Bu Blogda Ara

örnek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
örnek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Haziran 2025 Çarşamba

NAHL SURESİ "bilinçteki ilham" 🧠


🌿 1. Sûrenin İsmi “Nahl” (Arı): Bilincin Kolektif Vahyi mi?

➤ Ayet 68–69:

“Rabbin bal arısına vahyetti…”

🔹 Kur’an’da “vahy” sadece peygamberlere değil; annelere (Kasas 28:7), meleklere (Enfâl 8:12), yere (Zilzâl 99:5) ve hayvanlara (Nahl 16:68) da gelir.
🔹 Burada arıya verilen vahiy, organizasyon, mimarlık, beslenme sistemi, tedavi ve simya içerir.

❗ Bu, vahyin salt kelimeler değil, bilinçteki ilham ve programlama anlamına da geldiğini gösterir.


🔄 2. Nahl Suresi, Kur’an’ın "Nimetler Anatomisi"dir

🔹 10’dan fazla ayette ardı ardına nimetler sayılır:

Su, hayvanlar, süt, hurma, üzüm, zeytin, yün, ipek, binekler, yollar, gece-gündüz, deniz, yıldız, dağlar, nehirler, yiyecekler…

🔹 Bu sure bir "nimet haritası"dır ve nimetler, insanın sadece bedenine değil, bilincine ve sorumluluğuna da işaret eder.

➤ Örneğin 14. ayet:

“Denizi sizin hizmetinize veren O’dur, ondan taze et yemeniz ve süs eşyası çıkarmanız için…”

📌 Kur’an’da denizle ilgili ilk “besin” ifadesi burada: Hem biyolojik hem estetik yön vurgulanıyor.
🔹 Hem fizikî hem duygusal tatmin iç içe.


🧠 3. Aklın Değeri ve Şirk Eleştirisi En Yoğun Buradadır

➤ 22–25. Ayetler:

“İlahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri inkar içindedir, onlar kibirlenmektedirler…”

🔹 Kalpteki inkâr, sadece bilinçsiz bir reddediş değil, kibirle gelen bir savunma mekanizmasıdır.

➤ 76. ayette:

“Allah, dilsiz, eli kolu bağlı, efendisine yük olan bir adamı örnek verir…”

📌 Bu, sembolik şirk bilincinin betimidir:
🔹 İlahlar üretip sonra onlara yük olan bir bilinç hâli.


🗣️ 4. Tefsiri Zor Bir Ayet: “Dilinizle Yalana Şekil Vermeyin”

➤ 116. Ayet:

“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesiyle, ‘Bu helâldir, bu haramdır’ demeyin.”

🔹 Dikkat: “Dillerinizin yalan yere şekillendirdiği” ifadesi, dilbilimsel kurgu ve kültürel fetva üretimine işaret eder.
🔹 Helâl-haram çizgileri, vahiy dışı keyfî yargılarla şekillendirilirse bu bir şirk biçimi olur.

❗ Bu ayet, dini hüküm üretme tekeline karşı Kur’an’ın net bir reddiyesidir.


📜 5. Kur’an’ın Korunacağına Dair Vahiy Burada

➤ 89. Ayet:

“Biz sana her şeyi açıklayan, hidayet ve rahmet olan ve müslümanlar için müjde olan bu Kitabı indirdik.”

🔹 Bu, Kur’an’ın tek başına açıklayıcı, kendi kendine yeten ve müjdeleyici yönünü ilan eder.

❗ “Her şeyi açıklayan” ifadesi, Kur’an’ı “eksik” bulan zihniyetlere karşı devrim niteliğindedir.


🧭 6. İbrahim Peygamber, Tek Başına Bir Ümmettir

➤ 120. Ayet:

“İbrahim tek başına bir ümmetti…”

🔹 Kur’an’daki en şaşırtıcı tanımlardan biri.
🔹 Birey, ilke ve bilinçle bir topluluğun taşıyıcısı olabilir.

❗ “Ümmet” sadece kalabalık değil, ilkesel bağlılık ve ahlaki istikrarla oluşur.


🔚 7. Sûrenin Sonu: Muhkem ve Mutlak Emir

➤ 125. Ayet:

“Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır…”

🔹 Dikkat: Emredilen yöntemler:

  1. Hikmet

  2. Güzel öğüt

  3. En güzel mücadele yöntemiyle tartışma

🔹 Bu ayet, davetin yönteminin de bir vahiy olduğunu gösterir.
🔹 Yani sadece “doğru” değil, “nasıl doğru” sorusu da Kur’an’la cevaplanır.


