Bu Blogda Ara

3 Haziran 2025 Salı

SALAT KAVRAMININ GÜNCEL ÖRNEĞİ

“Salât” kavramını, Kur’an’daki bağlamı içinde düşündüğümüzde, kişinin bir ilkeye, mesaja veya hakikate yönelmesi, onunla bir zihinsel ve ahlaki birliktelik kurması, ona destek olması ve onu yayma sorumluluğu taşıması anlamlarını içerir. Bunu, bir kişinin bir partiye üyelik süreci ve bu partiye olan aidiyeti üzerinden somutlaştırmak oldukça öğretici olacaktır.




















UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Şeytanın Yedi Yöntemi ⚠️

Kur’an’da şeytan, bir “karakter”ten çok bir “yöntem” gibi okunursa, onun stratejileri bir düşman generalin savaş taktikleri gibi çözülebilir. Aşağıda şeytanın Kur’an’daki en belirgin yöntemsel profili yer alıyor:


























UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Dağlardan Kâbe’ye: Bilincin Dirilişi ve Vahyin Taşları 🌐

 🌐 Dağlardan Kâbe’ye: Bilincin Dirilişi ve Vahyin Taşları


 İbrahim’in “kuşları diriltme” metaforu (Bakara 2:260) ile “haccı insanlara ilan et” emrini (Hac 22:27) ve Safâ, Merve, Kâbe, Mekke’nin bilinç ve medeniyet eksenindeki anlamlarını vahiy merkezli bir değerlendirme yapacağız.

Rabbim ilmimizi artırsın. 



UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Musa ve bilge kul kıssasının günümüzdeki yansımaları 🌊

Mûsâ’nın üç olayda karşılaştığı durumları, çağdaş dünyadan sosyopolitik ve psikolojik örneklerle eşleştirerek anlamlandıralım. Böylece kıssanın yalnızca geçmişte yaşanmış bir anlatı değil, bugün için de derin rehberlik içerdiğini göreceğiz:



UYARI / HATIRLATMA

Kur’an’da "Kanat" Kavramı 🌬️

✒️🌬️Kur’an’da "Kanat" Kavramı

Kur’an’da "Kanat" (جَنَاح - cenâh) Kavramı Üzerine:

Kur’an’da "kanat" (cenâh) kavramı, fiziksel bir unsur olarak meleklerle ilişkilendirilmekle birlikte, çoğunlukla sembolik ve mecazi anlamlar taşır. Aşağıda, Kur’an’da geçen "kanat" ile ilgili ayetleri ve kavramın bu ayetlerdeki anlam ve bağlamlarını ayrıntılı olarak analiz edeceğiz.














1. Meleklerin Kanatları: Gücün Katmanları

  • “Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur…” (Fâtır, 35:1)

➡️ Ayetin Anlamı:

  • "Melekler" ve "kanatları" burada sembolik bir anlatım olarak değerlendirilmelidir. Melekler, Allah’ın emirlerini uygulayan ruhani varlıklardır ve burada "kanat" ifadesi onların "hareket etme, güç ve yetenek" derecelerini sembolize eder.

  • "İkişer, üçer, dörder" ifadesi, güç ve kapasitenin çokluğuna ve katmanlılığına işaret eder. Bu, bir melek için belirli bir fiziksel yapı değil, görev ve kudret çeşitliliğini vurgular.

  • Sayıların sembolizmi:

    • İkişer: Denge ve çift yönlü görev (rahmet ve azap, bilgi ve uygulama).

    • Üçer: Tamamlanmışlık ve çok yönlülük (üç boyutlu güç ve etki).

    • Dörder: Kapsamlı ve kuşatıcı güç (dört temel yön ve unsurlar).


2. "Kanat Germe": Şefkat ve Merhamet Anlamı

  • “Anne babana karşı merhametle kanatlarını indir…” (İsra, 17:24)

  • “Müminlere kanadını indir.” (Hicr, 15:88)

➡️ Ayetlerin Anlamı:

  • "Kanat indirme" burada bir güç gösterisinden ziyade, merhamet, tevazu ve koruma anlamına gelir.

  • Anne-babaya ve müminlere karşı kanat indirmek, hizmet etmek, şefkat göstermek ve onları koruyucu bir tutum sergilemek anlamındadır.


3. Peygamber’in Üzerine Kanat Gerilmesi: İlahi Himaye

  • “Üzerine kanat geren kuş gibi senin üzerine Rabbi seni bırakmadı ve darılmadı.” (Duha, 93:3)

➡️ Ayetin Anlamı:

  • Burada kanat sembolü, koruma ve himaye anlamını taşır. Allah’ın Peygamberini (sav) koruma altına alması, merhametini ve desteğini ifade eder.


4. Kanat: Sıcaklık ve Yakınlık Sembolü

  • “Kanatlarını üzerine gererek onları kuluçkaya yatan bir dişi kuş gibi…” (Bakara, 2:261 - Temsili anlamda)

➡️ Sembolik Anlamı:

  • Kuşların yavrularını kanatlarıyla koruması, şefkat, sıcaklık ve güven kavramlarını temsil eder. Kur’an, bu tür sembollerle Allah’ın rahmetini ve kullarını koruma şeklini anlatır.


5. Kanat: Esneklik ve Güven

  • “Güvercinin kanatları gibi hafif ve zarif…” (Maide, 5:106 - Temsili anlamda)

➡️ Sembolik Anlamı:

  • Kanat, esneklik ve güven sağlar. Bu, doğru ve dengeli hareket etmeyi, güvenli bir şekilde yol almayı simgeler.


6. Kanat Kavramının Özeti ve Sembolik Yorum

  • Güç ve Kudret: Meleklerin "iki, üç, dört kanatlı" olması, onların görev ve güçlerindeki çeşitliliği ve katmanlılığı ifade eder.

  • Koruma ve Şefkat: "Kanat indirmek", merhamet, tevazu ve koruyucu olmayı simgeler.

  • İlahi Himaye: Kanat, Allah’ın koruması ve Peygamberine olan sevgisini simgeler.

  • Esneklik ve Güven: Kanat, dengeli hareket etmeyi ve güvenliği temsil eder.


7. Sembolik ve Temsilî Anlamların Yorumlanması

  • Kanat, bir varlığın gücünü, hareket kabiliyetini ve görev çeşitliliğini temsil eder.

  • Meleklerin kanatlarının sayıları, onların manevi ve sembolik görevlerindeki katmanlılığı vurgular.

  • İki: Denge ve karşıtlık.

  • Üç: Tamamlanmışlık ve üç boyutlu güç.

  • Dört: Kapsamlılık ve evrensellik.

  • Kanat indirmek, güç ve kudretin tevazu ve merhametle kullanılması gerektiğini gösterir.


8. Sonuç ve Kapsamlı Analiz

Kur’an’da "kanat" kavramı, fiziksel bir organ olmanın ötesinde, çok boyutlu ve derin sembolik anlamlar içerir. Bu semboller, Allah’ın güç ve rahmetini, meleklerin çeşitliliğini ve kulların şefkatli ve merhametli bir tutum sergilemesi gerektiğini anlatır.

KURANDA NAMAZ VAKİTLERİ 🌗

🌗 KURANDA NAMAZ VAKİTLERİ


On beşinci yüzyılda inşa edilen ilk saatler ve saat kuleleri, Ortaçağ’ı sona erdiren önemli bir gelişme olarak tarih sahnesinde yer alır. 




Zaman, tarihsel süreç içinde, mekanik saatin icadı ve ölçü birliğinin toplumsal yapılar içinde yayılmasıyla birlikte, doğrudan “yer” ve bedenle ilişkilendirilmişken, bu noktada Rönesans'ın zaman ve mekan kavramlarında yaptığı devrim, Aydınlanma hareketinin temellerini atmış ve modern düşüncenin ilk adımlarını atmıştır. Bu dönemde, doğa üzerinde insanın hakimiyet kurması, insanın özgürleşmesinin koşulsuz bir sonucu olarak görülmüştür. 

Artık insan, kendini doğadan soyutlayarak özgürlüğünü kazanmıştır. 18. yüzyılda yaygınlaşan yürüyüş pratiği, doğanın bir manzaraya dönüşmesinin en belirgin göstergelerinden biridir. 

Doğa, artık tarif edilemez olmaktan çıkmış, rasyonel bir biçimde düzenlenmiş ve bir bakıma fethedilmiştir. Sanayi Devrimi ile birlikte ise, mekan ve zamanın düzenlenmesi sadece insanın özgürlüğünü pekiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu süreçte, zaman ve mekan Allah’ın kudretini yansıtmak yerine, insanın özgürlüğü için yeniden şekillendirilmiştir.

Bu bağlamda, salatın amacı da insanın manevi yücelmesini sağlamak ve onu topluma yararlı, iyi bir insan haline getirmektir. Bu doğrultuda salat, vücudun beslenmesindeki üç öğün gıda gibi, belirli vakitlerde yerine getirilmesi gereken manevi bir beslenme olarak şekillendirilmiştir. 

