Bu Blogda Ara

yapmayın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yapmayın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Haziran 2025 Salı

Nüzul Sırasına Sığınmak: Kur’an’la Yüzleşmekten Kaçışın Modern Yolu




Nüzul Sırasına Sığınmak: Kur’an’la Yüzleşmekten Kaçışın Modern Yolu


Ümmi Toplumdan Ehli Kitap Zihniyetine: Kur’an’ı Yeniden Anlamanın Sorumluluğu



---

Giriş: Kur’an ve İnşa Edici Vahiy Tecrübesi


Kur’an, ilk muhataplarına indiğinde karşısında ümmi, yani yazılı vahiy mirasına sahip olmayan, özgün bir ilahi mesajla tanışmamış bir toplum vardı. Bu toplum, inanç sistematiği bakımından yozlaşmış değil; henüz bozulmamış, bilinçsiz bir zihin evresindeydi. Kur’an, bu ümmi toplumun zihinsel ve ahlaki yapısını temelden inşa ederek, tarih boyunca eşi benzeri görülmemiş bir kültürel ve toplumsal dönüşüm gerçekleştirdi.

Ancak bugün, Kur’an ümmi bir topluma değil, "ehli kitaplaşmış", yani dinî gelenekle iç içe geçmiş ama Kur’an’ın gerçek mesajından kopmuş bir topluma hitap etmektedir. Bu toplum, vahyin inşa edici yönünü unutarak onu ya kutsal bir nesneye indirgemiş ya da yorum kalıpları içinde boğmuştur. Bu sebeple Kur’an’la ilişki kurma biçimimiz radikal bir zihinsel ve ahlaki yenilenme gerektirir.


---

Nüzul Sırasına Sarılmak: Anlamaya Direncin Maskesi mi?


Son yıllarda yaygınlaşan “nüzul sırasına göre okuyalım” eğilimi, görünüşte Kur’an’ın tarihsel bağlamına saygı gibi görünse de, çoğu zaman hakikatin doğrudan muhataplığından kaçma biçimine dönüşmektedir. Evet, tarihsel bağlam önemlidir; ama Kur’an kendisini sadece bir zamanın değil, bütün zamanların rehberi olarak sunar. Ayetler tarih içinde inmelerine rağmen, içerdikleri ilkeler evrenseldir.

Bugün birçok insan Kur’an okumaya başladığında, Elif Lâm Mîm gibi sembolik ifadeler karşısında zihnen duraklar, anlamlandıramaz ve geri çekilir. Bu durum sadece “anlamamak” değil, önceden yüklenmiş yorumlar, beklentiler ve korkularla örülmüş bir zihnin kilitlenmesidir. Oysa ilk muhataplar için bu ifadeler, dikkat kesilmeye çağrıydı; şimdi ise çoğu zaman anlam arayışını iptal eden bir engel gibi görülüyor.


---

Kur'an'ı Anlamada Yeni Bir Yol: Bağlamsallık ile Evrensellik Arasında


Kur’an’ın ilk muhatapları, her ayeti günlük hayatta etkili olacak şekilde algıladı. Bugün ise Kur’an çoğunlukla ritüel nesnesi olarak görülüyor. Bu değişimin temel sebebi, vahyi tarihsel bir tecrübe olarak görmekle onu yaşayan ve şu an konuşan bir hitap olarak algılamak arasındaki farktır.

Nüzul sırasına göre okumak, eğer Kur’an’ın vahiysel gelişimini, toplumu nasıl dönüştürdüğünü anlamaya yardımcı oluyorsa faydalıdır. Ancak bu sırayı tek geçerli okuma biçimi saymak, onu mutlaklaştırmak, Kur’an’ı bugüne taşımak yerine geçmişe gömmek olur. Oysa Kur’an, bir toplumun nasıl inşa edildiğini gösterdiği kadar, şu an nasıl inşa olunması gerektiğini de öğretir.


