Beşerî Olmayan DİN
Beşerî Olmayan Tek DİN: Sadece Allah’ın Emirlerine Teslimiyet
1. Giriş: Hükümde Tek Otorite
Kur’an, insanın hayatındaki nihai otoriteyi kesin bir biçimde belirler:
“Hüküm yalnız Allah’ındır. O, yalnız kendisine kulluk etmenizi emretmiştir.” (Yûsuf 12:40)
Bu ilke, bütün vahiylerin özünü özetler. Çünkü din, beşerin değil, Allah’ın koyduğu ilkeler üzerine inşa edilmiştir. İslam hukuku, insan yapımı bir sistem değil, ilahi adaletin evrensel düzenidir. Hiçbir beşer; ne nebi, ne imam, ne şeyh ya da mezhep; Allah’ın hükmüne ortak olamaz.
2. Beşerî Dinlerin Çoğaldığı Yer: Rableri Çoğaltmak
Tarih boyunca din, Allah’ın tekliğinden saparak çok sayıda beşerî otoriteye bölünmüştür. Kur’an bu durumu şöyle tanımlar:
“Onlar bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan ayrı rabler edindiler...” (Tevbe 9:31)
Bu, dini tahrifin en derin biçimidir: İlahi hükmün yerine insan görüşünü koymak. Bugün “Vahhabi”, “Sünni”, “Şii” gibi hizipler, Allah’ın dinini temsil ettiklerini iddia etseler de; gerçekte her biri kendi beşerî yorumunu dinin merkezine taşımıştır. Böylece rabler çoğalmış, tevhid ilkesi gölgelenmiştir.
3. Peygamberlik: Beşerî Otorite Değil, İlahi Elçilik
Kur’an, peygamberlerin konumunu açıkça belirler ve onların hiçbir zaman kendilerine kulluğu emretmediğini bildirir:
“Allah’ın, kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik verdiği hiçbir insanın, sonra insanlara: ‘Allah’ı bırakın bana kul olun’ demesi olacak şey değildir. Fakat o der ki: ‘Öğrettiğiniz ve okuduğunuz Kitap gereğince Rabbe kullar olun.’” (Âl-i İmrân 3:79)
“O, ne size melekleri ne de peygamberleri rabler edinmenizi emreder. Siz, Allah’a teslim olmuş kimseler olduktan sonra, kalkıp inkâr mı edeceksiniz?” (Âl-i İmrân 3:80)
Bu iki ayet, peygamberin rolünü otorite değil, rehber olarak tanımlar. Nebi, hüküm koyucu değildir; vahyi aktaran bir elçidir. O, kendisine değil, yalnız Allah’a itaate çağırır.
Kur’an’ın bir sonraki ayeti, bütün elçilerin tek hükme bağlılık sözünü hatırlatır:
“Hani Allah, peygamberlerden söz almıştı: ‘Size Kitap ve hikmet verdim; sonra yanınıza, sizdeki gerçeği doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz.’ Allah dedi ki: ‘Bunu kabul ettiniz ve bu yükümlülüğü üstlendiniz mi?’ Dediler ki: ‘Evet, kabul ettik.’ Allah dedi ki: ‘O hâlde buna tanık olun; Ben de sizinle birlikte tanıklık edenlerdenim.’” (Âl-i İmrân 3:81)
Bu ayet, bütün peygamberlerin aynı ilahi yasaya bağlı olduğunu bildirir. Hiçbiri kendine özgü bir “din” getirmemiş, hepsi aynı tevhid sözleşmesine bağlı kalmıştır.
4. Mezheplerin Kurduğu Beşerî Hukuk
Zamanla Kur’an’ın açık hükümleri yerini, mezhep sistemlerinin oluşturduğu beşerî hukuka bırakmıştır. Hadis derlemeleri, kıyaslar ve içtihatlar; Allah’ın kelamına ek hükümler üretmiş, ilahi yasayı insan görüşüne bağlamıştır.
Kur’an bu sapmayı şöyle uyarır:
“Dillerinizin uydurduğu yalanla ‘Bu helaldir, bu haramdır’ demeyin; Allah’a iftira etmiş olursunuz.” (Nahl 16:116)
Allah’ın yasasına ilave getirmek ya da eksiltmek, tevhidin özüne yönelmiş bir iftiradır. Bu yüzden Kur’an, “Rabbinin kelimesi doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır” (En‘âm 6:115) derken, insan yorumlarının dine hüküm olamayacağını vurgular.
5. Gerçek İslam: Tek Rabbe Teslimiyet
Gerçek İslam, tek otoriteye, tek Rabbe teslimiyet dinidir.
“Din yalnız Allah’ındır.” (Zümer 39:3)
Bu ifade, bütün dini otoriteleri geçersiz kılar. Ne Nebi, ne sahabe, ne tâbiîn, ne de mezhep imamları hüküm koyucudur. Hepsi, vahyin öğrencileridir; ölçü ise Kur’an’ın kendisidir.
Kur’an’ın peygamberlere yüklediği misyon açıktır: “Rabbe kullar olun.” (Âl-i İmrân 3:79) İşte İslam budur: Rabbe kulluk, beşere değil.
6. Sonuç: Beşerî Otoritelerin Üstünde Bir Hukuk
Gerçek İslam ne Vahhabi’dir, ne Sünni, ne Şii. Gerçek İslam, Allah’ın hükmünü tek ölçü kabul edenlerin dinidir. Beşerî olmayan tek hukuk, Kur’an’dır. O, hiçbir aracıya, mezhebe ya da lidere ihtiyaç duymaz; çünkü:
“Rabbinin kelimesi, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. Onun sözlerini değiştirebilecek yoktur.” (En‘âm 6:115)
İslam, insanın insana boyun eğmesi değil, insanın yalnız Rabbine yönelmesidir. Tevhid, özgürlüktür; şirk, beşerî vesayettir. Bu yüzden Kur’an, tüm çağlara şu çağrıyı yapar:
“Öğrettiğiniz ve okuduğunuz Kitap gereğince Rabbe kullar olun.” (Âl-i İmrân 3:79)
Yorumlar
Yorum Gönder