Kayıtlar

Anlamın Başlangıcı ve İnsanlığın Doğuşu

Resim
  🌍 İnsanın Farkı: Konuşma, Anlam ve Sorumluluk Üzerine Kur’anî Bir İnceleme Özet Kur’an, insanı diğer yaratılmışlardan ayıran farkı bedensel değil, bilişsel ve anlamsal düzlemde tanımlar. “Âdem’e bütün isimlerin öğretilmesi” (Bakara 2/31) olayı, insanın bilgiyle, dil ile ve anlamla ilişki kurabilme yetisini ifade eder. Bu yeti, “beyan” (Rahman 55/4) kavramıyla tamamlanır: insan, anlamı dile dönüştürebilen tek varlıktır. Ancak bu dilsel kapasite, aynı zamanda ayrışma ve çeşitlilik üretir. Kur’an, dillerin ve renklerin farklılığını “Allah’ın ayetlerinden biri” (Rum 30/22) olarak sunarak, farklılığın kaos değil, ilahi düzenin parçası olduğunu bildirir. Bu makale, insanın yapısal farkını; dil, isimlendirme, bilinç, çeşitlilik ve sorumluluk başlıkları altında Kur’an’dan hareketle inceler. 1. Giriş: İnsanın Farkı Nerededir? Kur’an’a göre insanın farkı, biyolojik değil, anlamsal bir fark tır. İnsana üflenen “ruh” (Secde 32/9) onu diğer yaratılmışlardan ayırır; ama bu fark, doğ...

Şirk, Söyleminden Tanınır ⚠️

Resim
  🌑 Şirk Söyleminden Tanınır: Rab Edindikleri Beşerler ​Giriş: Dinin Tek Kaynağı ve Beşerî Aracılar ​Kur’an, imanın özünü açıkça tanımlar: yalnız Allah’a teslimiyet (tevhid) . Fakat tarih boyunca insanlar bu saf teslimiyeti gölgeleyen aracı otoriteler üretmiştir. “Rab edindikleri” bu beşerler —nebiler, sahabe, tabiin, imamlar, şeyhler, mezhep kurucuları— dinin asli kaynağının yerine geçirilmiş, imanın merkezine insan sözü yerleştirilmiştir. ​Allah, dinin tek kaynağını gölgeleyen bu zihniyeti şöyle tasvir eder: ​“Onlar, Allah’ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler edindiler ...” (Tevbe 31) ​Bu ayet sadece Hristiyan ya da Yahudileri değil, dini beşerlerin elinden öğrenip onların sözüne kutsiyet atfeden herkesi kapsar. Çünkü Rab , kendisine itaat edilen en yüksek otorite demektir. Kur’an’ın dışında hüküm koyma yetkisi atfedilen kim olursa olsun, farkında olmadan rab yerine konmuştur. ​1. Şirkin En Sinsi Biçimi: Beşeri Yetkilendirmek ​Kur’an’daki şirk, çoğu zaman putla...

Bu Evin Rabbi "İlahi Düzenin Merkezi"

Resim
   “Bu Evin Rabbi” — İlahi Düzenin Merkezi 1. Giriş: Görünenden Öte Bir “Ev” Kureyş Sûresi, Medine'ye hicretten önce Mekke’de iken Kureyş kabilesine yönelik bir mesajla başlar ve şöyle biter: “Öyleyse, bu evin Rabbine kulluk etsinler.” (Kureyş 106:3) Buradaki “ev” (beyt) , yüzeyde Mekke’deki Kâbe’yi, yani Beytullah’ı işaret eder. Ancak Kur’an, "beyt" kelimesini sadece taş ve duvar anlamında kullanmaz; onu bir ilahî sistemin ve düzenin sembolü olarak işler. “Bu ev” ifadesi, hem yaratılışın merkezi düzenini, hem de imanın toplumsal örgüsünü temsil eden bir koordinatı işaret eder. 2. “Beyt”: Barınak mı, Sistem mi? Kur’an’da “beyt” kelimesi, sadece fiziksel bir yapıdan öte, ilahi himaye ve görev merkezi anlamlarıyla geçer: Beytullah (Allah’ın evi): “İnsanlar için kurulan ilk ev, Bekke’de olandır; bereketli ve âlemlere rehberdir.” (Âl-i İmrân 3:96) Arınma ve Görev Merkezi: “İbrahim ve İsmail’in beyti temizlemesi...” (Bakara 2:125) İlahi Koruma: Musa’nın annesine, çocuğu ...

KENDİLERİNİ HİDAYET KAYNAĞI SANANLAR

Resim
  KENDİLERİNİ HİDAYET KAYNAĞI SANANLAR: IŞIĞI GİZLEYENLERİN KARANLIĞI ​I. Hidayetin Tek Sahibi: Allah ​Kur’an, rehberliğin (hidayetin) kaynağını tek bir cümleyle ilan eder: ​ “Şüphesiz hidayet Allah’ın hidayetidir.” (Bakara 2:120) ​Bu tek ve mutlak ifade, tarih boyunca kurulan bütün "dinî otoriteleri" yerle bir eder. Çünkü bu ayet, hiçbir beşerin, hiçbir kurumun, hiçbir geleneğin kendisini "hidayet dağıtan" bir güç olarak görme hakkı olmadığını açıkça ilan eder. ​Ancak insanoğlu, her çağda aynı hataya düşmüştür: Allah’ın rehberliğini tekelinde tutmak isteyenler, "biz hidayet üzereyiz" diyerek, ilahi ışığı kendi üzerlerine çevirmişlerdir. ​II. Hidayet Tacirlerinin Yükselişi ​Bugün de değişen bir şey yok. ​Kimi “cemaat”, kimi “mezhep”, kimi “şeyh”, hidayetin anahtarını elinde tuttuğunu iddia ediyor. Kimi, “bizim yorumumuz nihai doğrudur” diyor; kimi, “bizim silsilemiz sağlamdır, kurtuluş bizdedir” iddiasıyla ortaya çıkıyor. ​Her biri, “bizimle yü...

