Kayıtlar

Ağustos, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İslâm Ümmetinin Sessizliği 😔

Resim
  İslâm Ümmetinin Sessizliği: Kudretin Emaneti ve Sorumluluğun Yükü ​Bugün Filistin’de ve dünyanın dört bir yanında yaşanan zulümler, sadece o coğrafyalarda yaşayan insanların değil, aynı zamanda İslâm ümmeti olarak adlandırdığımız milyarlarca insanın da ortak meselesidir.  Allah’ın “eli bağlı mı?” sorusu, aslında O’nun kudretini sorgulayan bir soru değil, bizlerin bu kudret karşısındaki acziyetini ve sessizliğini ortaya koyan bir serzeniştir.  Kur'an-ı Kerim'in açık ayetleri, Allah'ın adaleti ve gücü hakkında bize net mesajlar verirken, bu mesajların muhatabı olan bizler, neden bu denli pasif kaldık? ​Allah'ın Kudreti ve İnsanların İmtihanı ​Kur'an, kâinattaki her şeyin Allah'ın mutlak iradesiyle var olduğunu defalarca vurgular.  " Sakın, Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak onları, gözlerin dehşetle açılacağı bir güne erteliyor" (İbrahim Suresi, 42. Ayet) ayeti, Allah'ın her şeyi gördüğünü ve adaleti eninde sonunda tec...

Kuranda Balık (ḥût) 

Resim
İslami literatürde ve Kur'an'da önemli bir yere sahip olan "ḥût" (حوت) kelimesi, yüzeysel anlamının ötesinde derin sembolik katmanlar barındırır. Bu kelime, Arapçada "büyük balık" veya "deniz canlısı" anlamına gelse de, Kur'an'daki çeşitli kıssalarda imtihan, bilgelik arayışı ve nefis muhasebesi gibi farklı temaları temsil eder. ​ Dilsel ve Köken Bilgisi ​"Hût" kelimesi, sadece Arapçaya özgü değildir. İbranice ve Aramice gibi Sami dillerde de benzer köklerden türemiştir. Bu durum, Yunus Peygamber kıssasının Tevrat ve Kur'an gibi ortak dini metinlerde yer almasıyla paralellik gösterir. Kelimenin tekili "ḥût" iken, çoğulu "aḥwât" veya "ḥîtân" şeklinde kullanılır. ​ Kur'an'daki Kıssalarda Balık (ḥût) ​Kur'an'da balık, beş farklı anlatıda karşımıza çıkar ve her birinde farklı bir anlam kazanır. ​ Yunus Peygamber'in Balığı: En bilinen kıssadır. Balık, Yunus Peygamber'i ...

Musa’ya Tevrat Verildi mi?

Resim
Kur’an’a dikkatle bakıldığında “Musa’ya Tevrat verildi” şeklinde bir ifade geçmez. Bunun yerine, Musa’ya “kitap” (الكتاب), “suhuf” (صحف) veya “furkan” verildiği söylenir. Şimdi Kur’an’ın Tevrat hakkındaki tasvirini açalım: 1. Tevrat’ın Kur’an’daki Tanımı “Tevrat” (التوراة) kelimesi Kur’an’da 18 kez geçer. Genellikle Musa’ya değil, İsrailoğulları’na verilmiş bir vahiy kitabı olarak anılır. Örneğin: “Şüphesiz biz Tevrat’ı indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Allah’a teslim olmuş peygamberler onunla Yahudilere hükmederlerdi…” (Mâide 44). Bu ayette Tevrat’ın Musa’ya değil, Musa’dan sonraki peygamberler ve bilginler aracılığıyla İsrailoğulları için bir hüküm kitabı olduğu görülür. --- 2. Musa’ya Verilen ile Tevrat’ın Farkı Kur’an’a göre: Musa’ya verilen: “Kitap”, “Suhuf”, “Furkan” “Musa’ya kitabı verdik, kardeşi Harun’u da onunla yardımcı kıldık.” (Furkan 35) “Şüphesiz bu, önceki sahifelerde de vardır. İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde.” (A’lâ 18-19) Tevrat: Musa’dan sonra, özellikle İsrai...

