Kayıtlar

takdim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kuranda Takdîm (öne alma) ve Tehîr (arkaya alma)

Resim
Kur’an’da Takdîm ve Tehîr: Anlam, Fonksiyon ve Örnekler Kur’an-ı Kerim, Arap dilinin en ince ve zengin anlam katmanlarını barındıran kutsal metindir. Onun dilinde yer alan kelime ve isim dizilişleri, bazen modern dil alışkanlıklarından farklıdır. Bu farklılıkların arkasında ise takdîm (öne alma) ve tehîr (arkaya alma) adı verilen dilsel ve belagati kurallar yatar. Bu iki kavram, Arapça dilbilgisinde ve belagat sanatında, cümlenin anlamını güçlendirmek, dinleyici veya okuyucunun dikkatini çekmek amacıyla kelimelerin sıralamasını değiştirme usulüdür. Kur’an’da özellikle Allah’ın isimleri arasında bu kural açıkça görülür. En belirgin örnek, “ Alîm ” (Bilen) ve “ Hakîm ” (Hikmet sahibi, hüküm veren) isimlerinin ayetlerde yer alış biçimidir. Bu isimlerin hangi sırayla dizildiği, ayetin anlam derinliğini ve vurgu noktasını belirler. Takdîm ve Tehîr’in Ayetteki Anlam ve Vurgu Katmanları Kur’an’da bir ayette Allah’ın isimlerinden “Alîm” ve “Hakîm” birlikte geçtiğinde, bu iki isimden hangisin...

Kuran’da Edebi Sanatlar ve Örnekleri 🔎

Resim
  🔎 Kur’an’da Edebi Sanatlar ve Örnekleri 1. Cüz’ün Kastedilip Küllün (Bütünün) Anlatılması / Küllün Kastedilip Cüz’ün (Parçanın) Anlatılması Tanım: Bir parça kullanılarak bütün kastedilir ya da bütün kullanılarak bir parça anlatılır. Örnekler: “Yüzünüzü Mescid-i Haram tarafına çeviriniz.” (Bakara 2/144) → Burada "yüz" ile tüm beden kastedilmiştir. “Esir bir boyun kurtarmaktır.” (Beled 90/13) → “Boyun” sözcüğüyle tüm insan (köle) kastedilmiştir. “Yeri serdi.” (Örn. Taha 20/53) → Buradaki “yer”den maksat “yer kabuğu”dur, yani yeryüzünün yaşanabilir yüzeyi. 2.  Kafiye / Ahenkli Uyak Kullanımı Tanım:  Ayetlerin sonunda ses uyumu ile ritim sağlanır. Örnek: Âdiyât Suresi tamamıyla bu ses ve ritim sanatına örnektir. 3. İltifat (Anlatımın Kişi/Kip Değiştirmesi) Tanım: Anlatım birinci, ikinci veya üçüncü kişi kiplerinden birine aniden geçer. Örnek: Zülkarneyn kıssasında anlatım: “O da bir yol tuttu... Güneşin battığı yere kadar ulaştı... Dedik ki: Ey Zü...