Bu Blogda Ara

nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Haziran 2025 Çarşamba

İbrahim ve Lut Nebî’ye gelen ELÇİLER





İbrahim ve Lut Nebî’ye gelen Misafirler

Kur’an Perspektifinden Kavramsal ve Düşünsel Bir Okuma

Kur’an, peygamber kıssalarını yalnızca tarihsel olaylar zinciri olarak sunmaz. Bu anlatılar, insanın zihinsel ve ahlaki gelişimini destekleyen, toplumsal sorumluluklara ışık tutan ve ilahi sistemin işleyişini sembollerle aktaran çok katmanlı öğretici metinlerdir.

Bu bağlamda, İbrahim ve Lut Nebî’ye gelen “misafirler” kıssası, yüzeyde bir konuk ağırlama sahnesi gibi görünse de, derinlikte:

Vahyin geliş biçimini,

İnsanın bilinç düzeyini,

İlahi rahmet ve adalet dengesini,

Ve doğa yasalarıyla vahyin nasıl iç içe işlediğini ortaya koyan çok yönlü bir örnektir.

🔹️🔸️🔹️

Her ikiside Nebi olan İbrahim ve Lut Nebiye vahiy bilgisi rasuller olmadan niye verilmedi.⤵️

Vahyin Biçimleri ve Elçilerin Rolü: İbrahim ve Lût Örneği

https://dersvekuran.blogspot.com/2025/06/vahyin-bicimleri-ve-elcilerin-rolu.html

🔸️🔹️🔸️



1. Misafirliğin Görünmeyen Yüzü: Vahiy Kılığında Geliş

Hud 69:
“Andolsun, elçilerimiz İbrahim’e müjdeyle geldiler. ‘Selâm!’ dediler. O da, ‘Selâm!’ dedi. Gecikmeden kızartılmış bir buzağı getirdi.”

Kur’an anlatıya, gelenlerin kimliklerini “elçilerimiz” (رُسُلُنَا) diyerek açıkça belirterek başlar. Ancak İbrahim Nebî, onların kim olduğunu ilk anda anlayamaz. Çünkü bu elçiler, gündelik hayata dahil olacak şekildedirler.

Bu durum, vahyin bazen:

Doğrudan değil,

Sıradan görünen olayların içinden,

Bilinç ve sezgiyle fark edilebilecek biçimde geldiğini gösterir.


Burada geçen:

بِبُشْرَىٰ / bi-buşrâ: "Müjde ile", kökü ب-ش-ر olup beşer (insan) ve beşaret (sevinçli haber) kavramlarını içerir.


Gelenler yalnızca ziyaret için değil, çift yönlü bir görevle gelmişlerdir:

Rahmet yönüyle: İshak’ın doğumunu müjdelemek.

Adalet yönüyle: Lut kavminin helakıyla ilgili hükmü tebliğ etmek.



---

2. Yemeğe El Uzatmayan Elçiler: Bilinç Uyarımı ve Görev Ahlakı

Hud 70:
“Onların ellerinin yemeğe uzanmadığını görünce içine bir korku düştü. ‘Korkma,’ dediler. ‘Biz Lut kavmine gönderildik.’”

İbrahim, sunduğu yemeğe ellerinin uzanmadığını görünce derin bir korkuya kapılır. Zira misafirlik kültüründe yemek yemek:

Güven,

Samimiyet,

Ve barışçıl niyeti temsil eder.


Misafirlerin bu davranışı, onların sıradan insanlar olmadığını ve belki de geliş amaçlarının rahmet değil, azap olduğunu düşündürür. 

Kur’an bu ruh halini şöyle ifade eder:

نَكِرَهُمْ / nekirahum: "Onları tanımadı", yani yadırgadı, içten içe bir tehdit sezdi.


🔹 Korkunun Altında Yatan Sezgi: Azap

İbrahim’in korkusu, yalnızca kimlik bilmezlikten kaynaklanmaz; aynı zamanda geliş amaçlarının olumsuz olabileceği endişesidir. Vahiy bazen sevinçle, bazen yıkımla gelir.

Yemek yememeleri, onun zihninde şöyle bir denge kurar:

Eğer müjde varsa, beraberinde azap da olabilir.


Nitekim elçiler onun bu sezgisini görür ve şöyle derler:

“Korkma, biz Lut kavmine gönderildik.”

Yani: Senin evin güvenli, ama azap başka yere gidiyor.



🔹 Görev Ahlakı: Karşılıksız Tebliğ

Elçilerin yemeğe el uzatmaması aynı zamanda vahyin aracıları olarak hiçbir karşılık kabul etmeyeceklerini ima eder. Kur’an’da birçok peygamber bu ilkede birleşir:

“Ben sizden hiçbir ücret istemiyorum.” (Şuara 109, 127, 145…)


Yemek bile olsa bu, bir karşılık veya ücret anlamına gelir. Oysa bu elçiler yalnızca görev için gelmişlerdir. Bu davranış, ilahi mesajın menfaatten arınmış doğasına çok zarif bir örnektir.


---

3. Gülen Kadın: Müjdenin Sezgiyle Kavranışı

Hud 71:
“Eşi ayakta duruyordu; güldü. Biz de ona İshak’ı, ardından da Yakub’u müjdeledik.”

İbrahim’in eşi, yaşlı ve kısır olduğunu bilmesine rağmen bu habere gülerek tepki verir. Bu, bir inkâr değil; hayretle karışık bir teslimiyet gülüşüdür.

