23 Ocak 2013 Çarşamba

KONU BAŞLIKLARI




Allahı Tek Anmak
Asa ile denizin yarılması
ASHAB-I KEHF VE ASHAB-I RAKİM
Aslolan BUGÜNÜ YAŞAMAK

BEYNİ ÖLÜ GENÇLİK
Bir Hakikat Var AHLAK
BİREYCİLİK ve TOPLUM
BUHARİ HADİS KİTABI (tenkit)
Dikkat! Kaybediyoruz
DİN ORGANİZE SANAYİSİ
Dinci ve Dinsiz Yobazlık
DİNDE AYRIŞMA
DİNDE HADİS SORUNU
DİNDE KURUMSALLAŞMA
DİNİNİN KOLAYLIĞI
Ehli sünnet UYDURMASI nedir ?
Farkında mısın ?
Gelenek Dininden Kurtulmak
Habibullah demek ŞİRKTİR
HADİS KALBURCULARI
HADİS VE SAMİRİ ZİHNİYET
Hayatta Önceliklerimiz
Herkesin dini kendince
İçiniz Rahat Olmasın!
İLL / -EL Kültürü ve Şirk
İnsanoğlunun Değer Kavramlar
İslam algımız ne olmalı
İSLAMIN NİHAİ HEDEFİ
KIRAAT, TİLAVET, TERTİL
KONU BAŞLIKLARI
KORKU HALİ VE TOPLUM
Kur’an yetmez diyen İFTİRACILAR!
KURABDA MELEK KAVRAMI
Kuran için Algı Sorunu
Kuran ile nasıl bir ilişki içindeyiz?
KURANA BEYAN NEDİR?
KURANA EŞLER KOŞMAK
KURANA GÖRE HAMD
KURANA GÖRE Kıyam-Rüku-Secde-İtikaf-Tavaf
KURANA GÖRE SALAT
Kurana göre Sevgi ile Aşk
KURANA GÖRE ŞEFAAT
KURANA GÖRE ZEKAT
KURANA GÖRE ZİKİR
KURANA GÖRE; Tekbir
KURANA HADİS VE SÜNNET
KURANDA NAMAZ VAKİTLERİ
Kuranda Rasulün Görevi
KURANI KURANDAN DİNLE
KURANIN FARKLI ÜSLÜPLARI
Kuranın İnsanğa Mesajı
Küresel Sermaye Tekniği
MELEKLER VE İNSAN’IN YARATILIŞI
MİSAK ; İşittik ve İtaat ettik
MİSALLİ ANLATIM ÖZELLİĞİ İLE KURAN
NAZAR DİYE BİRŞEY YOKTUR
ORUCUNUZUN FİDYESİNİ VERİN
Peygamber Rüyaları
Put nedir?
RESULE UYMAK
Ruhaniyete Bürünme
SALATIN MANTIĞI
Samirinin Buzağısı ve Kapitalizm
SEKİZİNCİ GÜN (ahiret)
ŞANLI ATALAR DİNİN MASALLARI
ŞEYTANİ TELKİNLER TARİKATLARI
ÜMMETE ÖZELEŞTİRİ
YARATILMIŞLARIN TESBİHİ
YASAK MEYVE

16 Ocak 2013 Çarşamba

İTİRAZ


KONU BAŞLIKLARI




 Müslümanlar Manifestosu


İTİRAZ

İnsanlık hüsrandadır. Dünya uçuruma yuvarlanmaktadır.

Antik çağların verimlilik, başarı ve altın tanrısı Mamon, mekkede ki isimlendirilmesi ile Kuranın dikkat çektiği  üçüncüsü menat, modern zamanların tanrısı olarak geri döndü.

Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarın totemi para, tabusu mülkiyet oldu. İnsanlık alemi tefeci bankerlerin eline düştü.

Ülkelere borç verip halkların faizle kanını emmektedirler. “İktisat bilimi” dedikleri bundan başka bir şey değildir.

Haysiyet, şeref, onur, aşk her şey para ile alınır satılır hale geldi. Toprak, hava, su, ateş, rüzgar, yağmur, ekin, doğa her şey Kapitalist oburların kâr hırsına meta yapıldı.

Her gün 1 milyar insan aç sabahlıyor.

Afrika kıtasının açlık sorununu gidermek için 40 milyar dolar yeterken, sadece bir kapitalist 72 milyar dolar servetle yaşıyor.

İki tefeci bankerin 99 koyunu varken, geri kalan tüm insanlığa bir koyun düşüyor. Onu dahi almak istiyorlar. ( Davut Kısasına bakınız.)

Yeryüzünde kan döküp fesat çıkarıyorlar. Ekini ve nesli talan ediyorlar. Savaş planları yapıp ülkeleri işgal ederek kendilerine yeni pazarlar açmak istiyorlar. Allah’ın tüm insanlar eşitçe paylaşsın diye yarattığı yeryüzü nimetlerine, doğal kaynaklarına, rızık ve rızık kaynaklarına iştahla, hırsla, kibirle, hasetle saldırıyorlar. İnsanlık tümüyle onlara köle olana kadar da bu hırslarından vazgeçmeyecekler.

Kapitalizm Allah’ın düşmanıdır. İnsanlığın, doğanın, yoksulun, açın, mahrumun düşmanıdır. Bu düşmanlık onun varlık nedenidir.

Bizler çağın kalbini arıyoruz.

Cenneti istiyoruz; sınırsız, sınıfsız bir adalet ve barış yurdu (darusselam) istiyoruz.

Allah’ın herkese yetecek mülkü olan dünyasında, Allah’ın kullarının mülkiyet savaşları ile aç ve açıkta kalmamasını, maddi ve manevi temel ihtiyaçlarının susuzluğunu çekmemesini ve güneşin sıcağında yanmamasını istiyoruz.

Varolan duruma yürekli bir protesto, kalpsiz dünyaya kalp, ruhsuz koşullara ruh gerek.

Mazlumun içli çığlığı gür bir sedaya, insanlık vicdanı yeni bir dile muhtaçtır.

KİMLİK

“Müslüman”, bütün zamanlarda ve mekanlarda ezeli ve ebedi evrensel adımızdır. Yerlerde ve göklerde bütün mülkün Allah’a ait olduğu gerçeğini teslim edenler, bundan razı olanlar, bu nedenle de doğal düzendeki barış halini bozmayanlar, doğal barış halini sürdürmek ve yaşatmak isteyenler demektir.

Kapitalizme karşı oluşumuz ise tarihsel bir vurgudur. Çünkü çağımıza egemen olan sistemin adıdır Kapitalizm. Her peygamberî mesaj kendi zamanının egemen sistemine karşı durmuştur. Bunun için“Antikapitalist” vurgusu yapıyoruz.

Antikapitalist her çıkış ve söylemi dini inancının veya inançsızlığının, ırkının, dilinin, renginin, ideolojisinin ne olduğuna bakmaksızın doğal müttefikimiz olarak görüyoruz. Onlarla aynı platform ve mücadele ortamlarını paylaşmak istiyoruz.

Müslümanlar kapitalizme karşı oluşlarını itikadi bir temele dayandırır. Tevhid ilkesini hareketin merkezine alır ve Kuran’dan aldığı ilhamla bu ilkeyi güçlü bir şekilde vurgular:

“De ki, ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah'ın resulüyüm. O Allah ki, göklerin ve yerin bütün mülkü O'nundur. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur…” (A’raf; 158)

Tevhidi üçlü saç ayağına oturtur. Allah’tan başka ilah ,güç, otorite yoktur. Çünkü yerlerin ve göklerin bütün varlıkları ona aittir, mülkün tek sahibi O’dur. Bunu bütün Peygamberler dünya insanlarına haykırmışlardır. Peygamberlerin pratiğinde şekillenen yaşam tasavvuru bizim de yolumuzu aydınlatan örnektir.

Antikapitalist Müslümanlar tevhidi, yaşamdan kopuk soyut bir düşünce olarak görmez. Tevhidi, insanlığı bir ve eşit görmek olarak anlar ve onu hayatın içinde ete kemiğe büründürmenin yollarını arar. Tevhidin zıddı olan şirkin temelinin ise sınıflı toplum olduğuna inanır.

Şirkin en büyük sebebi mülk edinme arzusu olmuştur. Bu arzu toplumda sınıflı yapıları oluşturmuş; mülkiyeti elinde bulunduranlarla ona bağımlı yaşayan işçiler, yoksullar, gençler, kadınlar arasında adaletsiz bir dünya oluşturmuştur. Mülk sahipleri yönetme hakkını da ellerinde bulundurmuşlar, haksız yasalar yoluyla hem mülklerini hem de iktidarlarını garanti altına almışlardır. Geçmişten günümüze bütün peygamberler bu şirk düzenlerini ortadan kaldırmak için mücadele etmişlerdir.

Müslümanlara göre değer, Allah’ın nimeti ile emeğin buluştuğu alandır. Ancak emek değer üretir. Sermaye değer üretmez.“İnsana emeğinden başkası yoktur” (Necm; 39) ayeti temel dayanak noktalarından birini oluşturur. Anti kapitalist Müslümanlar emeğin dışındaki bütün kazanım yollarını reddeder. Faiz (riba) ya da emek sömürüsü şirk sisteminin ana unsurudur. Bu yüzden “mülkiyet hakkı”nı özgürlüğün bir göstergesi değil; hegemonya ve otorite kurmanın bir aracı olarak görür. Çünkü sermaye gücünü elinde bulunduranlar, buna sahip olmayanların özgürlüklerini de gasbeder.

Buna karşılık Müslümanlar ortaklaşacılığı savunur. Herkes emeğinin karşılığını almalıdır. Hiç kimse bir başkasının ürettiği emeğin değerine el koymamalıdır. Bilgi, servet ve iktidar belirli ellerde toplanmamalı, genele yayılmalıdır. Allah’ın nimeti bütün yaratılanlar içindir. Bir grup mutlu azınlık için değil!

“Mallar içinizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlet olmasın.” (Haşr: 7)

Müslümanlar bu çerçevede kapitalizm karşıtlığını sadece söylem düzeyinde değil; pratik olarak da yaşama geçirme iradesindedir. Alternatif bir çalışma, iş bölümü ve yaşamı örgütler. 

Müslümanlar tüm gönüllülerini ihtiyaçtan fazla mal biriktirmemeye, ellerinde ihtiyaç fazlası her türlü birikimi paylaşmaya çağırır. Eldeki birikimin ranta (ihtiyaç fazlası ev, bina, arsa, altın, para...) yatırılmasını Kuranî tabirle “kenz” (biriktirme) olarak tanımlar ve bunu Allah’a ve halka karşı işlenmiş suç olarak görür.

Keza her tür faiz, emek sömürüsü, kamu imtiyazı ve bilgi tekeli oluşturarak elde edilen servetleri suç içerdiğinden sorgular. Müslümanlar ; bütün Peygamberler, erdemli toplumlar ve insanlar gibi kendi gönüllüleri başta olmak üzere tüm insanları, lüks tüketimden, israftan, gösterişten uzak,gayet sade, mütevazi, zühde dayalı paylaşımcı bir hayat sürmeye ve haklıksızlığa karşı adaletin tesisi için devrimci bir mücadeleye çağırır. Yeryüzü nimetlerinde bütün insanlığın hakkı olduğuna ve bu nimetlerin insanlar arasında eşitçe paylaşılması için yaratıldığına inanır:

“Orada ihtiyacı olanlar için eşitçe olmak üzere dört mevsim rızık ve rızık kaynakları takdir etti.” (Fussilet; 10).

Müslümanlar; devleti, ilelebet payidar olması düşünülen statükonun dayatma gücü değil; özgürlüğün koşullarını oluşturacak bir araç olarak görür. İnsanın bütün benliği ile yaşam süremediği bir ortamda devletin varlığı ancak zulüm üretir. Tek bir kişinin burnunun kanamasına dahi devletin bekası adına razı olmaz. Adaletin gerçekleşmesi adına devleti alabildiğine sorgular.

İnsanların yaratılışından gelen bütün değerlerini savunur. “Sizin renkleriniz ve dilleriniz Allahın ayetleridir.” (Rum; 22) vahyi, bakış açısını belirler. Dilinden, renginden, düşüncesinden, inancından ya da inançsızlığından ötürü kimsenin hakkının yenmesine razı olmaz ve hakkı yenmişlerin yanında olur , onlarla birlikte “Allah’ın ayetleri”nin savunusunu yapar. Antikapitalist Müslümanlar, tüm halkların olduğu gibi Kürt halkının hak ve özgürlük taleplerini bu minvalde destekler. Ermeni halkının uğradığı zulme karşı çıkar. Her tür inkarı, asimilasyonu, katliamı zulüm ve insanlık suçu olarak görür. “Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüştür” ayeti mucibince tek bir ölümü bile insanlığın tümüne yönelik soykırım girişimi olarak görür.

Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Arnavut, Rum, Ermeni vb. olsun olmasın bütün ezilenleri ve mazlumları tek bir millet olarak telakki eder. Zalimlerden başkasına düşmanlık beslemez. Adem’in çocukları olması sebebiyle ve tevhid ilkesi gereğince bütün insanları bir ve eşit görür.
Devletin her türden ırk, din, mezhep, resmi ideoloji ve şahıs vurgusundan arındırılması gerektiğini savunur.

Ortak iyiye ait kavramlar; hak, hukuk, adalet, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik yeterlidir.

Din, Müslümanlar için hayatın bütününü kapsayan yaşam biçiminin adıdır. Sevgiyi, merhameti, adaleti, eşitliği, özgürlüğü savunmak dinin özüdür. Her din ve inanışın bu ulvî amaçlara ulaşmak için bazı ritüelleri vardır. Ve bu her inanışta farklılık arzeder. Müslümanlar bütün ibadet etme biçimlerini hak görür. Sünni çoğunluğun diğer inançlar ve ibadet etme biçimleri üzerinde söz sahibi olmasına karşıdır. Alevilik gibi diğer tüm inanç gruplarının da kendi ibadet koşullarını belirlemesi gerektiğine inanır. İnançları, mezhepleri ve meşrepleri ne olursa olsun, bütün bir insanlık ailesinin eşitliğini savunur.

Müslümanlar inançsız kesimler için de aynı şeyi düşünür. Kimse Allah’a inanmaya ve bir dine girmeye zorlanamaz. Hiç kimse bir başkası üzerinde otorite kurma hakkına sahip değildir. İnançları ve ritüelleri yargılama, sorgulama ve ötekileştirme aracı olarak görmez. İnsanların sadece zarara yol açan davranışları sebebiyle, ötekine karşı sorumlu ve hesap verme durumunda olduklarına inanır.
Sömüren sömürülen ilişkisinde kimlik testi yapmaz. Sömürülen insanların inancının önemi olmadığı gibi, sömürenlerin inancı da önemsenmez. Zulüm alnı secdeli kişilerden gelse dahi Müslümanlar zulme karşı durur. Taşeron firmalarda, ne zaman işten çıkarılacağını bilmeden açlık sınırının altında yaşayan işçiler, işsizlik sarmalında boğulan milyonlarca genç, etnisite kurbanı ve inanç ayrımına uğrayan halklar, gelenek ve modernite arasında sıkışıp kalarak erkek egemen anlayışın sonucu haksızlığa uğrayan kadınlar için üslümanlar ısrarlı ve tavizsiz bir mücadelenin içindedir.

Biz ezilenleri yeryüzünde önderler yapmak istiyoruz” (Kasas;5) ayeti gereğince ezilenlerin adaleti, eşitliği, kardeşliği, merhameti ve paylaşımı esas alan iktidarını savunur.

Bundan dolayı Müslümanlar aynı zamanda günümüz şartları itibari ile anti-emperyalist bir kimliğe sahiptir. Kapitalizmin yeni hammaddeler bulması ve yeni pazarlar oluşturması adına, milyonlarca insanın öldürülmesi, tecavüze uğraması, yerlerinden ve yurtlarından sürülmesi kabul edilemez. Emperyalist kuşatmaya karşı, halkların birliğini ve ezilenlerin devrimci mücadelesini savunur. Anti emperyalist duruşumuzun kaynağı da vahiydir:

“Size ne oluyor da Allah yolunda o ezilen erkekler, kadınlar ve yavrular uğruna savaşmıyorsunuz ?” (Nisa 75)

Peygamberlerin yolunu; tarih boyunca ezilenlerin sesi, mazlumların içli çığlığı ve çağımızda devrimci mücadelelerin esin kaynağı olarak görür ve hepsini selamlar.

Müslümanlar bu perspektiften yola çıkarak doğaya, insana ve eşyaya bakışını belirler. Hiçbir kişisel, etnik, dini ya da sınıfsal bir gücün insanların tümü üzerinde otorite (hegomonya) kurma hakkı yoktur. Evrenin işleyiş kanunları, doğal yasalar, evrensel ahlak ilkeleri, ortaklaşacı toplulukların gönüllü sözleşmelerinden doğan hükümlere uymak yeterlidir. “Lailaheillallah” esasında bu demektir.

Tüm farklılıklarıyla birlikte “adalete dayalı bir dünya düzeni”ni mümkün görür.

Yeryüzündeki tüm dinlerin ideal dünya ülküsünü ifade eden cenneti, sınırsız ve sınıfsız özgür dünya olarak anlar. Böylesi başka (öteki) bir dünyaya inanır ve gerçekleşmesi için çaba serfeder…

ÇAĞRI

Zincirleri kırmak ve 'kölelere özgürlük!' demek için!

Diri diri gömülen kızlara, yok edilen hayatlara, fâil-i meçhûllere “hangi suçlarından dolayı öldürüldüler” demek için!

Bedeni metâlaştırılan, kişilikleri değil; dişilikleri kimlikleştirilen, din, örf, töre adına hakları elinden alınan ve yok sayılan kadınların özgürlüğü ve eşitliği için!
Başörtüsüne şartsız özgürlük için!

Çocuklarımızı robotlaştıran ve senelerce resmi ideoloji yoluyla uyutan ve öğüten zorunlu eğitim dayatmasına hayır demek için!

Yeryüzünde bozgunculuk yapanlara, ekini ve nesli ifsat edenlere karşı ses çıkarmak: 'Güneş, rüzgar bize yeter!' demek için!

Kapitalizme abdest aldıranlara, devletin davranışlarını değiştirmeyip kendi davranışlarını devlet yapanlara, alternatif ekonomi-politik sistem üretmeyip mevcut sömürücü sermaye sınıfına dahil olanlara, kamu imtiyazı kullanarak servet toplama yarışına girenlere, dindarlık ve muhafazakarlık adı altında şahsi ikbal peşinde koşanlara “hayır” demek için!

Hırsızlığın, yolsuzluğun, çapulun, yağmanın siyaset zannedildiği, talanın ve haram yiyiciliğin küstahça ve hoyratça hüküm sürdüğü bir ülkede, 'Allah, ekmek ve özgürlük' demek için!


Yüreğimizde başka bir dünya var.
Adalet ve barış yurdu var.
Kalpsiz dünyanın kalbi var.
Mülk Allah’ındır!