Kuranda Söz, Hikmet ve Adalet İlişkisi
“Fasl-ı Hitap” Kavramı: Kur’an’da Söz, Hikmet ve Adalet İlişkisi Üzerine Bir İnceleme
Kur’an, peygamberleri sadece vahiy alıp aktaran değil; aynı zamanda hikmetle hükmeden, adaletle yöneten ve sözü yerli yerinde kullanan önderler olarak tasvir eder. Bu bağlamda, Sâd Suresi 20. ayet, Nebimiz Dâvûd’a verilen üç temel ilahi nimeti vurgular:
“Onun hükümranlığını pekiştirdik; ona hikmet ve ‘fasl-ı hitap’ verdik.”(Sâd, 38/20)
Bu ayette geçen “fasl-ı hitap” ifadesi, sadece güzel konuşma değil; aynı zamanda hikmete dayalı, adaletli, ayırt edici ve etkili söz söyleme yeteneğini ifade eder. Sözün içeriğiyle biçimi arasında kurulan bu ilişki, Kur’an'da “söz”ün sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda adaleti tesis eden bir vasıta olduğunu gösterir.
1. Fasl-ı Hitap: Kavramsal ve Dilsel Arka Plan
1.1. “Fasl” Kavramı
“Fasl” kelimesi Arapça’da; ayırmak, açıklığa kavuşturmak, sınırlamak, hükme bağlamak gibi anlamlara gelir. Bu kök, Kur’an'da genellikle hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı birbirinden ayırmak bağlamında kullanılır. “Fasl” kelimesiyle aynı kökten gelen “furkān” da bu anlamı taşır: ayırt edici ölçü, hakkı bâtıldan ayıran ilke.
1.2. “Hitap” Kavramı
“Hitap” kelimesi, muhataba yönelik doğrudan söz söylemeyi ifade eder. Ancak Kur’an bağlamında bu sadece “söylemek” değil, aynı zamanda etkili, hikmetli ve sonuç doğuran söz söylemektir. Hitap, iletişimi adaletle kurma becerisi olarak görülür.
2. Kur’an’da Fasl-ı Hitap: Anlam Katmanları
2.1. Adaletli Yargılama Yeteneği
Sâd Suresi bağlamında fasl-ı hitap, Nebimiz Dâvûd’un sadece konuşma değil, insanlar arasında adaletle hükmetme yeteneğine de sahip olduğunu gösterir. Aynı surenin ilerleyen ayetlerinde, Nebimiz Dâvûd’un iki kişinin davasına hükmettiği anlatılır. Bu örnek, fasl-ı hitabın sadece hitabet değil, hakkaniyetle yargı verme olduğunu somutlaştırır. Zira sonunda Nebimiz Davut hatasını anlayıp tevbe etmiştir. Davanın yargıcı olan kendisi, durumu kavramış; gelir adaletsizliği için af Allahtan dilemiştir.
Bu bağlamda fasl-ı hitap:
-
Hüküm verirken kendisi de dahil tarafsız olma,
-
Sözü kanıta dayandırma,
-
Haklıyı haksızdan ayırabilme,
-
Kararlarında kesinlik ve açıklık taşıma anlamlarını içerir.
2.2. Hikmetle ve Etkiyle Konuşma
Fasl-ı hitap, hikmetle söz söylemek demektir. Ayette “hikmet” kelimesiyle birlikte geçmesi bunu teyit eder. Bu, sözün içeriğinde bilgi ve bilgelik, biçiminde ise ikna edici açıklık ve etki olduğunu gösterir. Hitap sadece anlatmak değil; inşa etmek, yönlendirmek, uyandırmak gibi etkileşimsel boyutlar içerir.
Kur’an, birçok peygamberin bu yönünü öne çıkarır. Peygamberler, hitaplarıyla toplumu dönüştüren, zihinleri şekillendiren ve hakikati ifşa eden şahsiyetlerdir. Bu nedenle fasl-ı hitap, yalnızca yargılama dili değil; tebliğ ve eğitim dili olarak da önem taşır.
3. Fasl-ı Hitap ve Kur’an’da Sözün Ağırlığı
Kur’an’a göre söz, boşlukta yankılanan bir ses değil, sorumluluk doğuran bir eylemdir. Nitekim:
“(İnsan) hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyici hazır bulunmasın.”(Kāf, 50/18)
Sözün bu kadar sorumluluk içermesi, onun adaleti kuran ya da yıkan bir araç olmasındandır. Bu bağlamda fasl-ı hitap, aynı zamanda Kur’an’ın bizzat kendisi için de bir niteliktir. Kur’an:
“Bu Kur’an, Allah’tan başkası tarafından yapılsaydı, içinde birçok çelişki bulurdunuz.”(Nisâ, 4/82)
Bu ifade, Kur’an’ın kendi söz düzeninin de faslî, yani tutarlı, açık, ayırt edici ve hikmetli olduğunu ortaya koyar.
Sonuç: Fasl-ı Hitap Bir Peygamber Sıfatı mı, Evrensel Sorumluluk mu?
Kur’an’da Nebimiz Dâvûd’a nispet edilen fasl-ı hitap, aslında bütün ilahi öğretilerin hedeflediği hikmetli ve adaletli söz söyleme erdemini temsil eder. Sözün hem doğru içerikle donatılması hem de etkili biçimde aktarılması, ilahi hikmetin temelidir.
Bu kavram günümüzde, sadece yargıçlara ya da devlet yöneticilerine değil, eğitmenlere, kanaat önderlerine, din anlatıcılarına, yazar ve gazetecilere kadar geniş bir sorumluluk alanı doğurur.
Fasl-ı hitap, sadece konuşmak değil;
Sözü hikmetle tartmak, adaletle sunmak ve hakikati ifşa etmek demektir.
Yorumlar
Yorum Gönder