Kur’an özellikle onun ayakta durduğunu söyler:

Pasif değil,

Olaylara tanıklık eden,

Vahyi duyan ve algılayan bilinçli bir figür olarak betimlenir.


Müjde edilen yalnızca bir doğum değil; vahyin soya dayalı sürekliliğidir. İshak ve Yakub, gelecek nesillerin ilahi mesaj taşıyıcılarıdır.


---

4. Bu Olay Mucize mi? Hayır, İlahi Takdir ve Sünnetullah

İbrahim’in eşi yaşlı ve kısırdır; biyolojik olarak hamilelik beklenmez. Ancak Kur’an bu olayı bir "mucize" olarak değil, Allah’ın iradesiyle mümkün kılınan bir tasarruf olarak sunar:

Hud 73:
“Bu, Rabbinin emridir. O, dilediğini yapar.”

Burada mucize kavramı yerine:

Allah’ın yaratıcı düzeni içinde sıra dışı imkan yaratması,

Sünnetullah’ı ihlal etmeden, alışılmışın ötesinde bir sonuç vermesi vurgulanır.


Bu yaklaşım, Kur’an’ın doğa yasalarıyla çelişmeyen ama onların sınırlarını aşan bir ilahi kudreti nasıl işlediğini gösterir.


---

5. Misafir mi, Ordu mu? Sayıca Az, Ama Görev Yüklü Elçiler

Kur’an’da geçen “Rabbinin ordularını ancak O bilir” (Müddessir 31) ifadesi, Allah’ın emrinde olan bilinmeyen güçleri tanımlar. Ancak İbrahim’e gelenler:

Az sayıda,

İnsan ve sadece emir ve bilgi taşıyan elçilerdir.


Bu açıkça Hicr Suresi’nde görülür:

“Lut dedi ki: Bu benim misafirlerimdir; beni rezil etmeyin.” (Hicr 68)


Eğer kalabalık olsalardı, Lut onları koruma ihtiyacı duymazdı. Demek ki bu misafirler bir ordu değil, rahmet ve azap habercisi olan küçük bir görevli gruptur.


---

6. Azap Gökten mi Geldi, Yerden mi Koptu? Doğal Afetin İlahi Dili

Kur’an, Lut kavminin helakini şöyle anlatır:

“Onların üzerine işaretlenmiş taşlar yağdırdık.” (Zâriyât 34)
“Altüst edildiler.” (Hud 82)


Bu anlatım, doğrudan doğal afet ima eder:

Bölge, aktif fay hatları üzerindedir (Lut Gölü çevresi),

Volkanik patlama, depremler, gaz çıkışları, yer çökmesi gibi felaketler bölgeye özgüdür,

“Pişmiş taşlar”, lavla birleşmiş kaya parçaları olabilir.


Kur’an burada doğa olaylarını ilahi adaletin işleyiş aracı olarak sunar. Yani azap:

Gökten inmiş efsanevi bir sahne değil,

Yeryüzünden gelen, Allah’ın yasaları içinde gerçekleşen bir gerçekliktir.



---

7. Sonuç: Misafirlik Görünümünde Vahiy ve İlahi Uyarı

Bu kıssa, yalnızca İbrahim’in evine değil, her bilinçli okuyucunun kalbine yapılmış bir ziyaret gibidir. Kur’an bu sahnede bize şunları öğretir:

Vahiy her zaman doğrudan değil, bazen semboller ve davranışlar yoluyla gelir.

İlahi düzen, rahmet ve azabı birlikte taşır.

Elçiler, görev karşılığı asla karşılık kabul etmez; tebliğde menfaat yoktur.

Azap, doğa yasalarıyla gelir; vahiy doğayla çatışmaz, doğayı konuşturur.


---

🔚 Son Söz:

Vahiy bazen tebessümle gelir, bazen sarsıntıyla.

Onu tanımak için göz değil; bilinç gerekir.

Misafir sandığın, belki de kaderin taşıyıcısıdır.

Azap gökten inmedi; yer kendi sözünü söyledi.



UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

İnsanın İçindeki Melek ve Cin: Şeytanî Bilincin Anatomisi







İnsanın İçindeki Melek ve Cin: Şeytanî Bilincin Anatomisi

İki Kaynaklı Varlık Olarak İnsan

Kur’an’da insan, hem fiziksel hem de metafiziksel boyutlarıyla çok katmanlı bir varlık olarak tanımlanır. Yaratılışında toprak (sükunet, beden, aidiyet) ile birlikte ruhtan üfleme (bilinç, akıl, ilahi irtibat) birlikte zikredilir (Hicr 15/29). Ancak bu ruhsal yapının taşıyıcısı olan bilinç, kendi iç dinamiklerinde hem melekî hem de cinî yönleri taşır. Bu iki yön, insanın içsel çatışmalarını, ahlaki mücadelelerini ve nihai tercihini belirler.

Melekî Yapı: Bilince Yön Veren İlahi Sistem

Kur’an’da melekler, Allah’a isyan etmeyen, emredileni yapan (Tahrim 66/6) varlıklar olarak tanımlanır. Onlar düşünmez, sorgulamaz, sadece hakikati uygular. İnsanın içindeki vicdan, sorumluluk bilinci, hakikate meyil gibi yönler bu melekî yapının tezahürü gibidir. Bir anlamda melek, insanın içinde programlanmış “ilahi ses”tir:

“Her insan için bir sürücü ve bir şahit vardır.” (Kaf 50/21)

Bu şahitlik bilinci, insanın içsel kayıt mekanizmasını ifade eder: hakikate karşı duyarlılık.