Salat, insanın şuurunda Allah inancının sürekliliğini sağlamak amacıyla, her gün belirli vakitlerde yapılması gereken bir ibadet olarak öngörülmüştür. Din psikolojisi araştırmalarına göre, insanın içsel yönelişlerinin ihmal edilmesi, onu manevi anlamda kör bir varlık haline getirmekte ve toplumsal hayatta sağlıklı bir birey olmasına engel teşkil etmektedir. 

Dolayısıyla, salat, insanın manevi beslenmesinin kesintisiz olmasını sağlayan bir ibadet olarak farz kılınmıştır.

Allah (haşa) namaz mı kılıyor?😱

“Salâtı sadece namaz olarak alan arkadaşlar, Allah namaz mı kılıyor?” — aslında Kur’an’daki “salât” kavramını sadece ritüel namaza indirgemeye karşı yöneltilmiş çok güçlü bir eleştiridir. Şimdi bu sorgulamayı Kur’an bağlamında ve mantıksal olarak açalım:





















---

1. Allah Salât Eder mi?

Evet, Kur’an’da Allah’ın salât ettiği açıkça belirtilir:

Ahzâb 33:43:

> “O (Allah), sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize salât eder; melekleri de (böyle yapar)...”



Ahzâb 33:56:

> “Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamber’e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve içtenlikle selam verin.”




Eğer salât = namaz ise (yani rükû, secde, kıyam gibi ritüel hareketler), bu durumda şu abes sonuç ortaya çıkar:

> Allah da mı kıyam ediyor, rükûya varıyor, secde ediyor?



Bu elbette ki akılsızca bir yorum olur. Zira Allah’a bu tür fiziksel davranışlar nispet edilemez. O hâlde demek ki salât kavramı, sadece “namaz” anlamına indirgenemez.


---

2. Salât’ın Asli Anlamı

Arapça’da "salât" kelimesinin kökü ṣ-l-w fiilidir ve şu anlamlara gelir:

dua etmek

rahmet etmek

destek olmak

yakınlık kurmak


Kur’an’da “salât” kavramı bağ kurma, destek olma, yönlendirme ve iletişimde bulunma gibi daha geniş ve çok katmanlı bir anlama sahiptir.

Bu nedenle:

Allah’ın salâtı, kullarına rahmetle yönelmesi, onları desteklemesi, onlara seslenmesidir (yani vahiydir).

Meleklerin salâtı, Allah’ın emrine uygun biçimde destek olmaları, yardım etmeleridir.

İnsanların salâtı, Allah’a yönelmeleri, O’na bağlılık göstermeleri, O’nun mesajına kulak verip hayatlarını O’na göre düzenlemeleridir.



---

3. “Salât = Namaz” İndirgemeciliği Ne Sonuç Doğurur?

Eğer biri “salât” kelimesini her geçtiği yerde “namaz” diye çevirirse, şu yanlışlara düşer:

Allah’ın namaz kıldığı gibi absürt bir anlam üretmiş olur (Ahzâb 33:43).

Meleklerin de namaz kıldığı, peygambere secde ettiği gibi yorumlar çıkar.

Kur’an’da geçen “salât”ın toplumsal, eğitsel ve ahlâkî boyutlarını tamamen dışlamış olur.


Bu durum, vahyin anlamını ritüele indirgemek, yani biçimi esas alıp amacı unutmak demektir. Oysa Kur’an, salâtı bir bilinç hâli, bir hayat disiplini, bir davet ve eğitim süreci olarak tanımlar (örneğin: Cuma 62:9–11; Tâhâ 20:14; Mâûn 107:1–7).


---

4. Salâtı Namazla Özdeşleştirme Nereden Geliyor?

Bu anlayış, özellikle hadis geleneği, fıkıh sistemi ve sünnî-şîî yorumlarla birlikte gelişmiş bir ritüel merkezli din tasavvurunun ürünüdür. Kur’an’daki salât kavramının çok yönlü anlamları, zamanla sadece bedensel ibadet formuna sıkıştırılmıştır.

Bu da beraberinde şunu getirmiştir:

> “Salât kılmıyorsan Müslüman değilsin” → Yani aslında “günde 5 vakit fiziksel hareket yapmıyorsan” demek isteniyor.
Oysa Kur’an’da salât, ahlâk, adalet, paylaşım, sabır ve eğitimle iç içe anlatılır.




