KUR’AN’IN ZAMANSAL BAĞLAMI, EVRENSEL ANLAMI
KUR’AN’IN TEMEL MESELESİ: İNDİĞİ YÜZYILA MI, TÜM İNSANLIĞA MI?
Ayetlerin Dilinden Evrensel Mesajın Kodları
Bu soru, Kur’an’ın sadece bir tarihî belge mi, yoksa tüm zamanlara hitap eden bir rehber mi olduğunu anlamamız için kilit noktadır. Kur’an, bu sorunun cevabını, kendisini tanımladığı ayetlerde çok net bir şekilde verir.
1. VİZYON: SADECE ARAP YARIMADASI DEĞİL, ÂLEMLER İÇİN UYARI
Kur’an, hitap alanını coğrafi veya kronolojik bir sınırla asla daraltmaz. Kendi içinde defalarca kullandığı en güçlü tanımlaması şudur:
“Bu (Kur’an), âlemler için bir öğüttür.”
– (Kalem 52:49; Sad 87; Yusuf 104; Furkan 1’den derlenmiştir)
Buradaki “âlemler (العالمين)” kelimesi, 7. yüzyıl Arap toplumunu değil; tüm çağları, tüm coğrafyaları ve hatta insan dışındaki varlık alanlarını dahi kapsayan evrensel bir hitaptır. Mesajın kaynağı zamanlar üstüdür, bu yüzden mesajın kendisi de zamanlar üstü olmak zorundadır.
2. HEDEF KİTLE: ARAPLAR DEĞİL, İNSAN CİNSİ
Kur’an’ın temel hitap formülü, belli bir kabileye veya millete değil, doğrudan insan türüne yöneliktir.
“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplere şifa, inananlara rehber ve rahmet geldi.”
– (Yunus 57)
Görüldüğü gibi, Kur’an muhatabını “Ey Araplar” ya da “Ey Müminler” diye ayırmadan, “Ey insanlar (يَا أَيُّهَا النَّاس)” ifadesiyle çağırır. Bu, kitabın mesajının dil, kültür ya da dönem fark etmeksizin tüm insanlığın temel varoluş meselelerine dokunduğunun kanıtıdır.
3. İŞLEV: TARİH KİTABI DEĞİL, SÜREKLİ UYARI
Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed (sav) döneminin toplumsal sorunlarına çözümler sunmuştur, bu bir gerçektir. Ancak Kur’an bu döneme sıkışıp kalmayı reddeder ve işlevini şöyle tanımlar:
“Bu Kur’an bana, sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyedildi.”
– (En‘âm 19)
Bu ayet, Kur'an'ın mesajının bir "kanun kitabı" olmanın ötesinde, her ulaştığı çağda ve toplulukta yeniden okunması ve eyleme dökülmesi gereken sürekli bir ilahi rehber olduğunu ilan eder. O, dönemlik bir yasa metni değil, her çağın bilincini yükselten bir "uyanma çağrısıdır".
4. KISSA VE KARAKTERLER: ‘NE OLDU’ DEĞİL, ‘NE OLUYOR’
Kur’an’daki Firavun, İbrahim, Nuh, Musa kıssaları sadece geçmişin tarihî olayları değildir. Onlar, insanlığın her döneminde tekrar eden evrensel ahlaki ve psikolojik durumların aynasıdır:
- Firavun: Gücü ve iktidarı tanrılaştıran her baskı biçimi.
- İbrahim: Geleneksel putlara karşı aklı, vicdanı ve sorgulamayı savunan her kişi.
- Âdem: İnsanın bilince ve sorumluluğa uyanışının, nefsine yenilişinin ve tövbeyle arınışının döngüsü.
Kur’an, bu tipleri bir tarih dersi gibi değil, insanlığın içsel döngüsünü, zihniyet kalıplarını göstermek için anlatır. Yani Kur’an, sadece **“ne oldu”**yu değil, her an **“ne oluyor”**u gösteren canlı bir metindir.
5. SONUÇ: ZAMANSAL BAĞLAM VE EVRENSEL ANLAM AYRIMI
Kur’an’ın kendisi için yaptığı ayrım şudur:
“Biz bu kitabı Arapça bir Kur’an olarak indirdik ki, anlayasınız.”
– (Yusuf 2)
Dil olarak Kur’an tarihseldir (Arapça indirilmiştir). Anlam olarak ise evrenseldir (insan aklına ve vicdanına hitap eder).
Bu, mesajın bir kalıba dökülme zorunluluğudur. Kur’an bir dilde inmek zorundaydı, ancak o dil, bütün çağlara ve insanlığa açılan bir pencere olarak kullanıldı.
Nihayetinde:
Kur’an, indiği çağda bir topluma “ilk” olarak hitap etti, ama mesajı bütün çağlara ve insanlığa “sürekli” olarak yöneliktir. O, zaman içinde inmiştir, ama zaman üstü bir anlam taşır.
Yorumlar
Yorum Gönder