Cinî Yapı: Enerji, Arzu ve İsyan Potansiyeli

Cinler ise Kur’an’da "dumansız ateşten" yaratılmış, özgür iradeli, gizli ve hızlı varlıklar olarak tanıtılır (Rahman 55/15). Ateş; hareket, enerji, tutku ve aynı zamanda yakıcı bir potansiyeli temsil eder. Bu bağlamda insanın içindeki cinî yön; arzu, heva, benlik, acelecilik, görünmez ama etkili dürtüler şeklinde tezahür eder.

İnsanın içinde bulunan cinî yapı kontrol altına alınmadığında, onu iblisî bir bilinç yapısına dönüştürebilir.

İblis: Cinî Bilincin Sapkın Yansıması

Kur’an’da iblis açıkça “cinlerdendi” (Kehf 18/50). Yani o, Allah’a karşı gelen ilk özgür bilinçtir. Meleklerle birlikte iken secde emrine muhatap olmuş; fakat kendi mahiyetine (ateş) güvenerek, topraktan yaratılanı (insanı) küçümsemiştir.

“Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan.” (A’râf 7/12)


İblis’in isyanı bir eylem değil, bir zihniyet sorunudur:

Kibir,

Irkçılık (yaratılış üstünlüğü),

Benmerkezcilik,

Emre boyun eğmeme.


Böylece İblis, insanın içindeki cinî yapının bozulmuş, sapmış, kontrolden çıkmış hâlidir.

İçimizdeki İblis: Secde Etmeyen Bilinç

İnsanın içindeki cinî yön, ilahi dengeyle yürürse faydalıdır: enerji verir, hareket kazandırır. Ama bu yön kontrolsüz kalırsa şeytanîleşir. Yani her insanın içinde, potansiyel bir iblisî bilinç yatmaktadır. Bu bilinç:

Kendini üstün gören,

Hakikati eğip büken,

“Ben haklıyım” inadıyla gerçeği inkâr eden,

Egoya secde ettiren bir zihniyet üretir.


İnsanın gerçek sınavı, melekî ve cinî yönleri arasında denge kurmaktır. Melek gibi donuk ve robotik olmak da, cin gibi yakıcı ve isyankâr olmak da insanı kendi fıtratından uzaklaştırır.

İnsanın Kurtuluşu: Nefsini Arındıran Kurtulur

Kur’an’da defalarca vurgulanan temel hakikat şudur:

“Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.”
(Şems 91/9)



İnsanın içindeki cinî yapının ıslahı, melekî yönle değil, vahiyle mümkündür. Vahiy, içimizdeki şeytanî bilinci tanımamızı ve onu kontrol altına almamızı sağlar. Çünkü:

 “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır.”
(Fâtır 35/6)


Ama düşmanı yenmenin ilk şartı onu tanımaktır. Ve bu düşman, dışarıda değil; içimizdedir.


---

Sonuç: Melekleşmek mi, İblisleşmek mi?

İnsanın içindeki cinî yön, onu yeryüzünün en hareketli, üretken ve yaratıcı varlığı yapabilir. Ama aynı yön onu zalim ve cahil de kılabilir (Ahzab 33/72). Melekî yapı ise denge ve sadakati temsil eder. Bu iki yapının dengesi, insana özgü seçim yetkisini ortaya çıkarır.

İblis bir varlık değil, bir tercihtir.
Onu içimizde yaşatan da biziz, susturan da.



Ve secde, sadece yere eğilmek değil, egoyu yere sermek demektir.


---

24 Haziran 2025 Salı

ARAF - 1 "Vicdanın Sınır Bölgesi" 💱




“İki Arada Bir Derede Kalanlar: Kur’an’da A‘râf Ashâbı ve Vicdanın Sınır Bölgesi”



Kur’an, yalnızca mü’min ve kâfir kategorilerini sunmaz. Bazı anlatımlar, insanın ne tam aydınlıkta ne de karanlıkta olduğu gri alanlara işaret eder. İşte bu bağlamda, A‘râf Ashâbı (أصحاب الأعراف), ne cennetlik ne de cehennemlik olan bir grup olarak karşımıza çıkar. Cennetle cehennem arasında, yüksekte, bir "perde" üzerindedirler. Ancak bu ara konum sıradan bir bekleme salonu değildir; burası varoluşun ve vicdanın en keskin sınır noktasıdır.


---

A‘râf Ne Demek?

Kelime anlamı olarak “a‘râf”, ʿurf kökünden gelir ve yüksek yer, tepe, bilinen şey, ayırt eden sınır anlamlarını taşır. Aynı kökten gelen ma‘rûf, iyi ve bilinen şey anlamındadır. Yani “a‘râf” hem yükseklik hem de fark edilebilirlik, yani “bilinçli bir eşik”tir. Bu nedenle A‘râf Ashâbı, hem fiziksel hem de ahlâkî bir sınır bölgesindedir.