---

Anlamadığımız Kur’an Bizim Olmaz


Kur’an’ı anlamamak sadece dil sorunu değildir; çoğu zaman bu, anlamaya niyet etmemenin sonucudur. Niyet, sadece anlamı çözmek değil, onunla yüzleşmek demektir. Ayetler karşısında pasif bir alıcı olmak yerine, sorgulayıcı, dönüştürücü ve bağlanıcı bir muhatap olmak gerekir.

Örneğin infak ayetleri yalnızca zekât vermeye değil; zamanı, bilgiyi, enerjiyi de Allah yolunda harcamaya çağırır. Bu ayet, bugün nasıl yaşıyoruz sorusunu sordurmalı, sadece "okunup geçilen" bir metin olarak kalmamalıdır.


---

Kur’an: Keşfedilecek Nesne Değil, Hesap Gerektiren Rehber


Bugün “Kur’an’ı yeniden keşfetmek” moda bir tabir haline geldi. Fakat Kur’an keşfedilecek bir şey değil, hesaba çekileceğimiz bir sözleşmedir. Onunla karşılaşmak, sadece entelektüel bir merak değil, ahlaki bir bağlanma ve dönüşüm sorumluluğudur.

Toplumumuz Kur’an’a kitap ehli gibi davranıyor ama ona söz hakkı vermiyor. Hadisleri, gelenekleri, mezhep görüşlerini Kur’an’ın önüne geçirerek, onu belirli kalıplara hapsediyor. Bu da Kur’an’ı “duyulan ama dinlenmeyen”, “okunan ama yaşanmayan” bir kitaba dönüştürüyor. Oysa Kur’an, susturulmaya değil, konuşmaya çağırır.


---

Yeniden Başlamak: Zihinsel Değil, Ahlaki Bir Devrim


Kur’an okumaya “başlamak”, bir sıralama seçmekle değil; zihni ve kalbi açmakla mümkündür. İlk soru şudur:

Bu kitap beni mi inşa edecek, yoksa ben onu kendi sistemime mi entegre edeceğim?



Kur’an, insan yapımı sistemlerin içine alınacak bir kaynak değil, sistemleri değiştiren bir otoritedir. Onunla ilişki kurmak, eskiyi süslemek değil; gerekirse yıkmak ve yeniden kurmaktır.


---

Sonuç: Kur’an’la Gerçek Yüzleşme


Bugün Kur’an’a yaklaşımımızda ciddi bir dürüstlük sorunu yaşıyoruz. Nüzul sırasına sarılmak, Elif Lâm Mîm’de takılıp kalmak, kültürel mirası mutlaklaştırmak gibi yollarla, Kur’an’la yüzleşmekten kaçıyoruz.

Oysa Kur’an hâlâ canlıdır. Onunla yüzleşmek, tarihsel bağlamı anlamakla birlikte, şu anki toplumsal, ahlaki ve zihinsel çarpıklıklarımızı görmek demektir.

“Bu, diri olanları uyarmak ve inkârcılar üzerine sözün gerçekleşmesi içindir.”
(Yâsîn, 36:70)



Kur’an ümmi bir toplumu inşa etti. Bugün de ehli kitap zihniyetine gömülmüş zihinleri dönüştürebilir. Ancak bu, onu keşfetmeye değil, ona teslim olmaya bağlıdır.


---


Son Söz: Ümmi Zihniyetten Kur’an'ın İnşa Ettiği Zihniyete


Kur’an’ı sadece kutsal bir metin değil, yaşamın her alanını dönüştüren bir inşa rehberi olarak görmediğimiz sürece, onu anlamış sayılmayız. Elif Lâm Mîm gibi ayetler, bilinmezlik değil, derin bir davet içerir: “Dikkat kesil ve inşa ol!”

Kur’an, yaşayan bir hitap olarak okunduğunda anlam açar. Ama bu, ancak “anlamaya niyet etmiş” zihinlere gerçekleşir.