Müşrikler Faturayı Allah’a Keser

Resim
Müşrikler Faturayı Allah’a Keser Kur’an, müşriklerin temel zihniyetini sadece putlara tapınma veya ritüellerle sınırlı görmez. Onların en büyük sorunu, sorumluluklarını Allah’a yükleyerek kendi yanlışlarını meşrulaştırmaya çalışmalarıdır.  Bu zihniyet, tarih boyunca insanların hakikati reddetmek için kullandıkları en yaygın bahanelerden biri olmuştur. 1. Müşrik Mantığı: “Allah İsteseydi…” Kur’an’da müşriklerin sıkça tekrarladığı söz şu şekilde aktarılır: “Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız O’ndan başkasına kulluk etmezdik; O’nun emri olmadan hiçbir şeyi haram da kılmazdık.” (En‘âm 6/148; Nahl 16/35) Bu söylem, iki şeyi içerir: a. Kendi tercihlerinden kaçış: İsyanlarının sorumluluğunu Allah’a yüklyüklüyorlar. b. Meşruiyet arayışı: Kendi düzenlerini “Allah’ın takdiri” gibi gösteriyorlar. 2. Faturayı Allah’a Kesmenin Psikolojisi Müşriklerin bu söylemi, aslında bir kaçış psikolojisidir. Çünkü: Yanlışı üstlenmek yerine suçu kadere atarlar. İnşa ettikleri putçu düzeni sorgulamak ye...

Kuran: Bilgi Kitabı Değil, Vaad Kitabıdır.

Resim
Kur’an: Bilgi Kitabı Değil, Vaad Kitabı Giriş İnsanlık tarihi boyunca kutsal metinler genellikle “bilgi kaynağı” olarak görülmüştür. Kozmoloji, ölümden sonrası, insanın mahiyeti gibi alanlarda kesin bilgiler içerdiği varsayılmıştır. Ancak dikkatle incelendiğinde Kur’an’ın kendisini bir “bilgi kitabı” olarak değil, bir “vaad kitabı” olarak sunduğu görülür. Kur’an’ın amacı, insanlığa fiziksel âlemin detaylarını aktarmak değil, Allah’ın insana yönelik çağrısını, uyarısını ve vaadini bildirmektir. 1. Kur’an’ın Kendi Tanımı Kur’an kendisini defalarca şu kavramlarla tanımlar: Hudâ (hidayet, yol gösterici) (Bakara 2: “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır, muttakîler için bir hidayettir.”) Zikr (hatırlatma, öğüt) (Sad 49: “Bu bir zikirdir; muttakîler için elbette güzel bir dönüş vardır.”) Beşîr (müjdeleyici) ve Nedhîr (uyarıcı) (Nisâ 165) Mîzân (ölçü, denge koyucu) (Rahmân 7–9) Hiçbir yerde Kur’an kendisini bir “bilgi deposu” veya “ölüm sonrası hayatın kesin tasviri” olarak sunmaz. Onun temel...

KISAS: Kuran’da Adaletin ve Hayatın Korunması

Resim
  KISAS (Bakara 178-179) – Kapsamlı Analiz Kur’an’da kısas (قِصَاص) kavramı, hem hukuki hem toplumsal hem de ahlâkî boyutlarıyla hayatın korunması ve adaletin sağlanması amacıyla ortaya konmuştur. Bu bağlamda Bakara 178-179 ayetleri, ölümlü olaylarda uygulanacak adil karşılık ilkesini ve toplum için hayatî derslerini açıklamaktadır. 1. Hukuki Boyut Temel İlke: “Ölümlü olaylarda kısas” → Haksız yere bir can alanın eşdeğer bir karşılıkla cezalandırılması . Bu, bireyin hayat hakkını koruyan bir adli denge mekanizmasıdır . Uygulama Detayları: “Hüre hür, köleye köle, kadına kadın” → Kısasın uygulanmasında statüye göre eşitlik ; ölenin statüsüne uygun adalet. Kısasın misliyle uygulanması , toplumsal zulmü ve intikam duygusunu önler. 2. Toplumsal Boyut Af ve Bağış: “Ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa” → Ölenin yakınları, kısas yerine maddi ödeme veya bağış kabul edebilir. Bu, toplumsal uyum ve insani ilişkilerin korunmasını sağlar...

