18 Haziran 2012 Pazartesi

KURANA EŞLER KOŞMAK

 

   
BİR ÖZLÜ SÖZ:
Sultan/devlet sofrasından yiyen alimden, doğru fetva çıkmaz.

       Geleneksel islam, bir çok ideolojinin himayesinde gezinerek günümüze ulaşmıştır. Emevi hanedanından abbasilere, selçukludan osmanlıya kadar bir çok evrede İslami inanç,  devlet himayesindeki alimlerin fetvaları/kitapları ile  günümüze ulaşmış. Bu inancın inanış biçiminde şunu görürüz: Kuran Allah’a, O’nun peygamberine ve ulul-emre  itaat etmemizi istemektedir.Bu durumda "Allah’a itaat etmek için Kuran’a, peygambere itaat etmek için ise Kuran dışındaki kaynaklara uymalıyız." görüşü, günümüz nebezeleşmiş islamı oluşturmaktadır.

          Oysa Kuran, peygambere itaat etmemiz gerektiğini söylemekle kalmıyor, bunun nasıl yapılacağını, peygambere indirilen ve peygamberin insanlara ilettiği “ilahi mesaj”ın ne olduğunu da anlatıyor. Aşağıdaki ayetler bizi peygambere indirilen ilahi öğretinin ne olduğu konusunda bilgilendiriyor:
“Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.”
(5:67)
         Yukarıdaki ayette Allah’ın elçisinden kendisine indirileni insanlarla paylaşması istenmektedir. Peki Allah’ın elçisine indirilen bu öğreti ve kurallar nelerdir? Aşağıdaki ayetler elçiye indirilenin ne olduğunu açıklıyor:
“Biz Kitap’ı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlar’a bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.”
(16:89)
         Görüldüğü gibi Allah tarafından elçisine indirilen kitap olan Kuran, hidayet (doğru yol) ve rehberlikle ilgili her konuda açıklama içerir. Nisa Suresi’nde de elçiye gönderilen kutsal mesaj şöyle açıklanır:
“Şüphesiz, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmetmen için biz sana Kitap’ı hak olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma.”
(4:105)
          Bir kez daha görüyoruz ki Allah’ın Kitap’ı olan Kuran, Allah’ın elçisine gönderdiği “kutsal mesaj” olarak anılıyor. Allah, elçisinden insanlar arasında bu mesaj ile hüküm vermesini istiyor. Aşağıdaki ayet de bu gerçeğe işaret ediyor:
“Sana da daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitap’ı gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hüküm ver; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.”
(5:48)
        Yukarıdaki ayetler göstermektedir ki Allah, elçisine Kitap’ı indirmiştir ve elçinin görevi bu Kitap’ın, yani Kuran’ın dediklerini harfiyen uygulayıp ondan sapmamak ve insanlar arasında onunla hüküm vermektir.
        Aşağıdaki ayetler peygamberin insanları hangi öğreti ile uyardığını ve onlara ne ile nasihat ettiğini daha net açıklıyor. Allah, Kaf Suresi’nde, elçisine şu emirde bulunuyor:
“Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. Tehdidimden korkanlara Kuran’la öğüt ver.”
(50:45)
        Görüldüğü gibi Allah, peygamberden insanlara Kuran ile öğüt vermesini istemektedir, başka bir kitap ile değil. Peygamberin ağzından da bu görev onaylanmaktadır. Peygamber, Kuran’da geçen bir konuşmasında görevinin Kuran ile uyarmak olduğunu anlatmaktadır:
“Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kuran bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahiy olundu.”
(6:19)
        Yine başka bir ayet peygamberin insanları hangi öğreti ile uyarması gerektiğini açıklamaktadır:
“Ey Ehlikitap! Elçimiz size geldi. Kitap’tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir. Allah, rızasına uyanları o Kitap’la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar.”
(5:15-16)
       Yukarıdaki ayetler göstermektedir ki Allah’ın elçisi, Kitap Ehli’ne -yani Hristiyan ve Yahudilere- Allah’tan gelen Kitap ile tebliğ yapmaktadır. Kuran bize elçinin hangi öğreti ile insanları aydınlattığını bir kez daha hatırlatıyor:
“Ben sadece, bu şehrin Rabbi’ne kulluk etmekle emrolundum. Orayı kutsal kılmıştır O. Her şey O’nundur. Ben, Müslümanlar’dan/Allah’a teslim olanlardan olmakla emrolundum. Ve Kuran okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendisi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: ‘Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!’”
(27:91-92)
       Yukarıdaki ayet elçinin Kuran’ı okuyacağını ve dileyenin bu rehberliği kabul edip doğru yolu bulacağını anlatıyor. Görüldüğü gibi, elçiden tebliğde kullanılması istenen kaynak Kuran’dır. Bir başka ayette Allah şöyle buyuruyor:
“Bu Kuran’ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere götürecektir. De ki: ‘Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir.’”
(28:85)
        Yukarıdaki ayet göstermektedir ki elçi için bağlayıcı olan öğreti Kuran’dır.
        Tüm bu ayetler göstermektedir ki Allah’ın elçisi olan peygambere Allah’ın Kitap’ı olan Kuran indirilmiştir ve peygamber bu Kitap’ı kullanarak insanlara dini anlatmak ile görevlendirilmiştir. Bunu yaparken Kuran’dan en ufak bir sapma göstermemesi konusunda uyarılmıştır. Yukarıda alıntıladığımız Maide Suresinin 48. ayetinde görüldüğü gibi peygamberin din alanında verdiği tüm hükümler Kuran’a dayanmak zorundadır. Peygamber bu ayetlerden anlaşılacağı üzere dini anlatırken kendine ait hukukunu ya da öğretilerini değil, Kuran’ı anlatmak zorundadır. İnsanlar peygamberin kişisel fikirlerine ya da hukukuna değil Allah’ın yasasına boyun eğmelidirler. Nitekim peygamber de böyle davranmış, insanlara sadece Allah’ın Kitap’ı olan Kuran’ı tebliğ etmiştir. Unutulmamalıdır ki Allah’ın elçisine itaat etmek demek, Allah’ın mesajına uymak demektir; çünkü elçi, sadece, Allah tarafından kendisine verileni insanlara yaymıştır, başka bir öğretiyi değil. (Zaten ‘elçi’nin kelime anlamı da kendisine ait olmayan bir şeyi başkasına ileten kişidir.) Elçi kendi hayatında Kuran’ın hakkında hüküm vermediği konularda kendi fikirlerine, alışkanlıklarına ve içinde bulunduğu toplumun genel öğretilerine göre davranmış olabilir. Ancak bunlar onun bireysel tercihleridir. Dini bir anlam taşımazlar. Bu yüzden elçi insanlara bu seçimlerini aşılamaya çalışmamıştır.
       Allah Kuran’da insanlardan sadece Kuran’a uymalarını istemiştir. Aşağıdaki ayetler din adına uyulacak tek yasanın Allah’ın yasası olan Kuran olduğunu gösteriyor:
“Hüküm yalnız Allah’ındır.” (12:40)
“O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.” (18:26)
SON SÖZLER
     Son nebi Hz. Muhammed'e (selam üzerine olsun) Allah tarafından tebliğ görevi verildi. Bunu ayetlerden işittik ve itaat ediyoruz. Bizler Son nebinin müjdeleme ve uyarma görevine şahit olduk.(bkn 6:19).
     Rasule, İslam cahiliyesinin yüklediği misyonu biz müslümanlar tanımıyoruz. Onların ihaneti gözler önünde... Son nebinin örnekliği ortadadır. 
    -Son nebi tebliğ karşılığı ücret almazdı ama bu İlahiyat muhayyilesi almaktadır...
   -“Sadece vahyedilene uyarım” diyen nebi bizzat çarşılarda dolaşırdı, ibadethanelerine çekilen hristiyan ve yahudiler gibi Din sınıfı oluşturmadı. Günümüz samirileri  koltuklarına çekilip göbeklerini kaşıyarak sınıflarının keyfini çıkarmaktadırlar…  