KİTABI HALKIN DİLİNE İNDİRİN〽️

Resim
  KİTABI HALKIN DİLİNE İNDİRİN: DİNİN DİLİ NASIL YABANCILAŞTIRILDI? ​I. DİL: ANLAMIN TAPINAĞI ​Dilin kaderi, düşüncenin kaderidir. Bir toplumun dilini elinden alırsan, düşünme gücünü de elinden almış olursun. ​İşte bu yüzden tarihte her “dini sınıf”, önce dili kutsallaştırdı. Kutsallaştırılan dil, halkın erişemeyeceği bir duvar haline geldi; o dilde konuşanlar “âlim”, o dili bilmeyenler “avam” sayıldı. ​ Kur’an’ın Arapça oluşu, bir ayrıcalık değil, iletişim aracıdır: ​“Biz onu düşünüp anlamanız için Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Yûsuf 12:2) ​Yani dil, anlamın taşıyıcısı olmalıydı, hapishanesi değil. Ancak tarih boyunca bu taşıyıcı görev, tam tersine çevrildi: Dil, vahyi duvar örer gibi kapatan bir mekanizmaya dönüştürüldü. Hocaların, fakihlerin, medreselerin dili halktan ayrıldı; artık “anlamak” değil, “ezberlemek” kutsal sayıldı. ​II. KELİMELERİN TAHRİFİ: ANLAMIN YAĞMALANIŞI ​Kur’an, “kelimelerin yerlerini değiştiren” bir zihniyetten söz eder: ​“Onlar kelimeler...

Yusuf ve Gömlek: Bilincin Üç Perdesi

Resim
🕊 Yusuf ve Gömlek: Bilincin Üç Perdesi ​Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yusuf’un gömleği üç kritik anda anılır; her bir an, insanoğlunun ve hakikatin farklı bir ruhsal hâlini temsil eder. Aynı nesne, üç farklı bağlamda  bilincin dönüşümünü ve hakikatin aşamalarını  sembolize eder. ​1. 🩸 Birinci Perde: Yalanın Örtüsü ve Gömülen Anlam ​“Yusuf’un gömleğini sahte bir kanla getirdiler.” ( Yûsuf Sûresi, 12:18 ) ​Bu gömlek,  yalanın hakikati örtme çabasının  sembolüdür. Kardeşlerin düzenlediği bu sahne, yalnızca bir yalanı değil, bir anlamı gömme eylemini simgeler. Gömlek, görünüşle aldatılan beşerî gözün ve gizlenen hakikatin simgesidir. ​ Sembolik Değeri:  Hakikatin üzerini örten yalanın elbisesidir. ​ Ruhsal Hâl:  İnsanın, kardeşine karşı kıskançlıkla örtülmüş, gölgeli benliğini temsil eder. ​ Eylemi:   Aldatmak  (Gömlek, yokluğu kanıtlamak yerine, yalanın varlığını kanıtlar.) ​ 2. ⚡ İkinci Perde: Gerçeğin Açığa Çıkışı ve Yırtılan Perde ​“Kadın onun gömleğini...

Beşerî Olmayan DİN

Resim
  Beşerî Olmayan Tek DİN: Sadece Allah’ın Emirlerine Teslimiyet ​ 1. Giriş: Hükümde Tek Otorite ​Kur’an, insanın hayatındaki nihai otoriteyi kesin bir biçimde belirler: ​“Hüküm yalnız Allah’ındır. O, yalnız kendisine kulluk etmenizi emretmiştir.” (Yûsuf 12:40) ​Bu ilke, bütün vahiylerin özünü özetler. Çünkü din, beşerin değil, Allah’ın koyduğu ilkeler üzerine inşa edilmiştir. İslam hukuku, insan yapımı bir sistem değil, ilahi adaletin evrensel düzenidir. Hiçbir beşer; ne nebi, ne imam, ne şeyh ya da mezhep; Allah’ın hükmüne ortak olamaz. ​ 2. Beşerî Dinlerin Çoğaldığı Yer: Rableri Çoğaltmak ​Tarih boyunca din, Allah’ın tekliğinden saparak çok sayıda beşerî otoriteye bölünmüştür. Kur’an bu durumu şöyle tanımlar: ​“Onlar bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan ayrı rabler edindiler...” (Tevbe 9:31) ​Bu, dini tahrifin en derin biçimidir: İlahi hükmün yerine insan görüşünü koymak. Bugün “Vahhabi”, “Sünni”, “Şii” gibi hizipler, Allah’ın dinini temsil ettikle...