Sadece Kur’an Diyenlerin Haklı Argümanları Üzerine Bir Değerlendirme
“Sadece Kur’an” diyenler, yani dini anlamada ve yaşamada yalnızca Kur’an’ı yeterli gören anlayış, zaman zaman “gelenek karşıtı” veya “modernist” gibi sıfatlarla yaftalansa da, bu yaklaşımın Kur’an merkezli bazı güçlü ve haklı argümanları bulunmaktadır. Bu yazıda, özellikle Kur’an’ın kendi içinde sunduğu delillerle, bu yaklaşımın dayanaklarını ele alacağız.
UYARI / HATIRLATMA
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.
---
1. Kur’an’ın Kendisini Açıklayan, Yeterli ve Apaçık Olması
Kur’an, kendisini hem “mübîn (apaçık)” (Yusuf 1; Nahl 89), hem de “tibyanen li-kulli şey (her şeyi açıklayan)” (Nahl 89) bir kitap olarak tanımlar. Ayrıca Kur’an'da şöyle buyrulur:
> "Bu (Kitap), kendileriyle uyarılasınız diye size indirilen bir kitaptır. Artık ondan dolayı içinizde bir sıkıntı olmasın." (A’râf 2)
> "Bu Kur’an bana, sizi ve ulaştığı herkesi onunla uyarayım diye vahyedildi." (En’âm 19)
Bu ayetler, Kur’an’ın sadece ilk muhataplar için değil, kıyamete kadar tüm insanlar için geçerli olduğunu ve muhataplarının, onun mesajına doğrudan muhatap kılındığını göstermektedir. Kur’an’ın mesajını anlamak için ara kaynaklara (hadis, mezhep, gelenek) mahkûm olmak, bu evrensel uyarıyı sınırlandırmak anlamına gelir. “Sadece Kur’an” diyenlerin haklı bir biçimde vurguladığı gibi, Kur’an insan aklını ve sorumluluğunu doğrudan muhatap alır.
---
2. Ayrıntıya Girilmemiş Konuların Affedildiği
Kur’an’da Allah’ın bazı konuları özellikle açıklamadığı, açıklamadığı konuların ise insanların sorumluluk alanına dahil edilmediği bildirilmiştir:
> "Ey iman edenler! Size açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Eğer Kur’an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetmiştir. Allah çok bağışlayandır, halîmdir."
(Maide 101)
Bu ayet, bazı detayların açıklanmamasının bir lütuf olduğunu ve Allah’ın bilerek bu detaylara girmediğini ifade eder. Yani vahiy dışı kaynaklarla “dinin ayrıntıları”nı kurcalamak, aslında Allah’ın affettiği ve açıklamadığı şeyleri ifşa etme çabası olabilir. “Sadece Kur’an” diyenlerin en güçlü argümanlarından biri de buradadır: Allah’ın açıklamadığını dinleştirmek, sınırları zorlamaktır. Kur’an'ın sınırlarında durmak, Allah'a gösterilecek bir saygıdır.
---
3. Kur’an Dışında Kaynak Arayışının Şirkle İlişkisi
Kur’an'da sadece Allah’a teslim olmak ve yalnız O’na boyun eğmek esastır. Din adına hüküm koyan tek merci, Allah’tır:
> "Hüküm yalnız Allah’ındır." (Yusuf 40, En'âm 57)
> "Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olana bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir." (Yunus 57)
Kur’an, bu açık beyanlarına rağmen, ilahi olmayan kaynaklardan dini hükümler çıkarmayı bir tür şirk olarak değerlendirmektedir (Tevbe 31). Hadis, içtihat, mezhep gibi sonradan oluşan sistemlerin dinin asli kaynağı haline getirilmesi, Allah’a ait olan “dini belirleme” yetkisinin başkalarına verilmesi anlamına gelir. Bu da “din” adına yetki gaspıdır. “Sadece Kur’an” diyenler, işte bu nedenle Kur’an dışı her kaynakta ihtiyatlı davranmayı değil, onu din dışı bırakmayı esas alırlar.
---
4. Kur’an Dışı Rivayetlerin Çelişkili ve Güvenilmez Oluşu
Kur’an, tek bir kaynaktan (Allah’tan) gelen, çelişkisiz ve sağlam bir kitap olarak tanıtılır:
> "Eğer o, Allah’tan başkası tarafından olsaydı, elbette içinde birçok çelişki bulurlardı." (Nisâ 82)
Hadis kaynakları ise birbirleriyle ciddi çelişkiler içermekte, tarihsel bağlamları tartışmalı olmakta ve bazı rivayetler Kur’an’a aykırı hükümler taşımaktadır. “Sadece Kur’an” diyenler, bu çelişkililiğin ve Kur’an’a zıt düşen uygulamaların dinin saf doğasını bozduğunu savunurlar. Onlara göre, din Allah’tandır; insanlardan gelen ilavelerle karartılamaz.
---
5. Kur’an’da Eksik, Kapalı veya Yetersiz Hiçbir Şey Yoktur
> "Bugün sizin için dininizi tamamladım, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’dan razı oldum." (Maide 3)
Bu ayetle birlikte, dinin tamamlandığı ilan edilmiştir. Dinin tamamlandığı bir noktada, “o yetmez”, “bu eksik” diyerek hadis, mezhep, kıssa gibi ikincil kaynaklara yönelmek, Allah’ın tamam dediğine “tamam değil” demektir. “Sadece Kur’an”cılar bu noktada açık bir duruş sergiler: Allah’ın tamamladığına kimse ilave yapamaz.
---
Sonuç:
“Sadece Kur’an” diyenlerin haklı argümanları, doğrudan Kur’an’ın kendisinden beslenmektedir. Kur’an dışı kaynakları tamamen reddetmeleri, geleneği küçümsemekten değil, Kur’an’ın belirlediği sınırlara saygıdan kaynaklanmaktadır. Allah’ın affettiğini ifşa etmeye çalışmamak, hüküm yetkisini yalnız Allah’a vermek, dinin tamamlandığına iman etmek ve doğrudan vahye muhatap olmayı esas almak, bu yaklaşımın temel direkleridir. Bu bağlamda, “Sadece Kur’an” demek, aslında “yalnız Allah’a teslim olmak” demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder