Kayıtlar

Hidayet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kur’an’da Yolun Evi, Evin Yolu

Resim
  🕋 Hidayet ve Beyt: Kur’an’da Yolun Evi, Evin Yolu 1. Giriş: Hidayetin Mekânı Var mıdır? Kur’an’da hidayet , belirli bir coğrafyaya, kavme, geleneğe ya da tarihsel ayrıcalığa bağlanan bir statü değil; düşünsel, ahlaki ve toplumsal bir istikamet olarak ele alınır. Buna rağmen Kur’an, bu istikameti insanlığın kadim sembolü olan Beyt kavramıyla irtibatlandırır. “Beyt”, salt taş ve duvarlardan oluşan bir yapı değil; tevhidin odak noktası , yönün sabitlendiği bir mihver ve insanlığın ortaklaşa kabul ettiği ilk işarettir. Hidayet bir yol , Beyt ise bu yolun yön gösteren işareti dir. 2. Hidayetin Başlangıcı: “İnsanlar İçin Kurulan İlk Ev” (Âl-i İmran, 96) Kur’an’ın Beyt’i “insanlar için kurulan ilk ev” olarak nitelendirmesi, bir mekâna tarihî üstünlük atfetmek için değil; yönlendirici işaretin başlangıcını belirtmek içindir. Kur’anî mantık şudur: İlk ev → İlk yönlendirme İlk yönlendirme → Hidayetin başlangıç hattı Bu evin “mübarek” (bereket dağıtan) ve “hidayet” (istikamet ...

Sen Onu Derleyip Getirseydin Ya!

Resim
  🔥 “Ayet mi İstediniz? Gözünüz Değil, Kalbiniz Görsün” A‘râf Sûresi’nin 203. ayeti, vahyin doğası, peygamberlik görevi ve insan zihninin beklentileri arasındaki gerilimi çarpıcı biçimde açığa çıkarır. Muhataplar Peygamber’e, “Neden yeni bir ayet getirmiyorsun? Onu da derleyip toplasaydın ya!” diyerek, vahyin ilahi kaynağını değil, peygamberin beşerî gücünü sorgularlar. Ancak Allah, bu talebi bir “ayet üretimi” isteği olarak değil, vahyin doğasını yanlış anlamanın sonucu olan bir zihinsel terslik olarak teşhis eder. Cevap nettir: “Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyarım.” Böylece Kur’an, dışsal mucize arayışına karşı içsel görme (basîret), yön bulma (hidayet) ve rahmet kapısını açar. 1. “Ayet” Kavramı: Gözün Değil, Kalbin Okuması Kur’an’da “ayet” (işaret) kelimesi, yalnızca bir cümle değil; kâinat, tarih ve vahiy arasındaki görünmez bağları temsil eder. Kozmik Ayetler: Göklerin, yerin ve yaratılışın düzeni, Allah’ın kudretinin görülebilir izleridir (Bakara 164; Fûs...

DALALET: Kaybolmak mı, Sapmak mı, yoksa aramak mı ?

Resim
DALÂLET: KAYBOLMAK MI, SAPMAK MI, YOKSA ARAMAK MI? Kur’an’da “ضلالة” Kavramının Sıradışı Bir Tahlili 1. ‘Sapmak’ mı, ‘Yoldan Çıkmak’ mı? Yoksa ‘Henüz Bulamamış Olmak’ mı? İslam düşüncesinde "dalâlet", genellikle "doğru yoldan sapma", "hidayetin karşıtı", "küfür" veya "iman etmeme" gibi negatif anlamlarla anılır. Ancak Kur’an’da bu kelimenin kullanıldığı bağlamlara derinlemesine bakıldığında, yalnızca ahlaki veya inançsal sapkınlığı değil, daha geniş, hatta insani bir arayış hâlini anlatan çok katmanlı bir kavram olduğu görülür. Kur’an'da dalâlet , her zaman "şeytanî bir yöneliş" değil, bazen bilinçli bir arayışın, bazen de varoluşsal şaşkınlığın ifadesidir. Öyle ki bizzat peygamberin bile bir zamanlar “dalâlette” olduğu söylenir: وَوَجَدَكَ ضَالًّا فَهَدَى “Seni dalâlet içinde buldu da hidayet etti.” (Duha, 93:7) Bu ayet, geleneksel “dalâlet = günahkârlık” anlayışını sorgulatacak denli çarpıcıdır. Peki ama Resûlul...