Bu Blogda Ara

diye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
diye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Haziran 2025 Salı

ARAF - 1 "Vicdanın Sınır Bölgesi" 💱




“İki Arada Bir Derede Kalanlar: Kur’an’da A‘râf Ashâbı ve Vicdanın Sınır Bölgesi”



Kur’an, yalnızca mü’min ve kâfir kategorilerini sunmaz. Bazı anlatımlar, insanın ne tam aydınlıkta ne de karanlıkta olduğu gri alanlara işaret eder. İşte bu bağlamda, A‘râf Ashâbı (أصحاب الأعراف), ne cennetlik ne de cehennemlik olan bir grup olarak karşımıza çıkar. Cennetle cehennem arasında, yüksekte, bir "perde" üzerindedirler. Ancak bu ara konum sıradan bir bekleme salonu değildir; burası varoluşun ve vicdanın en keskin sınır noktasıdır.


---

A‘râf Ne Demek?

Kelime anlamı olarak “a‘râf”, ʿurf kökünden gelir ve yüksek yer, tepe, bilinen şey, ayırt eden sınır anlamlarını taşır. Aynı kökten gelen ma‘rûf, iyi ve bilinen şey anlamındadır. Yani “a‘râf” hem yükseklik hem de fark edilebilirlik, yani “bilinçli bir eşik”tir. Bu nedenle A‘râf Ashâbı, hem fiziksel hem de ahlâkî bir sınır bölgesindedir.


---

Kur’an’da A‘râf Ashâbı (A‘râf 7:46–49)

Kur’an’da yalnızca A‘râf Suresi 46–49. ayetlerde bu topluluktan bahsedilir:

“İki topluluk arasında bir perde (hicab) vardır. A‘râf üzerinde de, herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır. Henüz cennete girmemiş ama umut içinde olanlara: ‘Selâm size!’ diye seslenirler.” (7:46)



“Gözleri cehennemliklere çevrilince: ‘Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğuyla beraber kılma!’ derler.” (7:47)



“A‘râf ehli, simalarından tanıdıkları bazı adamlara seslenir: ‘Ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size bir fayda sağlamadı.’” (7:48)



“‘İşte şu kimseler mi Allah’ın rahmetine erişmeyecekler diye yemin ettiklerinizdi? (Bakın,) Onlara: “Girin cennete, artık size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz” denildi.’” (7:49)




---


Ayetler Üzerinden Derin Okuma


1. Konumları: “Hicab” ile Ayrılmışlar

Cennetle cehennem arasında bir “perde” (ḥicāb) var ve A‘râf Ashâbı bu sınırda duruyor. Bu durum, ahlâkî ya da imânî açıdan netleşmemiş bireyleri temsil ediyor olabilir. Onlar ne tam iyilerle ne de kötülerle birlikte; fakat her iki tarafı da tanıyorlar. Bu, bilgiye ve sezgiye sahip, ama eylemi net olmayanların metaforik temsili olabilir.

2. Simalardan Tanımak: Yüzler, Yaşamın Özetidir

Bu kişilerin özelliği, insanları “simalarından” tanımalarıdır. Yüz, Kur’an’da sık sık bir semboldür; birinin gerçek yüzü, kimliğinin dışavurumudur. Bu detay, A‘râf Ashâbı’nın sadece bilgiyle değil vicdanî sezgiyle hareket ettiklerini gösterir. Onlar yüzlerden iyiyi ve kötüyü tanıyabilecek bir idrake sahiptir.

3. Duruşları: Korku ve Umut Arasında

Onlar henüz cennete girmemiştir ama “umut içindedirler” (ṭamaʿ). Aynı zamanda cehenneme bakıp “Bizi zalimlerle kılma!” diye yakarırlar. Yani hem korkuları vardır hem de rahmet umarlar. Bu, insanın varoluşsal gelgitlerini, ahlâkî arada kalmışlığını, karar anlarını temsil eder.

