İnsan Başıboş mu❓️
Ⅰ. Giriş: Çölün Ortasındaki Metafor: Sudâ Deve
Arap dil ve kültüründe "es-sudâ" kavramı, yaşlanmış, verimsizleşmiş, süt vermeyen ve doğurma kabiliyetini yitirmiş bir deveyi ifade eder. Bu hayvan, gevşekçe bağlanmış bir şekilde çöle terk edilir. Kısa sürede bağını çözen deve, ıssız çölün ortasında yönsüz, sahipsiz ve gayesiz bir hâlde dolaşır; ömrünü ne bir işe yarayarak ne de bir amaca ulaşarak tüketir.
İşte Kur'an-ı Kerim, insanın bu "sudâ" deveye benzetilmesini kökten reddeden, sarsıcı bir soruyla seslenir:
“İnsan, başıboş bırakılacağını mı zanneder?” (Kıyâme, 75/36)
Ⅱ. Kavramın Anatomisi: Sudâ (سُدًى) – Bağı Çözülmüş Hayat
Kök: س د و / س د ي (S-D-Y)
"Sudâ" kelimesi, salt fiziksel özgürlükten öte, gayesizlik, ilkesizlik ve sorumsuzluk hâlini tanımlar. Arapçada sadece "başıboş bırakılmış hayvan" için değil, aynı zamanda "boşuna geçmiş, heder edilmiş hayat" için de kullanılır. "Gitti hayatı sudâ" denildiğinde, kastedilen şey, ömrün bir amaca hizmet etmeden, bir fayda üretmeden tükenmesidir.
Ayetteki uyarı, "İnsan istediği her şeyi yapabilir mi?" sorusundan daha derindir. O, "İnsan, yaratılışının bir amacı olmadan, sorumluluk duymadan, hesap vermeden yaşayabilir mi?" diye sorar.
Ⅲ. Ontolojik Reddiye: Yaratılışın Amacı ve İlahi Yasa
Kur'an, insanın varoluşunu bir oyun veya tesadüf olarak görmeyi kesinlikle reddeder. İnsanlığa hitap eden bu ontolojik uyarı, insanın hayatını "sudâ"ya çevirmemesi için bir temel oluşturur:
- "Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık." (Enbiyâ, 21/16)
- "Sizi boşuna yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" (Mü’minûn, 23/115)
Bu ayetler, Kıyâme 36 ile aynı çizgidedir: Varoluş bir sınav düzeni içinde anlam kazanır. Her seçim, her yöneliş ve her eylem, bu düzenin içinde kaydedilen birer şahitliktir. İnsan, "başıboş" değil; "sorumlu" varlıktır.
Ⅳ. Dilsel Derinlik: Merkezden Uzaklaşmak
Aynı kökten gelen "saded" (s-d-d), "konu, mesele, merkez" anlamlarına gelir. Türkçede kullandığımız "sadede gelmek" ifadesi, dağınıklığı bırakıp odaklanmayı ve merkeze dönmeyi anlatır.
Bu bağlamda "sudâ" kavramı, "saded"in tam tersidir: odaktan kopmuşluk, dağılmışlık, merkezini kaybetmişlik hâlidir.
Kur'an’ın insanı "sudâ" olmamakla uyarması, aslında bir "Sadede gel!" çağrısıdır: Özüne, asıl gayene, yaratılış amacına, yani Rabbine dön!
Ⅴ. Çağdaş İnsan ve "Hesapsızlık" Yanılgısı
Modern dönemde, özgürlük kavramı sıklıkla başıboşluk ile karıştırılmaktadır.
- Modern Özgürlük: Sınır tanımamak, hesapsızlık.
- İlahi Özgürlük: Sınır bilinci içinde sorumluluk üstlenmek.
Kıyâme Sûresi’ndeki soru, kendini Tanrı yerine koymaya eğilimli çağdaş insanın en derin yanılgısını ifşa eder. Özgürlük, sınır ve sorumluluk bilincidir; başıboşluk değil.
İnsan kendini "sudâ" kıldığında, merkezini ve yönünü kaybeder. Tıpkı çölde sahipsiz deve gibi, kendi arzusunun peşinde sürüklenir ve sonunda ne gerçek bir yöne ne de nihai bir amaca ulaşabilir.
Ⅵ. Sonuç: Bir Uyanış Çağrısı
“İnsan, başıboş bırakılacağını mı zanneder?”
Kıyâme 36, sadece bir azarlama değil, bir uyanış çağrısıdır. Allah, insana sadece varlık değil, aynı zamanda yön, amaç ve sınav bilinciyle donatılmış bir harita vermiştir. İnsan, bu ilahi haritayı unutursa, hayatı kaçınılmaz olarak “sudâ” (boşuna) harcanan bir ömür olarak tecrübe etmek zorunda kalacaktır.
Sudâ'dan kurtuluş, tevhidin yani hayatın bütünlüğünü sağlayan o ilahi merkezin yeniden keşfedilmesinde yatar.
UYARI / HATIRLATMA

Yorumlar
Yorum Gönder