---

Kur’an’da A‘râf Ashâbı (A‘râf 7:46–49)

Kur’an’da yalnızca A‘râf Suresi 46–49. ayetlerde bu topluluktan bahsedilir:

“İki topluluk arasında bir perde (hicab) vardır. A‘râf üzerinde de, herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır. Henüz cennete girmemiş ama umut içinde olanlara: ‘Selâm size!’ diye seslenirler.” (7:46)



“Gözleri cehennemliklere çevrilince: ‘Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğuyla beraber kılma!’ derler.” (7:47)



“A‘râf ehli, simalarından tanıdıkları bazı adamlara seslenir: ‘Ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size bir fayda sağlamadı.’” (7:48)



“‘İşte şu kimseler mi Allah’ın rahmetine erişmeyecekler diye yemin ettiklerinizdi? (Bakın,) Onlara: “Girin cennete, artık size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz” denildi.’” (7:49)




---


Ayetler Üzerinden Derin Okuma


1. Konumları: “Hicab” ile Ayrılmışlar

Cennetle cehennem arasında bir “perde” (ḥicāb) var ve A‘râf Ashâbı bu sınırda duruyor. Bu durum, ahlâkî ya da imânî açıdan netleşmemiş bireyleri temsil ediyor olabilir. Onlar ne tam iyilerle ne de kötülerle birlikte; fakat her iki tarafı da tanıyorlar. Bu, bilgiye ve sezgiye sahip, ama eylemi net olmayanların metaforik temsili olabilir.

2. Simalardan Tanımak: Yüzler, Yaşamın Özetidir

Bu kişilerin özelliği, insanları “simalarından” tanımalarıdır. Yüz, Kur’an’da sık sık bir semboldür; birinin gerçek yüzü, kimliğinin dışavurumudur. Bu detay, A‘râf Ashâbı’nın sadece bilgiyle değil vicdanî sezgiyle hareket ettiklerini gösterir. Onlar yüzlerden iyiyi ve kötüyü tanıyabilecek bir idrake sahiptir.

3. Duruşları: Korku ve Umut Arasında

Onlar henüz cennete girmemiştir ama “umut içindedirler” (ṭamaʿ). Aynı zamanda cehenneme bakıp “Bizi zalimlerle kılma!” diye yakarırlar. Yani hem korkuları vardır hem de rahmet umarlar. Bu, insanın varoluşsal gelgitlerini, ahlâkî arada kalmışlığını, karar anlarını temsil eder.

4. İfadeleri: Gerçeği İlan Etmek

A‘râf Ashâbı, dünyada kibirlenmiş ve insanları hor görmüş kişilere şu cümleyi sarf eder:

 “Ne topluluğunuz ne de büyüklük taslamanız size fayda verdi!”
“İşte şu kimseler mi Allah’ın rahmetine erişmeyecekler diye yemin ettiklerinizdi?”



Bu söz, toplumun aşağı gördüğü ama Allah’ın yükselttiği kişilere dair bir hakikati dile getirir. Yani A‘râf ehli, adalet terazisinin gerçekte nasıl işlediğini itiraf ve ilan eden bir bilinç seviyesini temsil eder.


---

A‘râf Ashâbı Kimdir? — Bir Temsili Yorum


1. Bilgi ve Sezgi Ehli: Onlar yüzlerden tanıyabilecek bir farkındalığa sahiptir. Bu, gerçeklerin farkında olan ama tarafını belirlememiş kişi olabilir.


2. Eylemle İmanı Dengeleyememişler: Belki inandıkları şeylerle hayatlarında yeterince adım atamamış, potansiyel taşıyan ama kararsız kalanlardır.


3. Toplumun Gözünden Düşenlerin Savunucusu: Onlar, “kimsenin bir şey sanmadığı” kişilerin haklı çıkmasına tanıklık eder. Bu yönüyle vicdanın son sığınağı gibidirler.




---

Sonuç: A‘râf — Araf’ta Kalmak


Kur’an’da A‘râf Ashâbı, sadece kıyamet sahnesinin bir dekoru değildir. Onlar insanlığın içsel sınırlarını, vicdanın karar anlarını temsil eder. Ne tam bir kurtuluş ne de tam bir helâk… Ama gözlem, sezgi, umut, korku ve şahitlik ile donanmış bir ara bölge. Bu nedenle A‘râf Ashâbı, günümüz insanı için şu uyarıyı taşır:

“Tarafını seçmeden tarafsız kalamazsın; çünkü gözün, kalbin ve aklın zaten tarafını belirler.”



Ve belki de Kur’an’ın bu kısa ama derin sahnesi, hayatın en kritik anlarına dair şu soruyu sordurur:

“Sen hangi yüzde duruyorsun? Simayı tanıyıp hakkı mı savunuyorsun, yoksa yüzleri görmezden mi geliyorsun?”


---

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

23 Haziran 2025 Pazartesi

BEYTULLAH’TAN HÜKME "Demokrasi ve oy verme üzerine"




📘 BEYTULLAH’TAN HÜKME: Kur’an’da Sistem, Hüküm ve Toplumun Adaleti


🕋 Kur’an’da Beyt, Yönetim, Adalet ve Demokrasi Üzerine Bütüncül Bir Yaklaşım




Kur’an’da geçen bazı kavramlar doğrudan fiziksel nesneleri ifade etse de, bunlar çoğu zaman çok daha kapsamlı bir anlamı temsil eder. “Beyt” (ev), “Beytullah” (Allah’ın evi), “Beytü’l-Mâl” (kamu hazinesi) gibi kavramlar yalnızca mekân ya da mülk değil; aynı zamanda ahlaki, hukuki ve toplumsal sistemlerin simgesidir. Bu makalede Kur’an’daki bu kavramlar üzerinden, toplumsal düzenin temelleri, hükmün kaynağı, adalet ilkesi ve modern sistemler (demokrasi, oy kullanma) bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilecektir.


---

🟫 1. BEYTULLAH: Mekânın Ötesinde Bir İlkesel Merkez

Kur’an’da “el-Beyt”, yalnızca Kâbe’yi ifade etmez; bir yön, bir istikamet ve bir merkezî sistem anlamı taşır:

“İnsanlar için kurulan ilk Beyt, Mekke'deki mübarek ve âlemler için hidayet kaynağı olandır.”
— Âl-i İmrân 3:96


Bu beyt:

Hidayet merkezidir.

Kutsallığı Allah’a nispetten gelir.

Tevhid, adalet, eşitlik, yöneliş gibi ilkeleri temsil eder.


Dolayısıyla “Beytullah”, Allah’ın sistemini merkeze alan toplumsal bir düzenin metaforudur.


---

🟩 2. BEYTÜ’L-MÂL: Toplumun Emaneti, İlkenin Yansıması

Kur’an’da doğrudan “beytü’l-mâl” ifadesi geçmez; fakat bu kavram, Kur’an’daki mal, yetim hakkı, sadaka, zekât, kamu yararı gibi birçok ilkenin pratik karşılığıdır.

“Allah’ın sana verdiğinden, O’nun yolunda harca; dünyadan nasibini de unutma...”
— Kasas 28:77



Kur’an’a göre mallar:

Toplumun ortak sorumluluğudur.

Emanettir, yönetici için imtiyaz değil, görevdir.

Yakınlara değil, hak edene verilmelidir.


Yani beytü’l-mâl kavramı, Kur’an’da bir sosyal adalet ve kamu malı sistemi olarak okunabilir.


---

⚖️ 3. HÜKÜM SADECE ALLAH’INDIR: Tevhid ve Hukuk Birliği

“Hüküm yalnızca Allah’ındır.”
— Yusuf 12:40



Bu temel prensip, tüm sosyal ve siyasal sistemlerin üzerine kurulu olması gereken bir ilkedir. Kur’an’a göre:

Helal ve haram koyma yetkisi yalnız Allah’a aittir.

Meşruiyet, toplumun çoğunluğuna değil, vahyin ölçüsüne dayanır.


“Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler; kâfirlerin, zalimlerin ve fasıkların ta kendileridir.”
— Mâide 5:44–47



Bu bağlamda, herhangi bir yönetim sisteminin meşruiyeti, Allah’ın ilkelerine bağlı olup olmamasıyla ölçülür.


---

🔎 3.1. “Hüküm Yalnızca Allah’ındır” İlkesinin Pratik Yansımaları

Bu prensip, insanların hiçbir alanda hüküm koyamayacağı anlamına gelmez. Aksine:

İctihad ve Kıyas:

Kur’an’da doğrudan hükmü bulunmayan konularda, İslam hukukunun dinamik yapısına uygun olarak ictihad ve kıyas gibi metodolojilerle çözüm üretilir. Örneğin yeni ortaya çıkan teknolojik meselelerde veya ticari anlaşmalarda, Kur’an’ın genel ticaret ve adalet ilkeleri rehberlik eder.

İnsanın Sorumluluğu:

Allah, insanlara akıl, irade ve hikmet vererek, bu sınırlar içinde toplumsal düzenlerini kurma sorumluluğunu yükler. Ancak bu düzenlemeler, Allah’ın belirlediği helal ve haram sınırlarını aşamaz.



---

🗳️ 4. DEMOKRASİ VE OY KULLANMA: Kur’anî İlkelerle Uyumlu Olabilir mi?

Modern demokrasilerde egemenlik halktadır. Kur’an’a göre ise:

“Egemenlik yalnızca Allah’ındır.”
— Bakara 2:107



Ancak Kur’an, halkın danışma ve ortak karar süreçlerini destekler:

 “Onların işleri aralarında danışma (şûrâ) iledir.”
— Şûrâ 42:38



Buradan hareketle, oy kullanmak Kur’an’a aykırı bir yönetimi kutsamak için değil;

Adil, emanet sahibi, Allah’a karşı sorumlu kişileri desteklemek,

Zulmü önlemek için yapılırsa, bir sorumluluk sayılabilir.


Ama:

Oy, Allah’ın hükmüne aykırı yasaları desteklemek için veriliyorsa,

Halkın çoğunluğu “helal” ve “haram” belirliyorsa, ➡️ Bu, şirk ve zulüm üretir.



---

🔎 4.1. Şûrâ Kavramının Derinleştirilmesi

Makalenin önemli bir parçası olan şûrâ, basit bir “fikir alışverişi” değil, toplumsal rıza üretme ve ortak aklı bulma yöntemidir. Kur’an’daki şûrâ prensibi, sadece devlet yönetiminde değil, aileden ticari hayata kadar tüm sosyal ilişkilerde uygulanmalıdır.


Demokrasi ile İlişki:
Şûrâ, modern demokrasinin aksine “çoğunluk diktatörlüğü” riski taşımaz. Amaç, vahyin genel ilkelerine uygun en doğru kararı bulmaktır. Bu, hak ve adalet eksenli bir danışma yöntemidir.



---

🔴 5. ŞİRK VE ZULÜM ÜRETİR İFADESİNİN AÇIKLANMASI

“Egemenliği Allah'tan alıp halka veren, helali haram, haramı helal kılan her sistem, şirk üretir, adaleti değil zulmü yayar.”


Şirkin Anlamı:

Burada şirk, putlara tapmaktan öte bir anlam taşır. Allah’a ait olan yasama ve hükmetme yetkisinin başka varlıklara (halka, devlete, bireylere) atfedilmesidir. Toplum, Allah’ın açıkça haram kıldığını helal, helal kıldığını haram yapma yetkisini kendine tanırsa, bu Allah’ın ilahlığını ve egemenliğini reddetmek olur, yani şirk.

Zulmün Somutlaşması:

Allah’ın mutlak adalet ölçülerinden uzaklaşıldığında, toplumsal yaşamda sömürü, eşitsizlik, ahlaki çöküş gibi somut zulümler ortaya çıkar. Örneğin, faizin helal kılınması, alkolün yaygınlaştırılması toplumsal adaleti ve ahlakı zedeler. Çünkü bunlar ilahi ölçülerle çelişir ve insanlığa zarar verir.



---

🏛️ 6. KUR’AN’DA HÜKÜM BULUNMAYAN KONULAR

Bazı alanlarda Kur’an doğrudan hüküm koymamış olabilir. Bu durumda Kur’an’ın emrettiği yöntem:

Şûrâ (danışma),

Maslahat (toplum yararı),

Emanet (yetkiyi ehline vermek),

Adalet (herkese hakkını vermek) gibi ilkelerdir.


“Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemeyin!”
— A’râf 7:33



Kur’an bir konuda susmuşsa, insanlar keyfî hüküm koyamaz; kararlarını Kur’an’ın genel ilkelerine uygun almak zorundadır.


---

📌 SONUÇ: BEYTULLAH BİR SİSTEMDİR – KUR’AN BİR YASADIR

Kur’an’da “beyt”, fiziksel yapının ötesinde, Allah’ın sistemini temsil eden bir merkezdedir. Beytullah gibi kavramlar Allah’a nispet edilir; ama aslında insan için adalet, güvenlik, eşitlik gibi değerleri yaşatır.

Demokrasi, eğer Allah’ın ilkelerine aykırı değilse;
oy kullanma, eğer adalet ve ehliyete dayanıyorsa;
bir sistem, eğer tevhid, adalet ve şûrâ prensiplerine sahipse,

➡️ Kur’an’a göre meşruiyet kazanabilir.

Ancak egemenliği Allah’tan alıp halka veren, helali haram, haramı helal kılan her sistem,
şirk üretir, adaleti değil zulmü yayar.


---

🔚 Kısa Özet:

Kavram Kur’an’daki Anlamı Toplumsal Karşılığı

Beytullah Allah merkezli yön ve sistem Adalet, güvenlik, tevhid..

Beytü’l-Mâl Kamu malı, emanet Sosyal adalet, paylaşım.

Hüküm Allah’a aittir Yasama yalnız vahiyledir.

Demokrasi Şûrâya uygunsa olabilir Aykırıysa şirk tehlikesi taşır.

Oy kullanma Amaca bağlıdır Adalet içinse meşru, hevâ içinse tehlikeli

Şûrâ Toplumsal rıza ve akıl birliği Aileden devlete tüm sosyal ilişkilerde yöntem



---

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

19 Haziran 2025 Perşembe

AYN HARFİ "idrak ve anlayış" عَ





"Ayn" Harfi: Görmenin Sesi mi, Körlüğün Derinliği mi?

“Ayn” Arapça’da göz anlamına gelir. Aynı zamanda kaynak, öz, zuhur, zihin, casus, hatta altın/gümüş cevheri anlamlarına da gelir. Yani bu harf:

Görmeyi başlatan bir kapı ve Derinlikleri açan bir delik gibi...

Ayn, görmeyi başlatan bir kapı gibidir; hakikatin ilk ışığını içine alan bir aralık. Aynı zamanda derinlikleri açan bir delik gibidir; görünenin altına inmeyi zorunlu kılar. Bir bakıma, Ayn sadece bir optik organı değil, aynı zamanda idrakin ve içsel görüşün de anahtarını temsil eder.


Kur’an’da “Ayn” Harfini Taşıyan Anahtar Kavramlar:

  1. ‘Ayn (عَيْن) – Göz
  2. ‘Ilm (عِلْم) – Bilgi
  3. ‘Adl (عَدْل) – Adalet
  4. ‘Azâb (عَذَاب) – Azap
  5. ‘Aynun câriya (عَيْنٌ جَارِيَة) – Akıp giden kaynak

Hepsi görmeye, bilinçlenmeye ya da anlamaya dair. Ancak işin çarpıcı yanı şu:

“Görmek” bu harf ile başlar, ama “görmemek” de…

Özellikle ‘Aynun câriya kavramı, cennetlerdeki akıp giden kaynakları ifade ederken, fiziksel bir su akışının ötesinde manevi bir akışı, ilahi lütfun sürekli tezahürünü de sembolize eder. Bu da "göz"ün aynı zamanda "kaynak" anlamını nasıl derinlemesine taşıdığını gösteren güçlü bir örnektir.


Ayn Harfinin Sûre Başındaki Tekil Kullanımı:

Meryem Suresi (19:1):

Kāf-Hā-Yā-‘Ayn-Ṣād

Ayn harfi burada kelime değil, bir işaret gibi durur. Sanki “Bak! Gözünü aç!” diyen bir zihinsel dürtü. Bu sûre ne anlatır? Meryem’in doğum sancısı, sesini duyan bir melek (ya da ruh), yere düşen hurma… Tüm olay bir gözlemin doğumunu andırır.

Ve ilginçtir ki bu sûre, en baştan itibaren:

Sessizlik,

İç ses,

Gözyaşı,

Tanrısal “görünmeyen müdahale” üzerine kuruludur.

Meryem Suresi’ndeki Zekeriya’nın işaret diliyle konuşması, Meryem’in susması gibi detaylar, gerçek görmenin sadece gözlerle değil, aynı zamanda içsel bir dinleme ve sessiz bir idrakle de gerçekleştiğini gösterir. Ayn harfi burada, fiziksel gözün ötesinde bir sezgisel idrakin ve ilahi işaretleri okuyabilme yeteneğinin sembolü olarak yorumlanabilir.

Ayn, burada bir çift yönlü ayna gibi: Sen mi görüyorsun, yoksa seni mi izliyorlar?

Bu bağlamda, "Seni mi izliyorlar?" sorusu, Kur'an'da "Allah size basîr'dir (görendir)" gibi ayetlerle desteklenir. Bu, sadece fiziksel bir gözlemden ziyade, her an ve her yerde mevcut olan ilahi bir şuurun varlığına dikkat çeker. "İnsan gözle bakar, Allah kalbe bakar" ifadesi ise Ayn harfinin temsil ettiği yüzeydeki görme ile içsel idrak arasındaki farkı vurgulamak için mükemmel bir bağlam sunar.


Biçimsel Olarak "Ayn" Harfi:

Harfin çizimi bir göz küresine benzer.

Ortası boştur: Görülen her şey aslında eksik bir algıdır.

Harf, sesi “boğazın derininden” çıkarır. Yani göz ile ilgili olan bu harf, boğazdan doğar. Sanki Kur’an der ki:

"Gerçek görme, duymakla ve söylemekle başlar."

Bu durum, aynı zamanda sessizliğin ve derin dinlemenin önemine de işaret eder; çünkü gerçek idrak, çoğu zaman sessiz bir içselleşmeyle başlar.


Kur’an’ın Derin Vurgusu:

“Onların kalpleri vardır, ama anlamazlar; gözleri vardır, ama görmezler.” (A’râf 179)

Bu “görmeyen göz” harfiyle başlayan ‘ayn kelimesinin ironisidir. Yani Kur’an, ayn harfini sadece “görmek” için değil, kendini kandıran bilincin gözünü açmak için kullanır. "Ayn" harfi burada, sadece bir organı değil, farkındalığın kendisini sembolize eder. Bu ayet, "kalpleri vardır ama anlamazlar" ifadesiyle, Ayn'ın sadece dışa dönük bir görüş değil, aynı zamanda içsel bir idrak ve anlayış gerektirdiğini vurgular.


Kısaca:

Ayn, bakış değil, farkındalıktır. Ayn, surette değil, derinlikte çalışır. Ve her “göz” açık sanılsa da aslında içsel bir perdeyle örtülüdür.

SALAT KONU BAŞLIĞI 🧲




·  BU EMİRLERİ NASIL YERİNİ GETİRİYORSUNUZ 🔻

·  KURANA GÖRE SALAT 💫

·  Kuşların SALATI 🕊 🌐

·  SALAT 1 (Kök Anlam; Destek) 🧲

·  SALAT 2 "Din Adına Yapılan Her Eylem" 🧲

·  SALAT 3 ( Vahye Bağlılık mı, Boş Ritüel mi?) 🧲

·  SALAT 4 (ikame etmek) 🧲

·  SALAT 5 (Zikir) 🧲

·  SALAT 6 (Çağrı) 🧲

·  SALAT 7 (GENEL DEĞERLENDİRME) 🔧🧲

·  SALAT KAVRAMININ GÜNCEL ÖRNEĞİ

·  SALATIN MANTIĞI 🤔

·  KURANDA NAMAZ VAKİTLERİ 🌗

·  SALAT VE TESBİH VAKİTLERİ 🌗

·  ORTA SALÂT 🗝

·  DİN 4 💥 SALÂTIN EMRETTİĞİ

·  Yetime Baktın mı? Kur’an’da Salât ve Sosyal Vicdan

·  NAMAZ KILMAYI KİM ÖĞRETTİ? 🧲

·  Allah (haşa) namaz mı kılıyor?😱


KURANDAKİ TARTIŞMALI KONULAR 🔀



🧠Kelimelerin Anlamlarına Kavuşması

 

 

·         7️ “Seb‘an minel-mesânî” (Tekrarlanan Yedi) Ne Ol...

·         🌌) GÖĞÜN GENİŞLEMESİ VE RIZIK

·         🌧 İnzal Kavramı Üzerine

·         🌍 ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLEN NEDİR?

·         🌛 AYIN YARILMASI HADİSESİ

·         🎱SEKİZİNCİ GÜN (ahiret)

·         💠 Kutsalı Okumak mı, Kutsalla Kendini Onaylamak mı?

·         💬 İsimlendirme Üzerinden Kur’an Okuması

·         📜 DE Kİ Üslubu Vahyin Ortak Duyurusu

·         📥 RUH Kurana göre nedir ?

