İnkar: Dışsal Değil, İçsel Körlük
İnkâr: Dışsal Değil, İçsel Körlük
Kur’an’da İnkârın Psikolojisi ve Bilinç Kapanması
Kur’an, inkârı yalnızca “gerçeği bilmemek” olarak tarif etmez; aksine inkâr çoğu zaman bilginin var olduğu hâlde bilincin kapalı olması şeklinde sunulur. Bu nedenle Kur’an, inkârcıları sık sık duyan ama işitmeyen, gören ama anlamayan insanlar olarak resmeder.
Bu yaklaşım, inkârın entelektüel bir eksiklik değil, iradi ve psikolojik bir körleşme olduğunu gösterir.
1. Duyarlar Ama İşitmezler: İşitmenin Bilince Bağlı Oluşu
Kur’an’da kulağın yalnız ses organı olmadığı, bilgiyle bağ kurma yeteneği olduğu vurgulanır.
“Onların kalpleri vardır, bununla kavramazlar; gözleri vardır, bununla görmezler; kulakları vardır, bununla işitmezler…”
— A‘raf 7/179
Bu ayet, inkârın tamamen bilişsel bir yetmezlik olmadığını, tersine bilincin kullanım dışı bırakılması olduğunu söyler. Kişi duyar, fakat işitme “bilince açılmadığı” için bilgi davranışa dönüşmez.
Nitekim başka bir ayette:
“Onlar işitmiyor gibidirler.”
— Enfâl 8/21–22
Buradaki fark nettir: Ses duymak bir biyolojik fonksiyon, “işitmek” ise iradi bir kabul sürecidir.
2. Görürler Ama Algılamazlar: Göz Açık, Şuur Kapalı
Kur’an, inkârcıların gerçeği gözleriyle gördüğünü fakat görme ile idrak arasında kopukluk bulunduğunu söyleyerek metafizik bir psikoloji kurar.
“Gözler kör olmaz; fakat göğüslerdeki kalpler kör olur.”
— Hac 22/46
Burada açıkça belirtilir: Sorun gözde değil, kalbin görme kapasitesinde. İnsan, dışsal delilleri görür; fakat içsel görme noktası —yani vicdan, sezgi ve anlamlandırma yeteneği— kapandığında hakikat işlenmez.
Başka bir ayet bu durumu şöyle tanımlar:
“Onlar sana bakarlar, fakat görmezler.”
— A‘raf 7/198
Bu “görmeme”, fiziksel değil, bilincin devre dışı kalmasıdır.
3. Elleri Vardır Ama Fayda Üretmezler: Eylem Körlüğü
Kur’an, inkârı yalnız düşünsel değil, eylem üretme kapasitesinin çöküşü olarak da işler.
“Allah onların ellerini bağlamıştır.”
— Tevbe 9/67
Bu ifade mecazidir: Hareket etme, üretme, adım atma yeteneği ahlaki çöküş nedeniyle kilitlenmiştir. Kişinin eli vardır ama işlevsizdir; çünkü eylemi taşıyan niyet ve bilinç kapanmıştır.
Benzer biçimde:
“Onlara yol gösterilse bile yol almazlar.”
— A‘raf 7/186
Burada inkâr, doğru yolu bilip adım atmama hâli olarak sunulur. Bu, bilinçsel bir irade felcidir.
4. Kur’an’a Göre İnkâr: Bilgi Eksikliği Değil, Bilincin Çöküşü
Kur’an, inkâr edenlerin çoğunlukla hakikati duyduğunu, bildiğini ve gördüğünü fakat bilinçleri kapalı olduğu için bunu kabul etmediğini söyler.
“Onlar bunu içlerinde kesin olarak bilirler; fakat bile bile inkâr ederler.”
— Neml 27/14
Bu ayet inkâr psikolojisinin özünü verir:
Sorun veri eksikliği değil, bilincin devreye sokulmamasıdır.
Kur’an’a göre:
-
İnkâr, aklın yokluğu değil, aklın aktif kullanılmamasıdır.
-
Hakikati reddetmek, çoğu zaman hakikate değil, kendi içlerinde kurdukları konfor alanına dirençtir.
-
Gerçek, dışarıda değil; bilincin açılmadığı yerde kaybolur.
Sonuç
👉 İnkârın özü bilgi eksikliği değil, bilincin aktif olmamasıdır.
Kişi duyar, ama kalbi işitmez; görür, ama idraki çalışmaz; bilir, ama yürümeye irade bulamaz.
Kur’an’ın inkâra getirdiği bu psikolojik okuma, modern bilinç araştırmalarıyla da uyumludur:
Gerçeği kabul etmek zihinsel değil, iradi bir eylemdir.
UYARI / HATIRLATMA
.jpg)
Yorumlar
Yorum Gönder