4. İfadeleri: Gerçeği İlan Etmek

A‘râf Ashâbı, dünyada kibirlenmiş ve insanları hor görmüş kişilere şu cümleyi sarf eder:

 “Ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size fayda verdi!”
“İşte şu kimseler mi Allah’ın rahmetine erişmeyecekler diye yemin ettiklerinizdi?”



Bu söz, toplumun aşağı gördüğü ama Allah’ın yükselttiği kişilere dair bir hakikati dile getirir. Yani A‘râf ehli, adalet terazisinin gerçekte nasıl işlediğini itiraf ve ilan eden bir bilinç seviyesini temsil eder.


---

A‘râf Ashâbı Kimdir? — Bir Temsili Yorum


1. Bilgi ve Sezgi Ehli: Onlar yüzlerden tanıyabilecek bir farkındalığa sahiptir. Bu, gerçeklerin farkında olan ama tarafını belirlememiş kişi olabilir.


2. Eylemle İmanı Dengeleyememişler: Belki inandıkları şeylerle hayatlarında yeterince adım atamamış, potansiyel taşıyan ama kararsız kalanlardır.


3. Toplumun Gözünden Düşenlerin Savunucusu: Onlar, “kimsenin bir şey sanmadığı” kişilerin haklı çıkmasına tanıklık eder. Bu yönüyle vicdanın son sığınağı gibidirler.




---

Sonuç: A‘râf — Araf’ta Kalmak


Kur’an’da A‘râf Ashâbı, sadece kıyamet sahnesinin bir dekoru değildir. Onlar insanlığın içsel sınırlarını, vicdanın karar anlarını temsil eder. Ne tam bir kurtuluş ne de tam bir helâk… Ama gözlem, sezgi, umut, korku ve şahitlik ile donanmış bir ara bölge. Bu nedenle A‘râf Ashâbı, günümüz insanı için şu uyarıyı taşır:

“Tarafını seçmeden tarafsız kalamazsın; çünkü gözün, kalbin ve aklın zaten tarafını belirler.”



Ve belki de Kur’an’ın bu kısa ama derin sahnesi, hayatın en kritik anlarına dair şu soruyu sordurur:

“Sen hangi yüzde duruyorsun? Simayı tanıyıp hakkı mı savunuyorsun, yoksa yüzleri görmezden mi geliyorsun?”


---

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

16 Haziran 2025 Pazartesi

SAD SURESİ "unutan bir bilinç için "






🔸 1. Sureye giriş: “Sâd. Zikr sahibi Kur’an’a andolsun…” (38:1)

  • Sâd” harfi, tek başına bir hurûf-u mukattaadır. Ses itibariyle sâd kelimesinde de geçen bu harf, “sadâ” (yankı), “sadaka” (doğruluk) ve “sıdk” kökleriyle ilişkilendirilebilir.

  • Sanki bu harfle doğrunun yankısı, tarihe ve kalbe çağrılıyor. Bu Kur’an, “zikr” (hatırlatma) diyor: Zikir, unutan bir bilinç için yankılanan hakikatin sesidir.


🔸 2. “Hayret ettiler…” (38:4)

“İçlerinden bir uyarıcı çıkmasına şaştılar ve inkâr edenler dediler ki: Bu bir sihirbaz, bir yalancıdır.”

  • Asıl şaşıran onlar. Çünkü “insan içinden bir beşere” vahyin gelmesi, onların güç ve kutsallık tasavvurlarını sarsıyor.

  • Bu ayet, günümüzün modern zihinlerini de yakalıyor: Tanrısallık bir yücelik meselesi değil, hakikatle ilişki meselesidir.


🔸 3. Davud Kıssası: Kudretle Adalet Arasında

Davud’un kıssasında şaşırtıcı bir hakikat testi var:

“Sana davacıların haberi geldi mi? Mescide duvardan tırmanıp girdiler de...” (38:21)

  • Burada sembolik bir iç hesaplaşma var: Davud, bir kararıyla sınanıyor. Ve hata yaptığını kabul ediyor.