💠 SONUÇ:

Nahl Suresi, sadece arıyı değil, insanı da vahyin bir damlasına dönüştürmek ister.
Şirkle, yalanla, keyfî din anlayışıyla ve düşüncesizce nimet tüketimiyle bilincin zehirlendiği bir dünyaya karşı, Kur’an nimet-temelli bir bilinç inşası önerir.

18 Haziran 2012 Pazartesi

HADİS VE SAMİRİ ZİHNİYET 👣



👣 HADİS VE SAMİRİ ZİHNİYET


SAMİRİLİK: NEBİNİN YOKLUĞUNDA ONUN ADIYLA DİN ÜRETMEKTİR


Deniz yarıldı da ne değişti? Onca mucizeye rağmen zihniyet aynı kaldı. Onlar, altına, birkaç söze ve ayak izine kapılıp, inançlarını bir anda terk ettiler. Üstelik bunu da, “Biz de dokunabileceğimiz bir ilah istiyorduk, hepsi bu” gibi gerekçelerle savundular.

Samiri ve yandaşlarının tutumu, cehaletin doruk noktasıydı. Peki bu anlayış çağlar boyu değişti mi? Hayır. Aksine, çoğalarak günümüze kadar geldi.

O gün buzağıya tapanlar, gerçekten Samiri'nin becerisine mi hayran kaldılar? Hayır. Sebep, sürü psikolojisiydi. Başkalarının heykellere taptığını görüp onlara özenmeleriydi. İçlerindeki bastırılmamış güdüler, onları buzağıya yöneltti. Samiri de bu fırsatı kaçırmadı. El yapımı bir ilah yaptı, sözüm ona onları “rahatlatacak” bir sembol sundu.

Ama her yapay rahatlık gibi bu da pahalıya patladı. Musa döndü ve gerçeği hatırlattı. Samiri ise yaptığının karşılığını buldu.

Günümüzde Samiri’nin takipçileri yok mu? Elbette var. “Her eve bir buzağı” kampanyası tam gaz devam ediyor. Hakikati unutturup, sahte ilahlar üreten atölyeler her köşebaşında. Üç kuruşa inanç, beş kuruşa kurtuluş satılıyor. Din, ticari bir metaya dönüştü.

Bugünün Samirileri, insanların aklını karıştırmakla meşgul. Herkes elinde ilmihal, hadis derlemeleri, sözlükler, kişisel kanaat kitapları, türlü türlü “dini rehber”lerle meşgul. Kur’an ise arka planda. Levhalar çoğaldıkça hakikat gölgeleniyor. İnsanlar yükün altında eziliyor; sonra yönlendirmeye açık, savunmasız hale geliyorlar.

Yeni nesil Samiriler bu sistemle büyüyor. Şekilciliği dinin özü zanneden, asıl levhayı yani Kur’an’ı tanımayan bir nesil yetişiyor. Kırk gün dayanamayan toplumun yerine bin yıldır dayandığını iddia eden bir toplum geldi. Ama ne kadar samimi?

Kur’an elimizde. Son Nebi, levhaları götürmedi. Onlar hâlâ aramızda. Ama toplum, Samiri’nin ürettiği yapay dinlere daha fazla kulak veriyor. Gerçek elçi dönmeyecek. Bu yüzden, “dokun, hisset, inan” mantığıyla yapılmış sahte ilahlara teslim oluyorlar.

Genç Samiriler, inancı tüketim nesnesine çevirdi. Her soruya “hadis var mıydı?” diye soruyorlar. Kaynağı sorgulamadan, her bilgiye teslim oluyorlar. Duymak istediklerini duyduklarında ikna oluyorlar. Sorgulamayan zihinler, putlara teslim oluyor.

Sonuç? Raks eden, seremonilere katılan, ama Kur’an’dan habersiz bir toplum. Kendi Samiri’sine tapan bireyler. Allah'ın vaadi göz ardı ediliyor, çünkü Samiri’lerin vaatleri daha cazip geliyor: bu dünyada rahatlık, o dünyada konfor.

Ama unutmayalım: Samirilik, peygamberin yokluğunda onun adına din üretmektir.

Ve Samiri’lerin ilahları, taharet musluğuna çevrilecek kadar değersizdir. Bu gerçek, belki toplumu sarsar da hakikate dönerler.

Ey millet! Kendinize gelin. El yapımı ilahlarınızdan kurtulun. Gerçek Rabb’inize yönelin. O sizi bağışlamaya hazır.

Çünkü asıl levha, yere düşüp kırılmadı. Hâlâ aramızda. Ve anlaşılmayı bekliyor.

---