Kayıtlar

İSLAM etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Peygamberin Sünneti: Kur’an’a Tam Teslimiyet

Resim
​📌 Peygamberin Sünneti: Kur’an’a Tam Teslimiyet ​1. Sünnet Kavramını Anlamak ​Bugün "sünnet" denildiğinde çoğu zihin, Kur’an’ın dışında anlatılan yüzlerce rivayet, tarihsel uygulama ve kültürel alışkanlığın toplamını hatırlar. ​Oysa Kur’an, peygamberin neyi örnek kıldığını çok daha yalın ve sarsıcı bir biçimde açıklar: ​ Peygamber’in sünneti, Kur’an’a tam teslimiyettir. ​Onun örnekliği rivayet kitaplarında değil; vahye bağlılığında, vahyi uygulamasında ve vahyi toplumlaştırma mücadelesinde yatar. ​2. Peygamberin Tek Görevi: Vahye Uymak ve Onunla Hükmetmek ​Kur’an, peygamberin yetkisini net bir şekilde sınırlar ve temel görevini ortaya koyar: ​ "Ben sadece bana vahyedilene uyarım." (Ahkâf 9; En’âm 50; A’râf 203) ​ "Sana da bu Kitap indirildi ki O’nunla hükmedesin." ​Peygamberin Rolü ve Açıklama Yetkisi ​Peygamberin görevi öncelikle vahyi almak, uygulamak ve tebliğ etmektir. ​Metninize eklediğiniz ayet, Kur'an'ı açıklama (beyan)...

İslam’ın Sahibi Kim❓️

Resim
​📌 İslâm’ın Sahibi Kim? – En Sarsıcı Soru, En Net Cevap ​I. Kimin Dinine Sahip Çıkıyorsun? ​Bugün birçok insan “Benim dinim” , “Bizim İslam anlayışımız” , “Müslümanların değerleri” gibi ifadeler kullanıyor. Farkında olmadan zımnen “İslam’ın sahibi biziz” demeye getiriyoruz. ​Fakat Kur’an’ın dili bambaşkadır: ​ Din Allah’ındır. ​ Söz Allah’ın sözüdür. ​ Hüküm Allah’a mahsustur. ​Yasayı koyan, sınırı belirleyen, hayatı tanımlayan yalnızca O’dur . ​İnsan, sahiplik vehmiyle dine dokundukça, dinin ruhu eksilir; geriye insan eliyle oyulmuş bir kabuk kalır. ​Soruyu şimdi tüm çıplaklığıyla soralım: ​ İslâm’ın sahibi kim? ​Ben mi? ​Sen mi? ​Müslümanlar mı? ​Âlimler mi? ​Cemaatler mi? ​Mezhepler mi? ​ Hiçbiri değil. ​II. Din Allah’a Aittir: Kur’an’ın Çivilediği İlke ​Kur’an, dinin sahipliği konusunda çok net bir ölçü koyar: ​1) "Hüküm Yalnız Allah’ındır." ​“Hüküm yalnız Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretti.” — Yusuf Suresi, ...

İnsan Merkezciliğin Reddi ✍️

Resim
✍️ Kur'an'ın Ekolojik Düzeni : İnsan Merkezciliğin Reddi 1. Giriş Kur'an-ı Kerim, insanı yeryüzünde "halife" (temsilci) unvanıyla onurlandırarak ona merkezi bir konum atfeder. Ancak bu teolojik merkeziyet, modern Batı felsefesi ve biliminin şekillendirdiği radikal insan merkezcilikten  temelden ayrılır. Bu çalışmanın temel tezi, Kur'an'ın evren tasavvurunun, rüzgârdan dağlara kadar her varlığa atfettiği aktif görev ve düzen ile, dünyayı insan merkezli değil, tüm varlıkları kapsayan ilahi bir düzene ( Sünnetullah ) bağlı, çok aktörlü bir sistem olarak tanımlaması ve böylece insanın yeryüzündeki yegâne yetkili varlık olduğu varsayımını kökten reddetmesidir. Kur'an'ın en devrimci ekolojik detayı, insana geniş sorumluluklar yüklemesinin yanı sıra, doğadaki diğer varlıklara da ontolojik anlamda failiyet ve görev atfetmesidir. İnsan, bu karmaşık düzenin sahibi değil, parçası ve koruyucusu olarak konumlandırılmıştır. 2. Görev ve Sorumluluk Atfedile...

