Kuranda Zamanın Katmanlı Akışı 🕰️

 


🕰️ Zamanın Katmanlı Akışı: Kur’an ve Bilincin Kozmik Ölçüsü

​Zaman, insan için en büyük gizem ve bir o kadar da hapishanedir. Biz onun akışı içinde yaşarken, Kur’an bize zamanın da tıpkı bizim gibi yaratılmış bir varlık olduğunu işaret eder. Fâtır Sûresi'ndeki "O, geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar" (Fâtır 13) ayeti, zamanı sadece ölçülebilir bir değişim değil, varoluşsal bir form olarak ele almamız gerektiğini düşündürür.

​1. Zaman: Tek Bir Akış Değil, Katmanlı Bir Boyut

​Kur’an'da "aynı gün" kavramının farklı uzunluklarda ifade edilmesi, zamanın tek bir hızda akmadığının en çarpıcı göstergesidir. Bir ayette bin yıl (Hac 47, Secde 5) olarak geçen "gün", bir diğerinde elli bin yıl (Meâric 4) olarak anılır.

​Bu durum, zaman algısının bilincin ve boyutun değişimiyle doğru orantılı olduğunu gösterir. Modern fiziğin temellerinden olan Einstein'ın genel görelilik teorisi, zamanın mutlak değil, bağıl bir boyut olduğunu teyit eder; kütle ve hızla zamanın büküldüğünü ve hızının sabit olmadığını ortaya koyar. Kur’an, bu bilimsel gerçeği asırlar önce Meâric Sûresi ile sezdirmiştir:

​“Melekler ve Ruh, ona bir günde yükselirler ki, ölçüsü elli bin yıldır.” (Meâric, 4)


​Buradaki “yükseliş” sadece mekânsal bir hareket değil, aynı zamanda bilinçsel bir hızlanmadır. Bir bilinç ne kadar “ilahi boyuta” yaklaşırsa, zamanın sınırlamalarından o denli sıyrılır.

​2. "Bir Gün" Kavramının Kozmik Anlamı

​Bizim için 24 saat olan “gün” (yevm) kavramı, Kur’an’ın evrensel dilinde sadece bir zaman dilimi değil, kozmik bir süreç birimi anlamına gelir:

  • Allah Katında Bir Gün: Bin yıl (Secde 5, Hac 47). Bu, dünyevi ölçekteki dönüşümü temsil eder.
  • Ruh’un Yükseldiği Gün: Elli bin yıl (Meâric 4). Bu, kozmik bilincin ve ilahi hızın düzlemini temsil eder.

​Bu iki ifade arasındaki fark, bir çelişki değil, zamanın farklı düzlemlerine ait iki ayrı gerçekliktir. Zaman, bilincin titreşim ve algı düzeyine göre değişkenlik gösterir.

​3. An ve Ebediyet: Zamanın İçe Çökmesi

​Kur’an’daki “ân” (sâa, lahza) kavramının sıklıkla “kıyamet” ile ilişkilendirilmesi dikkat çekicidir. “Emirimiz geldiğinde” veya “bir anda ansızın” gibi ifadeler, sonsuzluk (ebediyet) ile anın (şimdi) birleştiği bir kesişim noktasına işaret eder.

​Bu perspektife göre kıyamet, bir zamanın sonu değil, zamanın kendi içine çökmesidir. Yani kıyamet bir “son” değil, bir **“ölçü değişimi”**dir. Tıpkı evrende zamanı büken kara delikler gibi, insan bilincinde de “sonsuzluk anı” denen bir durum oluşur. O an, artık zamanın değil, bilincin hâkim olduğu yeni bir boyuttur.

​4. Bilinç ve Görelilik: Kehf Ashabı Örneği

​İnsan bilinci, uyku, rüya veya derin meditasyon sırasında zaman algısını yitirme eğilimine sahiptir. Birkaç saniyelik bir rüyanın saatler sürmüş gibi hissedilmesi, bilincin zaten görelilik prensibiyle çalıştığını kanıtlar.

​Kur’an’da anlatılan Kehf Ashabı’nın kıssası (Kehf 19–25), bu fenomeni sembolize eder. Mağara yaşamlarında, sadece “bir gün ya da bir günün bir kısmı kadar” kaldıklarını sanmaları bilinç-zaman ilişkisine dair derin bir semboldür.

​5. Sonuç: Zaman Bir Yaratılmışlık ve Kuşatılmışlık Hâli

​Kur’an'a göre Allah “zamandan münezzehtir.” Bu, O’nun zamanın dışında olduğu anlamına gelmez; tam tersine, zamanın tüm boyutlarını ve katmanlarını kuşattığı anlamına gelir. İnsanın manevi ve bilinçsel yükselişi, zamanın dışına çıkmaktan değil, zamanın katmanları arasından bilinçle geçmekten ibarettir.

​Zaman akıp giden bir nehir değil, çok katmanlı bir denizdir. Biz yüzeydeki bir dalganın üzerinde yaşarız, oysa dalgaların altındaki derinlikte “ebediyet” saklıdır. Kur’an bu derinliği Ezel ve Ebed arasındaki boşlukta değil, **"Ân"**da bulmamızı ister.

​“Onlar orada ilk yaratılıştan başka bir dönüş görmezler.” (Yâsîn, 79)

​Belki de “diriliş” dediğimiz şey, zamanın döngüsünün kapanması değil, her şeyin aynı anda, daima şimdi’de var olduğunu fark etme anıdır.

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