·         📿 YARATILMIŞLARIN TESBİHİ

·         🔀 İlk EMİR İKRA ?

·         🔞 Kur’an’ın Üzüm Bağını Erotizme Çevirenler

·         🛐 TAPMAK NEDİR? ( “Abd” (عبد) Kavramının )

·         🛡️ Felah ve Nas: İçsel ve Dışsal Korunma Arayışı"

·         🛤️ İSRA Gece Yürüyüşü

·         🧞 CİN meselesini Kuran odaklı çözelim

·         🧭 ÜCRET Almayanlara Uyun Kur’an’da Nebevî Duruş

·         ️ MESANİ İkişerli ve Zıtlık Temelli Anlatım

·         ️ KURANA GÖRE KELİME

·         "Kur’an’ın Şiirsel Dili: Toplumsal 

·         ️ DÜZENİN ÇEKİLMESİ Ruh ve meleklerin yükselmesi

·         ️ KURANDA MELEK KAVRAMI

·         🌬️Kur’an’da "Kanat" Kavramı

·         ️ Zümer 69: "Kitap Ortaya Konur"

·         ️ Kavramların Tahrifi, İmanın Tahribi

·         ️ ŞİRA YILDIZI 1: Tarihi Bir Perspektif

·         ️ ŞİRA YILDIZI 2: Zamanın Tanığı ve Vahyin Sembolü

·         1️ MÜSLÜMANLARIN İLKİ OLMAK?

·         🌀 Kevser: Bol Nimet

 




 ALFABETİK SIRALI KONU BAŞLIKLARI

·                Adem ve BEYTÜL MAL🔥 "Bizim sınavımız" 🍃

·                ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLEN NEDİR ? 🌍

·                ALIŞVERİŞ SORUNU Riba mı, Ticaret mi?

·                ALLAH ve ”BİZ” ZAMİRİ 🔍

·                Allah ve Resulüne ait GANİMETLER 

·                Altın Buzağının Aldatıcı Sesi : Huvâr 🐂🎶

·                Ashâb ve Fil: Kur’an’da Eski Kavimlerin Toplumsal ...

·                ASHAB-I KEHF VE ASHAB-I RAKİM

·                AYIN YARILMASI HADİSESİ 🌛

·                BAKARA TEMSİLİ VE TEVİLİ 🐂

·                CİN meselesini Kuran odaklı çözelim 🧞

·                Daraba" (ضرب) fiilinin Kur’an’da kullanımları

·                DÜZENİN ÇEKİLMESİ Ruh ve meleklerin yükselmesi 

·                EMANET İnsanın Anlam Yükü 💢

·                Emr, Kelam, Levh-i Mahfûz

·                FİL SURESİ VE HELAK EDİLEN KAVİMLER 🐘

·                GÖĞÜN GENİŞLEMESİ VE RIZIK 🌌

·                HADİS VE SAMİRİ ZİHNİYET 👣

·                HAMD "Programı Kim Yazıyor?"

·                HARAM AYLAR: Sabit Zamanın İlahi Şahitleri

·                Hârût ve Mârût’un Uyarısı 🔎

·                İLL / -EL Kültürü ve Şirk 🛎

·                İnzal Kavramı Üzerine 🌧

·                İSA NEBİNİN DOĞUM VAKTİ 🕔

·                KOVULMUŞ SEYTAN NEDİR? 👺

·                Kur’an’da "Kanat" Kavramı 🌬

·                Kur’an’da Melek Kavramı: Kavramsal ve Bağlamsal Bi...

·                Kur’an’daki “gün” (يوم) kavramı

·                Kur’an’daki Ağaç Sembolizmi 🫒

·                KURANDA MELEK KAVRAMI 

·                Lânetli Ağaç ve Fitne Rüyası 🌳

·                MELEKLER VE İNSAN’IN YARATILIŞI 🗺

·                MERYEM Harun’un Kız Kardeşi 🌿

·                MERYEM Hurma Ağacı, Seriyye 🌿

·                Nebî Eşlerine Evlenme Yasağı

·                NEDİR BU BAKARA ? 🐂

·                NUH KAÇ YIL YAŞADI ? 🔍

·                NUH KAVMİNİN PUTLARI VE HİNDUİZM 🗿

·                Parmak Ucu ve Savaş Melekeleri

·                PEYGAMBER İSİMLERİ NE ANLAMDADIR? 📩

·                Peygamber Rüyaları 👁

·                PEYGAMBER SORULARI ? 🗣

·                Put nedir ? 🗿

·                RUH Kurana göre nedir ? 📥

·                Rûhu’l-Emîn, Rûhu’l-Kudüs ve CEBRAİL

·                Safa ve Merve nedir? 🗻

·                SEKİZİNCİ GÜN (ahiret) 🎱

·                SÜLEYMAN NEBİ VE MELİKENİN TAHTI 👑

·                SÜLEYMAN NEBİNİN CİNLERİ 👑

·                ŞİRA YILDIZI 1: Tarihi Bir Perspektif 

·                ŞİRA YILDIZI 2: Zamanın Tanığı ve Vahyin Sembolü 

·                Tufan İçimizden Taşar: Nûh’un Gemisi 

·                Tur Kavramını 🏔📜

·                Vasat Ümmet ? 

·                YARATILMIŞLARIN TESBİHİ 📿

·                YASAK MEYVE ? 🍎

·                Zülkarneyn ?