En Büyük İmtihan 🔱

Resim
  🔱 En Büyük İmtihan: Başarı Değil, Gücü Yönetme Biçimi İnsanlık tarihi boyunca zorluklar, felaketler ve yokluklar, karakteri çelikleştiren, bilinci açan en büyük öğretmenler olarak kabul edilmiştir. Toplumun genel kanısı, hayatın en çetin sınavlarının "başarısızlık" , "yokluk" veya "musibetler" olduğu yönündedir. Oysa, Kur'an'ın getirdiği derin ve köşe taşı gerçek, bu algıyı temelden sarsar: Asıl imtihan zorluk değil, kolaylıktır; yokluk değil, varlıktır; yenilgi değil, güçtür. Bizi geliştiren zor zamanlar değil, bizi yozlaştıran gücün zehridir. 1. ⚖️ En Ağır Uyarıların Odağı: Varlık ve Yönetim Kur'an-ı Kerim, insanı bekleyen tehlikeler konusunda en ağır ve caydırıcı uyarıları, genellikle yokluk halleri üzerine değil, tam aksine varlık halleri üzerine yoğunlaştırır. Bu uyarıların merceğinde yedi temel kavram öne çıkar: Mal / Servet: Malın yığmacılığı, infak edilmemesi ve hak sahiplerinin göz ardı edilmesi. Yönetim / Otorite: Yeryüzünde...

En Çok Tekrar Edilen Emir 🧠

Resim
🧠 En Çok Tekrar Edilen Emir: Akletme – Kur'an’ın Merkezinde Ritüel Değil, Bilinç Vardır Kur'an-ı Kerim'in en dikkat çekici yönlerinden biri, emirlerin dağılımındaki şaşırtıcı dengedir. Dinî tartışmalar genellikle nasıl namaz kılınacağı, nasıl oruç tutulacağı gibi ritüel ve teknik uygulamalara odaklansa da, Kur'an'ın kendisi çok farklı bir vurgu yapar. Kutsal metnin merkezine yerleştirdiği emir, yüzlerce kez tekrarlanan akletme ve düşünme eylemidir. 📜 Tekrarların Dili: Akıl ve Bilinç Kur'an'da en sık geçen ve tekrar sayısı ritüel emirlerin kat kat üzerinde olan ifadeler; ya’kilûn (aklederler), ya’lemûn (bilirler), yeteffekkerûn (düşünürler) ve yetebesserûn (ibret alırlar) şeklindedir. Bu durum, Kur'an'ın işlevsel merkezini açıkça ortaya koyar: Mesajın ana amacı eylemlerin değil, bilincin devrimidir. İnsanı dönüştüren şey, hareketlerin ezbere tekrarı değil, farkındalığın ve zihinsel melekelerin yeniden inşa edilmesidir. Buna karşılık, "Şu...

TEKEL DİNDARLIĞININ PSİKOLOJİSİ

Resim
  ​🕋 Kutsal Söz Duyunca Öfkelenmek: Tekel Dindarlığının Ruh Hali  ​ Kuran'ın Mekke'de Yıktığı Düzen, Bugün Kimleri Rahatsız Ediyor? ​Giriş: Kutsal Sözün Sesi Neden Huzursuz Eder? ​Bazı kimseler, ayet (kutsal söz) duyduklarında garip bir öfkeye kapılır. Sanki o söz, onların elindeki görünmez bir ayrıcalığı çekip alıyormuş gibi rahatsız olurlar. Kendi düşüncelerini doğrulamayan bir ayet duyduğunda gerilir, savunmaya geçer ve içinden "Bu söz senin ağzında ne arıyor?" diye söylenir. Bu sadece bir düşünce tartışması değil; ruhsal bir korunma tepkisidir. Bu tepki, Kuran'ın indiği ilk dönemde, Mekke'deki dinin önderlerinde de görülmüştür. ​1. Mekke Dini Önderlerinin “Söz Öfkesi” ​Mekke'nin din sınıfı, Kâbe'nin hizmetini, Hac'ı düzenlemeyi ve hacılara su dağıtmak gibi önemli sosyal görevleri üstlenen, görünüşte "imanlı" bir otoriteydi. Onlara göre inanç, kendileriyle başlayıp kendileriyle bitiyordu. ​Muhammed'in getirdiği ayetleri ...

İnancın Çürüyüşü ve Dürüstlüğün Dirilişi

Resim
  ​📖 Fıtratın Sessiz Şahitliği: İnancın Çürüyüşü ve Dürüstlüğün Dirilişi ​İnsanlık tarihinin en çarpıcı paradokslarından biri şudur: ​ Dillere “iman” vurgusu yapan toplumlarda ahlaksızlık kol gezerken, hiçbir kitaba bağlı olmayan insanlar fıtratın çağrısına daha sadık kalabilmektedir. ​Bu tezat, Kur’an’ın dilinde aslında şaşırtıcı değildir. Çünkü Kur’an’a göre ahlakın kaynağı, bir “etiketi taşımak” değil, **“fıtrata uygun yaşamak”**tır. ​1. Fıtrat Dini: Etiket Değil, Yaratılışın Özü ​Kur’an’ın “fıtrat” diye tanımladığı şey (Rum 30/30), insana yaratılışta yerleştirilen doğal yönelimdir: doğruya karşı duyarlılık, haksızlığa karşı içsel direnç ve hakikati tanıma kabiliyeti. ​Bu doğal yönelim: ​ Din değiştirenle değişmez. ​ Ülke sınırlarıyla kayıtlanmaz. ​Kitapların sayfalarına değil, insanın özüne yazılmıştır. ​Bu yüzden; şintoist bir Japon, tartıda hile yapmıyor, kimsenin malına göz dikmiyor ve komşusunu rahatsız etmiyorsa, bu onun “Müslüman” olduğu anlamına gelmez, ama...