KENZ: Paylaşılmayan Servet ve Emanet Hazine

Resim
  Kur’an’da Kenz Kavramı: Paylaşılmayan Servet ve Emanet Hazine Bu makalede Kur’an’da geçen “kenz” (كنز) kavramı, dilsel, terimsel ve tematik açıdan incelenmektedir. “Kenz” hem maddî servet (altın, gümüş, mal) hem de manevî değer bağlamlarında ele alınmıştır. Tevbe 34–35 ayetleri, kenzin olumsuz yönünü —topluma kapatılan, infaktan mahrum bırakılan servet— vurgularken, Kur’an’ın genel mesajı, mal ve değerlerin tedavülde olması gerektiği ve ihtiyaç fazlasının infak edilmesi gerektiği üzerinedir. 1. Giriş Kur’an’da mal ve servet konusu, insanın dünya ile ilişkisini anlamak bakımından kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda “kenz” kavramı , servetin biriktirilip saklanması ve topluma katılmaması durumunu ifade eder. Çalışmamızda kavramın kökeni, Kur’an’daki kullanımı ve sosyo-ahlakî mesajı detaylandırılacaktır. 2. Kenz Kelimesinin Kökeni ve Terimsel Anlamı Kenz (كنز) , lügatte “define, hazine, yeraltında saklı kalmış değerli eşya; para veya altın” anlamına gelir. Terimsel ...

Kuran’da İnsanın Onurlandırılması

Resim
Kur’an’da Kerâmet, Tekrîm ve İkrâm Kavramları: Dilsel ve Teolojik Bir İnceleme Bu makalede, Arapça ك ر م (krm) kökünden türeyen kerâmet , tekrîm ve ikrâm kavramları Kur’an merkezli olarak ele alınmaktadır. Kur’an’da bu kavramlar, insana yaratılış itibariyle verilen ontolojik şeref, değer ve saygınlık ile ilgilidir. Çalışmada, kökün dilsel kökeni, Kur’an’daki kullanımları ve insanın kerem sahibi kılınmasının boyutları incelenmektedir. 1. Giriş Kur’an, insana verilen değer ve onuru farklı kavramlarla ifade eder. Bu kavramlardan biri olan kerâmet , günümüzde çoğu kez farklı anlamlarla yorumlansa da Kur’an bağlamında, insanın yaratılışında ve toplumsal hayatında sahip olduğu şeref, onur ve saygınlık ile ilgilidir. Bu çalışmada kerâmet, tekrîm ve ikrâm kavramlarının dilsel ve teolojik çerçevesi ortaya konulacaktır. 2. Kök ve Dilsel Çerçeve كرم (krm) kökü Arap diline, “atın derisinin inceliği, tüyünün yumuşaklığı ve kokusunun güzelliği” anlamlarından girmiştir. İncilerden yapıl...

Kuran’da İhtiyarlık Metaforları

Resim
  Kur’an’da İhtiyarlık Metaforları Kur'an'da insan hayatının son evresi olan ihtiyarlık , güçlü metaforlar ve belagatli ifadelerle anlatılır. Bu tasvirler, yaşlılığın sadece biyolojik bir süreç olmadığını, aynı zamanda derin manalar barındıran bir tefekkür vesilesi olduğunu gösterir. 1. Zekeriyya'nın Duası: İç ve Dış Yaşlılık Metaforu Meryem Suresi'nde (19:4),Nebimiz Zekeriyya'nın duası, ihtiyarlığın en çarpıcı tasvirlerinden birini sunar: "Rabbim! Kemiklerim zayıfladı, başım ağarmış saçlarla alev gibi tutuştu. Fakat ben, sana dua etmekle hiç hüsrana uğramadım." "Kemiklerin zayıflaması" (وَهَنَ الْعَظْمُ): İnsan bedeninin en sağlam yapısı olan kemik üzerinden, gücün ve dayanıklılığın kökten tükenişi anlatılır. Bu ifade, içten gelen bir çöküşü simgeler. "Başın beyazla tutuşması" (وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا): Saçların ağarması, ateşin yayılıp alev almasıyla benzetilir. Bu istiare , yaşlılığın dış görünümdeki belirgin ve hızlı yayılı...