22 Haziran 2025 Pazar

SON NEBİ KURAN ile ÇAĞIMIZI UYARIYOR ! 🛑





Kur’an’ın Evrensel Uyarıcılığı

“De ki: Şahitlik bakımından en büyük olan kimdir?” De ki: ‘Allah benimle sizin aranızda şahittir. Bu Kur’an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu…’”  En‘âm 6:19



Kur’an, muhatabını sadece belirli bir etnik toplulukla sınırlamayan evrensel bir hitaptır. En‘âm Suresi’nin 19. ayetinde özellikle vurgulanan “ulaştığı herkes” ifadesi, Kur’an’ın muhtevasının ve uyarı misyonunun zamanla ve mekânla sınırlı olmadığını açıkça ortaya koyar. Vahyin amacı, yalnızca bir toplumun dinsel ya da kültürel yapısını düzeltmek değil; insanlık tarihinin bütününe hitap eden ilahi bir uyarı sistemini harekete geçirmektir.

Ancak tarih boyunca bazı çevreler, Kur’an’ın Arap toplumunda indirilmiş olmasını bir etnik sınırlama olarak yorumlamış, böylece onun evrensel mesajını etkisizleştirmeye çalışmıştır. Oysa Kur’an’ın dilinin Arapça olması, mesajın Araplarla sınırlı olduğu anlamına gelmez. Bu durum, yalnızca tarihselliğin doğal bir sonucudur. Tüm peygamberler, kendi halklarının diliyle gönderilmiş (bkz. İbrahim 14:4); ancak mesajın kapsamı, zamanla tüm insanlığa yayılmıştır.

Kur’an Uyarıdır: Herkese ve Her Çağa

En‘âm 19’daki “uyarmam için” ifadesi, Kur’an’ın öncelikle bir inzâr kitabı olduğunu gösterir. Uyarı, ancak yanlış bir gidişata karşı yapılır. Bu nedenle Kur’an’ın muhatabı, yalnızca inanmayanlar değil; vahyin mesajını çarpıtan, onu geleneksel kalıplara hapseden veya sadece Arap toplumuna indirgenmiş gibi sunan herkestir.

Nitekim birçok ayette bu evrensellik vurgusu tekrarlanır:

“O (Kur’an), yalnızca âlemler için bir öğüttür.” (Kalem 68:52)

“Bu (Kur’an), bütün insanlara bir bildiridir.” (İbrahim 14:52)


Son Elçi ve Son Mesaj

Kur’an’a göre Hz. Muhammed, yalnızca Araplara değil, tüm insanlığa gönderilmiş son elçidir (Sebe 34:28). Bu gerçek, Kur’an’ın son ilahi kitap olduğunu ve artık Allah’ın insanlığa vahiy yoluyla bir daha hitap etmeyeceğini de ima eder. Dolayısıyla, Kur’an’a sırt çevirmek ya da onu zamansal bir metne indirgemek, hem mesajı hem de elçiyi inkâr anlamına gelir.

Bu İş Oyun Değil

İnanç konusu, bireyin ontolojik varoluşunu, hayat gayesini ve sorumluluğunu doğrudan ilgilendirir. Kur’an’da “oyun ve eğlence” (lahv ve la‘ib) kavramları, hakikatten yüz çevirenlerin dünyasına ait bir tutum olarak kınanır (bkz. En‘âm 6:70). 


UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Bu nedenle, Kur’an’ın uyarısına kulak vermemek, sıradan bir ihmalkârlık değil, bilinçli bir tercihtir. Ayetin sonundaki çağrı bu nedenle keskindir:

 “Uyuyorsan kasıtlıdır, uyan!


Sonuç:

Kur’an, evrensel mesajıyla yalnızca 7. yüzyıl Arap toplumuna değil; ulaştığı her bireye seslenen diri bir kelâmdır. Bu uyarıya kulak vermek, hakikate yönelmenin ilk adımıdır. Artık özür yok; Kur’an geldi ve konuştu.