  • Bu sahne aslında bir ilahi mahkeme simülasyonu. Bir nevi içsel vicdan mahkemesi.

  • Şaşırtıcı olan şu: Peygamber bile eleştiriye, iç muhasebeye açık tutuluyor. Bu Kur’an’da olağanüstü bir durum.

  • Nebi kral hükümranlığında iki kardeşten birinin99 koyunu, diğerinin 1 koyunu nasıl olabilir.

  • Durumu fark eden Davut tevbe eder.


🔸 4. Süleyman Kıssası: Atlar ve Teslimiyet (38:30–33)

“Süleyman’a atlar sunulmuştu… dedi ki: Ben mal sevgisini Rabbimi anmak için sevdim.”

  • Süleyman, gücün ve estetiğin adamı. Ancak onu şaşırtan şey atlar değil; Rabbi hatırlamayı unuttuğu andaki his.

  • Mal/mülk/at/estetik sevgisi, eğer zikirle yani hakikatle buluşmuyorsa, bir gaflet perdesine dönüşüyor.

  • Şaşırtıcı dönüş: Güçlü kral, zikir eksikliği sebebiyle kendini hesaba çekiyor. Bu, modern liderlik algısına tokat gibi.


🔸 5. İblis: "Ben ondan üstünüm!" (38:76)

“Ateşten yarattın beni, onu çamurdan yarattın.”

  • İblis'in argümanı aslında ırkçılığın, sınıfçılığın, kibirin köküdür.

  • Buradaki şaşırtıcı gerçek: İblis, Allah’a inanıyor ama itaat etmiyor.

  • Modern dilde şöyle denebilir: Teistik ama teslim olmayan bir benlik.

  • Buradaki “ben daha üstünüm” diyen İblis, hâlâ içimizde konuşuyor olabilir mi?


🔸 6. Ayetin Kendisiyle Vurması (38:29)

“Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır, ayetlerini düşünsünler diye...”

  • Sâd Suresi, kendi mesajının zihinsel yankısını istiyor. Diyor ki:

    Bu kitap sadece okunmak için değil, derinlemesine düşünmek için indirildi.

  • Şaşırtıcıdır ki, Kur’an’ın bir ayeti, kendine dair bilinçli okuma çağrısı yapıyor. Adeta kendi farkındalığı olan bir metin gibi konuşuyor.


🔸 7. Tüm Sûrenin Yapısal Vurgusu: Güç ile Secde Arasında

  • Sûrede Davud, Süleyman ve Eyyûb gibi güçlü isimler geçer.

  • Ancak hepsi bir yerde tökezler, sorgulanır ve secdeye yönelir.

  • Gerçek güç, secdeyle tamamlanır. Çünkü secde, mutlak teslimiyettir; sadece yere eğilmek değil, benliği yüceltmekten vazgeçmektir.


🔹 Final Vuruşu:

“O, büyük bir zikirdir. Sizi sadece dünyalıkla mı sınırlayacağız sandınız?”
(38:87-88, serbest meallendirme)


🔥 Sâd Suresi seni neden şaşırttı?

Çünkü:

  • Güçlülerin bile hatalarıyla yüzleştiği,

  • İblis’in inançlı ama isyankâr hâlini gösterdiği,

  • Kur’an’ın kendine dair bir bilinçle seni sorguya çektiği,

  • Ve her şeyin sonunda secdeye yönelen bir bilinç inşa ettiği bir sure.

23 Mayıs 2025 Cuma

Hedef doğru ama araç yanlış !

Kur’an’da geçen “Allaha daha çok yaklaştırsınlar diye” ifadesi özellikle Zümer Suresi 3. ayetteki bir pasajla ilişkilidir. Bu ayeti orijinal Arapça metniyle ve ardından kelime kelime analizle ele alalım: