Bu Blogda Ara

nedir? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nedir? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mayıs 2025 Pazar

RUH Kurana göre nedir ? 📥

📥 RUH Kurana göre nedir ?

---


1. Kelime Kökeni ve Anlam Alanı


Ruh (رُوح) kelimesi Arapça kökenlidir. Kökeni "ر-و-ح" (r-w-ḥ) fiil köküdür.


Bu kök, temel olarak "esmek, hareket etmek, canlandırmak, ferahlık vermek" gibi anlamlara gelir.


Fiil olarak kullanıldığında "raḥa" dinlenmek, ferahlamak; "yarūḥu" esmek, gitmek anlamlarını taşır.


Rîh (رِيح) aynı kökten gelir ve "rüzgâr" demektir. Dolayısıyla "ruh", soyut ve canlandırıcı bir etkiyi anlatan bir kavramdır.




---


2. Kur’an’daki Kullanım Biçimleri


Kur’an’da “ruh” kelimesi çeşitli bağlamlarda kullanılır. Cebrail anlamı çoğunlukla geleneksel yorumlara dayanır; ancak kelimenin kendisi “vahiy”, “ilahi ilham”, “canlılık verici bilgi”, hatta doğrudan “hayat özü” gibi anlamlarla karşımıza çıkar:


a. Ruh ve Vahiy/İlahi Bilgi:


“Ruh’ul-Kudüs”: Kudüs (kutsal) ruh anlamında, temizleyici ve arındırıcı vahiy etkisiyle ilişkilidir.


“Ruh'ul-Kudüs onu senin Rabbinden hak olarak indirdi.” (Nahl 16:102)



“Ruh”un indirilmesi:


“Kullarından dilediğine emrimizle ruhu indiririz.” (Şûrâ 42:52)


Buradaki ruh, doğrudan vahiydir; insanın kalbine indirilen ilahi bilgidir.




b. Ruh ve Hayat/Cansızlıktan Diriliş:


“Adem’e ruhumdan üfledim...” (Hicr 15:29, Sâd 38:72)


Bu kullanımda “ruh”, Allah’tan gelen bilinç kıvılcımı, insanı hayvanî olandan ayıran idrak ve ahlaki kapasite olarak okunabilir.



“O, hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk 67:2)


Hayatın kaynağı olan “ruh”, canlılık ve sorumluluk anlamında düşünülmelidir.




c. Ruh’un Emr ile İlişkisi:


“Ruh, Rabbimin emrindendir.” (İsrâ 17:85)


Bu ayet ruhun mahiyetini sorgulayanlara bir cevap niteliğindedir: Ruh, insan aklının kuşatamayacağı, sadece "emr"le (ilahi irade ve düzenle) ilişkili bir varlıktır.





---


3. Kavramsal Özet


Ruh, Kur’an’da çok katmanlı bir kavramdır:


Vahiysel bilgi / ilahi kelam (bilinç taşıyan bilgi)


Canlılık / hayat veren nefes


Ahlaki sorumluluk kapasitesi


İlahi buyrukla bağlantılı sır (emr)




Kur’an’da hiçbir ayette doğrudan "Ruh = Cebrail" denilmez. Bu eşitleme, daha çok rivayet ve klasik tefsir geleneğiyle şekillenmiştir.



---



2 Mayıs 2025 Cuma

TAPMAK NEDİR? ( “A-b-d” (عبد) Kavramının ) 🛐




Tapmak Nedir?

Kur’ân Perspektifinde ‘Abd’ Kavramının Teolojik ve Ontolojik İnşası

İslam geleneğinde “ʿabd” (عبد) kökü genellikle “tapmak” ya da “ibadet etmek” anlamlarında değerlendirilmiş; bu kavram Allah’a yönelik ritüel davranışlarla sınırlandırılmıştır. Ancak Kur’ân’daki kullanımları dikkatle incelendiğinde, “ʿabd” kavramının yalnızca bir ibadet biçimini değil, daha köklü bir "itaat, yöneliş, boyun eğme" halini temsil ettiği görülür. Bu çalışma, ‘abd’ kavramının Kur’ân’da nasıl çok katmanlı biçimde inşa edildiğini; Allah, şeytan, tâğût ve diğer sahte otoriteler bağlamında nasıl kullanıldığını ele alarak, geleneksel anlayış ile Kur’ân merkezli yaklaşım arasındaki farkları ortaya koymaktadır.


---

1. Kur’ân’da ‘Abd’ Kavramının Anlam Katmanları

1.1. ‘Abd’ Sadece Allah’a Yönelik Değildir

Kur’ân, ‘abd’ kavramını yalnızca Allah’a yönelişte değil; şeytana, tâğûta ve Allah’tan başka otoriteler karşısında da kullanır. Bu yönüyle “ibadet”, sadece ritüel bir eylem değil; itaat edilen ve hayat düzeni belirleyici olarak kabul edilen merkeze yönelişi tanımlar.


---

2. Şeytana Kulluk: ‘Abd’ Kavramının Negatif Formu

Kur’ân, kimsenin doğrudan “şeytana tapıyorum” demediğini; ancak şeytanın telkinlerine uymanın bir “kulluk” biçimi olduğunu vurgular:

> "Babacığım! Şeytana kulluk etme (لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ); çünkü o Rahman’a isyan etti."
(Meryem, 44)



Bu ifade, şeytanın doğrudan bir tanrı ilan edilmesine gerek olmadan, ona tabi olmanın da bir ‘ibadet’ olduğunu ortaya koyar.


---

3. Tâğût’a İtaat: Şirk Biçimi Olarak Kulluk

Tâğût, Kur’ân’da Allah dışında mutlak otorite ve hüküm koyucu olarak benimsenen yapıları ifade eder. Bu otoritelere sorgusuz bağlılık da bir “kulluk” olarak değerlendirilir:

> “Allah, kendisine lanet ettikleri kimseleri, gazaba uğrattıklarını ve onlardan tâğût’a kulluk edenleri (وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ) haber verir.”
(Mâide, 60)



Bu ayet, tâğût’a ibadetin bir şirk biçimi olduğunu açıkça ortaya koyar.


---

4. Ataların Yoluna Uyma: Geleneksel Kulluk

Kur’ân, kulluğu sadece bireysel değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir yöneliş olarak da ele alır. Ataların izinden körü körüne gitmek de bu bağlamda bir kulluk türüdür:

> “Atalarımızı bir din üzerinde bulduk ve biz de onların izinden gidiyoruz.”
(A’râf, 70)



Bu tür geleneksel bağlılık, düşünsel teslimiyetin bir şekli olarak Kur’ân’da eleştirilir.


---

5. Tevhidî Kulluk: Dini Allah’a Has Kılmak

Kur’ân’ın merkezinde, dini yalnızca Allah’a has kılmak (ihlâs) ilkesi yer alır. Tevhid, sadece Allah’ı tanımak değil; sadece O’na yönelmek, O’ndan başkasını otorite kabul etmemektir:

> “De ki: Bana, Allah’a kulluk etmem ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamam emredildi.”
(Ra’d, 36)



> “De ki: Ben, Rabbimden gelen apaçık deliller geldikten sonra, sizin Allah’tan başka yöneldiğiniz şeylere kulluk etmekten nehyolundum.”
(Mü’min, 66)




---

6. Esnâm: İnsan Eliyle Üretilmiş Putlar

Kur’ân’da “esnâm” sadece taş heykelleri değil; insan eliyle oluşturulmuş, anlam yüklenmiş tüm sahte otoriteleri kapsar. Bu putlar ideolojiler, sistemler, gelenekler ve yazılı kurallar da olabilir:

> “Rabbim! Beni ve soyumu, putlara (esnâm) kulluk etmekten uzak tut.”
(İbrahim, 35)



> “Yonttuğunuz şeylere mi kulluk ediyorsunuz?”
(Sâffât, 95)




---

7. Ellerle Yapılanlar ve Ontolojik Vebal

Kur’ân sıkça, insanların “elleriyle yaptıkları” şeylerden sorumlu tutulacaklarını vurgular. Bu, sadece fiziksel eylemleri değil; inşa ettikleri düşünsel ve kültürel sistemleri de kapsar:

> “Bu, kendi ellerinizle yapmış olduklarınızın karşılığıdır.”
(Âl-i İmrân, 182)



> “Başınıza gelen her musibet, ellerinizle kazandıklarınızdandır.”
(Şûrâ, 30)



Bu ayetler, sahte değer sistemlerine yönelmenin ontolojik sorumluluk doğurduğunu gösterir.


---

Sonuç: Teolojik Değil Ontolojik Kulluk

Kur’ân’daki ‘abd’ kavramı, klasik anlamda ritüel ibadetlerin çok ötesinde, ontolojik bir bağlılık biçimi olarak karşımıza çıkar. Buna göre:

Kulluk, neye tabi olunduğuyla ilgilidir; kişi hayatını hangi ilkeye göre şekillendiriyorsa, ona kulluk ediyordur.

Tevhidî kulluk, yalnızca Allah’a yönelmeyi değil, tüm sahte otoriteleri reddetmeyi gerektirir.

Putlar, yalnızca heykeller değil; insan eliyle yapılan her tür anlam, sistem ve otoritedir.

Şirk, bazen açıkça değil; kültürel, geleneksel ya da fikrî teslimiyet yoluyla da ortaya çıkar.


Bu çerçevede Kur’ân, bireyi ritüelci bir tapınmadan çok daha derin bir sorumluluk bilincine çağırır: Kime kulluk ettiğini sorgulamak, kime boyun eğdiğini fark etmek ve yalnızca Allah’a yönelmek.


---