---

5. Sonuç: Soruya Cevap

> Soru: “Salâtı sadece namaz olarak anlayanlara göre Allah da mı namaz kılıyor?”
Cevap: Eğer salât sadece namaz olsaydı, Allah’ın da namaz kıldığı sonucuna varılırdı — ki bu açık bir saçmalık olurdu.
Bu da gösteriyor ki:



Salât çok daha kapsamlı bir kavramdır.

Kur’an’daki “salât” her zaman “namaz” olarak çevrilemez.

Anlamı bağlamına göre “rahmet, destek, yöneliş, çağrı, eğitim” gibi geniş anlamlar içerir.


---

İblis; ALLAH'dan Başkasına Secde etmeyen❓️


"İblis, Allah’a değil, Adem’e secde etmeyi reddetti. Bu bir kibir miydi, yoksa ‘tevhid’ iddiasıyla yapılan bir yanlış mıydı?"


UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

KIBLE: YÖN DEĞİL, İLKE 



KIBLE: YÖN DEĞİL, İLKE 

Giriş: Yön Değişiminden İlke Sabitliğine

Kıble, klasik tanımıyla, müminlerin namaz kılarken yöneldikleri coğrafi noktadır. Ancak Kur’an’a dikkatle bakıldığında, kıble kavramı salt coğrafi bir yönü değil, bir topluluğun neye yöneldiğini, neyi merkez edindiğini, değerlerini ve ahlâkî duruşunu sembolize eden çok katmanlı bir kavrama dönüşür.

Kıble, aslında “neyi önüne koyduğun, neyi merkeze aldığın ve hayatının istikametini neye göre çizdiğin”dir. Bu anlamda kıble bir pusula değil, bir ilke haritasıdır. Dönülen yön değil, yürünülen yönü belirleyen sembolik bir merkezdir.


















2 Haziran 2025 Pazartesi

Kadir Gecesi ve Ramazan: Dönüşüm Ayı 🌙



🌙 1. Ramazan: Dönüşüm Ayı (İnzal Süreci ve Arınma Zamanı)

Kur’an’da Ramazan ayı doğrudan şu şekilde tanımlanır:

> "Ramazan ayı, insanlar için hidayet olan, hak ile bâtılı ayıran ve yol gösterici belgeler taşıyan Kur’an’ın indirildiği aydır..."(Bakara 2:185)


Bu ifade Ramazan ayının, bilginin karanlığa indiği, yani aydınlatıcı mesajın cehalet ve zulüm ortamına geldiği bir zaman dilimi olduğunu ortaya koyar. Bu bağlamda Ramazan, sadece takvime ait bir dönem değil, bir ontolojik kırılma noktasıdır:

Zulmânî karanlıktan,

Nûrânî aydınlığa geçişin başladığı zamandır.


Bu da "cehennemden kurtuluş" temasını sadece ölüm sonrası değil, bu dünya üzerindeki zulüm ve şaşkınlık hallerinden özgürleşme olarak yorumlamamıza imkân verir.



















PSİKOLOJİK CENNET VE CEHENNEM 🔥🌿

Kur’an’da “cennet” kavramı aslında ölümden sonraki bir bahçeden başka, dünyada yaşarken inşa edilen bir bilinç hali olabilir mi?





















FETİH 3 "Cihat Bir Özgürlük Mücadelesidir"

Cihat ve Fetih: Kur’an Bağlamında Zulme Karşı Mücadele mi, Yayılmacı Bir Savaş mı?

Giriş: Cihat, Fetih ve Tartışmalı Anlamlar

Cihat ve fetih, İslam tarihinde hem en çok yanlış anlaşılan hem de en çok istismar edilen iki kavram olmuştur. Modern dünya, bu iki terimi genellikle askerî şiddetle, yayılmacılıkla ve zorla din dayatmasıyla özdeşleştirir. Oysa Kur’an’a yakından bakıldığında, bu kavramların esas anlamlarının tamamen farklı, hatta çoğu zaman bu algıların tam zıttı olduğu görülür.

Bu yazıda, Kur’an’da cihat kavramının temel boyutları ve askerî eylemlerle ilişkisi, özellikle zulme karşı özgürleştirici müdahale bağlamında ele alınacak, meşruiyet sınırları Kur’an çerçevesinde tartışılacaktır.











FETİH 2 "Kur’an’da Zalim Krallar ve Direniş"

🧭 1. Kur’an’da Zalim Krallar ve Direniş

Kur’an’da kendini melik (krallık iddiasında bulunan) olarak tanımlayan ve zulmeden yöneticilere karşı halkı özgürleştirme teması örneklerle işlenmiştir:

a. Firavun – Musa örneği:

  • Firavun kendini ilahî bir otoriteye sahip kral (melik) olarak ilan etmiştir (Bkz: Nâziât 79:24 – “Sizin en yüce rabbiniz benim”).

  • Hz. Musa, Allah’tan aldığı emirle bu zulme karşı bir hak mücadelesi başlatmıştır.

  • Bu mücadele, Kur’an’da bir kurtuluş hareketi olarak sunulur. Amaç: İsrailoğulları'nı boyunduruktan kurtarmak, yani özgürleştirmektir.

“(Musa dedi:) Ben size Rabbinizden apaçık bir delille geldim. Artık İsrailoğulları’nı benimle gönder!” (A’râf 7:105)

Bu örnekten şu çıkarım yapılabilir:
Zalim, baskıcı ve kendini ilahî otoriteyle özdeşleştiren yönetime karşı çıkmak, Kur’an’da bir tür tevhidî direniş olarak meşrudur.











FETİH 1 "Kalpten Topluma Bir Açılış"



Fetih Ne Demektir? Kur’an Bağlamında “Fetih” Kavramının Anlamı ve Yanlış Anlayışlar


“Fetih” kelimesi, hem Kur’an’da hem de İslam tarihi literatüründe sıkça geçen ve çoğu zaman askerî bir zaferle özdeşleştirilen bir kavramdır. Ne var ki, bu kavramın Kur’an’daki anlam dünyası, salt savaş kazanımıyla sınırlı değildir. Kur’an’da “fetih”, çok daha derin, çok boyutlu ve hakikat merkezli bir süreci ifade eder. Bu yazıda, “fetih” kavramı Kur’an bağlamında incelenecek, yaygın yanlış anlamalara dikkat çekilecek ve kavramın özüne dair bir bilinçsel yeniden okuma önerilecektir.











Kalplerin Fethi ve Vahyin Vedası: Nasr Suresi


🕋 NASR SURESİ METNİ VE MEALİ

1. إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
"Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde"

2. وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا
"Ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiğini gördüğünde"

3. فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ ۚ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا
"Artık Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O tövbeleri çokça kabul edendir."












Kur’an İlkeler Doğrultusunda Oluşan Kültürel Formlar

 “Kur’an’daki evrensel ilke” ile “tarihsel/kültürel yorumu


1. Salât’a Çağrı: Evrensel Davet, Kültürel Formlar


Kur’anî İlke: Vahiy merkezli kolektif bilinçlenmeye çağrı (62/9, 20/14).

Kültürel Uygulama: Ezan, minare, davul, hoparlör, makamlı tilavet.

Analiz: İlke değişmez; yöntemler, coğrafyaya ve teknolojiye göre şekillenir.



1 Haziran 2025 Pazar

ALIŞVERİŞ SORUNU Riba mı, Ticaret mi?



Riba mı, Ticaret mi? Faizli Düzenin Gölgesinde Mülkiyet ve Ahlâk


Modern toplumda konut sahibi olmak, bireylerin ekonomik özgürlüğü kadar sosyal statüsünü de etkileyen temel meselelerden biridir. Devletin faizleri düşürmesiyle kredi erişimi kolaylaşırken, mülk sahiplerinin buna paralel olarak ev fiyatlarını şişirmesi giderek olağanlaşan bir durum haline gelmiştir. Ancak bu süreçte kimsenin sormadığı hayati bir soru vardır: Bu türden bir ticaret, gerçekten adil midir? Daha önemlisi: Kur’an perspektifinden bakıldığında bu davranış ticaret mi, yoksa riba mı sayılmalıdır?


UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Hakikatin Çığlığına Sessiz Kalan İnsan Olmak



Bazı çığlıklar vardır, kulağa değil, vicdana çarpar. Ne bir sesin perdesindedir, ne de bir ağızdan yükselir. Yeryüzünde ezilenlerin, yok sayılanların, unutulmuşların, sömürülenlerin, kandırılanların yankısıdır bu çığlık. O çığlık hakikatin kendisidir. Ve ne acıdır ki, bu çağrıyı duyan kulak çok, ama işiten yürek azdır.

İnsan, sadece gören, duyan, düşünen bir varlık değil; aynı zamanda tanıklık eden bir varlıktır. Tanıklık, sadece gözle değil, gönülle, bilinçle ve sorumlulukla yapılan bir iştir. Fakat çağımızın insanı, görüp de görmemeyi, bilip de bilmiyormuş gibi yapmayı, duysa da sessiz kalmayı bir meziyet sandı. Oysa hakikatin karşısında tarafsız kalmak, zalimin safında durmakla eşdeğerdir.

Hakikat yalnızca doğru bilgi değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur. Zulmü bilip susan, yalanı görüp göz yuman, adaletsizliğe alışan insan; kendi vicdanını da, toplumun vicdanını da yavaş yavaş susturur. Sessizlik bulaşıcıdır. Bir kişi sustu mu, arkasından bin kişi daha susar. Sonra bir bakmışız, hakikatin çığlığı boşluğa karışmış, kulaklar sağır, diller mühürlü.

Boğulan Bir Bağ: Nûh ve Oğlu Üzerine



Kur’an, insanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olan tufan hadisesini anlatırken, yalnızca bir doğal felaketi değil, bir inanç ve aidiyet sınavını da gözler önüne serer. Bu kıssanın en dokunaklı anı, hiç şüphesiz Hz. Nûh’un oğluna yönelik son çığlığıyla çerçevelenen dramatik sahnedir:

> "Nûh, oğlu için seslendi: 'Yavrucuğum, bizimle bin, inkârcılarla birlikte olma!' O ise, 'Ben bir dağa sığınırım, beni sudan korur' dedi. Nûh dedi ki: 'Bugün Allah’ın merhamet ettikleri dışında hiç kimse için koruyucu yoktur.' Aralarına dalga girdi ve o da boğulanlardan oldu."
(Hûd, 11/42–43)



KURANDA Zaman Ölçüsü



ZAMAN: Kur’an’da Süreç, Dönüşüm ve Bilinç Alanı Olarak “Değişim”


Zaman çoğu zaman bir saat ya da takvimle ölçülen, doğrusal bir çizgide aktığı varsayılan fiziksel bir gerçeklik olarak algılanır. Oysa Kur’an’ın sunduğu "zaman" tasavvuru, ölçüm araçlarından ziyade değişim, süreç ve dönüşüm kavramlarıyla ilintili daha derin bir ontolojik gerçekliğe işaret eder. Bu bağlamda Kur’an’da geçen yavm (يَوْم), ḥīn (حِين), as-saʿat (السَّاعَةُ) ve ad-dahr (الدَّهْرُ) gibi zaman kavramlarının her biri, zamanın sırf “geçen” bir şey değil, “inşa eden” bir şey olduğunu düşündürür. Bu makalede, zamanın Kur’an’daki anlam haritası felsefi, semantik ve varoluşsal düzeyde incelenecektir.



31 Mayıs 2025 Cumartesi

Kur’an’da Rüzgâr (Rîḥ / Riyâḥ) Kavramı



Kur’an’da Rüzgâr (Rîḥ / Riyâḥ) Kavramı: Kozmik, Etik ve Sosyo-Teolojik Anlam Katmanları

1. Giriş: Rüzgârın Görünmeyen Gücü

Kur’an’da rüzgâr (الريح / الرّياح), hem fiziksel hem metafizik bir olgu olarak işlenir. Görünmeyen ama etkisi hissedilen bu güç, vahyin sembolik dilinde yalnızca doğa olayı değil, aynı zamanda ilahi müdahalenin, ilahi mesajın ve insanın iç dünyasındaki değişimin bir metaforu olarak konumlanır. Rüzgâr, Kur’an’da hem rahmetin hem de azabın taşıyıcısıdır ve bağlamına göre anlamı yön değiştirir.





















Toplumun Katılığına Karşı Hakikatin Sızıntısı



Kur’an’da Taş Metaforu: Toplumun Katılığına Karşı Hakikatin Sızıntısı

Kur’an, canlı bir hitap olarak varlıkla konuşur. Bu konuşmada varlık unsurları – su, ateş, ağaç, kuş, dağ ve taş – sadece doğa nesneleri olarak değil, ontolojik, toplumsal ve ahlaki göstergeler olarak işlev görür. Taş (ḥajar) da bunlardan biridir. Katı, sert ve hareketsiz gibi görünen taş, Kur’an’da çoğu zaman kalbin bir izdüşümü olarak resmedilir.




30 Mayıs 2025 Cuma

Süleyman Hükümranlığının Sarsılışı


Kurt ve Değnek: Süleyman Nebî Kıssasında İçten Çöküş ve Dış İstihbaratın Aldanışı



Kur’an’da Süleyman Nebî’nin ölümüne dair anlatılan olay, sadece biyolojik bir sonu değil; semboller üzerinden iktidarın görünüşle ayakta kalışını, içsel meşruiyetin çöküşünü ve dış güçlerin aldanışını konu eder. Sebe Suresi 14. ayette geçen “kurt” (dâbbe), “değnek” (asâ) ve “cinler” metaforları; güçlü bir yönetimin nasıl içten içe çürüyebileceğini ve bu çürümeyi dışarıdan izleyen yapıların (cinlerin), durumu fark edemeyecek kadar görünüşe mahkûm olabileceğini gösterir.

Bu bağlamda cinleri, yabancı istihbarat servisleri veya dış gözlemciler olarak okumak, kıssayı günümüz siyasi realiteleriyle ilişkilendirmek için verimli bir yaklaşımdır.


UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

AYIN YARILMASI HADİSESİ 🌛

 🌛 AYIN YARILMASI HADİSESİ



UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

FİL SURESİ VE HELAK EDİLEN KAVİMLER 🐘

🐘 FİL SURESİ VE HELAK EDİLEN KAVİMLER


Kur’an-ı Kerim’de anlatılan helak kıssaları, sadece geçmiş toplumların başına gelen felaketleri değil, aynı zamanda evrensel bir uyarı sistemini temsil eder. Bu kıssalar, güce tapan, zulmü sistematikleştiren ve ilahi uyarılara kulak asmayan toplumların akıbetini gözler önüne serer. Özellikle Fil Suresi, bu bağlamda dikkat çekici bir örnek sunar. 




UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Eyüp Nebi Kıssasında Mecazî Anlatım 

Sabrın Simgeleri: Eyüp Nebi Kıssasında Mecazî Anlatım ve Kur’an’daki Temsili Eylemler


Kur’an’da yer alan kıssalar, sadece tarihî olaylar zinciri değil; aynı zamanda ahlaki, psikolojik ve metafizik dersler içeren temsili anlatım katmanlarıyla yüklüdür. Bu anlatımların başında, sabrın ve sadakatin sembolü olan Eyüp Nebi gelir. Onun kıssasında geçen “ayağını yere vur” ve “eline bir demet al ve onunla vur” ifadeleri, yüzeysel bakıldığında sıradan fiziksel eylemler gibi görünse de, Kur’an’daki diğer kıssalardaki benzer örneklerle birlikte okunduğunda, derin bir mecazî ve sembolik anlam taşır. Bu yazıda, Eyüp Nebi’nin bu iki eylemini merkeze alarak, Kur’an’da benzer yapıda sunulan temsili anlatımları inceleyeceğiz.





















UYARI / HATIRLATMA

Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Adem ve BEYTÜL MAL🔥 "Bizim sınavımız" 🍃

🍃 Âdem ve BEYTÜL MAL🔥 "Bizim sınavımız"






UYARI / HATIRLATMA

Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

İsimlendirme Üzerinden Kur’an Okuması 💬

 💬 İsimlendirme Üzerinden Kur’an Okuması

Kur’an’da İsimlendirme (Tesmiyye) Üzerine

Kur’an, dilin en temel işlevlerinden biri olan isimlendirme (tesmiyye) olgusunu sadece bir etiketleme aracı olarak değil, aynı zamanda bilgi üretimi, anlam inşası ve ontolojik yönelim açısından da son derece derin bir zeminde ele alır. Kur’an’da “isim” (ism) kavramı, yalnızca nesnelere verilen adları değil, aynı zamanda bir varlığın kimliğini, işlevini ve yaratılış amacını da içerir. Bu nedenle Kur’an’daki isimlendirme pratikleri, insanın evrendeki konumunu ve sorumluluğunu anlamak açısından merkezi bir öneme sahiptir.


UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.

1. İsmin Ontolojisi ve “Bi’sm-i Rabbik” Emri


Kur’an’da ilk inen vahiy olan Alak Suresi, “İkra’ bi-smi rabbike ellezî halak” (Oku! Seni yaratan Rabbinin ismiyle) (Alak 96:1) buyruğuyla başlar. Burada “Rabbinin ismiyle oku” ifadesi, okumanın yalnızca zihinsel bir faaliyet olmadığını, aynı zamanda varlıkları Allah’ın yaratma düzeni ve amacı doğrultusunda anlamaya yönelik bir bilinç hali olduğunu gösterir. 

İsimle okumak”, Allah’ın yaratmaya yüklediği anlamı kavramak demektir. Bu yönüyle “isim”, varlık ile anlam arasındaki bağdır.


2. İsim Öğrenme: Âdem Kıssasında Tesmiyye


Bakara Suresi’nde Âdem’in meleklerden üstün kılınmasının gerekçesi, Allah’ın ona “esmâ”yı (isimleri) öğretmesidir:

> “Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti…” (Bakara 2:31)


Bu ayetteki “esmâ” sadece rastgele nesne adları değil, şeylerin mahiyetlerini kavrama ve onları temsil edecek kavramlarla anlamlandırma yetisidir. Meleklerin “biz sadece senin bize öğrettiklerini biliriz” demesi (2:32), bilgi edinme kapasitesinin sınırlı olduğu anlamına gelirken; Âdem’in isimleri söylemesi, bilinçli, anlam üreten ve sorumluluk sahibi bir varlık oluşunun göstergesidir. Buradaki isimlendirme, aynı zamanda hilafet yetkisinin epistemolojik temellendirmesidir.


3. Şirk ve İsim Uydurma: Anlamın Tahrifi

Kur’an’da şirk koşanların eleştirildiği yerlerden biri, onların Allah’a ve diğer varlıklara “uydurulmuş isimler” (esmâen semmeytumuha) izafe etmeleridir:


> “Bu, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden başka bir şey değildir; Allah onlar hakkında bir delil indirmemiştir…(Necm 53:23)


Burada uydurulmuş isimler, aslında gerçekliği olmayan kavramlar üretmek ve onları hakikatin yerine koymak anlamına gelir. Yani sadece bir etiketleme değil, sahte bir anlam dünyası inşa etme söz konusudur. Bu bağlamda Kur’an, her ismin bir “bilgi” ve “delil” ile temellendirilmesi gerektiğini vurgular. Aksi hâlde isimlendirme, hakikati örtme aracına dönüşür.


4. Allah’ın Güzel İsimleri: “Esmâü’l-Hüsnâ”


Kur’an, Allah’a ait olan isimlerin güzel (hüsnâ) olduğunu bildirir:


> “En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na o isimlerle dua edin…” (A’râf 7:180


Bu ayet, isimlerin sadece tanımlayıcı değil, aynı zamanda yönlendirici olduğunu ortaya koyar. Esmâü’l-Hüsnâ, insanın ahlaki inşasında bir modeldir. Allah’ın isimlerini tanımak, O’nun iradesini ve adaletini kavramak ve kendi yaşamına da bu isimlerin (rahmet, adalet, hikmet) izlerini taşımaktır.


5. İsmin Kimlik ve Görevle İlişkisi

Kur’an’da peygamber isimleri ve kavim isimleri de dikkat çekicidir. Hz. İbrahim’in ismi “çokça sınanan ve teslim olan” anlamına gelirken, “Müslim” ismini ilk kullanan da odur (Hac 22:78). Bu, ismin bir aidiyet ve bilinç beyanı olduğunu gösterir. Aynı şekilde "Yahudi", "Nasrani" gibi isimler de Kur’an’da tarihsel ve ideolojik kimlikler bağlamında kullanılır.


Kur’an’da isim, sadece çağırma veya ayırt etme aracı değildir. Her isim bir sorumluluk, bir anlam ve bir çağrıdır.

---

Kur’an’da isimlendirme (tesmiyye), dilin en temel eylemlerinden biri olarak sadece semantik değil, aynı zamanda epistemolojik, ahlaki ve ontolojik bir süreçtir. Allah’ın öğrettiği isimler, insanı bilgiye ve anlamaya yönlendirirken; insanların uydurduğu isimler, hakikati saptırma ve yozlaştırma aracı olabilir. Kur’an, “ad verme”nin sadece bir etiketleme değil, bir dünya kurma biçimi olduğunu ve bu yüzden her ismin adalet, hikmet ve hakikat ile uyumlu olması gerektiğini öğretir.


HANGİ SURE OKUNUR ? 🗣

Savaş'ta Fetih Suresi

Cenaze'de Fatiha Suresi

Mezarlık'da Yasin Suresi

Nazar'a Felak Suresi

Büyü'ye Nâs Suresi


Peki ya;

Adalet için hangi Sure?

Doğruları konuşmak için hangi Sure?

Bilim üretmek için hangi Sure?

Çocuk gelinleri önlemek için hangi Sure?

Kadın hakları için hangi Sure?

Hayvan hakları ve çevre temizliği için hangi Sure?

İnsan gibi yaşamak için hangi Sure?