Kuran’da “Katl” ve “Kıtal” Kavramları

Resim
Kur’an’da "Katl" ve "Kıtal" Kavramlarının Analizi Kur’an’da geçen katl (قتل) ve kıtal (قتال) kavramları, genellikle basitçe "öldürmek" veya "savaşmak" olarak çevrilse de, bu iki terim arasında derin anlamsal ve bağlamsal farklılıklar bulunmaktadır. Bu ayrım, Kur’an'ın savaş, barış ve insan onuru hakkındaki bütüncül yaklaşımını anlamak için kritik bir öneme sahiptir. Bu makalede, bu kavramların dilsel köklerine, bağlamsal kullanımlarına ve teolojik anlamlarına odaklanarak aralarındaki ince farkı ortaya koyacağız. 1. Dilbilimsel ve Morfolojik Temel Arapça Q-T-L (قتل) kökü, temel olarak "bir şeyi sona erdirmek" veya "etkisiz kılmak" anlamına gelir. Bu temel anlam, kullanıldığı fiil kalıplarına göre fiziksel bir eylemden mecazi bir duruma kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Klasik Arabi sözlüklerde bu kökün sadece can almak değil, aynı zamanda " bir şeyi yok etmek" veya "işlevsiz hale getirmek " gibi anlam...

İnancın Kökü ve Sözün Mucizesi

Resim
  Kelime-i Tayyibe: İnancın Kökü ve Sözün Mucizesi Kur’an’da “kelime-i tayyibe” ifadesi, sadece dilin güzelliğini değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerinde filizlenen iman tohumunu simgeler. Arapça kökeniyle كلمة طيّبة (kelime-i tayyibe) , “hoş, güzel söz” anlamına gelir. Ancak Kur’an perspektifinde bu söz, salt estetik bir ifade değil; gerçek iman, yani “La ilâhe illallah” gerçeği ile eşdeğer tutulur. Bu bağlamda kelime-i tayyibe, Allah’a yönelmenin, içsel teslimiyetin ve insan ruhunun kalıcı değerlerle beslenmesinin sembolüdür. 1. Kelime-i Tayyibe ve Ağacın Metaforu İbrahim Suresi’nin 24-27. ayetlerinde Allah, iman ve söz arasındaki ilişkiyi ağaç metaforu ile açıklar. Güzel söz, “kökü sabit, dalı-budağı göğe uzanan, Rabbinin izniyle her an meyve veren ağaç” olarak tarif edilir. Burada üç temel unsur öne çıkar: Kökün Sabitliği: Söz, sadece dile dökülen kelimelerden ibaret değildir; ruhun derinliklerinde kök salmalıdır. Sabit kök, kalbin Allah’a bağlılığını ve iman...

Kabe’nin Taşlarından Tevhid İlkelerine

Resim
KAVÂİD: Bakara 127. Ayette “Temeller”in Anlamı 1. Kavâid’in Lügat Anlamı Bakara/127. ayette geçen “القواعد / Kavâid” kelimesi, “قاعد/ قاعدة (kaide)” kelimesinin çoğuludur. Kökü ق-ع-د (qa-‘a-da) olup “oturmak, sabitlenmek, temel atmak” anlamına gelir. Bu nedenle bir yapının temeline kaide denmiştir. Öz anlam: temel, oturak, sabitlenmiş esas . Mecaz anlam: Her ilim dalının, kavramın ve sistemin temel kuralları, ilkeleri . Örneğin “edebiyat kaideleri, fizik kaideleri” gibi. Kur’an’da “kavâid” üç yerde geçer: Bakara/127 Nahl/26 : Allah binaları “temellerinden” (kavâid) çökertmiştir. Nur/60 : Burada “oturmuş, yaşlı kadınlar” için kullanılır. 2. Bakara/127’deki İfade Ayet şöyledir: وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ “Bir zaman İbrahim ve İsmail, el-Kavâid min’el-Beyt’i yükseltiyorlardı ...” Buradaki teknik noktalar: el-Kavâid : Belirli “o temeller.” el-Beyt : Belirli “o beyt.” Ayette “min” edatı vardır: “el-kavâid min’el-b...