      İslam cahiliyesi tıpkı SAMİRİ gibi rasulün eserinden bir avuç avuçlayıp, bu dini hadisler ile bozdular. Uydurulmuş hadis olmayan Kuran, bu örnekleri boşuna mı veriyor. Düşünelim… Şimdiki din adamları hadislerin, rasulün eserinden olduğunu iddia etmiyorlar mı?...  Bu, en güzel hadis olan kurandan sonra hangi hadise uyalım….

     Bu muhayyile, Allah’a meleklerini O'na eş, Allahın koruduğu kitaba, hadis külliyatlarını  eş,  birbirlerinden ayırmamaları gereken rasulleri rab edinip; Son nebiyi o nebilerden ayıdılar...(Bakara son iki ayet)

Beşer olan Hz. Muhammed için:

"Bir beşer için, Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra onun insanlara; "Allah'tan başka bana uyun/abid olun" demesi olamaz. Fakat, sizin kitabı tedris etmiş (okuyup öğrenmiş) olmanız ve öğretiyor olmanızdan dolayı ancak: "Rabbâni (kendini Rabb'e adamış) kullar olunuz" der. Ve size: "Melekleri ve peygamberleri Rab'ler edinin!" diye emretmez. Siz, müslüman olduktan (teslim olduktan) sonra size küfrü emreder mi?" (2 :79-80)
 
“Hangi şey şahit olarak en büyüktür?” de. “Benimle sizin aranızda Allah şahittir. (
هَذَا الْقُرْآنُ)Bu Kur'ân bana, O'nunla, sizi ve kime ulaşırsa onu, uyarmam için vahyolundu. Siz, muhakkak Allah ile beraber başka ilâhların olduğuna gerçekten şahitlik ediyor musunuz? Ben şahitlik yapmam.”de. “O, sadece tek bir ilâhtır. Muhakkak ki ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım.” de." (6:19) 


Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, (
هَذَا الْقُرْآنَ)bu Kur'ân'ı ellerinde tutarken(e-h-z) terketti.(m-h-c-r)” dedi. (25:30)
(RASULÜN ŞAHİTLİĞİ ORTADA; Kuran eldeyken uydurulan hadislere uyulmaktadır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder