur’an'da secde (yere kapanma), basit bir fiziksel eylemden çok daha fazlasıdır; o, insanın benlik merkezini kökten yeniden konumlandırdığı, kendi varoluşunu mutlak hakikate göre hizaladığı bir eylemdir. ​İnsanın yüzünü alçak gönüllülükle yere koyması, onun yeryüzünden yaratıldığı gerçeğini hatırlatır; bu bedensel teslimiyet, sesli veya sessiz tesbih ile zihinsel ve ruhsal bir tasdike dönüşür. ​Bu durumu emreden Kur’anî ilke şudur: ​فَسَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى “Rabbinin en yüce olan ismini tesbih et.” (A‘lâ Sûresi, 87:1) ​Bu emir, secdenin özünü ve nihai amacını netleştirir: Kendini küçült ki, En Yüksek Olanın (el-A‘lâ) sınırsız yüceliğini idrak edebilesin. ​2. Benliğin Çözülüşü, Hakikatin Yükselişi: Secdenin Varoluşsal Diyalektiği ​a) Secde: Benlik İddiasının Yere İndirilmesi ​İnsanın en değerli ve onur se...

Lût Kavmi Demokrasi ile Yönetilseydi Ne Olurdu❓️

Resim
​🌑 Lût Kavmi Demokrasi ile Yönetilseydi Ne Olurdu? ​ ​1. Sorunun Asıl Yönü ​Kur’an, bir toplumun çöküşünü yönetim şekline değil, ahlaki çözülmeye ve uyarıya karşı direnişe bağlar. ​Bu denemede sorulması gereken esas soru şudur: ​ Lût kavminin büyük çoğunluğu ahlaki bozulmayı doğru kabul ederken, bu toplum halk oylaması (demokrasi) ile yönetilseydi sonuç değişir miydi? ​Kur’an’a göre cevap nettir: Hayır. ​2. Kur’an’da Çoğunluğun Kararı Hakikatin Ölçüsü Değildir ​Kur’an, 'çoğunluğun' kararlarına karşı ciddi bir mesafe koyar ve uyarıda bulunur. ​ Çoğunluk gerçeği bilmez: ​“Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar.” — En‘âm 116 ​“Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar.” — En‘âm 116 ​ Çoğu düşünmez, şükretmez, iman etmez: (Pek çok ayette bu tema tekrarlanır.) ​➡ Sonuç: ​Hakikat, sayı ile ölçülmez. Eğer bir toplum topluca bozulmuşsa, "halk oyu" sadece o kötülüğü yüceltir ve meşrulaştırır. ​...

Allah İşinde Tamamen Galiptir 👑

Resim
# DERSveKURAN ​Allah İşinde Tamamen Galiptir  👑 ​I. Giriş: Olayların Arkasındaki Görünmez Kudret ​Yusuf Suresi 21. ayetin son bölümü, Kur’an’ın tevhid düşüncesini en güçlü biçimde özetleyen ifadelerden biridir: ​“... Allah, işinde tamamen galiptir (غَالِبٌ عَلَىٰ أَمْرِهِ); fakat insanların çoğu bunu bilmez.” ​Bu sarsılmaz cümle, Kur’an’daki üç büyük hakikati aynı anda ortaya koyar: ​ İlahi planın görünmez ama mutlak işleyişi . ​İnsanların bu işleyişi çoğunlukla fark etmemesi . ​Fark edenlerin tarih boyunca hep azınlık olması. ​Bu, Kur’an’ın bütününe yayılan büyük ontolojik gerçektir: Allah’ın emri her şeyin üzerindedir , fakat bu hakikati görenler azdır. ​II. “Allah İşinde Galiptir” Ne Demektir? (غَالِبٌ عَلَىٰ أَمْرِهِ) ​Bu ifade, Kur’an’da iki temel temaya dayanır ve mutlak otoriteyi tanımlar: ​1. Allah’ın Hükmü Görünmez Bir Şekilde İşler ​İnsanın planları, çabaları, kurduğu tuzaklar ilahi planla çarpışamaz . Kur’an’ın çeşitli yerlerinde bu hakikat vurgulanır...

Dini Ögretme Yetkisi Kime Aittir❓️

Resim
​🕋 Dini Ögretme  Yetkisi Kime Aittir? ​ ​ Özet ​Bu makale, Rab kavramını " dinî öğreten, eğiten ve insanı terbiye ederek yetiştiren otorite " anlamıyla yeniden ele almaktadır. Kur’an, bu terbiye yetkisini mutlak olarak yalnızca Allah’a vermektedir. ​Nebilerin, bilginlerin (ahbâr), ruhban sınıfının ve hiçbir beşerî otoritenin dinî terbiye yetkisini mutlaklaştırma hakkı yoktur. Âl-i İmrân Sûresi 79–80. ayetler, dinin eğitim ve rehberlik yetkisinin yalnızca Allah’ın Kitabı’na ait olduğunu bildiren güçlü bir uyarıdır. ​I. Giriş: Rab = Terbiye Eden, Eğiten, Yetiştiren ​Arapça rabb kelimesi, yalnızca “ilah” anlamına gelmez. Aynı zamanda şu anlamları kapsar: ​Bir şeyi derece derece olgunlaştırmak . ​ Yetiştirmek ve eğitmek . ​ Terbiye ederek yönlendirmek . ​Bu nedenle, dinde “Rab edinmek” demek; hayatını kimin terbiye ettiğine, dinini kimin öğrettiğine, ahlâkî ölçülerini kimden aldığına dair bir beyandır. ​Kur’an’ın temel sorusu şudur: ​ “Seni kim eğitiyor? S...

Ben Peygamberlerin İlki Değilim ⚡

Resim
​⚡ “Ben Peygamberlerin İlki Değilim…”  (Ahkâf 9): Kur’an Işığında Peygamber Algısının Anatomisi ​I. Giriş: Hakikatle Yüzleşmeyi Engelleyen En Büyük Bariyer ​Din adına konuşan kalabalıklar, yüzyıllardır bir şeyin etrafında birleşti: Peygamberi olağanüstüleştirerek, mesajı görünmez kılmak. Oysa Kur’an’ın merkezindeki hakikat, insanın sorumluluğunu vurgular ve Peygamber'in rolünü sadece taşıyıcı olarak belirler. ​Bu radikal yaklaşımın en net ifade edildiği âyetlerden biri Ahkâf 9’dur: ​“De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim; bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım; ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim .” (Ahkâf, 46:9) ​Bu âyet, gelenek tarafından oluşturulmuş kutsal yanılgıları, zihin konforunu ve peygamber algısındaki mitolojik fazlalığı kökünden sarsar. ​II. Peygamber Değil, Mesaj Merkezde: Kur’an’ın Radikal Çıkışı ​Ahkâf 9, Peygamber'in insanüstü bir varlık olmadığını, sadece vahyin taşıyıcısı olduğunu netleştirir. Bu ...

Kur'an'ın Güncel Hayata Entegrasyonu

Resim
   Hukuk: Kur'an'da Adalet ve İnsan Hakları  Kur'an-ı Kerim, hukuku ve toplumsal düzeni, bireyin onurunu koruyan ve sosyal dengeyi sağlayan evrensel adalet (el-adl) ilkesi üzerine inşa eder. Kur'an’ın hükümleri, zamanın ve mekânın ötesinde, hukukun üstünlüğünü tesis etmeyi amaçlar. 1. Hukukun Temeli: Mutlak ve Şartsız Adalet Kur'an'da adalet, inanan-inanmayan, dost-düşman ayrımı yapılmaksızın mutlak olarak emredilmiştir. Taraf Gözetmeme Yasağı: Hukuki bir süreçte kişinin kendi aleyhine dahi olsa dürüstçe şahitlik yapması emredilir. Bu, yargılamada tarafsızlığın en üst seviyesidir. " Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutanlar, kendiniz , ana babanız ve yakınlarınız aleyhine de olsa , Allah için şahitlik edenler olun..." (Nisa Suresi, 135. ayet) Düşmana Karşı Adalet: Hukuk ve ahlakın en zorlayıcı ilkesi, bir topluluğa duyulan nefretin adil davranmaya engel olmamasıdır. Bu, hukuk devletinin temelini teşkil eden, objektif yargılama prensibini kurar. ...