Hakikat Üzerine Tartışanlar

Resim
  ​⚡ Mümin 4: Hakikat Üzerine Tartışanlar   Bilgi mi, İnkarın Maskesi mi? ​I. 🚪 Giriş: Hakikatle Kavga Eden Zihin ​İnsanoğlu anlam arayışında, çoğu zaman gerçeği kavramak için değil , onu alt etmek için tartışır. Kur’an, bu zihinsel eğilimi “Allah’ın ayetleri hakkında tartışmak” ifadesiyle tanımlar. Bu tartışmanın asıl hedefi, hakikati öğrenmek değil; onu bastırmak, üstün gelmek ya da şahsi bir meşruiyet üretmek içindir. ​İşte bu yüzden Mümin Suresi'nin 4. ayeti, keskin bir ayrım yaparak niyetin altını çizer: ​ “Allah’ın ayetleri hakkında, inkârcılardan başkası tartışmaya girişmez.” ​Bu ifade, tartışmanın yöntemini değil, altında yatan niyeti sorgular. Kur’an, akıl yürütmeyi ve tefekkürü yasaklamaz; ancak hakikati manipüle etmek, eğip bükmek için yapılan her tür tartışmayı kökten reddeder. ​II. 💡 “Ayetler Üzerine Tartışmak”: Eğip Bükmek ​"Ayet" kavramı, hem Allah’ın kelamındaki işaretleri hem de evrendeki yaratılış ve düzenin yasalarını kapsar. Dolayısıyla b...

Kur'an Kelimelerinin Anlamın Aslına Dönüşü

Resim
​📖 Kur'an'da Kelimelerin Tanımı ve Anlamın Aslına Dönüş Metodolojisi ​Bir kavramın Kur'an'daki tanımı, kökü ve uygulaması üzerine yapılan bu inceleme, kelimenin kökenine dönmeden hakikate ulaşılamayacağı tezi üzerine kurulmuştur. Kur'an dili, anlamı koruyan bir ilahi sistemdir. ​💡 Giriş: Kelimenin Köküne Dönmeden Hakikate Ulaşılamaz ​Kur'an'daki bir kavramın yerini ve işlevini anlamak için, öncelikle Allah'ın o kelimeyi nasıl tanımladığına bakmak gerekir. Her kelimenin yaratılış kökü (fitrî anlam alanı) ve vahiydeki kullanım biçimi (ilahi anlam çerçevesi) vardır.  Bugünkü dinî tartışmalar, kelimelerin Kur'an'daki asli bağlamlarından koparılmasından kaynaklanır. Tıpkı "şemsiye" örneğinde olduğu gibi (güneşten koruyandan yağmurdan koruyana dönüşüm), dinî kavramlarda da aynı dönüşüm, hakikatin yerini şekilciliğin almasına yol açar.   Asıl soru: "Allah o kelimeyle hangi ilkeyi anlatmak istedi?" ​I. Kur'an'da Kavra...

Zerreyle Ölçülen Hayatlar

Resim
  ​💫 Zerreyle Ölçülen Hayatlar: İlahi Adaletin En Hassas Terazisi ​ (Zilzâl Sûresi 7–8. Ayetler Üzerine Bir Düşünce) ​I. ⚖️ Dünyanın Ölçüsü ve Ahiretin Hassasiyeti ​ İnsanoğlu bu dünyada bir ölçme telaşı içindedir. Demiri tonla , meyveyi kiloyla , altını gramla , elması ise karatla tartarız. Ölçü birimlerimiz, maddelerin büyüklüğüne göre değişir. ​Peki, ahiretteki o büyük mahkemede tartının ölçüsü ne olacaktır? Hiçbir terazinin tartamayacağı, gözün dahi seçmekte zorlanacağı kadar ince bir birimle : Zerre ile. ​Kur’an, bu mutlak adaleti iki sarsıcı ayetle mühürler: ​ “Kim zerre kadar hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük işlemişse onu görür.” (Zilzâl Sûresi, 7–8) ​Bu iki kısa ayet, insanlık tarihinin en derin, en hassas adalet beyanıdır. Çünkü burada artık ton değil, kilo değil, mikron değil; ZERRE konuşur. Bu demektir ki: Allah'ın Terazisinde hiçbir şey —ama hiçbir şey— kaybolmaz! ​II. 🔍 Zerre: Görülmeyen, Ama Kaydedilen ​ Zerre (ذرة) ; Ar...