MİHRAP VE KORKUSUZLUK: NEFSİMİZLE HARP ETTİĞİMİZ YER
MİHRAP VE KORKUSUZLUK: NEFSİMİZLE HARP ETTİĞİMİZ YER
1. Giriş: Mihrap Taştan Değil, Bilinçten İnşa Edilir
Kur’an’da geçen mihrap (مِحْرَاب) kelimesi, yaygın olarak "ibadet edilen yer" veya "namaz köşesi" olarak çevrilir. Oysa kelimenin kökeni olan ḥ-r-b (حرب), yani "savaşmak, mücadele etmek" anlamına gelir.
Bu kök anlamdan hareketle, mihrap sadece bir ibadet mekânı olmaktan çıkar; insanın kendi nefsiyle ve korkularıyla savaştığı iç cephe anlamına gelir. Bu yönüyle mihrap, taşla değil; iradeyle, bilinçle ve teslimiyetle kurulan manevi bir duruştur.
2. Kur’an’da Mihrap: Savaşın Sessiz Sahnesi
Kur’an, “mihrap” kelimesini üç temel bağlamda kullanır ki, her biri bize bu içsel mücadelenin farklı yönlerini gösterir:
- Meryem’in mihrabı: Rızık ve direnç.
- Zekeriyya’nın mihrabı: Dua ve en çıplak yöneliş.
- Dâvûd’un mihrabı: Adalet ve vicdan kürsüsü.
a. Meryem’in Mihraptaki Hâli: Manevi Rızık
“Her defasında Zekeriyya, onun bulunduğu mihraba girdiğinde, yanında bir rızık bulurdu.” (Âl-i İmrân 3/37)
Meryem’in mihrabı, bir inziva yeri değil, içsel bir direniş alanıdır. Toplumun önyargılarına, nefsin korkularına ve yalnızlığa rağmen o mihrapta bulduğu rızık, sadece maddi değil, manevi bir doyumdur: Allah’ın destek ve güven hissidir. Mihrap, korkunun beslendiği değil, imanın köklendiği yerdir.
b. Zekeriyya’nın Mihrabı: Kalbin Derin Odası
“O, mihraba girip Rabbine dua etti: ‘Rabbim, bana katından hayırlı bir nesil bağışla!’” (Âl-i İmrân 3/38)
Zekeriyya da duasını mihrapta yapar. Bu dua, dış dünyada değil, kalbin derin odasında gerçekleşir. Mihrap, benliğin en çıplak, en samimi hâliyle Allah’a yöneldiği, maskelerin düştüğü yerdir.
c. Dâvûd’un Mihraptaki Duruşu: Vicdan Kürsüsü
“Dâvûd’un mihrabına girdiler; o onların karşısında korkuya kapıldı…” (Sâd 38/21)
Burada “mihrap,” hem yönetim makamı hem de vicdan kürsüsüdür. Dâvûd’un korkusu dış düşmandan değil; adalet terazisini şaşırmaktan ve nefsinin hükmüne boyun eğmekten duyduğu içsel korkudur. İşte gerçek korkusuzluk burada başlar: Kendini hakikate teslim etme cesaretidir.
3. Korkunun Kaynağı: Nefsin Savunma Mekanizması
Kur’an’da korku (havf), çoğu zaman yanlış odaklı bir duygudur:
“Kendilerine savaş emredildiği hâlde, insanlardan Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korktular.” (Nisâ 4/77)
Bu ayet, insanın dış düşmandan ziyade, nefsinin kayıplarından korktuğunu gösterir. Çünkü nefis, konforunu tehdit eden her hakikate karşı direnç üretir. Mihraba girmek, işte bu direncin üzerine yürümektir. Gerçek savaş, dış düşmanla değil; iç tembellikle, korkuyla ve heva (arzu) ile yapılır.
4. Gece Mihrabı: Kalbin Ateş Hattı
Kur’an’daki "gece ibadeti" emri, aslında mihrabın kapısının açıldığı en kritik andır:
“Kalk! Geceleyin az bir kısmı hariç ibadet et.” (Müzzemmil 73/2)
Gece, dış dünyanın sustuğu, ancak nefsin sesinin en yüksek çıktığı vakittir. O sessizlikte kişi, içindeki karanlıkla yüzleşir. Mihrap, o an benliğin savaş alanına dönüşür. Korkusuzluk, orada doğar, çünkü o an yalnız ve katıksız Hak ile yöneliş vardır.
5. Korkusuzluğun Gerçek Anlamı: Teslimiyetin Cesareti
Korkusuzluk, tehlikeyi görmezden gelmek değil; Hakk’ın yanında durmayı seçmektir. Kur’an bu hâli net bir şekilde özetler:
“Allah’tan başkasından korkmayın.” (Âl-i İmrân 3/175)
Bu ayet, dış dünyadaki tehditleri değil; içteki korkunun putlarını yıkmayı emreder. Mihrap, işte bu putların devrildiği iç mekândır. Orada insan, nefsinin ilahlık iddiasına “Lâ!” diyerek başlar ve korkusuzca “İllâ Allah” der.
6. Sonuç: Mihrap İçimizdedir
Mihrap, mabedin duvarında değil, kalbin yöneldiği noktadadır. Korkusuzluk ise bir kahramanlık değil; hakikatin ağırlığını taşımayı göze alma bilincidir.
İnsan kendi içindeki mihrapta secdeye varmadıkça, dış dünyada hiçbir kıbleye yönelmiş sayılmaz.
Son Söz
Mihrap: Benliğin savaş alanı.
Korkusuzluk: Teslimiyetin cesareti.
Her insanın içinde, görünmeyen bir mihrap vardır; ve her mihrapta, korkuya karşı sessiz bir cihad sürer.
Yorumlar
Yorum Gönder